2006-2015 Arası Basında Ali Kenanoğlu Haberleri
İçindekiler
Hubyar Sultan Dergahı İle İlgili Yaşanan Sorunla İlgili Açıklama. 11
Serçeşme Dergisinin ABF de yaşanan sorunlarla ilgili röportajı; 16
Alevilik İslam dışı mı? Din dersi tartışması Alevileri böldü. 20
Kenanoğlu Zorun Din Dersi İle İlgili Açtığı Davayı Kazandı 22
Devlet üniversitesine Alevî bilim dalı kurulacak, 2006. 23
Kenanoğlu: Diyanet İşleri Aleviliğe Kendi Bakış Açısıyla El Atmaya Çalışıyor 24
Taner ve Seyfettin’e Alevilerden Tepki 27
Haldun Taner’ in eşi Demet Taner’ den Hubyar.net ‘ e açıklama. 28
Alevi Dedeleri kızdıran talep. 29
Yasal sıkıntınız varsa Diyanetin bütçesini 0 YTL olarak açıklayın. 31
Aleviler İttifakı Yeterli Bulmadı 34
Bir Yanda Şeriat Öte Yanda Statüko. 35
ATV de Siyaset Meydanı Proğramı 39
Başkanımız RED Dergisi’nde. 42
Ali Kenanoğlu: Bağımsızlar Yeni Bir Süreç Yaratacak. 43
Aleviler, Erdoğan’a Kırgın Prof. Doğan’a İse Öfkeli 45
İzzettin Doğan’a Alevilerden tepki 46
Dernek Başkanımız Ali Kenanoğlu’ndan Ufuk Uras’a Destek: Oyum Ufuk Uras’a. 47
Kenanoğlu: Oyum Ufuk Uras’a. 48
Cem Vakfı Tekir’e Göz Kırptı Alevileri Kızdırdı 50
Kenanoğlu’nun NTV’deki Açıklaması 51
Alevi Öğrenci Din Dersinden Muaf Oldu. 62
Hubyar Sultan Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu Kimdir?. 63
ABF 3. Olağan Genel Kurulu Yapıldı 75
Başkanımız Ali KENANOĞLU Avrupa Basınında. 78
Alevi Örgütleri Tepkili: İftar Şovu İstemiyoruz. 79
Aleviler AKP’nin Planına Mesafeli 81
Aleviler ‘Mumsöndü’ Tanımını Beğenmedi 89
Alevilerin Cumhuriyet ve Laiklikle İmtihanı 90
‘Katılanlar Naylon Dernekler’ 94
Yemeğe Tepki Sürdü: Başbakan Şov yaptı 95
Uras: İçimizdeki şeytanı taşlayalım.. 95
Berat Özipek: Alevi Açılımının İzlemesi Gereken Yol Haritası 96
‘Oruçluyum Dedim, Daha Çok Vurdu’ 98
Ertuğrul Günay Para İstedi, Aleviler ‘Vermeye Hazırız’ Dedi 99
Alevi Öğrenci Zorunlu Din Dersinden Muaf 105
Aleviler, Danıştay’ın Kararına Sevindi 106
Alevi Dernekleri Karardan Memnun. 108
Danıştay Kararı Sevindirdi 110
Zorunlu Ama Hukuksuz Din Dersi Tartışması 113
Danıştay’ın Zorunlu Din Dersi Kararı Hakkında Basın Toplantısı 117
Deniz Baykal’dan, Ali KENANOĞLU’na Teşekkür Deniz. 121
Baykal’dan Alevi Babaya Telefon. 121
Başkanımız Ali Kenanoğlu Renkhaber’e Konuştu. 122
Başkanımız Reuters’a Konuştu. 122
8.Munzur Kültür ve Doğa Festivali Yapıldı 124
Ali KENANOĞLU, Almanya’ da verilen Alevilik Derslerini SU TV’ de değerlendirdi. 126
Alevi Bektaşı Federasyonu’ndan Evrensel ve Hayat TV’ye Ziyaret 128
Aleviler Miting İçin Yola Çıktılar 129
Kenanoğlu, Büyük Alevi Yürüyüşü ve Mitingi’ni Su Tv’de Değerlendirdi 131
Sky Turk Tv ye canlı yayına katılan Ali Kenanoğlu , Musa Özuğurlu’ nun sorularını cevapladı. 134
Kenanoğlu, Devlet Bahçeli’ nin Alevilikle ilgi açıklamalarını SHOW Tv. Ana habere değerlendirdi. 136
Cemaati Olmayan Alevi Köylerinizde İmamlarınızı Çekin. 138
Cem Vakfı Alevilerin taleplerini sulandırıyor 139
Cem Vakfı’nın Taleplerine Tepki 141
Kenanoğlu Muharrem Sohbetleri Programları Çerçevesinde Su TV, KanalBiz ve TRT’de. 142
KENANOĞLU’ ndan Su Tv’ye ve Osman Eğri’ye Canlı yayında Tepki 143
Beklenen Buluşma Gerçekleşmiştir 144
Gazze’ye Gösterilen Dyarlılık Alevilere de Gösterilsin. 145
Türkiye’de İki Halk Hareketi Var: Aleviler ve Kürtler 146
Cem Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı Aleviliğe. 147
Kenanoğlu NTV Radyo’da Yayınlanan Halkın Sesine Programında Soruları Yanıtladı 148
Aleviler’in 3 Haziran zirvesi 150
Zaman Gazetesi Yine Sansürledi 153
Çalıştay Alevileri Birleştirdi 157
Alevi Çalıştayı’nın Perde Arkası 158
Alevi Çalıştayları Brezilya Dizisi Gibi 161
Basına ve Kamuoyuna: Türkiye’ deki tüm krizler Sünnilerin yüzünden mi oluyor?. 163
HSYK’da Yaşanan Krizin Esas Nedeni Alevilermiş 164
Bağnazlığa Karşı Olan Âşık Veysel’e Fötr Yakışır 165
Kenanoğlu’na Hakaret Davasında Hapis Cezası 166
Kenanoğlu DEM TV’de Konuştu. 168
Alevî Dernekleri, Metin Çetinbaş’a Sert Çıktı: Hâkimin Mezhebinden Sana Ne! 169
BU YIL DA DİN DERSİNE ‘ZORUNLU’YUZ. 170
Taksim’de ‘Munzur’a Baraj’ Protestosu. 172
Aleviler Hükümeti Eylemle Uyaracak. 173
MFS’de Alevilik De Konuşuldu: Mezopotamya’da Yok Sayılan Kimlik: Kızılbaş Alevilik. 174
Çalıştaylar Alevilere Hakaret Çalıştaylarına Dönüştü. 178
8 Kasım Biz Aleviler Mitingi: Temel Sloganımız Eşit Yurttaşlık Hakkı 180
Samimiyetsizliğin Göstergesi 182
Kenanoğlu: Bu Bize Hakarettir 183
Kenanoğlu’ndan CHP’li Onur Öymen’e Dersim Tepkisi 184
Kenanoğlu: CHP’li Öymen Katliamı Model Olarak Sundu. 185
Kenanoğlu: AKP Demokrat Bir Parti Değildir 186
Kenanoğlu: Yahudi Konferansı’na Hitler Çağrılır Mı?. 187
Ökkeş ŞENDİLLER (KENGER) Ali KENANOĞLU’ na Dava Açıyor 188
Kenanoğlu 6.Alevi Çalıştayı’nı Habertürk TV’de Değerlendirdi 189
Şeyh Bedreddin Mezarı Başında Anıldı 190
Kenanoğlu’ndan Özel’e İthafen: Bu Adamı Temiz Kudretinden Yoksun Edin. 191
Kenanoğlu’ndan Özel’e Van Gogh Benzetmesi: Van Gogh’da Kulağını Kesmişti 192
Topçu Baba Kültür Merkezi’nin Temeli Yoğun Katılımla Atıldı 193
Alevilerde Alternatif Sol Parti Tartışması 195
ABF’ de Görüş Ayrılığı Derinleşiyor 196
Alevi Federasyonu’nda ‘’Parti Krizi’’ Derinleşiyor 197
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU’NDA SULAR DURULMUYOR: KENANOĞLU GÖREVDEN ALINDI 198
AKP Çalıştayı Sulandırıyor 202
Kenanoğlu AİHM Kararını Kanal D Ana Haber’e Değerlendirdi 203
Kenanoğlu NTV’deydi: Alevilikle Şiilik Birbirine Karıştırılmamalı 204
Kenanoğlu: Bu Rapor Aleviliğe İhanet 210
Bu Federasyonu Bir Parti Yüzünden Bölmenin Anlamı Yok. 213
Alevileri Yok Etmek İstiyorlar 216
Sultangazi’de Cemevine Saldırı 217
AKP, ALEVİ SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE İKİ YÜZLÜ TUTUMUNDAN VAZGEÇMELİDİR. 218
Alevi-Sünni Evliliklerinde Kentsel Dönüşüm.. 221
Kazım Karabekir Cemevi Kuruluş Yıldönümünü Şölenle Kutladı 222
Alevi Dernek ve Kurumları Çelik’i Samimi Bulmadı 223
Ali Kenanoğlu, Kılıçdaroğlu’nun Adaylığını Değerlendirdi. 224
Kenanoğlu Madımak Oteli’nin Kamulaştırılmasını TRT’de Değerlendirdi 225
Aleviler Bu Referandumda Üzerine Düşeni Yapmıştır 231
Melih Aşık’tan Köşe Yazısı: Kanaat Önderi 235
Kenanoğlu Gelişmeleri SKYTURK Tv’de Değerlendirdi 236
Siyasetçiler Önyargıları Meşrulaştırıyorlar 237
Din Kültürü – Din Eğitimi Nasıl Olmalı 238
Avrupa Birliği’nden Alevilerin Sorunlarına Yakın Takip. 240
Hammaberg-Kenanoğlu Görüşmesi 241
Cemal Şener’in Ölümü Alevi Camiasında Üzüntüyle Karşılandı 243
Kenanoğlu Semahımızın Dünya Mirası Olmasını ATV’de Değerlendirdi 244
Kenanoğlu: Hükümet Aleviliği Kontrol Altına Alma Girişiminden Vazgeçmelidir 245
Bakan Günay’ın Madımak Açıklaması Şok Etti 246
‘Bakan Günay’ın gözüyle’ Madımak’ın kamulaştırılması: 246
Alevilerden İtiraz: Sünni Ruh Korunuyor 250
Kenanoğlu: Özür Şovla Olmaz; Samimiyetle Olur 252
Cemevi Baskını, Kürt ve Bayrak Saldırısı Değil, Organize Bir İş 253
Diyanet İşleri Başkanından Geçmiş olsun ve Teşekkür telefonu. 254
İzmir Mitingi ve Sorunların Aşılması Konusunda Öneriler 256
“Örtülü Ödenekten Para Alan Alevi Kurumlarını Açıkla” 257
Alevilere Örtülü Ödenek İddiası Ortalığı Karıştırdı 258
Alevilik Tarifi Yapıp Cemevi İbadethane Değildir Diyen Savcı Haddini Aşmıştır 259
Madımak Katliamı’nı Aklayıp, Saklamayın! 260
Aleviler, Madımak’ın bağlantılarını sordu. 262
Zeynep Altınok’a Yapılanı Kınıyoruz Cuma. 264
Alevilere Saldırılar Sistemli Devam Ediyor Salı 265
Bugün Gazetesi yetkililerini insan olmaya davet ediyoruz. 267
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a Cevabımızdır 269
‘Başbakan Özrün Gereğini Yapmalı; CHP De Özür Dilemeli’ 271
Alevilerden Dersim açıklamalarına yönelik değerlendirmeler gelmeye başladı….. 271
‘Melenin Amacı Din Koruculuğu’ 273
Çorba Yemekle Alevi Olunmaz! 274
Kenanoğlu’ndan Baydemir’e Teşekkür. 274
Suriyede Muaviye (MAVUYA) Ordusu Kurulmuş. 274
İNGİLİZCEYLE TEMSİL EDİLEN MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKARLAR. 274
ÖZÜR ÖYLE OLMAZ BÖYLE OLUR TAYYİP BEY. 275
Biz Azeri’de oluruz, Ermeni’de, Türk’de Kürt’de Piç’de…. 275
Alevileri Ne Zaman Yurttaş Sayacaksınız?. 276
Bu rezilliği AKP’liler yapsaydı kıyameti kopartırdık… 278
‘Hükümlü Madımak katillerini aklayacaklarından endişe ediyoruz’ 279
Ali Kenanoğlu, Aleviler olarak son gelişmelerden duydukları endişeleri dile getirdi….. 279
‘Kabul Etmeseler de Alevilerin İslam Algısı Budur’ 281
Ali Kenanoğlu, hakkındaki yayınlara yanıt verdi….. 281
İflah Olmaz Alevi Düşmanlığı 285
Alevilere yönelik ayrımcı söylemin hala ne kadar güçlü olduğu ortada… 285
ALİ KENANOĞLU: DERSİM’DE BELGE HALKTIR. 290
İBADETHANELER YASAL DEĞİL, MEŞRU OLUR. 291
Kenanoğlu’yla Söyleşi: Alevilerin Tarihi Başkaldırı Tarihidir 292
“Osmanlı Alevileri katlediyordu, AKP Aleviliği!” 297
Hükümetin ‘Alevilerin ibadet yeri camidir’ ısrarına tepki sürüyor….. 297
Ayrımcılık Yoksa Neden iki Ayrı Cenaze Töreni 300
Alevilerden Türk Silahlı Kuvvetlerine Zor Sorular 302
Kenanoğlu: Aleviler Muaviye Ordusu’nun Tehdidi Altında. 304
Hubyar Sultan Dergahı İle İlgili Yaşanan Sorunla İlgili Açıklama
Aleviler için önemli bir dergah olan Hubyar ile ilgili tartışmalar Alevi kamuoyunun duyduğu ama bir türlü eğilmediği bir konu. Kendi insanımız arasındaki bu soruna mahkemelerin, AKP’nin karışması bizleri rahatsız ediyor. Bu sorunun çözümünün Alevi kamuoyunun konuya müdahalesinden ve yol göstericiliğinden geçtiğini düşünüyoruz. Bu yüzden Hubyar sorunu ile ilgili bir yazı dizisine başlıyoruz.
Hubyar Dergahı’ndaki anlaşmazlık, dikkatimizi sürekli çekiyor. İki tarafı da Alevi mücadelesinin önemli noktalarında bulunan insanların birbirleri arasındaki bu sorunun Alevi toplumunun vicdanını rahatsız ettiğini düşünüyoruz. Ama nedense bu konu Alevi kamuoyunda yeterince tartışılmıyor. Bu durum bir “istismar” olgusunu da yanında getiriyor. Son günlerde işi “Alevi örgütlerine saldırmak” olan bazı kişi ve yayınları nedense bir “Hubyar merakı” sardı. Bu fırsatı veren de meşru Alevi kamuoyudur. Çünkü ortada bir sorun var. Alevi kamuoyu bu sorunu çözmezse başkalarına malzeme olur ve kendilerine karşı kullanılır. Nitekim son günlerde görevi “Alevi örgütlerine her platformda saldırmak” olan bazı grupların Hubyar sorununa karşı gösterdiği duyarlılık da “nedensiz” değildir.
Biz bu konuyu Alevi kamuoyunun tartışmasına açmak istiyoruz. Derneklerde, kurumlarda yanyana getirilmeyen, bunun için belki de yeterli çaba gösterilmeyen konunun taraflarını internet sitemizde yanyana getiriyoruz. Site olarak amacımız Alevi toplumunda belirli bir saygınlığı bulunan, Avrupa ve Türkiye’deki Alevi örgütlenmesi içinde önemli görevler almış olan tarafların arasında bir diyalog süreci başlamasıdır. Bu görev aslen Alevi derneklerine düşmektedir. Bu yayına başlarken başta Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Sayın Turgut Öker, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Sayın Selahattin Özel ve Hacıbektaş Dergahı postnişini Veliyettin Ulusoy olmak üzere tüm Alevi önde gelenlerine bir çağrı yapmak istiyoruz. Sorun bizim sorunumuzdur. Taraflar bizim taraflarımızdır. Lütfen sorunun çözümü için federasyonlar “kamuoyu önünde” üzerlerine düşen görevleri yapsınlar. Bu sorunun belli dışlanmış kişiler tarafından istismarına izin vermesinler.
Biz oluşturmak istediğimiz diyaloğu sadece Alevi dernek ve federasyonlarından istemekle yetinmek de istemiyoruz. Bu diyaloğun oluşması için kendi üzerimize düşen görevi de yapmak bizim görevimizdir. Ve bugünden itibaren Hubyar sorununu Alevi kamuoyunun tartışmasına açıyoruz. Ve en güzel tartışmaya açma biçiminin de konu hakkında yorumlar yapmak değil; konunun taraflarını dinlemek olduğunu düşünüyoruz. Bugünden itibaren “Hubyar’da Neler Oluyor?” ismiyle bir yazı dizisine başlıyoruz. Konunun taraflarına internet sitemizi açıyor ve konuyu tartışmaya açıyoruz. Yazı dizimiz şekillenirken amacımız objektif bir şekilde konuyu gündeme getirmektir. Asla ve asla Aleviliğe zarar vermek, sorunu kaşımak, tarafları tekrar karşı karşıya getirmek gibi bir amacımız yoktur. Alevi kamuoyu olarak, biz gündeme getirmedikçe başkaları “kaşımakta”, biz tarafları diyalog sürecine sokmadıkça taraflar farklı şekillerde “karşı karşıya” gelmektedir.
Hubyar sorunu ile ilgili ilk olarak sitemizi Alevi Bektaşi Federasyonu yöneticilerinden ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği” yöneticisi Ali Kenanoğlu’na açıyoruz. Sayın Kenanoğlu kendisine gönderdiğimiz soruları samimi bir şekilde yanıtlıyor:
TÜRKÜLERİN SESİ: Hubyar’daki sorun hakkında bizleri bilgilendirir misiniz? Nedir bu sorunun ayrıntıları? Tarihsel bir altyapısı var mıdır? Nasıl ortaya çıkmıştır? Tarafları tam olarak kimlerdir?
ALİ KENANOĞLU: Hubyar‘daki sorunun başlangıcı Hubyar Türbesine Osmanlı’nın müdahalesi sonucunda ortaya çıkan yeni durum ve statüyle başlamaktadır. II.Mahmut döneminde bir Alevi İnanç merkezi olan Hubyar Köyü diğer Alevi inanç merkezleri gibi tahribata uğrar ve Hubyar evlatları gözlem altına alınır. Hubyar Türbesi o dönemde kısmen tahrip edilir. Hubyar Köyüne cami yapılıp bir sipahi asker görevlendirilir. Köye yerleştirilir. Hubyar evlatları Dedelik-Analık görevlerini yerine getiremez olurlar. Tekke ziyaret edilemez tahrip edilip, kapatılır.(Miladi-1826) Bu buhran dönemi atlatıldıktan sonra Hubyar Köyünden Hıdır Baba isimli bir şahıs öncülüğünde köylüler Tekkeyi tekrar açarlar ve burayı yeniden inanç merkezi konumuna getirirler. Tekke bir Dergah olarak Hubyar’ dan sonra Hubyar Vakfı mütevellileri yani Hubyar Evlatları arasında dönüşümlü ve Köylülerin razılığı ile açık tutulup tarihsel görevini yerine getirmiştir. Ancak Köylülerin razılığı ile Buhran döneminden sonra Tekkeye Dede olarak görevlendirilen Hıdır Baba. Köylülerin bu görevlendirmesini yeterli bulmayıp, dönemin şeyhülislamlık makamından Tekke Bakıcılığı belgesi istemiştir. Yapılan inceleme sonucunda; zaten bu tür Tekkeleri kontrolüne geçirmek isteyen şeyhülislamlık bu talebi kabul etmiş ve 1872 yılında (Miladi) Hıdır Baba’ ya Tekke Bakıcılığını içeren bir Berat vermiştir. Beratı eline alan Hıdır Baba; Osmanlı zulmünde boğulan Hubyar evlatlarına ‘’Bu Tekke artık benim, Osmanlı benim arkamda’’ tarzındaki tutumunu köyde uygulamaya başlamıştır ve kendisi de Osmanlı şeyhülislamlık makamının bir görevlisi olarak Tekke’ ye oturmuştur. Hıdır Baba bu uygulamasıyla, kuruluşundan o güne kadar ki İnanç Önderliği uygulamasını İnanç Ağalığına dönüştürmüştür. Kendisi ölmeden önce de aynı Şeyhülislamlık belgesini oğluna feragatla yeniletmiştir. Aynı inanç ağalığı Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
Sorun Hubyar Köyündeki İnanç ağalığıdır. Bu ağalık sistemi doğudaki toprak ve aşiret ağalığının kötü bir taklidi olarak Hubyar Köyüne yerleşmiştir. Gücünü de tüm Hubyarlıların ortak atası olan Hubyar Sultan’ ın türbesinin maddi ve daha da çok manevi rantından almaktadır. Cumhuriyet döneminde Cumhuriyetin getirdiği tüm ilerici kazanımlar bu ağaların kabul etmemesi sebebiyle Hubyar Köyüne girememiştir. Bunlardan en önemlisi bu ağaların köye yapılacak bölge yatılı okuluna karşı çıkmaları ve bu talebi köy muhtarlığına red ettirmeleri olmuştur. Köyün tek eğitmenini bölücülük yapıyor diye Ankara‘ ya şikayet etmişler ve eğitmenin köyü terk etmesine sebep olmuşlardır. (Daha sonra tekrar köye dönmüştür) Yine köyün yoluna, derneğine kısacası kendi inanç ağalıklarına zarar gelir düşüncesiyle her türlü gelişime karşı koymuşlardır. Ta ki köyden kente göçlerin başlaması sonucunda kentte meydana gelen gelişime kadar. Göçlerle İstanbul’a ve Avrupa’ya göç eden Hubyar evlatları okumuş, bilinçlenmiştir. Ama köyü ile de bağlarını koparmamıştır. Her köye gittiğinde bu inanç ağalığının başka ve günümüz versiyonlarıyla devam ettiğini görmüştür. Bunun sonucunda da artık buna bir dur denmesi gerektiğine karar verilmiştir.
Bugünkü durum; Bugün sorun başka bir boyut almıştır. Hubyar Köylülerinden oluşan bir komite (Bu komite Köyün eski dernek başkanları, eski ve yani muhtarı, Dedeler, Analar, Aşıklar ve köyün ileri gelenlerinden oluşmaktadır.) bu duruma itiraz ederek sorunu Alevi Kamuoyu ile paylaşmıştır. Sorunun Alevice çözümü için de tüm yurt içi ve yurt dışındaki Alevi kurumlarından yardım istemiştir. Saygın Alevi Dedeleri ile Sserçeşme mürşidi Veliyettin Ulusoy’a müracaat edilmiştir. Bu müracaatlar sonucunda uzlaşı görüşmeleri aranmış ancak sorunun diğer muhatabı; bugün ailenin temsilcisi konumundaki Hıdır Temel tarafından kabul edilmemiştir. Hıdır Temel’in red gerekçesi ise Hubyar Sultan türbesinin kendi babalarının malı olduğu, dolayısıyla kendi mallarını kimseyle tartışmayacakları şeklindedir. (Bu söylem Alevi Bektaşi Federasyonunda yapılan görüşmede bizzat Hıdır Temel tarafından sarf edilmiştir.) Sorunun çözümü de bu tavırlar nedeniyle olmamıştır. Aksine ortaya bir de mülkiyet sorunu çıkmıştır. Bir Alevi İnanç Önderinin Türbesini, Temel ailesi kendi adlarına tapu ettirmek üzere Tokat-Almus Asliye Hukuk Mahkemesinde Köy muhtarlığı ve hazine aleyhine dava açmışlardır. (Dosya No: 2006/5) Hubyar Köylüleri bu aşamada bir vakıf kurarak (Hubyar Vakfı) bu dava karşısında hukuki ve sosyal mücadele vermektedir. Hubyar Köylüleri sorunun Alevice çözümü kabul edilemeyip, taraflar kaderine bırakıldıktan sonra, İlgili idari makamlara bir dilekçe vererek Hubyar Türbesinin Hubyar Köyü tüzel kişiliği olan Muhtarlık makamına tahsisi konusunda talepte bulunmuşlardır. Bu talepler de dava açılmış olması sebebiyle kabul edilmemiştir. Sorunun yasal boyutu mahkemenin neticesini beklemektedir.Şu an bu meselenin bir tarafını Hubyar Vakfı ve Köy Muhtarlığı diğer tarafını ise Temel ailesi oluşturmaktadır.
TÜRKÜLERİN SESİ: Soruna Alevi örgütlerinin ve kamuoyunun “duyarlılığını” nasıl buluyorsunuz? Soruna yeterince eğiliniyor mu? Alevi önde gelenlerinin sorunun çözümü konusunda üzerlerine düşenleri tam olarak yaptığına inanıyor musunuz? Alevi kamuoyundan bu konuda beklentileriniz var mıdır?
ALİ KENANOĞLU: Alevi kamuoyu olayı ilk önce hafife aldı. Sıradan bir köy meselesi hatta bir mezar kavgası olarak gördü. Ancak sorun büyüdükçe olayın farkına varabildiler. Alevi kurumları taraflardan Hıdır Temel’in uzlaşıyı ve hakemliği kabul etmemesi sebebiyle etkisiz kaldı. Bir sorunu çözmek için iki tarafında sizi kabul etmesi gerekir. Bu sebeple Alevi kurumları bir şey yapamadılar. Ancak Alevi kurumları özellikle Alevi Federasyonları bir yanlış yaptılar. Bu yanlış da meseleyi çözme yönünde baskı unsuru oluşturmak yerine taraflardan birinin yanında yer alarak yaptılar bu yanlışı. Her iki tarafın yanında yer alanlar da bulunmaktadır. Oysa burada çözümden yana zorlama yapılmalı ve baskı oluşturulmalıydı. Hıdır Temel’in Almanya’da oturması ve yıllardır Almanya Federasyonu etrafında yer alması sebebiyle özellikle Almanya Federasyonu ve Başkanı, Hıdır Temel lehinde açıkça tavır aldı. Hatta bu meselenin Hubyar Vakfı ve Muhtarlık tarafını hiç dinlemeden kayıtsız şartsız taraf oldular. Bu sorunu çözüm zemininden uzaklaştıran hatta kılıçların daha da keskin çekilmesine sebep olan bir tutumdu. Alevi kurumlarından Temel ailesi lehinde taraf olanların gerekçesi ise, buranın Devlete teslim edildiği, Alevi Dedeliği yapan Mustafa Temel’in Dedelikten dolayı yargılandığı gibi sebeplerden dolayı Hubyar Vakfı ve etrafındakilerin haksız olduğu gerekçesiydi. Bu arkadaşlar bu gerekçeyi söylerken bile bu söylediklerinin doğru olup olmadığını hiç araştırmadılar. Oysa asla böyle bir durum söz konusu olmamıştır. Hubyar Sultan Türbesi halen de köy tüzel kişiliğinindir. Öyle olmasaydı Temel ailesi tapu davasını muhtarlık aleyhine açar mıydı? Dedelik davası diye bir dava da hiç açılmamıştır. Başka sebeplerden dolayı bir savcılık soruşturması yapılmış ve takipsizlikle dosya kapanmıştır. Aynı soruşturmalar konunun diğer tarafındaki bazı şahıslar için de yapılmıştır.
TÜRKÜLERİN SESİ: Bu sorunun çözümü mümkün müdür sizce? Ve çözümü size göre nasıl bir yolla gerçekleşebilir?
ALİ KENANOĞLU: Sorun öyle ya da böyle çözülecek ama burada önemli olan sorunun çözüm yoludur. Bu sorun şu anda Alevi Kamuoyunu ciddi bir şekilde meşgul etmektedir. Ulusal basında dahi yer almış bir sorundur. Bu sorun şu anda Avrupa ve Türkiye Alevi Federasyonlarında ciddi iç sıkıntı da yaratmaktadır. Hubyarlılar ve Hubyar Talipleri içerisindeki sıkıntısı ise had safhadadır. Bu sorunun çözümünde rol oynayanlar büyük itibar kazanacaklardır.
Bizim özlemimiz bu sorunun bizzat Hubyar Köylüleri tarafından çözülmesidir. Hubyar Köyünde böyle bir eğilim vardır, ancak yüksek sesle konuşulamamaktadır. Olmazsa Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu ve Serçeşme mürşidi Veliyettin Ulusoy’a bu tarihi görevi yerine getirme sorumluluğu düşmektedir. Bir federasyon toplantısında sayın Genel Sekreterimiz şöyle demişti; ‘’Hubyar Sorunu yanan bir alev topu, kimin kucağında kalırsa onu yakıyor.’’ Bu tespit doğrudur. Ama Alevi üst kurumuna düşen görev de Alevilerin bir inanç merkezinde yaşanan bu sorunu çözmektir. Serçeşmeye düşen görev de önemli bir Alevi Ocak merkezinde yaşanan bu sorunu çözmektir. Taraflar taleplerini bu kurula ve mürşidimize yazılı olarak vermeli ve çıkacak sonuca da razı olacaklarını baştan tahhüt etmeliler.
Taraflar çözümde samimi ise irade teslim etmeleri gerekir. Aksi takdirde çözüm mümkün değildir. Gerek federasyonumuz gerek se de Serçeşme’de oturan mürşidimiz Veliyettin Ulusoy bu tarihi sorumluluktan kaçmamalıdırlar. Çözümden yana olmayanları da topluma açıklamalıdırlar. Doğru olan ve Alevi Hukukuna yakışan da budur.
Ayrıca mahkeme kararıyla gelecek bir çözümün toplumsal bir çözüm olacağına inanmıyorum. Sıkıntıları ve gerginlikleri daha da arttıracağı kanaatindeyim. O sebepten dolayı mutlaka uzlaşıyla bir çözüm olmalı yani Alevi Hukukuna uygun bir çözüm. Konu Alevi hukuku içerisinde çözülmediği taktirde taraflar her yolu kendilerine mübah görmeye başlıyorlar. Bu meselede AKP den bile yardım isteyenler oldu. Yani gidişat kötü, bu sebeplerden dolayı bile Alevi Bektaşi federasyonu konuya el atmalıdır.
Ali Kenanoğlu’na bize gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür ediyoruz. Hubyar sorunu ile ilgili yazı dizimiz devam edecektir.
Serçeşme Dergisinin ABF de yaşanan sorunlarla ilgili röportajı;
Ali Kenanoğlu (Genel Başkan Yardımcısı)
ABF’nin son durumuyla ilgili görü¬şünü almak istiyorum. Ne oldu, işler nasıl bu noktaya geldi?
Tabii, orada iki tane sıkıntı vardı esa¬sında. Yönetim Kurulu içerisinde baş gös¬teren bir sıkıntı oluşmuştu. Bu sıkıntı da Merkez Yürütme Kurulu içerisindeki uyumsuzluk. MYK içerisindeki uyumsuzluk, MYK’nın tüm üye¬le¬rinden kaynaklı değildir. Genel başkan ile genel sekreter; genel başkan ile genel başkan yardımcıları arasında bir sıkıntı vardı.
Bize göre –tabii, bulunduğum taraf açısından ya da şahsi ifademe göre– bunun nedeni şuydu, birkaç örnek yaşanmıştı, Genel Başkan, Yönetim Kurulu’nun almış olduğu bir takım kararlara uymadı.
Bunların en belirgini Hubyar. Bu ismin geçmesi de ondan olsa gerek. En belirgini şuydu: “Hubyar konusunda tarafsız kalınacak” diye yazılı bir Yönetim Kurulu kararımız vardı. Örneğin, Hıdır Temel’lerin İstanbul’da Şişli Belediyesi’nde düzenlemiş oldukları bir toplantı vardı. O toplantıya genel başkanın katılmaması konusunda karar verildi. Yönetim Kurulundan arkadaşlar kendisine telefon açıp, “biz senin o toplantıya katılmanızı istemiyoruz” dediler. O, bütün bunlara rağmen Yönetim Kurulu iradesini yok sayarak toplantıya katıldı.
Keza son dönemlerde bir de “siyasete müdahale edeceğiz” mevzusu vardı.
Onu soracağım. Siyasallaşmayla ilgili fark, ayrışma nedir?
Buradaki sıkıntımız şuydu: Bizim Alevi hareketinin siyasallaşmasıyla ilgili olarak hiçbir politikamız yok. Bununla ilgili oluşturmuş olduğumuz bir politikamız yoktu. Yani Aleviler siyasete müdahale etmeli mi, etme¬meli mi konusunda olumlu ya da olumsuz bir kararımız ve düşüncemiz yoktu. Bunu hiçbir yönetim kurulu toplantımızda, gündem yapıp tartışmadık. Ortada bir kararımız yok. Bu olumluydu ya da olumsuzdu, bu karar yanlıştı ya da doğruydu demek istemiyorum. Herhangi bir kurulumuzda tartışmadığımız, olumlu ya da olumsuz karar almadığımız halde Avrupa Konfederasyonu’ndaki arkadaşlar kendilerince böyle bir karar al¬mışlar ve sanki bu Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu’nun kararıymış gibi genel başkanımız tarafından da dillendirilmeye başlanmış çeşitli yerlerde.
Biz de kendisine söyledik. Bizim bu konuda herhangi bir kararımız yok. Bu konuşulurken, “Hacıbektaş’taki sonuç bildirgesinde bu konu var” denildi. Fakat biz sonuç bildirgelerinin nasıl hazırlandığını çok iyi bili¬yoruz. İki, üç kişilik ya da beş kişilik komisyon seçilir, sonuç bil¬dir¬ge¬sini o hazırlar. Konu artık toplantının son maddesidir ve tespit edilen komisyon bir sonuç bildirgesi hazırlamıştır. Kiminin otobüsü kalkıyordur, kiminin karnı acıkmıştır; sonuç bildirgesinin tartışma zemini, ortamı da olmaz. O sonuç bildirgesi okunur, orada bulunanlar “tamam” derler, geçer gider.
Ama Alevilerin siyasete müdahalesi ciddi bir konudur. İki dakikada oluşturulabilecek ya da oldubittiye getirilebilecek bir mesele değildir. Bundan önce Barış Partisi süreci yaşandı, Alevi hareketi darmadağın oldu. Böyle ciddi bir karar burada [Türkiye’de-AK] kurullarda, alt örgütlerde, kuruluşlarda, bölge toplantılarında ciddi bir şekilde tartışılır. Böyle önemli bir konuda ancak ondan sonra olumlu ya da olumsuz bir karar verilir. Ama bu, bize bir oldu bitti olarak getirildi.
Avrupa’daki arkadaşlarımızın böyle bir kararı oluşmuş. Onlar tartışmıştır, tartışmamıştır; bu bizim iç sorunumuz değildir. O arkadaşların, kuruluşların düşüncesi ya da onların kurullarının sorunudur.
Bunlar, sanki Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu’nun da böyle bir kararı varmış ve bunu uygulamaya sokuyorlarmış gibi bir hava estirmeye çalıştılar. Bizim başkanımız da televizyonlarda, kitlesel etkinliklerde bu konuyu dillendirmeye başladı. Bu bizi rahatsız etti. Biz böyle bir karar içinde değildik. Böyle bir kararı tartışmadık da. Evet, doğrudur, belki olması gerekebilir, bu ayrı bir konudur; ama bizim böyle bir kararımız olmadığı için bu bize, Avrupalı arkadaşlar tarafından Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu’na dikte edilmiş bir karar gibi geldi. O anlamda sıkıntının büyüğü aslında buydu.
Birey olarak beni en çok rahatsız eden konu da aslında buydu, çünkü Hubyar başka bir mercide yürüyen bir meseledir. Selahattin Özel açık açık taraftır, kendisi de söylemiştir, onun orada taraf olması da ayrıdır.
Hubyar meselesine değinir misin? Selahattin Özel’in taraf olduğu mesele neydi?
Almanya Federasyonunu Genel Başkan Yardımcısı Hıdır Temel ile Türkiye Federasyon Genel Başkan Yardımcısı olan ben aynı köylüyüz. Köyde Hubyar Sultan Türbesi konusunda kamuoyuna yansıyan sorunlar var. Hıdır Temel’in ailesi türbenin tapusunu üzerlerine almak için Almus Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açtı. Dava hâlâ devam ediyor; dördüncü duruşma yapıldı. Tapuyu kendi adlarına almaya uğraşıyorlar.
Köy muhtarlığı ve Hubyar Vakfı da bunun karşısında yer alıyor. Köy muhtarlığı mahkemede taraftır. Ben de birey olarak muhtarlık kanadını destekliyorum, çünkü bu türbe kimsenin babasının malı olmamalıdır diye düşünüyorum. Şahıs malı olması mümkün değildir, orası kamu malıdır. “Mal” demeyeyim, Alevi toplumunun kamusal kutsal bir yeridir demek daha doğru.
Selahattin Genel Başkanımızın tavrı sürekli Hıdır arkadaşımızın yanında oldu. Toplantılarına destek verdi; uygulamalarıyla, tartışmalarıyla onun yanında oldu. Hatta Almanya Federasyonu ve Hıdır Temel arkadaşımız, benim Federasyon’dan atılmamı talep etmişler. Selahattin arkadaşımız da bu talebin uygun olduğunu ve böyle olması gerektiğini söyledi. Benim Federasyon’dan ihraç edilmem ve azledilmem gerektiğini savundu. Açık açık buradaki taraflığını ifade etti.
Tabii bu da Alevi Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu’ndaki ikinci önemli ayrışma noktası oldu. Bize göre Alevi Bektaşi Federasyonu siyasete müdahale konusunda da Hubyar meselesinde de çözüm mercii olmalıydı. Göreve seçildiğinde Selahattin Genel Başkana bu konunun çözülmesi gerektiğini söyledim. Kendisi, “Ben bunu çözeceğim, Hıdır benim arkadaşım; sen de Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı’sın. O nedenle ben bunu çözeceğim.” dedi. Fakat göreve geldiğinden beri çözüm için en ufak bir adım dahi atmadı, en ufak bir girişimde dahi bulunmadı.
Kaldı ki içinde bulunduğum taraf Federasyon’un hakemliğini kabul etmişti. Daha sonra Veliyettin Ulusoy’a giderek, serçeşme mürşidimiz olduğunu; kendisinin Alevilerin inançsal önderi olduğunu ve Veliyettin Ulusoy’un bu konudaki alacağı kararı peşinen kabul ettiğimizi beyan ettik. Tabii diğer arkadaşların böyle bir beyanları olmadı, kabullenmeleri de olmadı. Bu nedenle Hubyar sorunu mahkeme aracılığıyla devam ediyor. Bir türlü Alevi hukuku içerisinde giderilemedi. Biz bu konuda çağrımızı yeniledik
Bu meselede Federasyonun tarafsız kalması ve çözümden yana taraf olması gerekirken, Selahattin Başkan Federasyon’un iradesini, hâkimliğini kabul etmeyen Hıdır Temel’den yana tavır sergiledi. Bu da kendi kurumsal konumuyla çelişen bir durumdur.
Bu ayrımlaşma ne getirecek Alevi toplumuna?
Bakın, esas can alıcı nokta şu oldu: Bu Danışma Kurulu toplantısıydı, Alevi Bektaşi Federasyonu’nun Danışma Kurulu toplantısıydı. Danışma Kurulu toplantısına Avrupa’dan Turgut Öker ve Hıdır Temel de katıl¬mış¬lardı. Danışma Kurulu toplantısından sonra biz, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu Yönetim Kurulu toplantısı için bir araya geldik. Bu toplantıya Turgut Öker ve Hıdır Temel de katıldılar.
Bu toplantıda şöyle bir durum gelişti: Bu arkadaşlar, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonun Genel Başkan Yardımcısı olan Ali Kenanoğlu’nun Federasyon’dan azlini talep ettiler. Talep ederken de bu bizim önerimizdir falan diye değil, “olması gerekir, bu bizim Almanya Federasyonumuzun kararıdır ve bu adımın acilen atılması gerekir” şeklinde bir tavırla bu toplantıda yer aldılar.
O zaman kriz yön değiştirdi: Daha önce Hubyar sorunu iken, bir anda Federasyon’un kimliği sorunu haline dönüştü. Çünkü o zaman Federasyon’daki arkadaşlar, Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu’nun kimliğini sorgulamaya başladılar. Dediler ki, “bu ne oluyor; dışarıdaki federasyon yoldaşımızdır, yandaşımızdır, ama organik olarak farklı yapıda olan bu kurumumuz geliyor, bizim kurumumuzun genel başkan yardımcısının kellesini istiyor; bu nasıl iş?” Mevzu buna döndü. O zaman Federasyon’daki arkadaşlar şunu sorguladı: “Bu kurulu biz mi yönetiyoruz? Bu kurul bir başkasının diktasıyla mı yönetiliyor?”
Bu konuda ulusalcı ve Avrupa Birlikçi görüşlar arasında bir ayrılık söz konusu mu?
Yok, kesinlikle Alevilik bakış açısı noktasında hiçbir çelişkimiz yok. Selahattin Başkanla biz bu konuda hemfikirizdir ve Alevilik bakış açısından hiçbir farklı düşüncemiz yoktur.
Aleviliğe bakış açısından, Avrupa Birliği bakış açısından ya da ulusalcılık bakış noktasında bir tartışmamız olmadı. Federasyon’da bu yön¬de bir tartışma olmadı. Hiçbir zaman bunlar bir ayrılık sebebi olarak gündeme gelmedi. Gündeme gelmeyen bir konunun ayrılık sebebi ol¬ması mümkün değil. Federasyon’da böyle bir tartışma gündeme gelmedi.
Tabii siyasete müdahale konusunda sıkıntımız vardı, ama bu ulusalcı ve Avrupa Birliği noktasında değildi. Siyasete müdahale kararı alma¬dığımız halde böyle bir karar varmış gibi lanse edilmesi sıkıntı yarattı.
Sacayak Dergisi – Ahmet Koçak
Alevilik İslam dışı mı?
Din dersi tartışması Alevileri böldü
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Başkanı avukat Kazım Genç’in Alevi öğrencilerin zorunlu din derslerinden muaf tutulması istemiyle AİHM’de açtığı dava Alevi örgütlerini böldü.
Tartışma, Genç’in, Hasan Zengin adlı dernek üyesinin kızının din derslerinden muaf tutulması istemiyle açtığı davanın reddedilmesinin ardından konuyu AİHM’ye taşımasıyla başladı.
Cem Vakfı Avrupa Koordinatörü Alişan Hızlı, Genç’in davada “Aleviliğin İslamın dışında olduğunu” savunduğunu, bu savunmanın kabul görmesi halinde Lozan Anlaşması ölçütlerine göre Alevilerin de “azınlık” statüsünde kabul edileceğini öne sürdü. Hızlı, “Davayı açan kişiler, azınlık oluşturmaya çalışıyorlar” dedi.
‘AB’yi bile kınadık’
Genç ise, “azınlık” tartışmasını ortaya atanların “aymazlık içinde Aleviliğe hakaret ettiklerini” savundu. Aleviliğin “İslamın içinde mi, dışında mı olduğu” konusunda herkesin farklı inançları olabileceğini kaydeden Genç, “Alevileri azınlık gibi gösteren AB’yi bile kınadık. Aleviler cumhuriyetin temel unsuru ve kurucusudur.”
Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu da, zorunlu din derslerinin Alevilik inancı ile ilgisi olmayan unsurlar içerdiği konusunda tüm Alevi örgütlerinin hemfikir olduğunu kaydetti.
Kenanoğlu, “Tartışmayı içimize yöneltmeye yönelik bir provokasyondur. Alevilerin anayasal hak ve talepleri, AB tarafından da azınlık meselesine sıkıştırılmıştı. İddiayı ortaya atanlar da aynı tuzağa düşmüş” dedi.
Milliyet, Ankara
Kenanoğlu Zorun Din Dersi İle İlgili Açtığı Davayı Kazandı
Zorunlu Din Dersi ile ilgili olarak Dernek Başkanımız Ali KENANOĞLU’ nun açmış olduğu davayı kazandık.
Bu dava Türkiye’ de kazanan ilk ve tek dava olarak tarihe geçti. Bu dava Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını değiştirmeye yönelik kazanılan önemli bir dava olarak da tarihe geçti.
Hukuk mücadelemizde, yanımızda olan, Başta üst kuruluşumuz, Alevi Bektaşi Federasyonu olmak üzere tüm yoldaş kurumlara ve kişilere teşekkür ediyoruz. Başkanımız Ali KENANOĞLU’ na mücadelelerinde başarılar diliyoruz.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
Devlet üniversitesine Alevî bilim dalı kurulacak, 2006
Türkiye’de ilk kez bir devlet üniversitesinde Alevi-Bektaşi anabilim dalı açılıyor. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) İlahiyat Fakültesi bünyesinde faaliyete geçecek bölüm, Alevilik konusunda uzman bilim adamı yetiştirecek.
……
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, bilim dalı oluşturma çabasını memnuniyet verici olarak niteledi. Bazı bilim adamlarının kendilerince ortaya koyduğu Alevilik tanımını kabul ettirmeye çalıştıklarına dikkat çeken Kenanoğlu, “Yaşanılan Alevilik üzerine bir bilimsel çalışma yürütülmesini istiyoruz. Aleviliğin dışında asimile etmek için yapılacak çalışmalara karşıyız. Bana ya da bizim kurumlarımıza yurtdışındaki üniversitelerden akademisyenler geliyor. Biz kendi üniversitelerimizdeki bilim adamlarından fazla ilgi görmüyoruz.” dedi. İlkokuldan başlayarak din eğitiminde yanlış yöntemler kullanıldığını öne süren Kenanoğlu, Alevilerin nasıl ibadet ettiklerinin, inanç şekillerinin ve ritüellerinin neler olduğu anlatılmadan konunun birer deyişle geçiştirilmek istendiğini kaydetti. Isparta’da böyle bir bölüm açılması çabasının iyi bir gelişme olduğunun altını çizdi.
Zaman Gazetesi
10 Aralık 2006
Kenanoğlu: Diyanet İşleri Aleviliğe Kendi Bakış Açısıyla El Atmaya Çalışıyor
‘Hz. Ali günümüz insanı için bir model’
Diyanet’in aylık dergisinde, Hz. Ali’ye geniş yer verilirken, Alevilik konusunda ise herhangi bir tanımlama yer almadı.
‘PEYGAMBER DEĞİL, HALİFEDİR’
Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Kazım Genç: Biz, Hz. Ali’yi peygamber olarak görmüyoruz. Hz. Ali halifedir. Ancak Anadolu’da Ali’ye ‘mistik’ bir önem atfedilir. Burada sorun Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Alevileri görmezden gelmesidir.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu:
Diyanet İşleri Aleviliğe kendi bakış açısıyla el atmaya çalışıyor. Yaklaşımında ‘Aleviliğin esasında sünnilikten farkı yok’, ‘İslamın alt tarikatı’ bakışı var. Alevi mahallelerinde Hz. Ali ismiyle camiler kuruluyor. Alevilik’ten bahsetmeden Alevilerin önem verdiği Hz.Ali’yi istedikleri gibi anlatıp ‘Onun gibi davranın’ mesajı veriliyor. Ama Anadolu Alevisi için Hz. Ali cem yapan, semah dönen, deyişler söyleyendir. Alevilikte peygamberlik olgusu yoktur. Hz. Ali’nin de peygamber olması söz konusu değil.
Bülent AYDEMİR / ANKARA
Sabah Gazetesi,
15 Ocak 2007
|
|
|
||||
|
TAKKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ | ||||
Yazar Hubyar – March 03 2007 17:19:21 | ||||
|
|
|
|
|
|
|
||||
|
|
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
Ali Kenanoğlu: Oyum Ufuk Uras’a | ||||
Yazar admin – July 18 2007 13:59:49 | ||||
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
||||
|
||||
|
|
|
|
||||
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
|
|||
|
|
||||
|
|
|
|||
|
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
||||||||||||||
|
|
|
|
||||
|
|
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
||||
|
|
||||
|
|
||||
|
|
|
|
|
|||||
|
|||||
|
|||||
|
|||||
|
|||||
ABF Yöneticileri Yaşam Radyonun konuğu oldular |
||||
Yazar Hubyar – October 30 2008 13:32:33 | ||||
|
Devamı · News Item | |||||||
Yazar Hubyar – October 30 2008 14:37:01 | |||||||
|
|||||||
Alevi Bektaşı Federasyonu’ndan Evrensel ve Hayat TV’ye ziyaret | |||||||
Yazar Hubyar – October 30 2008 14:37:01 | |||||||
|
|||||||
Aleviler miting için yola çıktılar | |||||||
Yazar Hubyar – November 10 2008 11:21:51 | |||||||
|
|||||||
|
|
|||||||
|
|||||||
|
|
|
|
|
|||||
|
|||||
|
|||||
|
||||
|
|
|
|
||||
|
Gazze’ye Gösterilen Dyarlılık Alevilere de GösterilsinAlevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, ”Gazze’de yaşanan insanlık dışı vahşet karşısında gösterilen tavırların, Sivas katliamı mağdurlarına ve Alevi toplumuna da gösterilmesi gerekmektedir” dedi. İstanbul– Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Alevi Bektaşi Federasyonu’nun 9 Kasım’da yaptığı ”Büyük Alevi Mitingi”nde, Madımak Oteli’nin müze olması talebini dile getirdiklerini hatırlattı. Söz konusu taleplerinin seçim öncesinde ele alınmasını uygun bulmadıklarını ifade eden Kenanoğlu, şunları kaydetti: ”Talebimiz, Madımak Oteli’nin ibret müzesi olmasıdır. Bunun dışındaki çözümler siyasi amaç ve sulandırma işlemidir. Gazze’de yaşanan insanlık dışı vahşet karşısında gösterilen tavırların, Sivas katliamı mağdurlarına ve Alevi toplumuna da gösterilmesi gerekmektedir. Gazze’de çocuklar katledilmiş, Sivas’ta Madımak Oteli’nde çocuklar diri diri yakılmıştır. Koray Kaya, henüz 12 yaşında Madımak Oteli’nde yakılarak can vermiştir. Bu katliamı örtbas etmek, Madımak Oteli mağdurlarının ve Alevi toplumunun Müze talebini görmemezlikten gelmek, sulandırmak, AKP’nin Sivas mitingi öncesinde seçim malzemesi yapmak kabul edilir değildir.” 13 Şubat 2009
|
Türkiye’de İki Halk Hareketi Var: Aleviler ve Kürtler Dün Okmeydanı’nda Aydınlık Gençlik Meclisi ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Gençlik Komisyonu tarafından “Yerel seçimlere 1 kala, Aleviler ve Sol” konulu bir panel düzenlendi. Panelde Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu ve RED Dergisi Genel Yayın Yönetmeni ve İstanbul Çağdaş Gazeteciler Derneği Başkanı Hakan Gülseven konuştular. Aleviler yine CHP‘ye oy verecek CHP‘nin arka bahçesi değiliz Türkiye’de iki halk hareketi var: Aleviler ve Kürtler AKP, anayasayı değiştirmekte kararlı 23 Mart 2009 Kaynak : RENKHABER |
Cem Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı Aleviliğe
Ali Kenanoğlu, “Hocaefendi” nin ”Alevi Ders kitabı” nı NTV’de değerlendirdi Cem Vakfının Hocaefendisi İzzettin Doğan tarafından hazırlanan Alevi Ders kitabını Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU NTV de değerlendirdi. Kenanoğlu şunları söyledi ; “Aldığımız bilgiye göre Hükumetin Cem Vakfından böyle bir talebi olmamış, kendileri böyle bir çalışmaya girmişler. Yapılan çalışmanın başlıklarını basına yansıdığı kadarıyla gördük, çok ilginç bir yaklaşım var. Bir tarafta Alevi Ders kitabı deniyor diğer tarafta ise Sünni İslam inancındaki dualarla birlikte Alevilikteki uyku duası ve sabah duasının kitap içerisinde yer aldığı gözüküyor. Yani Alevi kitabı yine Sünni dualarla hazırlanıyor. Ayrıca Alevilikte ne terim olarak ne de şekli ibadet olarak yeri olmayan Namaz kavramının kitapta sıkca yer aldığı da gözükmekte. ‘İslami Bir Akım olarak Alevilik-Caferilik’ başlığının ise Aleviliğe sadece bir İslami Akım olarak yaklaşıldığını görüyoruz. Bu yaklaşım aslında Diyanet İşleri Başkanlığının yaklaşımıdır. Çünkü Diyanet Aleviliği İslamın içinde farklı bir tarikat yorumu olarak değerlendirmektedir. Yani Nurculuk, Nakşibendilk, aczimendilik gibi. Bu konuda Diyanet ve Cem vakfı Aleviliğe aynı noktadan bakıyorlar. Biz Alevi Bektaşi federasyonu olarak böyle bir yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Bu yaklaşım Alevi – Bektaşi toplumunun yaklaşımı değildir. Aleviliği özünden koparıp farklı bir anlayışa yamamamanın yaklaşımıdır. Bu yaklaşım Asimilasyon çalışmalarının bir parçasıdır. Böyle bir kitabın Okullarda okutulmak üzere kabul edilmesi halinde muhalefetimizi arttırarak sürdüreceğiz.” 13 Mayıs 2009 |
Kenanoğlu NTV Radyo’da Yayınlanan Halkın Sesine Programında Soruları Yanıtladı NTV de Yayınlanan ve Prof. Dr. Sedat Küçükay tarafından hazırlanıp sunulan proğrama konuk olarak katılan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, hazırlandığı iddia edilen Alevi ders kitabı ile ilgili olarak Canlı yayında değerlendirmelerde bulundu. Kenanoğlu şunları söyledi ; Konuya yönelik yanlışlık 3 noktada toplanmaktadır. Bunlar ; 1-Türkiye de Alevi Kurumlarının temsili yeti bellidir. 290 Alevi kurumunun 180 i Alevi Bektaşi Federasyonu içerisindedir. Diğer 100 kurumun 74 ü Cem Vakfının Başını çektiği Alevi Vakıfları Federasyonu bileşenidir. Bu durumda tesiliyetin Büyük çoğunluğu Alevi Bektaşi Federasyonundadır. Şüphesiz Alevi Vakıfları Federasyonunun da temsili yet yeteneği vardır. Bu gerçek ortadayken sadece Cem Vakfının Alevi ders Kitabı hazırlama görevinin verilmiş olması Alevi temsili yetini görmemezlikten gelmek veya Alevileri bölük pörçük gösterme gayreti içindir. Bunun dışındaki başka bir ihtimal de Kendi çözüm önerisine yakın gördüğü kişi aracılığıyla meseleyi çözme gayretidir ki bu çözümsüzlüğün ta kendirsidir. Gerçeği yok saymaktır. 2-Demokrasi ve Laiklik açısından ele aldığımız takdirde ise konu daha da vahim bir noktadadır. Din dersinin Anayasal bir zorunluluk olması Demokrasiye ve Laikliğe aykırıdır. Alevi Bektaşi Federasyonu bünyesinde bulunan kişiler bu konuda dava açmış ve Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde gerekse de Türkiye’ de Danıştay da bu davaları kazanmışlardır. Bu kazanılan davalar bu dersin Anayasal zorunluluk olmasını hukuka aykırı bulmuştur. İstemeyen ailelerin çocuklarına bu dersi zorla verilemeyeceğini dava açan kişilerin nezdinde kabul etmiştir. Alevi Bektaşi Federasyonu oturma eylemleri ve 9 Kasım 2008 de 150 bin kişiyle bir miting düzenleyerek bu konudaki muhalefetini kitleselleştirmiştir. Hükümetin bir an evvel Din Dersini Anayasal bir zorunluluk olmaktan çıkartmalıdır. Bu ders seçmelik hale getirilmeli ve içeriği de din eğitiminden çıkartılmalıdır. Bu ders Dinler Kültürü haline getirilmeli, Alevilik de bu kapsamda yer almalıdır. 3-Hazırlandığı iddia edilen kitabın içeriğini görme şansımız olmadı ama başlıklarını basına yansıdığı kadarıyla bilgisine sahibiz. Başlıklara bakınca Alevi Ders Kitabı olarak hazırlandığı iddia edilen kitap konusunda ciddi endişelerimiz var. Alevi Ders kitabı deniyor ama diğer taraftan Sünni İslam inancındaki dualarla birlikte Alevilikteki uyku duası ve sabah duasının kitap içerisinde yer aldığı gözüküyor. Yani Alevi kitabı yine Sünni dualarla hazırlanıyor. Ayrıca Alevilikte ne terim olarak ne de şekli ibadet olarak yeri olmayan Namaz kavramının kitapta sıkça yer aldığını görüyoruz. ‘’İslami Bir Akım olarak Alevilik-Caferilik’’ başlığının ise Aleviliğe sadece bir İslami Akım olarak yaklaşıldığını görüyoruz. Bu yaklaşım aslında Diyanet İşleri Başkanlığının yaklaşımıdır. Çünkü Diyanet Aleviliği İslam’ın içinde farklı bir tarikat yorumu olarak değerlendirmektedir. Yani Nurculuk, Nakşibendîlik, Aczimendilik gibi. Bu konuda Diyanet ve Cem vakfı Aleviliğe aynı noktadan bakıyorlar. Biz Alevi Bektaşi federasyonu olarak böyle bir yaklaşımı asla kabul etmiyoruz. Bu yaklaşım Alevi – Bektaşi toplumunun yaklaşımı değildir. Aleviliği özünden koparıp farklı bir anlayışa yamamamanın yaklaşımıdır. Bu yaklaşım Asimilasyon çalışmalarının bir parçasıdır. Böyle bir kitabın Okullarda okutulmak üzere kabul edilmesi halinde muhalefetimizi arttırarak sürdüreceğiz. Biz Alevi Bektaşi federasyonu olarak, Alevilerin sorunlarının çözümü konusunda Hükumetle görüşmelere açığız. 3 Haziran ‘ da Sayın Bakan Fauk Çelik’ in düzenleyeceği çalıştaya katılıp, önerilerimizi sunacağız. 15 Mayıs 2009 |
|
Aleviler’in 3 Haziran zirvesiYaşam nihayet değişiyor… Bireylerin inançları, düşünceleri, etnisiteleri, mezhepleri, dinleri, dilleri, ırkları, kökleri ve yaşam biçimleri sonsuz bir özgürlük kulvarına çekilmeye çalışılıyor… 3 Haziran Çarşamba günü, saygın bir bilimadamı olan Necdet Subaşı’nın moderatörlüğünde, Devlet Bakanı’nın davetiyle Alevi Zirvesi toplanacak… Alevi konusu AKP hükümeti için çok önemli… Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu Alevi’lerin ayrımcılık ve asimilasyon olarak gördüğü şeylerden bazılarının konu başlıklarını sıraladı: *** Madem ki, inanç özgürlüğünü savunmak bu partinin yaşam savaşının bir parçası gösterildi… Madem ki, türbana özgürlükten, Müslüman’lığın şeklinin ve şemalinin devlet tarafından tayin edilemeyeceği, bütün AKP’liler tarafından en yüksek perdeden seslendirildi… Madem ki son 6 yıldır Türkiye’de özgürlükler dendi mi herşeyden çok “dini özgürlükler” gündeme getirildi… O zaman Alevi meselesi AKP hükümeti için bir sınavdır… Çok Farklı’da önceki gece Ankara’dan önce bir Alevi Zirvesi topladık… *** “1) Devlet ya da hükümet Alevi tanımı yapıp Aleviler böyle davranacaktır diyemez… Örneğin Aleviler camide namaz kılmaz… İbadetlerini Cemevleri’nde yapar… “Camide ibadet edeceksin, bu arada kültürel faaliyetlerin için Cemevi de açık olacak…” diyemezsiniz… *** Aleviler bunu zulüm olarak adlandırır… Din dersleri ya da din tarihi ve sosyoljisi olsun, ya da Aleviler kendi anançlarına göre ders alsın… *** Aleviler cami değil, cemevi ihtiyacındadır… Alevi köylerine cami yaptırmak asimilasyon politikasının bir parçasıdır… *** Bunların yokluğu ya da azldığı, ayrımcı bir politikadır… *** Alevilerin inançlarına da saygı gösterilmeli, onların da kendi inançlarını egzersiz etmeleri hor görülmemeli… 6) Cemevleri de camilerle benzer statüde olmalı ve onların giderleri de camilerde olduğu gibi karşılanmalı…” *** *** İnanç özgürlüğü “Benim inanç özgürlüğüm” değil, “başkasının inanç özgürlüğü” anlamındadır daha çok… Alevilerin inanç özgürlüklerini sağladığı ölçüde tüm inançlara aynı uzaklıkta olmasa bile aynı demokratlıkta davranabildiğini göstermiş olacak AKP… *** Alevi konusu en az bunun kadar önemlidir… Direkt inançla ilgilidir ve AKP en fazla inanç özgürlüğünü savunduğunu söylemektedir… Türkiye’nin Atatürk’çüleri, Alevi meselesinde de Avrupa Birliğ’nin taşıdığı önemi görmelidir… Avrupa Birliği’nin standartları, Türkiye’de bu zirveleri yaptırıyor, bu açılımları itekliyor… Atatürk’ün istediği çağdaş Türkiye’nin fotoğrafı Avrupa Birliği’nin kültürel ve demokratik standartlarından geçiyor… Kimsenin şüphesi olmasın bundan…
Reha Muhtar 28 Mayıs 2009 |
|
Zaman Gazetesi Yine SansürlediBaşkanımız Ali Kenanoğlu, daha evvelce vermiş olduğu bir röportajı eksik vererek söylenmek istenenle ortaya çıkan anlamı arasında bir farklılık yaratan Zaman gazetesine uzun zamandır röportaj vermemekteydi. Zaman Gazetesi muhabirinin, Isparta da yapılan Çalıştay’ da Kenanoğlu ile röportaj yapma isteğini yazılı olarak ve eksiksiz yayınlamak ve yayınlanacak metnin son halini görmek kaydıyla kabul edilmiştir. Bunun üzerine gazete haberi yayınlanmadan önce son hali Kenanoğlu’ na gönderilmiş ve gerekli düzelmeleri yapılarak yayınlanmak üzere muhabire tekrar e.posta yolu ile gönderilmiştir. Ancak 01. Haziran 2009 tarihinde yayınlanan röportajın önemli kısımların sansürlendiği üzülerek görülmüştür. Yayınlanan röportaj ve sansürsüz tam metin şu şekildedir: Suikast iddialarını espri sandık krokileri görünce ürperdik Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, Gazi, Sivas ve Maraş’ta Alevi vatandaşlara yönelik saldırının karanlık çetelerin bir provokasyonu olduğunu söyledi. Kenanoğlu’na göre, ABF Başkanı Ali Balkız ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Kazım Genç’e yönelik suikast planları da aynı odakların oyunu. Suikast planlarını ilk duyduklarında olayın ciddiyetinin farkına varamadıklarını anlatan Kenanoğlu, şunları söylüyor: “Kazım Bey’le beraberdik. Espri ile karşıladık. Ancak arkadaşların dosyalarda evlerinin ve işyerlerinin krokilerini görünce işin ciddiyetini anladık. Ürperdik.” Ali Kenanoğlu, 3 Haziran’da Ankara’da yapılacak olan ‘Alevi Açılımı Çalıştayı’ ve Ergenekon süreciyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Ali Kenanoğlu, karanlık güçlerin Alevi-Sünni çatışması çıkararak ülkede karışıklığa sebep olmak istediklerinin altını çiziyor. Gazi Mahallesi’nde yaşananların bunun en bariz örneği olduğunu anlatıyor. Genel başkanlarına suikast planlarının belgelerini gördükten sonra Ergenekon örgütünün varlığına inandığını anlatan Kenanoğlu, “Biz biliyoruz ki Ergenekon’da çok kirli işler var. Böyle bir çete var. Bu çetenin Gazi’de, Sivas’ta, Maraş’ta parmağı var. Bunların ortaya çıkarılması gerekir. Suikast olayını ilk duyduğumda Kazım Bey ile Taksim’deydim. İkimiz bir aradaydık. Espri ile karşılamıştık. Ciddiye almadık. Ancak arkadaşların dosyalarda evlerinin ve işyerlerinin krokilerini görünce işin ciddiyetini anladık. Ürperdik. Gazi’de ne olduğunu gördük. AFB gibi Alevi cemaatinin önemli bir kesimini bünyesinde barındıran bir teşkilatın başkanına suikast düzenlenmesi, yüz binleri sokağa dökmek demek. Bu, ciddi bir iç kargaşaya sebebiyet verecektir.” ifadelerini kullandı. Ergenekon soruşturması kapsamında Ocak 2009’da gerçekleştirilen operasyonda ülkeyi karıştırmayı amaçlayan suikast planları ortaya çıkarılmıştı. Ali Kenanoğlu, AK Parti hükümetinin 3 Haziran’da Ankara’da düzenleyeceği ‘Alevi Açılımı Çalıştayı’nın önemine vurgu yapıyor. “Alevilik sorununun konuşuluyor olması bile bizim için son derece önemli. Sorunu çözmeye yönelik bir konuşma olarak görüyoruz.” diyor. Daha önce düzenlenen iftar programına kendilerinin çağrılmadığını kaydeden Kenanoğlu, “Davetten öte bizden fikir dahi alınmamıştı. Bir temsiliyette yanlışlık olduğu belliydi. Hükümet tarafından bu anlaşılmış. 3 Haziran’daki çalıştaya Alevi örgütlerinin birçok temsilcisi katılacak. Bu da önemli bir tavırdır.” diye konuştu. Alevilerin sorunlarının bir bütün olarak ele alındığında Türkiye’nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayacağını belirten Kenanoğlu, çalıştayda kendilerinin cemevlerinin elektrik faturasının ödenmesi ve sazın müzik derslerinde öğretilmesi gibi konulardan ziyade temel meselelerde istekte bulunacaklarını kaydetti. Zorunlu din dersi eğitiminin laikliğe uygun olmadığını savunan Kenanoğlu, din eğitimi müfredatının da ezberlerden arındırılmasını istedi. ABF’nin hükümetle görüşeceği başlıca konular: Zorunlu din dersleri kaldırılsın. Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın (Yerini Din İşleri Yüksek Kurulu alsın). Cemevleri yasal statüye kavuşturulsun. Cemevleri; cami, sinagog ve havra gibi ibadethane kabul edilsin. Madımak Oteli ,hoşgörü müzesi haline getirilsin. ——————————————————————————– Röportajın tam metni : ABF Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu: “Alevilerin camiye gidip namaz kılmadığını herkes bilir. Ama kimse buraya dokunmak istemiyor.” Çözüm odaklı ne düşünüyorsunuz? “Alevilik sorunun Ak Parti hükümeti döneminde çıkmadığını çok açıkça biliyoruz. Cumhuriyetin başından beri Alevilerin sorunları var. Yani cumhuriyetin kuruluş yasalarından itibaren bu sorunlar başlamıştır. Sorun burada kaynaklanıyor. Dolayısıyla şimdi iktidarda AKP vardır. Bu hükümetin de bu sorunu görmüyorum benim sorunum değildir. Bir anlayışı da olamaz. O nedenle görev başındaki yönetimlerden Alevilik sorunu çözmesini bekliyoruz. Dolayısıyla AKP’den de böyle bir talebimiz var. Biz sorunlarımızın demokratik çerçevede çözüleceğini düşünüyoruz, yoksa dağlara taşlara çıkarak bu sorunların çözülemeyeceğini çok açık biliyoruz. Biz bunu zaten yöntem olarak benimsemiyoruz. Biz parlamentoyla yasalarla bu sorunun çözülmesi taraftarıyız.” “AKP hükümetinde Alevilik sorunun konuşuluyor olması bile bizim için son derece önemlidir. Sorunu çözmeye yönelik bir konuşma olarak görüyoruz. Hükümet nezdinde konuşulması özellikle önemli. Reha Çamuroğlu’nun daha önceki girişimlerinden başarısızlıkla sonuçlanmasından da sonuçlar çıkardığını görüyoruz. Daha önceki iftar yemeğine Alevi Bektaşi Federasyonu’ndan kimse çağrılmamıştı. Davetten öte bizden fikir dahi alınmamıştı. Bir temsiliyette yanlışlık olduğu belliydi. Hükümet tarafından bu anlaşılmış. 3 Haziran’daki çalıştaya Alevi örgütlerinin birçok temsilcisi katılacak. Buda önemli bir tavırdır.” 3 Haziran toplantısı “Alevilerin sorunlarını bir bütün olarak aldığımızda Türkiye’ni bir demokratikleşme sürecinin bir yoludur. Türkiye tam manasıyla laik ve demokratik bir ülke olduğu müddetçe ne alevi sorunu olur ne de Kürt sorunu. Bu ülkenin demokratikleşmesiyle ilgili bir durum. Biz cem evlerinin elektirik faturasının ödenmesi, sazın müzik derslerinde öğretilmesinden öte, Türkiye’nin demokratikleşmesiyle ilgili temel meselelerde isteklerde bulunuyoruz. Mesela zorunlu den dersleri Laikliğe uygun değildir. Bu zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Bu 12 Eylül’de alınan bir karardır. Bu ne Laikliğe uygundur. Ne de demokrasiye uygundur. Bunun bir defa çıkarılması gerekir. Ayrıca din eğitimi müfredatının da ezberden uzak tutulması gerekir. Dinler tarihi ve dinler kültürü gibi kültür dersi olması isteğinde bulunuyoruz. Bu demokratik bir istektir. Bunun yanında Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili bizim muhalefetimiz var. Diyanet işleri başkanlığı Türkiye’nin laik ve demokratik yapısına uygun değildir. Bize şöyle deniliyor. Bazı çekinceler anlatılıyor. Bu ülke demokratik ve sosyal hukuk devletiyse devletin halkın din işlerine karışması uygun olmaz. Devletin Aleviliğe de Sünniliğe de müdahalesi olmaz. Devletin hutbe yazıp camilerde okutması doğru olmaz. Bu doğru değildir. O anlamda biz diyoruz ki Diyanet İşleri Başkanlığı yerine Diyanet İşleri Yüksek Kurulu olsun. Burada her inanç kurumundan temsilciler olmalı. Bunlar haktır. Haklar verilmeli. 3 Haziran çalıştayına yönelik 7 maddelik bir kitapçık hazırladık. Cem evleri zikirhane gibi görüyorlar biz bunu kabul etmiyoruz. Aleviler camide namaz kılmazlar. Bu çok net bir şeydir. Aleviler bundan dolayı katliama uğradı. Aleviler namaz kılmadıkları için dışlanmışlardır. Aleviler namaz kılmadıkları için kafir ilan edilmişlerdir. Alevileri caminin içine sokarak bu sorun çözülmez. Bu sorunu daha da kangren hale getirir. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bizi caminin içine sokarak çözüm aranacaksa bu çözümden şimdiden vazgeçilsin. Çünkü bu sorun şiddetli olarak geri teper.”
1. Zorunlu din dersleri kaldırılsın 2. Diyanet işleri başkanlığı kaldırılsın ve yerine din işleri yüksek kurulunun oluşturulması 3. Cem evleri camii, sinagog ve Havra gibi ibadethane olarak kabul edilmesi 4. Madımak otelinin hoşgörü müzesi haline getirilmesi 5. Alevi Köylerine cami yapma uygulamasına son verilmesi, İmamların Alevi köylerinden çekilmesi 6. Hace Baktaş Veli Dergahı ve diğer İnanç Merkezlerinin Alevi Kurumlarına teslim edilmesi
Aleviler kullanılması “Bu geçmiş dönemde tüm partiler yapmıştır. Biz bunu yadırgamıyoruz. Chp ile bizim isteklerimiz uyuşmuyor. CHP’nin tavrını parlamentoda göreceğiz. Bu partiye de diğerleri gibi aynı mesafedeyiz.” Suikast planı ve Ergenekon “Bu ülkeyi karıştırmak isteyenlerin seçtikleri bir yol da Alevi – Sünni çatışması çıkarmak. En kolay yöntemlerden birisidir. Gazi olayları bunun en güzel örneğidir. Bir alevi dedesi öldürülmüş ve ardından televizyonlarda alt yazı geçmişlerdir. Bunun neresinden tutacaksınız. Bu olay başlı başına bir provakosyondur. Bunun derinini bakmadan açık ve net bir provokasyondur. Biz bunlara tepki gösteriyoruz. Ancak bunları yapan failler nerede. Neler yapılıyor. Bunu merak ediyoruz. Şimdi Sivas katliamından sonra neler oldu. Sanıklar nerde. Hak ettikleri cezaya çarptırıldımı, affedilmesi bile gündeme geldi. Gazi Mahallesinde Kim kahveyi taradı. Ergenekon sürecinde birilerine mal oluyor. Dava çorbaya döndürüldü. Ergenekon sürecinde gerçek suçlular vardır. Belirli tespitler vardır. Veli küçük’ün de İbrahim Şahin’e kadar çıkan krokiler gibi. Ali Balkız ve Kazım Genç’e düzenlenmek istenen suikast planları bu kişilerin evinden ve bilgisinden çıkmıştır. Ancak yanlarına Türkan Saylan’ı koyuncu Ergenekon’ un şekli bozuluyor. Biz biliyoruz ki Ergenekon’da çok kirli işler var. Böyle bir çete var. Bu çetenin Gazi’de Sivas’ta Maraş’ta parmağı var. Bunların çıkartılması gerekir. Ancak bunların yanına Türkan Saylan gibi, Çağdaş Yaşamı destekleme Derneği gibi kişi ve kurumları koyarak bu kişilerin pisliklerinin de temizlenmek istendiği izlenimi doğuyor kamuoyunda. Suikast olayının ilk duyduğumda Kazım Bey ile Taksim’deydim. İkimiz bir aradaydık. Espri ile karşılamıştık. Ciddiye almadık. Ancak arkadaşlar dosyalarda evlerinin ve iş yerlerinin krokilerini görünce işin ciddiyetin anladık. Ürperdik. Gazi de ne olduğunu gördük. ABF gibi alevi cemaatinin yüzde 80’inin bünyesinde barındıran bir teşkilatın başkanına suikast düzenlenmesi demek yüz binleri sokağa dökmek demek. Bu ciddi bir iç kargaşaya sebep verecektir. Tabi karanlık güçlerin bu tarz planları vardır. Aslında ikinci bir Gazi olayı düşünüyordu. Biz vatandaşlarımızdan sağ duyulu olmasını istiyoruz. Alevi toplumu çok acı çekmiştir. Çok galeyana gelen bir toplum değiliz, bizim toplumuz bu tür galeyana gelmez. Biz örgütlerimizle bağlantımız devam ediyor.”
1 Haziran 2009 |
Çalıştay Alevileri BirleştirdiHükümetin himayesinde gerçekleşen Alevi çalıştayında, daha önce birbirleri aleyhinde yaptıkları açıklamalarla gündeme gelen Alevi örgütleri diyalog fırsatı yakalarken, cemevlerine yasal statü tanınması ile Madımak Oteli’nin müze yapılması taleplerinde birleşti Alevi örgütleri, toplantının basına kapalı bölümünde taleplerini dile getirdi. Çelik, daha çok dinlemeyi yeğledi. Daha önce birbirleri aleyhindeki açıklamalarıyla gündeme gelen Cem Vakfı, ABF ve PSAKD diyalog fırsatı yakalarken, cemevlerine yasal statü tanınması ile Madımak Oteli’nin müze yapılması taleplerinde birleşti. Alevi dedelerine devlet tarafından doğrudan maaş bağlanması kabul görmedi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu da Doğan’ın bazı fikirlerini yanlış anladıklarını toplantıda fark ettiklerini söyledi. (NOT : Bu kısım muhabir tarafından eksik verilmiştir. Doğrusu ; ”karşılıklı yanlış anlaşılmalar olduğunu, izzettin hoca ile masa başında konuşulduğunda önemli ortak noktaların yakalanabildiğinin görüldüğü” yönündedir.Ali KENANOĞLU ) |
Milliyet – 4 Haziran 2009
Alevi Çalıştayı’nın Perde Arkası3 – 4 Haziran tarihleri arasında Ankara Bilkent Otel’de, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in daveti ve Doçent Doktor Necdet Subaşı’nın moderatörlüğünde gerçekleşen Alevi Çalıştayı’nın üzerinden henüz birkaç gün geçmişken; Çalıştay öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananları bizzat Çalıştay’ın içinden bir isimle, Başkanımız Ali Kenanoğlu ile konuştuk. Milyonların merak içinde takip ettiği Çalıştay’ın kapıları sadece HubyarNET’e açıldı. Buyurun… *** Öncelikle Çalıştay öncesi kaldığınız otelde neler oldu, neler yaşandı onu konuşalım dilerseniz… Tabii. Alevi dünyası açısından baktığınız zaman katılımcıların renkliliği dikkat çeliyordu; Ali BALKIZ, ben, Fevzi Gümüş, Kelime Ata, Veli Güler, Hasan Meşeli, Fermani Altun, İzzettin Doğan, Ali Rıza Uğurlu, Osman Eğri… Bunlar Alevi dünyasında bilinen ve birbirleriyle pek anlaşamayan insanlardır. Bu insanların hep birlikte bir arada bulunmaları görülmeye değer bir tabloydu. Zaman zaman esprili, hoş atışmalar oldu; karşılıklı laf atışmaları yaşandı, gülüşmeler oldu. Bir sıcaklık sağlandı karşılıklı olarak. Toplantılar öncesi diğer Alevi temsilcileriyle bir araya geldiniz mi? Neler konuştunuz? Evet, toplantıdan bir önceki akşam otelde bulunanlarla birlikte bir değerlendirme yaptık. Toplantının seviyeli geçmesi, Alevi Kurumlarının birbirleriyle atışmaması, herkesin fikirlerine saygı duyulması gibi konuları ve esas itibarıyla muhatabın Devlet – Hükümet olduğunu konuştuk. Belirli konularda mutabık kaldık. İlk gün neler konuşuldu, tartışıldı? Her temsilcinin esas itibarıyla 15 dakika konuşma hakkı vardı. Önem arz eden hususlarda ayriyeten zaman kullanımı dışında tabii. Bu hakkı kullanarak her Alevi temsilcisi görüşlerini aktardı. Sorunları ortaya koyup, çözümler önerdi. Temsilciler arasında bir mutabakat var mıydı; yoksa ters düştüğünüz oldu mu hiç? Temsilciler arasında mutabık kalınan konular olduğu gibi; zıtlaşmalar, restleşmeler de yaşandı. Genel anlamda uzlaşılan konular öne çıktı konuşmalarda. Hiç unutamayacağım ise Hasan Meşeli’ nin konuşmasından sonra bir arkadaşımızın bu konuşmanın Alevi temsilcileri adına değil de, Hükümet Kanadı adına yapılan konuşmalar kısmına yazılmasının tutanaklara geçirilmesi talebiydi. Bana göre de çok yerinde bir talep olmuştu. Bakan nasıl davranıyordu bu toplantılar sırasında? Dinleme halinde miydi, yoksa kendisi de tartışmalara katılıp fikir beyan ediyor muydu? Bakan büyük bir sabırla dinledi, toplantının tamamında yer aldı. Hatta kendisinin yerini almasından önce oturumun başlatılmaması talimatını vermiş moderatöre… Dikkatle dinledi bizi. Hiç tepki vermedi, tartışmalara dahil olmadı. Çalıştay sona ererken oluşan genel tabloyu özetleyebilir misiniz? Hem hükümet kanadı, hem de Alevi temsilcileri sonuca şaşırmışlardı. Yüzlerinden ve konuşmalarından bu çok net anlaşılıyordu. Hatta bunu moderatör çok net ifade etti. Bazı Alevi temsilcileri de bunu ifade ettiler. Ben de şaşıranlar içerisindeydim. Bizi şaşırtan; çok farklı fikirlere sahip insanlar olmasına rağmen, çok büyük bir olgunluk içerisinde toplantının tamamlanması; çok ufak tartışmalar dışında, büyük bir tartışma yaşanmaması; Alevi kurumlarının 4-5 maddede bir araya gelmesi ve ortak kanaat oluşturmasıydı. Çalıştay sonrasında da olumsuzlukları değil; anlaşılan, mutabakata varılan hususların öne çıkartılması konusunda da mutabık kalındı. Çalıştay sonucunda Alevi Kurumlarının 4-5 maddede birleştikleri konular; Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılması ve içeriğinin değiştirilmesi, Madımak Oteli’nin müzeye çevrilesi, Alevi Köylerine zorla camii yapma uygulamasına son verilmesi ve imamların çekilmesi, Alevi Dergâh ve inanç merkezlerinin Alevilere iade edilmesi idi. Uzlaşılamayan fakat üzerinde çalışılacak maddeler ise; diyanet ve dedelere maaş bağlanması konusu oldu. Hükümet sorunun çözümü için somut adım atacak mı? Bu yönde bir teminat verildi mi? Bakanın basına yönelik konuşması da, basına kapalı olan bölümdeki konuşması da meselenin çözümü konusunda adım atmak istedikleri yönündeydi. “Ne aldatan, ne de aldatılan olmak istemiyoruz” sözü bizim için önemlidir. Biz bu sözün takipçisi olacağız. Teminat, Bakanın bu ve buna benzer kayda geçen sözleri sarf etmesiydi. Temsiliyet konusunda herhangi bir eleştiriniz var mı? Toplantı başlangıcında moderatör Necdet Subaşı, toplantıya çağrılan kişiler hakkında teknik bir bilgi verdi. Buna göre çağrılan kişiler temsiliyet gücünden öte, temsiliyet farklılığına göre tespit edilmiş. Alevi dünyasında söyleyecek farklı sözü olduğuna inanılan kurumlar ya da kişiler davet edilmiş. Bu açıdan bakıldığı zaman çağrılan kişilere söylenecek bir söz yok. Temsiliyet gücü açısından değerlendirildiği söylenseydi, biz orada bulunan çoğu kişilere itiraz edecek durumdaydık. Osman Eğri’nin çağrılması da teknik olarak hataydı. Bu çalıştaya Alevi kurum temsilcileri ve inanç önderleri çağrılacak denildi. Daha sonraki dönemlerde akademisyenlerle ve ilahiyatçılarla da toplanacağı söylendi. Osman Eğri’nin, Ali Rıza Salmanpakoğlu ve Doğan Kaplan’ın sonraki dönemlerdeki toplantılara çağrılması gerekirdi.
HubyarNet – Hubyar Haber Merkezi 8 Haziran 2009 |
Alevi örgütleri: Çözüm Meclis’te!
AKP’nin Samimi Olmadığına İnanılıyor İstanbul Haber Servisi – AKP hükümetince düzenlenen ve birincisi bir dizi tartışmaya neden olan Alevi Çalıştayı’nın ikinci ayağı da Alevilerin tepkisine neden oldu. Alevi örgütleri, AKP hükümetinin iktidarını pekiştirmek için Alevileri yanına çekmeye çalıştığını ve “Alevi açılımı” adı altında yapılan çalışmaların samimi olmadığına dikkat çekerek, “Türban sorununu tartışmadan TBMM’ye taşıyan hükümet, Alevilerin taleplerini akademisyenler, sivil toplum kuruluşu gibi toplumun farklı kesimleriyle tartışıyor. Çözüm parlamentoda” görüşünü dile getirdi. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkan Yardımcısı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu; Alevilerin cemevlerinin yasal statüye kavuşması, din derslerinin zorunlu olmaması, Madımak’ın müze olması gibi sorunları olduğunu vurguladı. Kenanoğlu “AKP, bunları yeniden keşfediyormuş havası veriyor. Şeriat korkusu, Aleviler için kendi haklarından daha önemlidir. Aleviler için kendi haklarından çok ülkenin laik, demokratik, çağdaş bir ülke olup olmayacağı konusu ilk sırada gelir. Alevilerin AKP’ye yönelmeleri söz konusu değildir” diye konuştu. Alevi yazar Alişan Birlik ise “Alevilerin temel değerleri laik, çağdaş, demokratik bir dünya görüşüdür. AKP temellerini yıllar önce attığı şeriat için adım adım ilerliyor. Biz Aleviler bu oyuna gelmeyeceğiz” diye konuştu. 2. Alevi Çalıştayı’nın kapanışında konuşan Devlet Bakanı Faruk Çelik ise Alevilerin toplumsal ve siyasi taleplerinin Türk hukuk mevzuatında değişiklik yapılmasının zorunlu kıldığını belirterek, “Ancak idari tasarruflarla çözüme kavuşacak sorunların olduğu da aşikârdır. Herkesin kimliğini rahatça söyleyebileceği, toplumsal sorunların aşılabileceği ortamı hazırlamak, siyasetin sorumluluk alanındadır” açıklamasında bulunmuştu. Cumhuriyet – 10 Temmuz 2009
|
Alevi çalıştayları Brezilya dizisi gibi…
Salı, 14 Temmuz 2009 06:55 |
Alevi Çalıştayları Brezilya Dizisi GibiAlevi çalıştaylarına eleştiriler sürüyor. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Kenanoğlu: Çalıştaylar Brezilya dizisi gibi… Çözüm mü dayatma mı?
ANKARA – Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Ali Balkız, Alevi çalıştaylarının ucu açık toplantılar serisi haline dönüşmüş olmasını kaygıyla izlediklerini söyledi. ABF Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu ise art arda yapılan çalıştayları ‘Brezilya dizileri’ne benzetti. Hükümetin kendi kafasındaki ‘çözüm’ü ‘ortak karar’ diye dayatacağını düşünen Kenanoğlu Alevi toplumunun oyalandığını savundu. ‘Asimile köye gidecekler’ (Radikal) |
14 Temmuz 2009
|
Basına ve Kamuoyuna: Türkiye’ deki tüm krizler Sünnilerin yüzünden mi oluyor?Sabah Gazetesi yazarlarından Emre Aköz bugün kü yazısında emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel’ in sözlerine dayanarak ‘’ Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’’ nda yaşanan krizin ‘’Aleviler’’ yüzünden olduğunu yazmaktadır. Ahmet Gündal ve Emre Aköz zihniyeti, tam da Alevilerin taleplerinin gündemde olduğu kamuoyu nezdinde tartışıldığı ve konuşulduğu bir dönemde bilinçli olarak bu denli ayrıştırıcı açıklamalarda bulunup spekülasyonlar yaratarak Alevilerin devlet kurumlarından tavsiyesinin zeminini oluşturma fikrine hizmet etmektedirler. Ülkemizin 1/3 ünü oluşturan Alevi insanların, eşit yurttaşlık hakları çerçevesinde Türkiye’nin her kurumunda bulunmaları, hatta bazı kurumlarda fazlaca sayılarda bulunmaları oldukça normaldir. Kaldı ki durum hiç de böyle değildir. Aleviler hiçbir kurumda temsiliyeti oranında istihdam edilmemektedirler. Atamayla yapılan mevkilerde hemen hemen hiç bulunmamaktadırlar. Ülkemizde her gün sayısız kriz yaşanmaktadır. Bunların hiçbir şekilde Sünnilikle bağlantısı kurulmazken, HSYK’ da yaşanan krizi orada bulunan Alevilere bağlamak kabul edilemez bir yorumdur. HSYK’ DA yaşanan kriz siyasal erkin taleplerinin hukuksal zemin üzerinden değerlendirilmesinden kaynaklanmaktadır. Siyasal erkin her talebini salla başını al maaşını bakışıyla ele almayan, bu topraklarda yetişmiş iradeli hâkimlerinin savcılarının bulunmasından rahatsızlığının yarattığı bir krizdir. Ahmet Gündel ve Emre Aköz’ ün bakış açısıyla değerlendirirsek; Ülkemizde yaşanan bütün krizler Sünniler yüzünden olmaktadır. Çünkü Devletin tüm kademelerinde Sünniler çoğunluktadır. Mecliste, Genel Kurmayda, Valiliklerde, Milli Eğitimde yaşanan tüm krizler Sünniler yüzünden olmaktadır. Hatta ülkede yaşanan Ekonomik kriz de Sünniler yüzünden olmaktadır. Çünkü Ekonomi aktörleri içinde de Sünniler çoğunluktadır. Bu siyasal erkin her dediğini onaylamak yerine hukukun üstünlüğünü demokrasiyi ve laikliği savunanları hedef göstermedir. Bu çeşitli kademelerde bulunan az sayıdaki Alevi bürokrat ve Hâkim-savcıyı tasfiye amaçlı bir açıklamadır. Zaten devlet kademelerinde yer bulamayan Alevilerin var olanlarının da önünü kesmeye yönelik bir saldırıdır. Ülkemizde kaç Alevi Vali Vardır? Kaç il Milli Eğitim Müdürü vardır? Hiç Orgeneral olmuş Alevi var mıdır? Hatta kaç Okul Müdürü vardır? Krizleri oluşturan insanları yoklukğa ve yoksulluğa mahkûm eden iktidarların mezhepleri hangisidir? Sayın Emre Aköz’ ün bu soruların cevabını araştırmasını ve kamuoyu ile paylaşmasını bekliyoruz. Sayın Aköz bu soruların cevaplarını bulduğu zaman Ülkede yaşanan krizlerin sebeplerini görecektir. Saygılarımızla Ali KENANOĞLU Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkan 23 Temmuz 2009 |
HSYK’da Yaşanan Krizin Esas Nedeni Alevilermiş
Bağnazlığa Karşı Olan Âşık Veysel’e Fötr Yakışır
Kenanoğlu’na Hakaret Davasında Hapis CezasıHubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU’ nun çeşitli TV konuşmalarından kaynaklı olarak sözlü ve yazılı olarak tehdit edilmiş, tehdit üzerine Kenanoğlu savcılığa müracaat etmişti. Savcılık tahditçi Rıza Güner ‘ e dava açmıştı. Açılan dava sonuçlandı ve Rıza Güner 1 ay hapis cezası ile cezalandırıldı. (hubyarNET – Ozel Haber) 31 Temmuz 2009
|
Kenanoğlu DEM TV’de KonuştuDem Tv de Murat Kılıç’ ın konuğu olan Kenanoğlu, 72 millete aynı nazarla bakan bir toplumun, konu Kürtler olunca sistemin bakış açısıyla bakmamaları ve ırkçı bir tavra girmemeleri gerektiğini belirtti. Maalesef bazı Alevilerin kürt meselesine sistemin baktığı gibi baktığını, bunun Alevi toplumuna uygun bir bakış açısı olmadığını söyledi. Bazı Alevilerin ise bu açılıma ‘’AKP karşıtlığından’’ baktığını, ‘’AKP bu işi yapıyorsa karşısında durmak gerekir mantığıyla hareket ettiğini’’ bunu da doğru bir yaklaşım olmadığını, Türkiye de özgürlükleri savunmanın AKP yandaşlığı olamayacağını, Alevilerin ve Solcuların bu konuları AKP den çok önceleri konuştuğunu ve istediğini söyledi. Kenanoğlu, Alevi açılımının fiyaskoya doğru gittiğini, Kürt açılımının da böyle olmasından endişe duyduğunu ifade etti. Diğer taraftan da Alevi toplumunun kendisine gelmesi gerektiğini Ramazan’ da oruç tutan, Camide namaz kılan birisinin ben Aleviyim demesinin kabul edilemeyeceğini söyledi. Camide Namaz kılan, Ramazan’ da oruç tutan kişinin artık Alevi olmadığını, Aleviliği terk ettiğini belirtti. Kenanoğlu, Alevilerin, Zorunlu din dersleri ve eşit yurttaşlık hakları konusundaki mücadelelrine devam ettiğini, oturma eylemlerinin ardından Kasım ayında İstanbul’ da bir miting yapılmasının düşünüldüğünü ifade etti. |
4 Eylül 2009
Alevî Dernekleri, Metin Çetinbaş’a Sert Çıktı: Hâkimin Mezhebinden Sana Ne!Ergenekon’un üst düzey yöneticisi olmakla suçlanan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu’nun avukatı, eski Susurluk hâkimi Metin Çetinbaş’ın önceki gün yaptığı savunmada kullandığı ifadeler Alevi derneklerini kızdırdı. Müvekkili Alemdaroğlu’nun, davasına bakan Alevi kökenli Danıştay üyesinin mezhebini araştırmasını ‘hak’ olarak gören Çetinbaş’ın “Hâkimi araştırmadan tarafsız olup olmadığını nasıl öğreneceksin?” sözlerine tepki yağdı. Alevi Federasyonu Başkanı Ali Balkız, açıklamayı büyük bir talihsizlik olarak değerlendiriyor. Bu tutumu çok ilkel bulduğunu ve yadırgadığını belirten Balkız, “Bir hukuk davasında hâkimin veya savcının inancı, inançsızlığı mezhebi nasıl etkili olabilir anlamıyorum. Yani şimdi muayene olurken doktora ya da çocuğumuzu okula gönderirken öğretmene mezhebini mi soracağız?” diye konuşuyor. Açıklamaya sert tepki verenlerden biri de Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Genel Başkanı Ali Kenanoğlu, Türkiye’de bu tür yaklaşımların teamül olduğunu dile getiriyor. İnsanların herhangi bir alanda işini yaparken mezhebine bakılmasının yanlışlığına değinen Kenanoğlu, bunun kabul edilemez bulduğunu söylüyor. “İnsanların işinde başının açık veya kapalı olması ya da şu veya bu mezhepten olmasının ne önemi var?” diyen Kenanoğlu, bu tür tanımlamaların toplumda ayrımcılığa sebep olduğunu hatırlatıyor: “Çok tuhaf bir tutum. Bu yorumları yapan kişiler hukukun üstünlüğüne inanıyor olamaz. Böyle bir açıklamayı çok talihsiz buluyorum.” TOPLUMDA AYRIMCILIĞA NEDEN OLUYOR Yargıcın, öğretmenin, doktorun ya da memurun işini yaparken liyakatinin olup olmadığına bakılmaması gerektiğini ifade eden Balkız sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir kişinin karısı kapalı mı, açık mı, içki içiyor mu, Alevi mi Sünni mi bu kimseyi ilgilendirmez. Hiç kimsenin de haddi değil. Kişinin inancı Allah’la kendi arasındaki çok özel bir bağdır. Bunu kimse sorgulayamaz. Bu üslup ve anlayışın değişmesi şart.” DÜNYAYA REZİL OLUYORUZ Alevi Kültür Dernekleri Genel Sekreteri Mehmet Yenisoy da bu tutumu ahlaken de hukuken de doğru bulmadığını vurguluyor. Kişiler hakkında niyet okumadan insanlıklarına ve yaptığı işe bakılması gerektiğine dikkat çeken Yenisoy, “Bir yargıç siyasi kimliğini, inançlarını, etnik yapısını ya da mezhebini dosyasının içine koyarak karar vermez. Kimlik tartışmalarıyla bizi dünyaya karşı mahcup edip utandırıyorlar. Bu ülke hepimizin. Neden kendi birlik ve beraberliğimizi baltalayacak şeyler yapıyoruz? Kimse oyuna gelmesin.” ifadelerini kullandı. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi Gümüş ise, “Normal demokrasilerde kişilerin inançları, mezhepleri ve etnik grupları böyle yansıtılmaz. Bu, çok sakıncalı bir durum.” ifadelerini kullanıyor. Nagehan ÇELEN – ZAMAN 5 Eylül 2009 |
|||
BU YIL DA DİN DERSİNE ‘ZORUNLU’YUZOkullar açılırken zorunlu din dersi de gündeme geldi. AİHM iki yıl önce zorunlu din dersini eğitim özgürlüğüne aykırı bulmuştu. Aleviler, dersin zorunlu olmamasını talep ederken, hükümetten bu konuda somut bir adım atılmadı. Aleviler, eylemlere hazırlanıyor…
Kenanoğlu: Bir milyon kişiyle sokağa çıkacağız Oğlunun zorunlu din dersinden muaf tutulması için 2006 yılında açtığı davayı kazanan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’na göre; Zorunlu din dersinin kaldırılması AKP’nin demokrasi söyleminin göstergesi. Kenanoğlu, “AKP Hükümeti demokratik ve Alevi açılımlarıyla Türkiye’de bir demokrasi havarisi kesilip, ülkeyi demokratikleştirmek adına girişimlerde bulunduğunu iddia ediyor. Biz bu tür girişimleri destekliyoruz. Bizim açımızdan önemli fakat bu işte bir samimiyet aramak gerekiyorsa, öncelikle yargı kararlarının uygulanması gerekiyor. Zorunlu din dersine karşı, Danıştay’da ve AİHM’de kazanılan davalar var. Fakat hükümet bu konudaki mahkeme kararlarını uygulamıyor. Kararlar şahıslara özel değil geneli bağlar. Bu kararlar doğrultusunda yapılması gereken zorunlu din dersinin kaldırılmasıdır. Zorunlu din dersi AKP’nin demokrasi noktasındaki samimiyetin bir testidir” diyor. HSAKD Başkanı Ali Kenanoğlu, ileriki dönemde Alevilerin yeniden kitlesel eylemlere başlayacağını ve İstanbul’da 1 milyon insanın katılacağı büyük bir miting düzenlemeyi amaçladıklarını söylüyor. Sünni İslam anlayışını empoze ettiği nedeniyle özellikle Alevilerin tepki gösterdiği zorunlu din dersi uygulaması, okulların açılmasına az bir zaman kala yeniden gündemde. Zorunlu din dersi uygulamasına ilk kez 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu başlandı. Darbenin ardından 1982 yılında yapılan anayasada “Din ve vicdan hürriyeti”ni düzenleyen 24’üncü maddesiyle din dersi zorunlu hale getirildi. Okullardaki din eğitimini belirleyen ve tartışmaların odağında olan madde şöyle: “Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır.” AİHM: ZORUNLU DİN DERSİ KALDIRILSIN Din ve vicdan özgürlüğü önünde engel olarak görülen yasa üzerindeki tartışmalar özellikle 2000’li yıllarda yoğunlaştı. 2001 yılında İzmir’de oturan Hasan Zengin, kızı Eylem’in din dersi almasına karşı çıkarak mahkemeye açtığı dava ise, tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Türkiye’deki mahkemeler, ‘zorunlu din eğitimi Anayasa’nın gereği’ sonucuna varınca Zengin, 2004’te davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıdı. Üç yıl süren incelemenin ardından AİHM tarafından, zorunlu din dersinin eğitim özgürlüğüne aykırı olduğu yönünde karar verildi. Mahkemenin gerekçeli kararında, Türkiye’de yoğun bir Alevi nüfus bulunduğu vurgulandı. Ders müfredatı, kitapları ve MEB yönergelerini inceleyen Mahkeme “derslerin demokratik bir toplumda olması öngörülen çoğulculuk ve objektiflik ilkelerine uymadığı” tespitinde bulundu. ‘ ‘ALEVİ İNANCI HAKKINDA BİLGİ YOK’ Gerekçeli kararda Türkiye’deki din dersi eğitimine de şu ifadelerle dikkat çekildi: “Ders kitapları ve müfredat İslam’a diğer inançlardan daha fazla yer veriyor. Özellikle Hz. Muhammed ve Kuran’a yoğunlaşıyor. Çocukların Kuran’dan sureler ezberlemeleri bekleniyor. Müslümanlıkla ilgili sadece genel bilgiler değil, ibadet şekilleri, kültürel ritüeller, hac gibi konuları da içeriyor. Bununla birlikte çocuklara Alevi inancının ritüelleri ve ibadet şekilleri hakkında hiçbir bilgi verilmiyor.” Mahkeme ayrıca Türkiyeli Hıristiyan ve Musevi çocukların din dersinden muaf tutulmasını sağlayan 1990 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı kararının da “inanç özgürlüğü”nü güvence altına almaya yetmeyeceğini belirtti. Karar, Türkiye’deki din dersleri konusunda AİHM’den çıkan ilk karar olması ve benzer olası davalar için örnek teşkil etmesi bakımından önem taşıyor. DANIŞTAY: İÇERİK HUKUKA AYKIRI AİHM’in kararının üzerinden iki yıla yakın bir süre geçmesine rağmen Hükümet tarafından, zorunlu din dersinin kaldırılması konusunda somut bir adım atılmadı. Mahkeme kararının ardından ise Aleviler tarafından, Türkiye Mahkemelerine bireysel başvurular yoğunlaştı. Alevi ailelerin çocuklarının derslerden muaf tutlması için açtıkları davalarda da mahkemeler ailelerin lehinde kararlar verdi. İşte birkaç örnek: 2009 Şubat ayında Antalya 3. İdare Mahkemesi, bir çiftin 5. sınıf öğrencisi kız çocuklarının Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulması istemiyle açtığı davada, öğrencinin din derslerinden muaf tutulması kararı verdi. İstanbul’da bir veli, ilköğretim okulu 4. sınıf öğrencisi olan çocuğunun, zorunlu din dersi eğitiminden muaf tutulması yönündeki 2005’te İstanbul Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne dilekçe verdi. Valilik dilekçenin reddine karar verirken aile mahkemeye başvurdu. Mahkeme, öğrencinin dersten muaf tutulmasına karar verdi. Danıştay 8. Dairesi’ de mahkemenin kararını onadı ve, ‘’ilk ve ortaöğretim kurumlarında verilen din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasını hukuka aykırı’’ buldu. ÇALIŞTAY’DA DA TARTIŞILDI Zorunlu din dersi, hükümetin bu yıl başlattığı Alevi Açılımı’nında da önemli bir yer tutuyor. Çalıştay’ın Alevi dernek ve vakıf temsilcilerinin katıldığı ilk oturumunda zorunlu din dersi gündeme geldi. Çalıştay’a katılan temsilciler, dersin zorunlu olmaktan çıkarılması konusunda fikir birliğine varırken, taleplerini hükümeti temsilen Devlet Bakanı Faruk Çelik’e iletti. Çalıştaylardan çıkacak sonuçlar rapor haline getirilerek, Başbakan’a sunulacak. Madımak’ın müze olması, Diyanet’in kaldırılması, Cemevelerinin yasal statüsünün verilmesi gibi Alevilerin taleplerinin en başlarında yer alan Zorunlu Din dersi uygulamasının kaldırılması ise hükümetin önümüzdeki yıllarda çözüm bulması gereken konuları arasında. OZAN BİLİR – BİRGUN GAZETESİ 5 Eylül 2009 |
Taksim’de ‘Munzur’a Baraj’ ProtestosuBeyoğlu’nda “Munzur’u Koruma Kurulu” önderliğinde toplanan çok sayıda sivil toplum örgütü, Munzur Vadisi’nde yapılan Uzunçayır Barajı ile yapılması planlanan barajları protesto etti. Alevi Bektaşi Federasyonu’ nunda destek verdiği yürüyüşte, ABF Genel Başkan Yardımcısı Ali KENANOGLU’ da bir konuşma yaptı. KENANOGLU konuşmasında şunları söyledi; ’’ Munzur’un intikamı korkunç olur’’ Alevilerin Kutsal Dağları, kutsal ağaçları, kutsal suları vardır. Munzur bunlardan birisidir. Munzur Alevilerin Kutsalıdır. Alevi Uluları, Pirleri, Dedeleri, Anaları bu suya niyaz ederler, lokma alırlar, dualar ederler, Cemlerini öyle yürütürler. Alevi toplumu Munzur için ağıtlar yakmış, deyişler söylemiştir. Munzur Alevilerin kutsalıdır. Munzur dan dan Elinizi çekin. Aleviliği asimilasyon politikaları yetmiyor gibi şimdide Alevilerin kutsal dağlarına, kutsal sularına el attınız. Sayın Başbakan Ayamama deresi taşınca ‘’Derelerin İntikamı acı olur’’ demektedir. Biz de buradan Başbakana sesleniyoruz, Munzur’dan elini çek aksi takdirde’’ Munzur’un intikamı korkunç olur’’. Alevi Bektaşi Federasyonu olarak, Dersim halkının Munzur suyunun özgür akması konusundaki mücadelesinde yanlarında olacağız.
13 Eylül 2009 |
Aleviler Hükümeti Eylemle UyaracakAlevi örgütleri hukumetin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ nin ‘’Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin zorunlu olamayacağı’’ yönündeki kararını hiçe saydığını belirterek ‘’AİHM kararlarının uygulanmasını istedi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, ‘’Hukumeti, AİHM Kararlarını yok saydığı için Avrupa Konseyi’ ne şikayet ettik. AİHM kararlarının uygulanmasını istiyoruz. Kasımda İstanbul’ da kitlesel bir eylemle AKP’ ye son uyarımızı yapacağız’’ dedi. Din dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması için Danıştay’ da Hatice Altınışık’ ın kazandığı dava ve AİHM de Hasan Zengin’ in kazandığı davanın dersi zorunlu olmaktan çıkardığına vurgu yapan Kenanoğlu, ‘’Bu kararlar Alevi yurttaşların genelini kapsamaktadır. Davalar neticesinde anayasada gerekli değişikliklerin yapılması gerekirdi. Fakat hukumet ‘’bu kararları uygulamayacağını’’ söyledi. Hukumeti Avrupa’ya şikayet ettik. Türkiye’ de ise demokratik mücadelemizi vermeye devam ediyoruz’’ diye konuştu. Ali Açar – Cumhuriyet 17 Eylül 2009
|
MSF’de Kızılbaş Alevilik De Konuşuldu
Cumartesi, 03 Ekim 2009 09:43 |
MFS’de Alevilik De Konuşuldu: Mezopotamya’da Yok Sayılan Kimlik: Kızılbaş Alevilik
Mezopotamya Sosyal Forumu Çerçevesinde Yapılan Panel: Mezopotamya’da Yok Sayılan Kimlik: Kızılbaş Alevilik Mezopotamya Sosyal Forumu çerçevesinde Kızılbaş-Alevilerin sorunlarını dile getirmek ve tartışmak üzere bir panel düzenlenmişti. Panel, 29 Eylül Salı günü saat 10-12 arasında Diyarbakır’da Sümer Park’taki Belediye tesislerinin Munzur salonunda yapıldı. Toplantı panelinde Özgür Demokratik Alevi Hareketi’nden Ergin Doğru, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Merkez Yöneticilerinden Hatice Altınışık, ABF Genel Başkan Yardımcısı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Genel Başkanı Ali Kenanoğlu ile Sacayak dergisi yazarlarından Engin Urcan konuşmacı olarak katıldı. Paneli, Diyarbakır çevresindeki sayısı giderek azalan Alevi-Türkmen köylerinin dayanışma derneği olan Büyükkadı ve Şarabi Köylüleleri Kütlür ve Dayanışma Derneği’nin Başkanı Prof. Dr. İrfan Açıkgöz’ün yönetti. Toplantıya Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Diyarbakır Şubesindan Başkan Cafer Kuluman ile şube yöneticileri ile Barış ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı Demir Çelik’de izleyici olarak katıldılar. Panelin açan İrfan Açıkgöz, bir Salı sabahı böyle erken saate yapılan toplantıya gelen katılımcılara teşekkür etti. Diyarbakır’daki Alevi Türkmen köylerinde yaşananları özetledi ve hükümetin Alevi açılımının yarattığı hayal kırıklıklarına değindikten sonra ilk sözü Engin Urcan’a verdi. Engin Urcan konuşmasında Türkiye devletinin Osmanlılıktan kurtulamadığı için yerinden demokratik meclisler eliyle yönetim yerine, seçilmiş meclislere önemli konularda yetki tanımayan merkezi devlet bürokrasisi eliyle işleri yürütmek olduğunu belirti. Ayrıca Türkiye devletinin de Osmanlının yıkılışının nedeni olarak gördüğü sorunları gidermek üzere “tek ülke, tek devlet, tek millet, tek din, tek mezhep” dayatmacılığını devletin temel siyaseti yaptığını vurguladı. Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık konusunda söz söylemek için tarihi doğru anlamak gerektiğine değindi. Bu inanç sisteminin, İslamın Anadolu’ya İran üzerinden gelişinin özgüllüklerinden ve yıkılmakta olan Bizans ve Selçuk devletlerinin altında yaşayan halkın muhalif inanç sisteminin özgüllüklerinden etkilenmesine değindi. Alevi inanç ve yaşamında cem töreninin tuttuğu yeri ve bu inanç ve yaşam biçiminin günümüzde istenilen laik-demokratik yaşam biçimine yapabileceği katkılara değindi. Onun ardından söz alan Ergin Doğru, bu toplantının Mezopotamya’da Amed’de yapılmasının, kültürler arası önyargıların giderilmesi, tüm kültürlerin ve kimliklerin iç içe yaşaması, birbirini tanıması ve sorunlarını anlaması açısından önemini vurguladı. Osmanlıdan beri Kızılbaş Alevilere yapılan asimilasyon ve katliamların bir özetini sunduktan sonra hala direnen Kızılbaş Dersim’in tuttuğu özgül yeri vurguladı. Kızılbaş inancının İslamla bağdaşmayan yanlarını vurgulayan Ergin can, Cumhuriyet’in kuruluşu ile Tekke ve Zaviyeleri kapatan yasaların Alevi-Bektaşi toplumunu kolsuz-kanatsız bıraktığına değindi. Ardından gelen Koçgiri, Dersim, Maraş, Sivas ve Gazi katliamlarını örnekleyerek 12 Eylül sonrasında Kürt özgürlük hareketinin yükselen mücadelesinin tüm ezilen kimliklere bir kurtuluş yolu gösterdiğini vurguladı. Laik-demokratik cumhuriyet için büyük toplumsal muhalefet hareketlerinin ortak çıkarları temelinde birlikte aynı yöne vurması gerektiğine değindi. Sorunun Dersim’de yapılması planlanan barajlara ilişkisini ortaya koyduğu gibi Türkiye sınırları ötesindeki boyutlarına, Suriye, Irak ve İran’da Kızılbaş-Alevi toplumlara örneğin İran’ta Ehl-i Hak topluluklarına yapılan baskılara değindi. Asimilasyona karşı özgürlük ve demokrasi için ortak mücadeleyi yükseltmeye çağrı yaparak konuşmasını tamamladı. Toplantı başkanı bir ara sunum yaptı. Mezopotamya’da Süryanı, Yezidi, Türkmen Alevi, Kürt Kızılbaşların üzerlerine bindirilen toplumsal basınç altında erimekte olduklarına ve bu mozaiğin kaybının geri döndürülemez önemli bir kayıp olacağını vurguladı. Özünde kaybolan her kültürün hepimizden bir şeyler alıp gittiğini belirtti. Sözü Hatice Altınışık’a verdi. Hatice can, Aleviler açısından bu toplantının aslında bir cem olduğunu vurgulayarak başladığı konuşmasında ABF’yi tanıttı. Günümüzde “devlet Aleviliği” yaratarak sürdürülmek istenen asimilasyon politikasına değindi. Osmanlıda Alevi katliamları ile Alevilerin öldürüldüğünü, günümüzde Aleviliğin katledilmek istendiğini belirtti. Bu toplumun içinden çıkan gönüllülerin bu asimilasyon ve Sünnileşme sürecine yardımcı olmasının tahrip edici etkilerine değindi. Köy Kanunu’nun bile cami olmayan yeri köy saymadığına değinerek, tüm yasal mekanizmaların Alevi köylerinde cami yapımını dayattığını, bu dayatmaların 12 Eylül faşist rejimi ile birlikte daha da ağırlaştığını belirtti. Aynı süreçte “Türk-İslam Sentezi” diye adlandırılan milliyetçiliğin Alevilik üzerindeki etkisini vurguladı. Hatice can zorunlu din derslerinin öğrenciler üzerindeki etkisin kendi yaşamından verdiği örneklerle açıkladı, buna karşı yürütülen kampanyanın derslerine değindi. Alevilik inancında kadına verilen önemin, Anadolu’daki kadim kadın tanrıca kültü ile bağlantısına değindi, ancak bugün yaşanan gerilemeyi görmezden gelemeyeceğimizi vurguladı. Modern demokratik örgütlerimizde bile bir avuç kadın yönetici olmasını sorgulamak gerektiğini belirtti. Kızılbaş kadın çerağ yakmazsa bu yol yürümez diyerek sözlerini tamamladı. Ardından söz alan Ali Kenanoğlu, Kızılbaş deyiminin kökünde Safavi Şah İsmail yanlılarının olmasına değinerek başladığı konuşmasında dedelik kurumu hakkında bilgi verdi. Aleviliğin kaynakları üzerinde öne sürülen dört farklı görüşten Anadolu Aleviliğinin Türkler gelmeden binlerce yıldır bu topraklarda yaşadığını belirten görüşün kendisine daha doğru geldiğini belirtti. Alevilik inancının eklektik ve senkretik (bağdaştırmacı) yönlerinin onun güçlü yanı olduğunu; gereken yenilikleri aldığını, uygulanamaz hale gelen uygulamaları bir değer olarak tutmasına karşın gündeminden kaldırdığını belirtti. Buna örnek olarak modern çağda musahipliğin durumunu gösterdi. Ama bunun Aleviliğin bir “çorba” olduğu anlamına gelmediğini de vurguladı. Aleviliğin içinde kendisini “İslamın özü” olarak görenler olduğu gibi İslamın hiçbir uygulamasını takip etmeyen ve kendini İslam görmeyen kesimlerin de olduğunu belirtti. Alevilikte “dine davet, misyonerlik” gibi uygulamaların olmadığını, Yol’a girmek için ikrar vermeden Alevi olunamayacağını, buna hazırlığı olan herkesin Alevi olabileceğini vurguladı. Devletin engellemeleri kadar desteği ile de Aleviliği iğdiş etmekte olduğuna değinen Ali can, toplum olarak dik durmak zorunda olduğumuzu belirtti. İnanç öğeleri içinde İslamiyetin Ali’si ile Aleviliğin Ali’si arasındaki farkları saydı. Aleviler arasında Kuran’ın değiştirilmiş olduğu inancına değindi, Kâbe ve Kıble inancı olmayışını, saf tutmak yerine cemal cemale halka şeklinde ibadetin anlamını açıkladı. Alevi-Bektaşi demokratik hareketinin Kürt özgürlük hareketine olumlu baktığını ve desteklediğini, ancak Alevi toplumu arasında “72 millete bir bakacaksın” inancına karşın günümüzde Kürtlere bir antipatinin yayılmakta olmasına değindi. Bu kaygılarda Kürt özgürlük hareketinin bugün bize nasıl baktığının değil, Orta Doğu’da Filistin’de görüldüğü gibi farklı kültürler yoldaşlık ederken gelişme içinde İslami kesimlerle, Şeriatçılarla ittifakın öne çıkmasıyla bu yoldaşlığın bozulmasının etkileri olduğuna değindi. Kürt özgürlük hareketinin de Şeriatçılarla işbirliğine girme olasılığının Aleviler arasında endişeyle izlendiğine değindi. Aleviler bunun yandaşı ve yoldaşı olamaz diyerek konuşmasını tamamladı. Toplantı başkanı sözü soruları ve katkıları için katılımcılara verdi. Çok sayıda can söz aldı ve çok güzel konuşmalar yaparak can alıcı sorunları gündeme getirdiler. Bu katkılar arasında Dersim’e yapılan barajlar sorununun kapsamı dile geldi. Onlarca ziyaretin sular altında kalacağı belirtildi. Dedelik kurumunun soydan gelme-ehil olma özellikleri konuşuldu. Geçtiğimiz dönemde emekli paşaların çağrısıyla yapılan “Cumhuriyet mitinglerine” Alevi-Bektaşilerin katılımı sorgulandı, “Aleviler kendi tecavüzcülerinin peşinden niye gidiyor” sorusu soruldu. Kürtler ve Aleviler birbirlerinin sorunlarına empati ile nasıl yaklaşabilir sorusun irdelendi. Kızılbaş Alevilik ile Anadolu Aleviliği arasında fark olup olmadığı sorgulandı. Alevilik geleneğinde olmayan, ama günümüzde kurulan cemevlerinin Aleviliğin “uslanması” için kullanılmakta olduğuna değinildi. Alevi materyalizminin tanrı tanımazlığın sınırlarına ulaşmasının aşkın örnekleri sayılarak Sacayak temsilcisine “Alevilik İslamın neresinde?” diye soruldu. Alevi açılımı konusunda, demokratik örgütlerimizin tutumları sorgulandı. Sorulara yanıt olarak panel konuşmacılarına kısa birer söz verildi. Ali can, bazı eksik bilgileri gidermek üzere soydan gelme-ehil olma sorununu irdeledi. Müslümanlığın içi-dışı sorununda Hamdullah Çelebi’nin 1820’lerdeki savunmasından örnekler verdi. Alevilik ilme Kemalizm-Cumhuriyetçilik-Laiklik ilişkisinde Alevi toplumunun hangi beklentilerden hareket ettiğini sergiledi. 50’lerde neden Alevi toplumunun geniş ölçüde Menderes’i desteklediğini, Menderes kendi tabanındaki gericilere, “Siz isterseniz Şeriat’ı bile getirebilirsiniz” deyince neden bu desteğin topluca geri çekildiğini anlattı. Alevi açılımının ilk toplantısına kendisinin de katıldığını, hükümet soruna muhatap aradığı zaman muhatabın kendileri olduğu için bunun zorunlu bir katılım olduğunu belirtti. PSAKD Diyarbakır Cemevi için ayrılan arsanın sorunlarının bir an önce giderilerek inşaatın başlaması dileğiyle sözlerini tamamladı. Hatice can, Dersim barajları ile Hasankeyf, Zeugma, Kaz Dağlarında altın arama faciası gibi kültürleri silip-süpüren uygulamaların ortak yönünü gösterdi. Malatya’da bir Alevi aşçı kadına yapılan fiziki saldırıyı örnek vererek hoşgörüsüzlüğün boyutlarını sorguladı. Devletin bugünkü yapısının değişmesi için demokrasi mücadelesinin ortaklaşa sürdürülmesi gerektiğin vurguladı. Ergin can, FKÖ-HAMAs ilişkileriyle Kürt özgürlük hareketinin durumunun birbirine benzemez olduğunu vurguladı. Kürt özgürlük hareketinin hiçbir kimlikten tabiiyet istemeden tüm kimliklere özgürlüğü savunduğunu vurguladı. Önerilen demokratik konfederatif sistemin özünün hoşgörüye ve birlikte yaşama dayandığını vurguladı. Karşısındakiyle empati kurmak açısından Alevi toplumun daha geri konumda olduğuna değindikten sonra özgürlük içinde ortak yaşam için birlikte mücadelenin önemini vurguladı. Engin can, “Alevilik İslam’ın içinde mi dışında mı?” sorusunun yanlış bir soru olduğunu, toplumsal bilimlerde soruyu böyle sorarak doğru yanıtı bulmanın olanaksız olduğunu belirtti. Sorunun yanıtını “hem içinde hem dışında” diye verebilmek gerekir dedi. Aleviliğin İslam medeniyeti çerçevesinde bir muhalefetin dini olarak ortaya çıktığını, bu nedenle İslamın içinde olduğunu belirtti. Merkezi devletli-tek tanrılı dini olan başka medeniyetlerde de Alevilik benzeri halk muhalefetinin “sapkın” dinleri olduğunu anlattı. Örneğin Aleviliğin ortaya çıktığı coğrafyada, kendisinden önce yaşayan Poliçyenliğin (ya da Pavlikyanlığın) Bogomilliğin Hıristiyan “sapkınlığı” olduğunu, Katharların Alevilikten sonra da Avrupa’da yaşadığını ve bu muhalefet dinlerinin de Aleviler gibi baskı gördüğünü katledildiğini belirtti. ABF’nin Kürt özgürlük hareketinin demokratik cumhuriyet talebine daha fazla sahip çıkmasını; DTP ve bir bütün olarak Kürt özgürlük hareketinin de laiklik konusunda Alevi istemlerine sahip çıktığını daha iyi duyurması gerektiğini belirterek sözlerini tamamladı. Toplantı başkanın kısa kapanış konuşmasıyla bitti. Toplantı sonrasında sohbet ve muhabbet önce toplantı salonunda sonra davet edildiğimiz PSAKD şubesinde sürdü. Bir bütün olarak toplantının son derece yararlı olduğu görüldü. Mezopotamya Sosyal Forumu’nun olanaklarını zorlayarak bu toplantıyı düzenlemekte gösterdiği ileri görüşlülüğün hakkını vermek lazım. Diyarbakır’da bu çapta ve bu katılımda bir Kızılbaş Alevi toplantısının başarıyla yapılması önümüzdeki dönemdeki ortak çalışmalar açısından son derece umut verici oldu. Önümüzdeki Haziran ayında İstanbul’da yapılacak Avrupa Sosyal Forumu çerçevesinde de benzer bir toplantı yapılması ortak bir görüş olarak çıktı. Esen Uslu – Sacayağı Dergisi 3 Ekim 2009 |
Çalıştaylar Alevilere Hakaret Çalıştaylarına DönüştüKürt Açılımı”gündemden düşmeye başlarken, Alevi çalıştaylarının devam etmesi, Alevilerin mitinge hazırlanması ve Muharrem Orucu nedeniyle önümüzdeki günlerde Alevi Açılımının daha da ön plana çıkacağı belirtiliyor. YÖN Radyo’da yayınlanan İnsan ve Toplum, bir dizi programla Alevi Çalıştayları sürecini tartışmaya açtı. Önümüzdeki haftalarda da devam edecek olan programlar dizinin ilk konukları ABF Başkanı Yardımcısı Ali Kenanoğlu, Alevi Ozanı Dertli Divani ile Hasan Akkiraz’dı.. Programda Attila Taş’ın sorularını yanıtlayan ABF Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, çalıştaylarda Alevilerin darbeci olmakla suçlanarak “Çalıştaylar Alevilere hakaret çalıştaylarına dönüştü, şeklinde konuştu. Nasıl Bir Türkiye İstiyoruz, başlığıyla yapılan toplantılara da değinen Kenanoğlu, Alevi Bektaşi Federasyonu bir parti kurmuyor. Bu çok net. “Türkiye’de ciddi bir muhalefete ihtiyaç var. Bunu tartışmaya açtık.Gelinen noktada bu toplantıların sonucunda Alevi Bektaşi Federasyonu tabandan bir işaret alırsa, bu işin dışında kalmak koşuluyla, diğer muhalif kesimlerle iktidar olacak bir muhalif hareket başlatabilir. Programda dile getirilen diğer görüşler ise şöyle: Dertli Divani: Bu çalıştaylar sipariş üzerine devreye sokulmuştur. Siparisi Avrupa’dan da, ABD’den de herkes biliyor. Türkiye’ye dışardan müdahale yok mu..? Nasıl kendimize benzer bir Alevilik yaratırız diye yapılıyor. Samimi değiller. Sivas’ta insanları cayır cayır ateşe verenlerin avukatları bunların ağabeyleriydi. Önce bir özür dilemeleri gerekir. Biz barıştan dostluktan yana olduğumuzu tarih boyunca gösterdik. Bugün de aynı yöndeyiz. Bizim isteklerimiz çok net. Önce ne kadarını yapabileceklerini söylesinler. Hasan Akkiraz: Çalıştayda benim karşımda kimin olacağı önemli değil. Bize hangi platform sunulursa onu kullanıyoruz. Bazı kuruluşlar sanatçıları küçümsüyorlar, sadece türkü söylesinler diye. Çalıştayda Alevilerin geçmişi unutması istendi. Mazlum Der’in bu talebine karşı Sabahat Akkiraz Solingen faciasını örnek verdi. Alevi toplumu talebini seslendirmeye devam edecek. Ama sunni kardeşlerimizin de bu talepleri karşılaması lazım. Aleviler bizimle eşittir demesi lazım. Kütüphanelerde çevrilmemiş 5 bin tane Alevi kitabı var. Bunların bir an önce çevrilip alevi toplumuna kazandırılması gerekiyor.
yonradyo.com.tr 7 Ekim 2009 |
Domaç Alevileri KızdırdıAK Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç tarafından Tokat Almus’ da bulunan Aleviliğin önemli merkezlerinden Hubyar Sultan Dergâhı’nın Müze yaptırılması amacıyla Kültür Bakanlığı’na yapılan başvuru bakanlıkça reddedildi. Konudan Bakanlığın ret cevabını verdiği evrakı görünce haberi olan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği ise Domaç’ a tepki gösterdi. ‘Merakı Anlaşılamaz’ Dernek Başkanı Ali KENANOĞLU, ‘’Biz Mehmet Domaç’ ın Alevi ve Hubyar Sultan Dergâhı merakını anlayabilmiş değiliz. Biz Hace Bektaş, Şahkulu, Karacaahmet gibi Alevi Dergâhlarının Alevilere verilmesi mücadelesini verirken bir taraftan da Hubyar Sultan Dergâhı’ nın müzeye dönüştürülerek, Kültür Bakanlığı’nın kontrolüne girmesini istemiyoruz’’ dedi. ‘Ben Başvurmadım’ Domaç, ise başvuruyu yapanın kendisi olmadığını belirterek, ‘’iki vatandaş benim vasıtamla Kültür Bakanı’ndan bu iş için randevu istedi. Ben de randevu için Kültür Bakanlığı’na başvuruda bulundum. Benim ilgim bundan ibaret’’ dedi. Kenanoğlu açıklama yaptı ; Bu haberde söylenenler üzerine HubyarNET sitesine konuşan Ali KENANOĞLU, ‘’Biz başvurunun yapıldığı tarihten hemen sonra konudan haberdar olduk. Haberdar olur olmaz ise Hubyar Köyü Tüzel kişiliği adına Muhtarımız Emir YILDIRIM, Hubyar Vakfı adına II. Başkan Halil PATLAK, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği adına da Ali KENANOGLU olarak itirazda bulunduk. Bizim ret cevabını aldıktan sonra yeni öğrendiğimiz AKP Milletvekili Mehmet Domaç’ın da başvuru yapan kişilerden olduğu bilgisidir. Sayın Domaç başvuruyu ben yapmadım diyor. Bize gelen belgede ise Mehmet Domaç’ ın 22.08.2009 tarihli başvurusu diye yazıyor. Ayrıca Sayın Domaç, bana gelen iki vatandaşa yardımcı olmak maksadıyla bu iş için Kültür Bakanı’ndan randevu istedim diyor. Sayın Domaç’ ın danışmanı ile yaptığımız görüşmede bu iki vatandaşın Hıdır TEMEL ve Aslan TEMEL kardeşler olduğunu öğrendik. Şimdi Sayın Domaç’ a soruyoruz, siz kapınıza gelen herkese bu duyarlılıkta yardımcı oluyor musunuz? Alevilerin en önemli İnanç Merkezinin müzeye çevrilmesi talebini Hükümetin Sorumlu bir Milletvekili olarak neden hiç araştırmadan doğrudan Kültür Bakanlığına ilettiniz ve/veya bu konuda gereken yardımı esirgemediniz. Sizin bu TEMEL ailesiyle ilişkiniz nedir? ‘’ diye sordu. Ayrıca, bütün bu soruların yanıtının çelişkiler yumağı olduğunu söyleyen KENANOGLU, Açılım yaptığını iddia eden ve Çalıştaylar düzenleyen bir Hükümet mensubu parti vekilinin bu şekildeki davranışının iyi niyetten uzak olduğunu söyledi. hubyarNET – Haber Merkezi 11 Ekim 2009 |
Temel sloganımız, eşit yurttaşlık hakkı
Pazartesi, 12 Ekim 2009 06:52 |
8 Kasım Biz Aleviler Mitingi: Temel Sloganımız Eşit Yurttaşlık HakkıGeçtiğimiz yıl 9 Kasım’da Ankara Sıhhıye Meydanı’nda yüz binin üzerinde bir kitleyle ‘Alevi mitingi’ gerçekleştiren Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), aynı mitingin bir benzerini bu sene 8 Kasım’da Kadıköy’de gerçekleştirecek. 8 Kasım mitingine ne zaman, niçin karar verdiniz? Bu mitingi 1. Alevi Çalıştayı sonrasında beklediğimiz gelişmelerin yaşanmaması sonrasında dillendirmeye başladık; ama kararı 16 Eylül 2009’da aldık. Nasıl hazırlanmaktasınız mitinge? İstanbul’ da bulunan tüm Alevi Kurumlarını ve/veya bağlı bulundukları Federasyonları daha işin başında ziyaret ettik. ABF’ye bağlı olsun olmasın tüm kurumların bu mitingde yer almasını ve Alevi toplumunun gücünün hükümete duyurulmasını istedik. Bu amaçla bu ziyaretlerimizi yaptık. Olumlu cevaplar aldık. Bu doğrultuda her derneğimizde, vakfımızda, cemevimizde miting hazırlık çalışmalarını yürüteceğiz. Yöre derneklerini bu çalışmaya katacağız. Basın ve medya ayağı oluşturup, her Alevi bireyi ve Demokratik Sünni kamuoyunun önce bu mitingden haberdar olmasını ve sonra da bu mitinge destek olmasını sağlayacağız. Öncelikle bu mitingi duymayan, bilmeyen bir Alevi kalmayacak. Sonra da bunları sürece dâhil edeceğiz. Hangi kitle örgütleri ile ilişki içindesiniz mitinge yönelik? Tabii ki öncelikle Alevi Kurumları, arkasından da Demokratik Sivil Toplum Kuruluşları. Temel sloganınız ne olacak? Eşit yurttaşlık hakkı… Kaç kişi hedefliyorsunuz? 1 milyon kişi telaffuzumuz oldu. Şimdi bunun altını dillendirmek olmaz. Geçen yıl 9 Kasım’da Ankara’da yüz binin üzerinde insanın katıldığı mitingden sonra hükümet konuyla ilgili çeşitli girişimler başlattı. Bu miting ne getirebilir peki bu sene? 9 Kasım mitingi kamuoyunda çok büyük bir etki yarattı. Alevilerin kendine güveni geldi. Basın ve kamuoyu Alevileri, ABF’yi ve taleplerimizi önemsedi. Taleplerimiz 1 haftadan fazla süreyle tüm basın kuruluşlarında yer aldı. Hemen tüm köşe yazarları konuya değindi. Yani gündem oluşturduk. Arkasından siyasi partiler, TBMM ve hükümet gördü. Çalıştaylar bu miting sonrasında başladı. Alevi Çalıştayı’na katılan isimlerdensiniz. Bugün Çalıştay’ın geldiği noktaya bakarak neler söyleyebilirsiniz? Sayın Bakan Faruk Çelik bize “miting yapmayın” diyor. Acele etmeyin bekleyin diyor. Bekleriz, binlerce yıldır bekliyoruz. Biraz daha bekleriz ama bizim yani ABF ve diğer Alevi temsiliyetinin sürecin dışına çıkartılarak, bizimle alakası olmayan kişi, kurum ve temsilcilerle bizim hakkımızda ferman düzenlenmesine de seyirci kalamayız. Ali Ersin Kelleci-Renkhaber.com 3 Ekim 2009
|
|||
Samimiyetsizliğin Göstergesi
AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç, 22 Ağustos’ta Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne başvurarak Tokat’ta bulunan Hubyar Sultan Türbesi’nin bakanlığa bağlanmasını talep etti. Başvuru talebi Alevi örgütlerine iletildi. AKP’li Domaç’ın Alevi Dergahlarının (Hubyar Sultan Dergahı) Kültür Bakanlığı’na bağlanması önerisine sert tepki: Samimiyetsizliğin göstergesi AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç, 22 Ağustos’ta Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’ne başvurarak Tokat’ta bulunan Hubyar Sultan Türbesi’nin bakanlığa bağlanmasını talep etti. Başvuru talebi Alevi örgütlerine iletildi. Alevi İnanç Önderlerinin türbelerinin yer aldığı dergahların Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanma talebine Alevi Kurumları sert tepki gösterdi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, ‘’AKP, sözde açılımlarla samimiyetsizliğini göstermiştir. Ziyaret yerlerimizin paralı hale getirilmesi kabul edilemez’’ dedi. ‘Paralı hale getirmek istiyorlar’ Domaç’ın isteğine tapki gösteren Kenanoğlu ‘’Hace Bektaş Veli Dergahı başta olmak üzere Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde bulunan ziyaret yerlerimizi müze adı altında paralı hale getrilmek isteniyor. Buna karşı tepkimizi Alevi Çalıştayı’nda gündeme getirmiştik. Şimdi ise Hubyar Sultan Dergahı’nın Kültür Bakanlığı’na tahsisi ve müzeye çevrilmesinin talep edildiğini öğrendik. Burada AKP zihniyetinin samimiyetsizliğini bir kez daha görmüş bulunuyoruz’’ dedi. Birinci Alevi Çalıştayı’na katılan 35 Alevi temsilcisinin 5 ortak talebinden birisinin de ‘’Alevi İnanç Merkezlerinin Alevi Kurumlarına teslim edilmesi’’ olduğunu vurgulayan Kenanoğlu şöyle devam etti: ‘Bizi yok sayıyor’ Çalıştay devam ederken AKP vekilince taleplerimizin aksine bir girişimde bulunulması taleplerimizin kabul görmeyeceğinin ve bu çalıştaylarla kamuoyunun oyalandığının göstergesidir. Hace Bektaş Dergahımıza biletle girmek istemiyoruz, Şahkulu Dergahımıza , Karacaahmet Dergahımıza kira ödemek istemiyoruz. Biz bunun mücadelesini verirken bir taraftan da Hubyar Sultan Dergahının müzeye dönüştürülerek, Kültür Bakanlığının kontrolüne girmesini istemiyoruz. Mehmet DOMAÇ bizleri yok sayarak, bizim adımıza karar verme yetkisini , talepte bulunma yetkisini kendisinde nasıl görmüştür? Bu kabul edilemez bir yaklaşımdır.’’ Cumhuriyet Gazetesi – Ali Açar 12 Ekim 2009 |
|
Kenanoğlu: Bu Bize HakarettirMemur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun 4.Alevi Çalıştayı’na sunduğu önerilere Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı ve Alevi Bektaşi federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali KENANOĞLU tepki gösterdi. Radikal gazetesine konuşan Kenanoğlu, bu öneriler için; ‘’bunları bize teklif edilmesi bizim açımızdan hakarettir’’ dedi. Konu ile ilgili Radikal Gazetesinin haberi ve Kenanoğlu’nun açıklaması şöyle ‘Alevileri imam hatipe alalım, hacca yollayalım’ Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu’nun 4. Alevi Çalıştayı’nda yaptığı konuşma ve sonrasında verdiği raporda Alevi çocuklarını imam hatip liselerine çekecek projeler geliştirilmesi, Alevi dedelerinin hacca gönderilmesi önerileri yer alınca Alevilerden tepki çekti. Gündoğdu, çalıştayda sendika olarak hazırladıkları bir rapor olduğunu söyleyerek, “Bu raporda bizim çözüm önerilemiz sıralanıyor” dedi. Alevi dedelerinin haca gönderilmesi gerektiğini söyleyen Gündoğdu, bunu da dedelerin ve kanaat önderlerinin ‘yurtdışı hizmetlerine’ bağladı. Konuyla ilgili Radikal’in sorularını yanıtlayan Gündoğdu, önerisini doğrulayarak, “Çünkü Alevi dedeleri ile kanaat önderlerinin hac ziyaretleri için kolaylıklar sağlanmalı” dedi. Memur Sen’in internet sitesine konulan ve çalıştaya katılanlara dağıtılan raporda şunlar savunuldu: * Dedelerin yurtdışı hizmetleri ve hac-umre ziyaretleri için kolaylıklar sağlanmalı, mevcut durumda Alevi köylerinde aktif olan camilere gönderilen imamların, liyakatli ve iletişimi düzgün olmalarına özen gösterilmelidir. * İHL’lere Alevi kesimin çocuklarını da çekebilecek projeler geliştirilmeli. (Cemevleri ve Alevi kanaat önderleri ziyaret edilebilir. Alevi köyleri ile irtibat geliştirilip öğrenci istenebilir…) ABF Genel Başkan Yardımcısı Kenanoğlu, bu önerilere şu tepkiyi verdi: “Bugüne kadar Alevilerin Sünnileştirilmesi konusundaki çeşitli projeleri duyuyorduk. Şimdi bu Alevi çalıştayları sayesinde A-levilerin nasıl asimile edileceği, sünnileştirileceği yönündeki ortaya koyan önerileri ve projeleri de öğrenmiş oluyoruz. Bu öneriler Alevilerin inancına, öğretisine aykırıdır. Benim kabem insandır’, ‘Her ne ararsan kendinde ara, Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da da değildir’ diyen Alevi pirlerinin yolunda böyle bir şey yoktur. Böyle inanan bir toplumun temsilcilerini hacca götürmeyi teklif etmek bizim açımızdan hakarettir.” BEHZAT MİSER / RADİKAL 12.10.2009 |
Kenanoğlu’ndan CHP’li Onur Öymen’e Dersim Tepkisi“Kurtuluş Savaşı’nda, Dersim isyanında ‘analar ağlamasın’ denildi mi” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen’i, Kemal Kılıçdaroğlu alkışlarken Tunceliler, “CHP insanlık suçu işliyor” dedi |
Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: Dersim Katliamında Analar ağlayamamıştır. Çünkü orada anaların ağlamasına bile fırsat verilmemiştir. Bu insanlık ayıbını ve suçunu işleyen Onur Öymen’i kınıyoruz ve kendisini insani değerleri öğrenmeye davet ediyoruz. “
Hepimiz Dersimliyiz… Onur Öymen’i kınıyoruz.
10 Kasım 2009 Tarihinde yapılan TBMM Genel Kurulunda ’demokratik açılım’a karşı görüşlerini açıklayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen Dersim katliamını örnek göstererek “O zaman kimse anaların gözyaşından bahsetmiyordu” , Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi? İlk siz diyorsunuz. Çünkü sizin terörle mücadele cesaretiniz yok.’’ Şeklinde bir konuşma yapmıştır.
1938’de Dersim’de Kızılbaş Alevi toplumuna karşı bir katliam gerçekleştirilmiştir. Dersim Katliamında Analar ağlayamamıştır. Çünkü orada anaların ağlamasına bile fırsat verilmemiştir. Katliamlar yapılmış ve arkasından Analar topraklarından sürülmüştür. Çocuklar Analarından koparılmış ve asimile edilmek üzere Türk-Sünni ailelere verilmiştir.
1938’de Dersim’de yaşanan vahşeti, katliamı teröre karşı bir çözüm modeli olarak önermek insanlık ayıbı ve suçudur. Onur Öymen, bir katliamı model olarak sunmaktadır. Biz öğretimiz gereği her türlü şiddetin karşısında yer aldık. Ama bize yönelik yapılan bu şiddetten ve katliamdan özür dilenmesi gerekirken Sosyal Demokrat bir partinin Genel Başkan Yardımcısı, çözüm modeli olarak sunmaktadır.
Bu insanlık ayıbını ve suçunu işleyen Onur Öymen’i kınıyoruz ve kendisini İnsani Değerleri öğrenmeye davet ediyoruz.
Ali KENANOĞLU – 12 Kasım 2009
Kenanoğlu: CHP’li Öymen Katliamı Model Olarak Sundu
İSTANBUL – CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in önceki gün ‘demokratik açılım’ın konuşulduğu TBMM’deki sözleri Alevileri kızdırdı. “Kurtuluş Savaşı’nda, Şeyh Sait isyanında, Dersim isyanında, Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi?” diye konuşan Öymen’e Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, şöyle tepki gösterdi: “Öymen, bir katliamı model olarak sunmaktadır. Bize yönelik bu şiddet ve katliamdan özür dilenmesi gerekirken sosyal demokrat bir partinin genel başkan yardımcısı, çözüm modeli olarak sunmaktadır. Bu insanlık ayıbını ve suçunu işleyen Öymen’i kınıyoruz ve insani değerleri öğrenmeye davet ediyoruz.”
13 Kasım 2009 |
Kenanoğlu: AKP Demokrat Bir Parti Değildir
Kenanoğlu TVNET de konuştu; -Aleviler asla AKP yi desteklemez ve oy vermezler -Aleviler CHP’yi de kerhen destekliyorlar -AKP asla Demokrasiden yana (Demokrat) bir parti değildir. Taraf Gazetesi Yazarı Ayşe Hür ve Dersim Araştırmalarıyla tanınan Cemal Taş’ ın konuk olarak katıldığı proğramda konuşan Ali Kenanoğlu, Alevilerin başından beri hep CHP ye oy vermediğini, Ortanın Solu söylemiyle birlikte CHP ye yöneldiklerini söyledi. 12 Eylül sonrasında sol partilere oy vermeye devam eden Alevilerin, Gericileşme tehdidi karşısında CHP yi kerhen desteklediğini ve oy verdiğini söyledi. Siyasetin normalleşmesi ile birlikte etnik ve inançsal bir yapıda olmayan SOL bir muhalif partinin oluşturulması durumunda ve CHP nin de bugünkü çizgisini koruması durumunda Alevilerin CHP de bir saniye bile kalmayacağını söyledi. Kenanoğlu proğramda , AKP nin Alevilerin tüm haklarını verse dahi yine de Alevilerden oy alamayacağını çünkü Aleviler açısından kendi haklarının verilmesinden öte, şeriat ve/veya dini esasa dayalı bir yönetim şeklinin gelmemesinin daha önemli olduğunu söyledi. AKP nin demokratlığından bahsedilmesine itiraz eden Kenanoğlu, Bir kişinin demokratlığı onun karşıtına bakış açısıyla ölçülür dedi. Bir Türk’ün demokratlığının ölçütünün Kürt’lerin haklarına bakış açısı, bir Siyasi İslam düşüncesinde olan kişinin demokratlığının ise Alevilerin ve Kadınların haklarına bakışıyla ölçüleceğini söyledi. Buradan Bakınca AKP nin demokratlığının ölçütünün ise Alevilerin haklarına nasıl baktığıyla ölçülebileceğini söyledi. AKP zamanında Alevilerin her zamankinden daha fazla madur olduğunu, bürokrasideki Alevilerin tavsiye edildiğini, atamalarda Alevilere her zamankinden daha fazla ayrımcılık yapılarak dışlandığını söyledi. AKP zamanında Alevi Köylerine Cami yapma politikasının tekrar uygulanmaya başlandığı, Alevilerce kazanılan mahkeme kararlarının bile uygulanmadığını (Zorunlu din dersleri) söyledi. AKP’nin demokratlığının kendisine olduğunu ve sahte bir demokratlık olduğunu söyledi. hubyarNET – Haber Merkezi – 18.11.2009 |
|||
Kenanoğlu: Yahudi Konferansı’na Hitler Çağrılır Mı?Katliam sanığına Çalıştay daveti, Alevileri kızdırdı ANKARA’da 17 Aralık’ta altıncısı yapılacak olan Alevi Çalıştayı’na |
14 Aralık 2009
|
Ökkeş ŞENDİLLER (KENGER) Ali KENANOĞLU’ na Dava Açıyor
Maraş Katliamı 1 Numaralı sanığı Ökkeş Şendiller (Kenger), Alevi Çaıştayına davet edilmesini, Yahudi konferansına Hitler’in davet edimesine benzeten Ali KENANOĞLU hakkında dava açacağını söyledi. İşte Ökkeş Şendiller’in bu konu ile ilgili Akşam Gazetesine söyledikleri HİTLER SIFATINI KABUL ETMEM – Size Hitler benzetmesi yapıldı, nasıl değerlendiriyorsunuz? Hitler – Yahudi benzetmesi kadar alçakça bir şey olamaz. Bu korkunç bir benzetme. O zaman kendileri Yahudiliği kabul ediyor. Ben Hitler sıfatını asla kabul etmem, rezilce bir benzetme, şiddetle redderim. Kendilerini Yahudilerin yerine koyuyorlarsa, benim problemim değil. – Hitler benzetmesi için dava açacak mısınız? Elbette açacağım. Kuru gürülye pabuç bırakmam. Perşembe günü orada olacağım. Beni görmek istemeyenler, dinlemek istemeyenler gelmesin. Ben giderim düşüncelerimi söylerim. |
14 Aralık 2009
Kenanoğlu 6.Alevi Çalıştayı’nı Habertürk TV’de Değerlendirdi Cemevlerinin ibadethane olduğu tartışılamaz, referanduma konu olamaz, müzakere edilemez. 6.Alevi Çalış tayını Habertürk Tv. De değerlendiren Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı KENANOGLU, şunları söyledi: ‘’ Bu çalıştaya Ökkeş Şandillerin katılıp katılmaması bizim açımızdan önemli değildir. Önemli olan Davet edilmiş olmasıdır. Sayın Bakan ve bu çalıştayı düzenleyenler Maraş katliamının 1 numaralı sanığını Alevilerinin sorunlarının çözümünün konuşulduğu bir çalıştaya davet ettiklerinden dolayı özür dilememiş, hatta ettiklerini kabul etmemişlerdir. Şendiller kendisi katılıp katılmama hakkını kullanmıştır. Ayrıca bu çalıştayların Alevilerin ve demokratik kamuoyunun nezdinde meşruluğu kalmamıştır. Bu çalıştaylar Devletin Aleviliği kontrol altına almasını amaçlamaktadır. Bu yollada Aleviliğin Özgür ve Özgün yapısının yok edilmesi, sisteme uydurularak Sünnileştirilmesi veya bir alt tarikat yapısı haline dönüştürülmesi hedeflenmektedir. Bu çalıştaylara karşı hiçbir olumlu beklentimiz kalmamıştır. Sayın Başbakan İsviçre’ de yaşanan minare referandumu karşısında ‘İnançlar referandum konusu olamaz, müzakere edilemez’ demiştir. Ama kendi ülkesinde durum daha da vahimdir. Bu çalıştaylarda ortaya sandık konmasa da çeşitli kesimlerle bir referandum yapılmaktadır. Alevilik inancı müzakere edilmektedir. Cemevlerinin ibadethane olduğu tartışılamaz, referanduma konu olamaz, müzakere edilemez. Başbakanı tutarlı olmaya ve kendisinin inancı dışındaki inançlara karşı da saygılı olmaya davet ediyorum. hubyarNET 17 Aralık 2009 |
Şeyh Bedreddin Mezarı Başında Anıldı
Alevi, Bektaşi, Bedreddini inancı ve felsefesinin önderlerinden Şeyh Bedreddin, idamının 589. yıl dönümünde mezarı başında anıldı. Alevi Bektaşi Federasyonu tarafından düzenlenen anma töreninde, Şeyh Bedreddin’in Sultan II. Mahmut Türbesi haziresinde bulunan kabrine karanfil bırakılarak saygı duruşunda bulunuldu. Burada konuşan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, Şeyh Bedreddin’in mezarının İstanbul’dan Hacıbektaş ilçesine taşınması için Kültür Bakanlığı’na dilekçe verildiğini, ancak federasyon olarak Bedreddinliler grubunun görüşü alınmadan böyle bir dilekçe verilmesini doğru bulmadıklarını söyledi. Şeyh Bedreddin’in mevcut mezarının çok sıradan olduğunu, burada bir anıt mezar yapılması için proje hazırlandığını belirten Kenanoğlu, ancak maddi sorunlar nedeniyle projeyi Anıtlar Kurulu’na sunamadıklarını kaydetti Kenanoğlu, Şeyh Bedreddin’e düşünsel ve inançsal olarak sahip çıkmak için anma törenlerini her yıl yaparak geleneksel hale getireceklerini söyledi. Milliyet.com.tr 20 Aralık 2009 |
Kenanoğlu’ndan Özel’e İthafen: Bu Adamı Temiz Kudretinden Yoksun Edin“Bu adamı temiz kudretinden yoksun edin” Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, İsmet Özel’ in Önceki gece Habertürk TV de Alevilere yönelik olarak yaptığı hakaret içeren sözlerini SU Tv de katıldığı Muharrem proğramında değerlendirdi. Kenanoğlu şunları söyledi : ‘’Son zamanlarda Alevilere yönelik hakaretlerde ciddi bir artış var. Amaçlarının Alevileri sokağa dökmek olduğu yönünde kuşkular oluşmaya başladı. Muharrem orucu esnasında bu derece ağır hakaretler edilmesinin başka türlü bir anlamı olamaz. O nedenle halkımızı bu tür tahriklere karşı dikkatli olmaya davet ediyoruz. İsmet Özel iyi bir şairmiş, iyi bir şair olmak, her konuyu bilmek ve mantıklı hareket etmek anlamına gelmez. Bu adam normal değil. Bu nedenle ben bu şahsa bir şey söylemeyeceğim, ben buradan ailesine sesleniyorum; Bu adamı (İsmat Özel) biran evvel bir doktora götürüp tedavi ettirin ve bu kişinin kendi başına hareket etme yetisini elinden alın yani hukuki terimle, temiz kudretinden yoksun edin, aksi takdirde bu adam sizin başınızı belaya sokacaktır. ‘’ hubyarNET – Haber Merkezi 25 Aralık Perşembe |
Kenanoğlu’ndan Özel’e Van Gogh Benzetmesi: Van Gogh’da Kulağını Kesmişti
|
Topçu Baba Kültür Merkezi’nin Temeli Yoğun Katılımla AtıldıKırklareli merkez ilçe Cumhuriyet Mahallesi 200 Konutlar Lokali’nde 09 Ocak 2010 Cumartesi günü saat 12.00’de Topçu Babayı Anma Kültür ve Sanat Derneği tarafından bir program düzenlendi. Topçu Baba Kültür Merkezinin temel atma töreni öncesinde düzenlenen törende günün anlam ve önemi belirten konuşmalar yapıldı. Topçu Babayı Anma Kültür ve Sanat Derneğinin yöneticilerinin tam kadro çalışma yaparak düzenlediği tören Trakya Alevi ve Bektaşilerini Kırklareliye topladı. Yoğun bir katılımın görüldüğü törene birçok CHPli siyasetçi de gelerek konuşmaları ve temel atma törenini izledi. Alevi ve Bektaşi Federasyonundan Başkan yardımcısı olarak törene katılan Ali Kenanoğlu da güne damgasını vuran bir konuşma gerçekleştirdi. AK Parti Kırklareli Vekili Ahmet Gökhan Sarıçamında protokolde yer aldığı törende; Kırklareli Belediye Başkanı Cavit Çağlayan, Kırklareli eski Vekili Mehmet S. Kesimoğlu, CHP İl Başkanı İhsan Kazan, Eski CHP Merkez İlçe Başkanı, Vecdi Gündoğdu, , CHP İl Başkan Adayı M. Yusuf Pişkinoğlu, İl Genel Meclis Başkanı Tuna Soykan, İl Genel Meclisi Üyesi Hasan Dağ, Birçok siyasetçi ve Trakyanın çeşitli yerlerinden yoğun bir katılım gözlendi. İl Genel Meclisi Üyesi Hasan Dağın törendeki çabaları, misafirperverliği ve katkıları da gözlerden kaçmadı. Topçu Babayı Anma Kültür ve Sanat Derneği yöneticilerinin organize ettiği törende Hasan Baba bir konuşma yaptı. Hasan Baba konuşmasında Hacı Bektaş Velinin Eline, beline, diline sahip ol düsturunun yanı sıra Alevi Bektaşiliğin sonsuz hoşgörüsüne vurgu yaptı. Temeli atılan Topçu Baba Kültür Merkezine Kırklareli Belediyesi olarak katkı sağladıklarını anlatan Başkan Çağlayan, Topçu Baba Kültür Merkezinin bir an önce bitmesi için Kırklareli halkının maddi katkılarını esirgemeyeceğinden emin olunması gerektiğini sözlerine ekledi. Daha sonra söz alan Alevi ve Bektaşi Dernekleri federasyonu 2. Başkanı Ali Kenanoğlu coşkulu ve anlamlı konuşma gerçekleştirdi. Ali Kenanoğlu yaptığı konuşmada, Alevilerin ve Bektaşilerin İbadethane olarak adlandıramadıkları için Kültür Merkezi adı altında tanımlamak zorunda kaldıklarını anlattı. Törende AK Parti Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçama konuşma teklif edilmemesi organizeyi yapan derneğin hatası olarak algılandı. Protokolde yer alan AK Parti Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam kendisine törende konuşma yapmak istediğini ancak teklif edilmemesini yadırgadığını söyledi. Birçok Alevi Çalıştayına katıldığını anlatan Sarıçam; Ben de günün anlam ve önemini belirten birkaç söz söylemek isterdim, siyaset içeren bir konuşma yapmayacaktım, ama bana söz verilmedi. diyerek serzenişte bulundu. Temel atma töreninde dua edildikten sonra kurban kesildi. Daha sonra Topçu Babayı Anma Kültür ve Sanat Derneği tarafından konuklara Aşure ikram edildi. İkram edilen Aşure konuklar tarafından bir taraftan yenirken öte yandan katılımcılar aralarında Topçu Baba Kültür Merkezinin bir an önce bitmesi için maddi yardım yapacaklarını konuşuyorlardı. Haziran ayında Kofçaz da Topçu Babanın mezarının olduğu ormanlık alanda kurbanlar kesilerek büyük katılımlarla Topçu Babayı Anma Şenliklerinde buluşmak üzere birbiriyle sözleşen Alevi ve Bektaşi Canlar, sarılıp kucaklaşarak tören yerinden ayrıldılar.
Trakya Yeşilyurt Gazetesi 11 Ocak 2010 |
Alevilerde Alternatif Sol Parti Tartışması
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Genel Başkanı Ali Kenanoğlu, “Parti çalışmalarında Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Yönetim Kurulu’nun geneli ile çalışma usulünde uyuşmazlığa düştüğü” gerekçesiyle ABF Genel Başkan Yardımcılığı görevinden alındığını açıkladı
Kenanoğlu, yaptığı açıklamada, “Mevcut partileri demokrasi yoksunu hatta faşist bulan zihniyet, kendi yönettiği kurumda muhalif bir sesi anında susturma yöntemine başvurmuştur” dedi. Türkiye’nin kitlesel alternatif bir partiye ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kenanoğlu şunları kaydetti: “Bu ihtiyacın oluşturulması konusunda Alevilerin aktif rol oynaması gerektiği de bir gerçektir. Bu aktif rol ABF kurumsal kimliği üzerinden yürütülmemelidir. Bu rolü oynayacak kişiler kurumlarındaki görevlerinden ayrılarak bu çalışmayı yapmalıdır. ABF Genel Başkanı Ali Balkız’ın 30 Kasım’da Milliyet’e yapmış olduğu açıklama, kurulması düşünülen partiye ve ABF’ye zarar vermiştir. ”
Milliyet 19 Ocak 2010 |
ABF’ de Görüş Ayrılığı DerinleşiyorAlevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali BALKIZ’ ın yeni sol parti kuruluşunda aktif rol alması ile ABF’ de başlayan görüş ayrılığı büyüyor. Geçen Cuma günü ABF bileşeni 19 örgütün altına imza attığı basın açıklamasının ardından ABF Genel Başkan yardımcısı Ali KENANOĞLU görevinden alındı. Kenanoğlu gazetemize yaptığı açıklamada, ABF tarafından 9 Kasım ve 8 Kasım gibi Alevilerin ortak taleplerinin dile getirildiği iki büyük miting yapıldığını anımsattı. ‘’ABF partiler üstü bir konumdadır’’ diyen Kenanoğlu şöyle devam etti. ‘’Alevi çalıştaylarının sonuca bağlanacağı bir süreçte ABF’ nin enerjisini ve dikkatini parti çalışmalarına yönlendirmesi, bu nedenle bir ayrışmaya neden olması da Alevi kamuoyunda soru işareti olarak durmaktadır.’’ ‘’Mevcut partileri demokrasi yoksunu, bu konuda yetersiz hatta faşist bulan bir zihniyetin, kendi yönettiği kurumda muhalif bir sesi anında susturma ve yetkilerini elinden alma yöntemine başvurduğu’’nu söyleyen Kenanoğlu, ‘’Nasıl Bir Türkiye İstiyoruz’’ söylemiyle yola çıkanların, nasıl bir demokrasi istediklerini de görmüş oluyoruz’’ diye konuştu.
Cumhuriyet – Ali Açar 19 Ocak 2010 |
Alevi Federasyonu’nda ‘’Parti Krizi’’ DerinleşiyorAlevilerin en önemli kitle örgütlerinden Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Başkanı Ali Balkız’ın yeni bir sol parti kurma çalışmalarına girmesinin federasyon içinde yarattığı sıkıntı büyüyor. Federasyonu oluşturan 26 Alevi sivil toplum örgütünden 19’u geçen Cuma yazılı bir açıklama yaparak Balkız’ın siyasetle ilgilenmesi durumunda federasyon başkanlığını bırakması gerektiğini bildirmişti. Balkız ise sert bir tonda kaleme alınan açıklamaya tepki göstermiş ve bir ay içinde sonuçlanacak yeni parti kurma çalışmalarının ardından, partide görev alması durumunda federasyondaki görevini bırakacağını duyurmuştu. HUBYAR’IN BAŞKANI Basına da yansıyan bu karşılıklı açıklamaların ardından önceki gün beklemedik bir gelişme yaşandı. Balkız’ a tepki açıklaması yapan 19 Alevi derneğinden birisi olan Hubyar Sultan Alevi Kültür Merkezi’nin başkanı olan Ali KENANOĞLU, federasyon içindeki başkan yardımcılığı görevinden alındı. ABF Genel Yönetim Kurulu’nca 3 e karşı 9 oyla görevinden alınan Kenanoğlu, çocuğunun zorunlu din derslerinden muaf tutulması için başlattığı mücadele ile tanınmıştı. Karara tepki gösteren Kenanoğlu, ABF’nin partiler üstü bir kimliği bulunduğunu ve Alevi hakları konusunda önemli çalışmalar yaptığını belirterek, ABF’nin güç kazandığı bir süreçte Balkız’ın parti kurma çalışmalarıyla federasyonun enerjisini yanlış yönde harcadığını öne sürdü. Kenanoğlu, parti çalışmalarında yer alacakların federasyondan ayrılarak bu faaliyeti yürütmesi gerektiğini söyledi. ‘BASTIRMA YÖNTEMİ’ Balkız’ı eleştiren Kenanoğlu, ‘’Mevcut partileri demokrasi yoksunu, bu konuda hatta faşist bulan zihniyet, yönettiği kurumda muhalif bir sesi anında bastırma yöntemine başvurmuştur. Nasıl bir Türkiye istiyoruz diye yola çıkanların parti kurulmadan nasıl bir demokrasi istedikleri ortadadır’’ dedi. Habertürk – Ali Kemal ERDEM 19 OCak 2010 |
ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU’NDA SULAR DURULMUYOR: KENANOĞLU GÖREVDEN ALINDIABF Genel Başkan Yardımcısı Kenanoğlu, Ufuk Uras ve ekibiyle parti kuracağını açıklayan ABF Başkanı Ali Balkız’a karşı açıklama yapınca apar topar görevinden alındı. Alevi Bektaşi Federasyonunu (ABF) oluşturan 26 kurumdan, 19’unun ‘ABF Yönetiminin Parti Kurma’ çalışmalarına ilişkin basın açıklaması yapmış ve sürecin Aleviler açısından yanlış işletildiğini ve ABF çatısı altında çalışma yürütülmesini onaylamadıklarını açıklamıştı. Açıklamaya imza koyan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği’nin başkanı ve ABF Genel Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu, ABF genel başkan yardımcılığı görevinden alındı. ‘İSTEDİKLERİ DEMOKRASİ BELLİ’ Kenanoğlu’na açıklamanın ertesi günü, ‘parti çalışmalarında GYK’nın geneli ile çalışma usulünde uyuşmazlığa düştüğü gerekçesiyle’ ABF Genel Başkan Yardımcılığı görevinden alındığı bildirildi. 12 kişi ile yapılan toplantıda 3 şerhe karşılık 9 oyla bu kararın alındığı bildirildi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, ‘’Mevcut partiler demokrasi yoksunu, bu konuda yetersiz hatta faşist bulan bir zihniyet, kendi yönettiği kurumda muhalif bir sesi anında susturma ve yetkilerini elinden alma yöntemine başvurmuştur. Nasıl bir Türkiye İstiyoruz söylemiyle yola çıkanların parti kurulmadan nasıl bir demokrasi istediklerini de gösterdi’’ dedi. Ali Keanoğlu şunları söyledi : ‘’Balkız’ın 30 Kasım’ da ABF Bileşenlerinin, ABF Danışma Kurulunun ve ABF GYK’sının bilgisi dışında açıklama yapmıştır. Ortak aklın ürünü olmadığı ve ABF Bileşenleri ile ABF GYK sı devre dışı bırakılarak deklare edilmesi nedeniyle sahiplenilmemiş ve de Alevi Dünyasında kurulacak alternatif sol partiye peşinen bir alerji oluşturmuştur. Alevi çalıştaylarının sonuca bağlanacağı bir süreçte ABF’ nin enerjisini ve dikkatini parti çalışmalarına yönlendirmesi bu nedenle bir ayrışmaya neden olması da alevi dünyasında soru işareti olarak durmaktadır.’’ ALEVİ DERNEKLERİ DE TEPKİLİ Bu arada Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Tekin Özdil de bir açıklamayla Balkız’a tepki gösterdi. Özdil, ‘’Alevilerin örgütlerine duyduğu güveni ve tanıdığı krediyi, kimsenin ‘’parti kurma’’ ve parlemontoya sıçrama tahtası görmesine ve hoyratça kullanmasına müsaade etmeyeceğiz’’ dedi. Balkız’ın ‘’Bunlar Sarıgülcü’’ iddiasına da tepki gösteren Özdil, ‘’ABF Genel Başkanının ABF’yi oluşturan kurumların nerede ise tamamının yaptığı bir açıklamayı ve uyarıyı dikkate alacağına ve gereğini yapacağına, bu türden mesnetsiz suçlamalar ve beyanda bulunması talihsizliktir, üzücüdür’’ dedi.
Birgün Gazetesi – Deniz Coşkun 19 Ocak 2010 |
ABF’de Sol Parti SancısıABF Başkanı Ali Balkız’ı “Alevi Bektaşi Federasyonu”nun ismini kullanarak parti çalışması yürüttüğü gerekçesiyle eleştiren ABF Başkan Yardımcısı Ali Kenanoğlu görevden alındı. Kenanoğlu görevden alınmasını eleştirilere bağlarken, Balkız ise derneklerin açıklamasına yer verdiğimiz haberi gerekçe göstererek açıklama yapmaktan kaçındı. 19 DERNEK KARŞI ÇIKTI “Yeni Sol Parti” çalışmaları içerisinde yer alan Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Ali Balkız’ın eleştiriye tahammül edemediği iddia edildi. İddialara göre Balkız, Ali Kenanoğlu’nun başkanlığını yürüttüğü Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği ile 18 derneğin yaptığı “ABF partiler üstüdür. Parti çalışmalarınızda ya ABF’nin adını kullanmayın, ya da ABF’den istifa edin” çağrısı sonrası harekete geçti. Yine bu iddialara göre Ali Kenanoğlu Genel Başkan Yardımcılığı görevinden alındı. Gerekçe olarak ise “Genel Yönetim Kurulu geneliyle uyuşmama” olarak gösterildi. Kenanoğlu’nun Yönetim Kurulu üyeliği ise sürüyor. DEKLARASYON SONUCU… Federasyonla parti isminin özdeş olmasından rahatsızlıklarını dile getirdikleri için görevden alındığını belirten Kenanoğlu, kendisini görevden almaya götüren sürecini anlattı: “Biz federasyonu oluşturan 26 kurumun 19’u Ali Balkız ya da ABF yönetiminin federasyon görevinde bulunurken parti çalışması içinde bulunmasını doğru bulmadığımızı söyledik. Görevden alınmam bu deklarasyon sonucunda gerçekleşti.” ‘DEMOKRATLIK İDDİASI BU MU?’ Kenanoğlu, görevden alınma gerekçesi olarak “Federasyon yönetimiyle görüş ayrılığı olduğu”nun ileri sürüldüğünü iddia etti. Kenanoğlu, Ali Balkız’ın partileşme çalışmaları sürdürdüğü Yeni Sol Parti hakkında ise “Mevcut partileri demokrat bulmayıp yeni parti kurmaya çalışıyorlar. Ama bunları gördükten sonra bir beklentim olamaz” diye konuştu. DAHA ÖNCE NE OLMUŞTU? 17 Ocak günü bir açıklama yaparak, partileşme çalışmaları içinde olan ABF Başkanı Ali Balkız’ı eleştiren 19 kurum temsilcisi, bu sürecin Alevi federasyonunun partiler üstü konumuna ters düştüğünü ve “Hiçbir parti çalışması içinde bulunmadıklarını” açıklamıştı. Kenanoğlu, Ali Balkız’ın siyaset yapma hakkının olduğunu ancak bunun için federasyondaki görevlerini bırakması gerektiğini ifade etmişti. ALi BALKIZ KONUŞMADI ABF içinde tartışma ve eleştiriler konusunda ise Balkız, “Bu tartışmayı yürütenlerin CHP’den umudunu kesmeyenler ile yeni bir parti kuran Mustafa Sarıgül’ü çare olarak gören arkadaşlar” olduğu suçlamasında bulunmuştu. Yaşanan gelişmeler üzerine görüşlerine başvurmak istediğimiz Ali Balkız 19 kurumun açıklamasına yer vermemizi gerekçe göstererek açıklama yapmaktan kaçındı. İstanbul/EVRENSEL 20 Ocak 2010 |
AKP Çalıştayı Sulandırıyor |
Çalıştay’a davet edilmeyenlerden bazılarının tepkileri ise şöyle:
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay:
Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Fevzi Gümüş:
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu:
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: Çalıştaylar Alevileri kontrol altına alarak yavaş yavaş Sünnileştirme çabasıdır. Bu çalıştaylara Alevilikle alakası olmayan, hatta Alevilerin katliamında sanık olarak yargılanmış kişiler ve Alevilerin asimilasyonu için uğraş veren kişiler çağrılmıştır. AKP samimiyetle bu sorunu çözmek istiyorsa, 3-4 Haziran tarihinde 35 Alevi temsilcisinin sunduğu ortak önerileri yerine getirmelidir. 1. Alevi Çalıştayı’nda sorunun tespiti ve çözümüne yönelik önerilerini sunduk ancak hükümetin bir adım atmadı. Bu çalıştaya 35 Alevi temsilcisiyle birlikte katıldık.
30 Ocak 2010
|
Kenanoğlu AİHM Kararını Kanal D Ana Haber’e DeğerlendirdiNüfus Cüzdanlarındaki Din hanesi ile ilgili AİHM kararını Kanal D Ana habere değerlendiren Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU şunları söyledi: Bu kararı memnuniyetle karşıladık. Anayasa’mızın 24. maddesinde der ki “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.” Anayasamız bu kadar açık bir şekilde bunu belirtmişken, Nüfus cüzdanlarında Dini Hanesinin olması Anayasaya’ da aykırıdır. Bu saçma uygulama nihayet bir Alevi yurttaşımız tarafından dava edilmiş ve yurttaşımız Sinan Işık haklı bulunmuştur. Hükümet Avrupa insan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamalıdır. Biran evvel nüfus cüzdanlarındaki din hanesi kaldırılmalıdır.
|
Kenanoğlu NTV’deydi: Alevilikle Şiilik Birbirine KarıştırılmamalıHubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, NTV de Hakkı DEVRİM ve Mirgün CABAS ın sunduğu Günün Getirdiği proğramına Süleyman ATEŞ ve Sinan IŞIK’la birlikte katıldılar.
Kenanoğlu konuşmasında Süleyman Ateş’ in Alevilik tarifine karşı çıkarak Alevilikle Şiiliğin birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Kimlikte Din hanesi olmasının doğru olmadığını bu nedenle kararı memnuniyetle karşıladıklarını belirtti. Aleviliğin İslam içi veya dışı olmasının birşeyi değiştirmediğini, Aleviliği İslam içinde görenlerle dışında görenlerin İnanç, İbadet açısından bir farklılığı olmadığını söyledi. Her iki kesimin de İbadethanesinin Cemevi, İbadetinin cem olduğunu, her iki düşünceye sahip insanların da kendilerine ait İbadethane olarak Cemevinden başka bir ibadethaneyi kabul etmediklerini söyledi. Aleviler arasında İnanç ve İbadet açısından birlik olduğunu farklılık olduğunu söyleyenlerin kendilerince bahane ürettiklerini söyledi. Kenanoğlu, Kendisinin açtığı zorunlu Din Dersi davasında nüfus cüzdanında yazan İslam hanesinin kendisine karşı delil olarak sunulduğunu söyledi. Din hanesi kalkmadığı takdirde ben de bu kısma Alevi yazdıracağım dedi. hubyarNET – Haber Merkezi 4 Şubat 2010
|
Kenanoğlu’ndan Başbakana Mektup
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’ a bir mektup göndererek Alevi Çalıştayları ile ilgili hazırlanan Önrapor la ilgili görüşlerini ve Hubyar Sultan derneğinin önerilerini yazdı. Yazılan Mektup Başbakanlığa ulaştırıldı. Mektubun alındığı teyit edildi ve Devlet Bakanı Faruk Çelik’ e de ulaştırıldığı bilgisi verildi. Mektupta rapora ilişkin eleştiriler ile çözüm önerileri bulunmakta, mektupta Dederin isminin rehber olarak değiştirilmesi ve Cemevlerinin isminin Ehşibeyt evi şeklinde adlandırılmasına verilen tepkiler ve Madımakla ilgili verilen örnek dikkat çekmekte. hubyarNET – Ozel Haber 15 Şubat 2010 Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
İlgi : Başbakanlık tarafından Elektronik posta yolu ile gönderilen mektup(Alevi çalıştayları önraporu) Konu : T.C Devlet Bakanlığı Alevi Çalıştayları Önraporu hk. Görüşlerimiz. T.C Devlet Bakanlığı Alevi Çalıştayları önraporuna yönelik görüşlerimiz ve önerilerimiz Giriş Çalıştay ; Alevi-Bektaşilerin bin yıldır bu topraklarda yaşadığı , özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemindeki yasalardan kaynaklı yaşadığı sorunların konuşulması açısından bir adımın atılması olumlu bulunmuştur. Bu anlamda Hükümetin adım atması ve Alevi çalıştaylarının düzenlenmesi tarafımızdan çeşitli endişeler taşımakla birlikte olumlu bir adım olarak görülmüş ve 3-4 Haziran tarihinde yapılan 1.Alevi Çalıştayına tarafımızdan da katılım sağlanmıştır. Ancak, 3-4 Haziran 2009 tarihinde yapılan çalıştaydan sonra konunun muhatapları olan Alevi kurumları devre dışı bırakılmış, hiçbir çalıştaya gözlemci olarak dahi alınmamıştır. Alevilikle ilgili yapılan bu çalıştaylara önemli sayıda Alevi karşıtı görüşleriyle tanınan, hatta Alevi katliam sanıkları davet edilmiştir. Her çalıştaya 3-5 Alevi ile birlikte Aleviliğe belirli bir ideolojik yaklaşımla bakan insanlar ve kurumlar çağrılmıştır. Son yapılan ve bu rapora kaynak teşkil eden 7. Çalıştay ise ilginç bir bileşene sahne olmuştur. Bu çalıştaya Alevilerin belirli bir kesimini temsil eden ve kamuoyunda sürekli Alevilere sağ partileri adres gösteren, Aleviler üzerindeki asimilasyon politikalarına itiraz etmeyen, Alevi kurumları ve onların bileşenleri davet edilmiştir. Temsiliyet dengesi gözetilmemiştir. Son gün ciddiyetten uzak bir şekilde davet edilen Alevi Bektaşi Federasyonu da bu dengesizliği gördüğü için daveti kabul etmemiştir.
Sonuçlar 1- Çerçevelendirme sorunları Raporda Belirtilen: Bu bölümde Alevilik Tanımı yapılmış olup Alevilik ‘’İslam Üst başlığı altında’’ tanımlanmıştır. İtirazımız ve olması gereken: Bu tanım bilinçli olarak bu çalıştay sonuçlarının tamamını bir yere oturtmak ve bunun üzerinden Alevilerin sorunlarını Alevilerin istedikleri dışında, Diyanetin ve Hükümetin istediği şekilde çözmek için yapılmıştır. Bu tanımı yapmaya kimsenin yetkisi yoktur. Haddi ve hakkı da değildir. 3-4 Haziran tarihinde yapılan ve 35 Alevi Temsilcisinin katıldığı toplantıda Alevilik tanımı yapma önerisi reddedilmiş, daha sonra yapılan ve Alevi olmayanların ve geneli asla temsil edemeyen bazı Alevilerin bulunduğu bir çalıştayda bu tanımın yapıldığı anlaşılmıştır. Bu tanım maksatlı olarak yapılmıştır. Alevilerin büyük çoğunluğu kendisini İslamın içinde görmektedir. Ama Alevilerin İslam tanımlamasında İbadethane Cami değil, Cemevidir, İbadet Namaz değil, Cemdir. Oruç ramazan değil, Hızır ve Muharrem Orucudur. Hac, Zekât gibi kavramlar olmadığı gibi kelimeyi şahadet yoktur. Tevhit vardır. Aleviler açısından Alevilik tanımı yapmaya ihtiyaç yoktur, tam tersine ‘’İslam tanımı’’ yapmaya ihtiyaç vardır.
2- Kimlik ve Beyan Sorunları Raporda Belirtilen ve İtirazımız: Konunun en önemli nedeninin Alevilerin aleyhindeki yasalardan kaynaklandığının üzerinde yeterince durulmamış ve bu durumun düzeltilmesi için yasalarda pozitif ayrımcılık yapılması gerekliliği belirtilmemiştir. 3- Anayasal ve Hukuksal Sınırlar Raporda Belirtilen: Alevilerin yasalardan kaynaklı sorunlarının çözümünde, ilgili yasalarda düzenleme ya da değişiklik yapmak yerine mevcut yasalara dokunmadan, Aleviliği yasalara uygun hale getirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır. İtirazımız ve olması gereken: Adama göre elbise değil, elbiseye göre Adam mantığıyla hareket edilmiştir. Rapora da Alevilere açıkça hakaretin yer aldığı, Dedelerin ve Babaların üfürükçülerle, hokkabazlarla eş tutulduğu ve Dedeliği, Babalığı yasaklayan Tekke ve Zaviyeler Kanunu başta olmak üzere Din Derslerini Zorunlu kılan Anayasanın 24. Maddesi ve benzer yasalardaki yanlışlıklar düzeltilmeden, Aleviliğin mevcut yasalara uygun bir hale getirilmesi önerilmektedir. Oysa yapılması gereken yasalara Aleviliği uydurmak değil, yasalardaki yanlışlıkları düzeltmek, kaldırmak, eklemek, değiştirmektir. 4- Diyanet İşleri Başkanlığı Rapordaki Durum: DİB’ nın önemi belirtilmiş ve DİB’nın İslam’ın tüm yorumlarını da içine alacak şekilde orta ve uzun vadede özerk bir yapıya kavuşturulması belirtilmiştir. İtirazımız ve olması gereken: Demokratik ve Laik bir ülke olmanın gereğini yerine getirerek bu kurumu lağvetmeyi düşünmek yerine yine Aleviliği bu kurumun içinde bir yere yerleştirme önerilmiştir. Aleviliğin İslam içi tanımı da bu amaçla yapılmıştır. Alevilerin kabul etmediği bir kurum içerisinde yer almasına dikkat çekilmiş. Özerklik önerilirken de Aleviliği de içine alması özellikle belirtilmiştir. Oysa Alevilerin asla böyle bir talebi olmamıştır. Alevi inancı açısından u mümkün değildir. Kısa ve orta vadede özerklik sağlanacaksa da amaç uzun vadede bu kurumu lağvetmek olmalıdır. Kısa ve orta vadede özerlik sağlanırken bütçe özerkliği de sağlanmalı, DİB’ in bütçesi kendisini temsil ettiğine inanan bireyler tarafından İsteğe bağlı İnanç vergisiyle sağlanmalıdır. Devletin bütçesinden hiçbir inanç kurumuna DİB dahil kaynak sağlanmamalıdır. Bireylerin isteğe bağlı ödeyeceği inanç vergisi kendi istedikleri kuruma aktarılmalıdır. Aleviler açısından da durum bu şekilde olmalıdır. 5- Zorunlu Din Dersleri Raporda Belirtilen: Mevcut Zorunlu din derslerinin müfredatına Alevilik de eklenerek korunması ve ayrıca okullarda seçmeli olarak ikinci bir bir Din eğitimi verilmesi önerilmiştir. İtirazımız ve olması gereken: Mevcut dersin müfredatı tümüyle değiştirilmeli, Anayasal zorunluluğu kaldırılmalı, tüm inançları tanıtan bir kültür dersi haline getirilmelidir. Seçmeli yapılmalı, nota tabi olmamalıdır. Din eğitimi almak isteyenler için; Sünni Din eğitimi kuran kursları aracılığıyla yapılmaktadır. Bu kursların kapsamı genişletilip, zenginleştirilmelidir. Kuran kurslarında olduğu gibi Din eğitimi inancın sahipleri tarafından verilmelidir. Alevilere Cem Evlerinde Milli Eğitim Denetiminde Alevilik dersleri verilmelidir. Zaten bazı kurumlarımızda verilen bu dersler bir yasallığa bağlanmalıdır. Bir inancın eğitimini vermek devletin işi olmamalıdır. 6- Madımak Oteli’nin Düzenlenmesi Raporda Belirtilen: Otel yıkılarak yerine Müze değil! Ağaç dikilmesi önerilmiştir. İtirazımız ve Olması gereken: Aleviler açısından sembolik bir öneme sahip olan Madımak Otelinin Alevi kurumlarının talepleri doğrultusunda Müzeye dönüştürülmelidir. Tahrik unsuru gibi saçma gerekçelerin arkasına saklanmadan Demokratik bir ülke olmanın gereği yerine getirilmelidir. Burası Müze olmadığı sürece Alevilerin talepleri, istemleri ve protestoları dinmeyecektir. 35 canı alan güruhlara prim vermek yerine onları lanetlemek daha insani, vicdani, hukuki ve demokratça olacaktır. Ülkemizde Atatürk büstlerinin de birileri açısından tahrik unsuru olarak algılandığı unutulmamalıdır. Atatürk büstlerine yönelik yapılan saldırılar bahane edilerek, bu büstlerin kaldırılmasını savunmak ne kadar saçma ise Madımak Otelinin müze olmasını tahrik nedeniyle kabul etmemekte aynı şekilde saçma ve anlamsızdır. 7- İnanç Rehberleri (Dedelik) Raporda belirtilen: Dede isminin yasalardan kaynaklı olarak yasak olduğu bu nedenle bu kişilere Dede yerine İnanç Önderi ya da Rehber denilmesi belirtilmiştir. İtirazımız ve olması gereken: 3.Maddede belirttiğimiz gibi Adama göre elbise değil elbiseye göre Adam mantığı raporun birçok yerinde gözükmektedir. Bu madde de böyledir. Bu önerme Aleviliğe ve Alevilere saygısızlıktır. Alevilerin İnanç Önderlerinin simi bin yıldır bu topraklarda ‘’Dede’’, ‘’Baba ‘’ ‘’Ana’’ ve temsiliyet derecesine gör ‘’Pir, Mürşit, Rehber, Sofu, Bacı’’ gibi isimlerle anılmıştır. Bugün bunu değiştirmek Aleviliğe hakarettir. Kimsenin de haddine değildir. 8- Cemevlerinin statüsü Raporda Belirtilen: Cemevlerine ibadethane denilemeyeceği ancak başka bir tanımlamayla yasal güvence altına alınacağı belirtilmiştir. İbadethane tanımın İslam’ı böleceği belirti İtirazımız ve Olması gereken: Cemevleri Alevilerin İbadethanesidir. Alevilerin başka bir ibadethanesi yoktur. Bir inancın ibadethanesini belirlemek o inancın mensuplarına aittir. ‘’İslam Üst Başlığı’’ tanımlaması bilinçli olarak yapılmış ve ‘’islamın başka ibadethanesi yok, Cemevine ibadethane dersek İslam bölünür’’ gerekçesi ortaya atılmıştır. Alevilerin kendileri içinde gördükleri İslam da ibadethane Cemevi dir. Aleviler açısından Aleviliğin tanımı değil İslamın Tanımının yapılması gerektiği bu maddede açıkça ortaya çıkmaktadır. Cemevlerini başka bir isimlendirme yapmak da Aleviler açısından kabul edilemezdir. Hakarettir. Alevilerin Camilerin statüsünü ve ismini değiştirme talebi nasıl bir hakaret olacaksa aynı şey Cemevi açısından da geçerlidir. Sonuç Çalıştayların başladığı dönemde içimizde umut ve kuşku taşıyorduk. Bu raporla birlikte umudumuz kırılmış kuşkumuz endişeye ve öfkeye dönüşmüştür. Geldiğimiz bu noktada keşke hiçbir adım atılmasaydı da mevcut haliyle kalsaydı demekten kendimizi alamıyoruz. Bu rapor olduğu gibi kabul edilir ve uygulamaya geçilirse; gizli –saklı, yasaklı, tanınmayan ve tanımlanmayan bir Alevilik-Bektaşilik bile kalmayacaktır. Başkalaştırılmış, statükoculaştırılmış, yasalara ve kurallara tabi tutulmuş bir inanç olacaktır ki, bu Alevilik değildir. Dede yerine Rehber diyeceğimiz, Cemevi yerine Ehlibeyt evi diyeceğimiz bir Alevilik, Alevilik olmayacaktır. Hakkulah verip dara durduğumuz ve Dede dahi diyemeyeceğimiz devletin Memuru bizim yolumuzu yürütemeyecektir. Yürüttüğü yol da bizim yolumuz olmayacaktır. Madımağın yerine dikilen ağaçların dikenleri, dalları orada yitirdiğimiz 35 canımızın yüreğine saplanacaktır. Bu raporu kabul etmek Aleviliğe hakaret ve ihanettir. Biz bu hakaretin ve ihanetin içerisinde olmayacağız. Olanların da karşısında demokratik yol ve yöntemlerle mücadelemize devam edeceğiz. Sayın Başbakan, Bu raporu yürürlüğe koymak; Türkiye Cumhuriyetinin demokratik ve Laik bir ülke olması yolundaki iddiaların sona ermiş olması anlamı taşımaktadır. Bu sebeple bu raporu uygulamaya koymadan, Alevi Kurumlarının 3-4 Haziran Tarihinde ortaklaştığı 5 maddenin (Cemevlerinin ibadethane olarak yasal güvenceye kavuşturulması – Zorunlu din derslerinin kaldırılması – Alevi inanç merkezlerinin Alevilere teslimi – Alevi Köylerine zorla cami cami yapma uygulamasından vazgeçilmesi ve mevcut imamların çekilmesi – Madımak Otelinin müze olması) kabulü ve Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilerek, Devletin Dini işlerine müdahale etmemesi doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılması ülkemizin Demokratlaşması yönünde çok önemli bir adım olacaktır.
Bilgilerinize arz olunur. Saygılarımızla, Ali KENANOĞLU Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkan 10 Şubat 2010
|
Kenanoğlu: Bu Rapor Aleviliğe İhanet
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’a mektup yazdı. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’a Alevi çalıştayları ile ilgili hazırlanan ön rapora yönelik eleştiriler ve çözüm önerilerini içeren bir mektup gönderdi. Mektupta, Alevi dedelerinin isminin “rehber”, “inanç önderi” olarak değiştirilmek istenmesi, cemevlerinin “Ehl-i Beyt Evi” şeklinde adlandırılması, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Madımak Oteli ile ilgili yapılması gereken düzenlemelere dikkat çekildi. Kenanoğlu mektupta, “Bu raporu kabul etmek Aleviliğe hakaret ve ihanettir. Biz bu hakaretin ve ihanetin içerisinde olmayacağız” değerlendirmesi yaptı. Kenanoğlu tarafından Erdoğan’a elektronik posta yoluyla gönderilen mektupta, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği’nin Alevi çalıştayları ön raporu ile ilgili görüş ve önerilerine yer verildi. Kenanoğlu mektubunda, 3-4 Haziran 2009’dan sonra düzenlenen çalıştaylarda konunun muhatapları olan Alevi kurumlarının devre dışı bırakıldığını anımsatarak “7. Çalıştay ise ilginç bir bileşene sahne olmuştur. Bu çalıştaya Alevilerin belirli bir kesimini temsil eden ve kamuoyunda sürekli Alevilere sağ partileri adres gösteren, Aleviler üzerindeki asimilasyon politikalarına itiraz etmeyen, Alevi kurumları ve onların bileşenleri davet edilmiştir” dedi. ‘Alevilik değil’ Ön raporda Aleviliğin “İslam üst başlığı altında” tanımlanmasına dikkat çeken Kenanoğlu, Alevilerin büyük çoğunluğunun kendisini İslamın içinde gördüğünü ifade etti. Mektupta, “Bu rapor uygulamaya geçilirse gizli saklı, yasaklı, tanınmayan ve tanımlanmayan bir Alevilik-Bektaşilik bile kalmayacaktır. Başkalaştırılmış, statükoculaştırılmış, yasalara ve kurallara tabi tutulmuş bir inanç olacaktır ki, bu Alevilik değildir” denildi.
16 Şubat 2010 |
Alevi Açılımı ve LaiklikTaha AKYOL köşe yazısında Hubyar Sultan Derneğinin Başbakana yazdığı mektubu konu almış. Taha AKTOL köşe yazısında Mektupta yer alan önermelere dikkat çekerken mektubun düşünmeyi sağlayan bir dille yazılmış olduğunu ve bazı eleştirilerine hak verdiğini söylüyor. İşte o köşe yazsısı ALEVİ açılımı konusundaki Önrapor’da, anayasal ve yasal zorluklardan bahsediliyor. Mesela “dedelik” kurumunu resmen tanımada yasal zorluklar var: İnkılap Kanunu Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği bakın ne diyor: Anlaşma dili Taha Akyol – Milliyet |
16 Şubat 2010
|
Bu Federasyonu Bir Parti Yüzünden Bölmenin Anlamı YokALEVİLER VE PARTİ TARTIŞMALARI – 2 ALİ KENANOĞLU / HUBYAR SULTAN ALEVİ KÜLTÜR DERNEĞİ GENEL BAŞKANI: Bu federasyonu, bir parti yüzünden bölmenin anlamı yok » Sayın Kenanoğlu, Aleviler her zaman siyasetle ilgiliydi, ama hani bu parti konusu çok sık konuşulan bir konu değildi. Aslında tartışma Ali Balkız’ın Alevi partisi kuruyoruz açıklamasından sonra öne çıktı. Sizde bu parti kurma meselesine karşı çıkanlardansınız. Neden karşı çıktınız? İtiraz noktasının iyi anlaşılması açısından bir kere şunu ifade etmem gerekiyor ki, parti meselesinde ki bakış açım; Türkiye’de kitlesel bir güce sahip mevcut siyasi partiler arasında, alevi sorunlarını gündeme alabilecek, bunların çözümü konusunda çaba sarf edebilecek, kitlesel bir parti maalesef yok. Böyle bakıldığında, benimde özlemim; gerçek anlamda demokrat ve laik bir partinin oluşması ve siyaset anlamında yerini almasıdır. Benim buradaki itiraz noktam şu idi; Ali Balkız’ın, ABF Genel Başkanı sıfatı ile, 30 Kasım’daki Milliyet Gazetesindeki demeci. Burada özetle; “Biz parti kuruyoruz… Ocak ayının sonunda bu partiyi kuruyoruz…” Tarih veriliyor, partinin ortakları, yani kimlerle beraber kurulacağı isim isim söyleniyor. » Buradaki ‘biz’i ABF olarak mı algılıyorsunuz? ABF Başkanı sıfatı ile veriliyor demeç. Demeci veren Ali Balkız değil, ABF Genel Başkanı Balkız… » Sizde o zaman ABF Genel Başkan Yardımcısısınız. Bunu siz kendi aranızda görüşmediniz mi? Son seçim sonuçlarında Türkiye’deki muhalefetin yeterli olmadığı ve bunun Aleviler açısından tartışılması gerektiği konusunda biz bir deklarasyon yayınladık. O deklarasyonda benimde imzam var. Bu deklarasyon neticesinde bir çalışma grubu oluşturuldu, “Nasıl bir Türkiye istiyoruz.” Benim itirazım o noktadan itibaren başladı aslında… Yani bu çalışmaların ABF bünyesinden çıkartılması konusunda; yerinin, mekanın, telefonunun, fiziki yapısının başka bir mekana çıkartılması ve Alevi Bektaşi Federasyonunu parti kurmak, yada parti kurma çalışmasına zemin hazırlamak gibi bir görevinin olmadığı yönündeki itirazlarım o süreçle beraber başladı. » Buranın altını çizmek gerekirse, birinci itirazınız, bu siyasal çalışmalar içerisinde tümüyle ABF’nin kurumsal olarak yer almasına itiraz ediyorsunuz… Evet. Birinci itirazım budur. “Nasıl bir Türkiye istiyoruz” çalışmalarının ABF dışında fiziken de başka bir mekânda yürütmesini talep ettim. Danışma kurulu toplantılarında da, iç toplantılarda da ve yönetim kurulu toplantılarında bunu söyledim. Önce alınan karar gereği bu çalışmalar şöyle yürütülecekti: “Nasıl bir Türkiye istiyoruz” komisyonu çalışacak… Bu çalışmalar neticesinde danışma kurulları toplanacak… Kurum başkanları toplanacak. Bunlarla birlikte sonuçlar değerlendirilecek ve o değerlendirmeler sonucunda bir karar verilecek ve bu karar neticesinde bir yol haritası çıkarılacaktı. Bir partinin kuruluşuna destek vermek mi? Yoksa hiçbir şey yapmamak mı? Bir partinin içerisinde yer almak mı? Yani bunların hiçbirinin kararı verilmeden; Ali Balkız, bu 30 Kasım demecini verdi. » Bu siyasi arayışlar içerisinde yer almak, sizce Alevi hareketi açısından nasıl bir sıkıntı doğurur? Aleviler açısından sıkıntısı şudur; birincisi, aleviler tek parçalı bir yapı değil. Şu anda Alevilerin, pek çok siyasi partide siyasal çalışmalar yürüten aktörleri var. Tabii ki, Alevlerin duruşu, hayata bakış açısı belli; demokrasiden laiklikten yana tavır sergiliyorlar. Ama, parti konusunda bu amaçlarını farklı farklı partilerde yerine getirebileceklerini, düşünüyorlar. CHP’lisi var DSP’lisi var, ÖDP’lisi var, TKP’lisi var, mevcut siyasi partileri yeterli bulmayanı var, çok farklı alanlarda yer alan siyasi partilerde bulunan insanlar var. İkincisi; Şunu da tecrübe olarak, Alevi kamuoyu biliyor ki; bu parti meselesi her dönemde alevi örgütlülüğünü parçalayan, bölen ve kendi iç kavgasına sürükleyen bir süreç olmuştur. Birlik partisini döneminde Alevi örgütlenmesi yoktu ama Hacıbektaş dergâhının o dönemden kaynaklanan yaşadığı sıkıntıları hepimiz biliyoruz. Barış partisinde ise bu Alevi örgütlenmesi vardı. Bu dönemde öyle bir parçalandı ki; Avrupası ile Türkiyesi ile bir on yıl geriye gitti. Tüm o gündemi kenara iterek kendi iç mücadelesine yöneldi. Yine 2006 yılında, Avrupa’daki arkadaşların siyasete müdahale projesinde de aynı sorun yaşandı. Türkiye alevi hareketi ikiye bölündü. O ikiye bölünme kendi içinde de ikiye bölündü ve bu günlere parçalanarak geldi. Bugün ise 9 Kasım ve 8 Kasım mitingleri ile ABF bir ivme kazandı. ABF kamuoyunda çok meşru bir noktaya oturdu. Aleviler açısından sahiplenilecek bir noktaya gelindi. Bu federasyonu bir parti meselesi üzerinden bölmenin, parçalamanın gücünü eritmenin bir anlamı yok. » Bu parti meselesinin ABF’nin meşruiyetine zarar vereceğini mi düşünüyorsunuz? Kesinlikle zarar verecektir. ABF bir partinin kurucusu, destekçisi şeklinde görüldüğü zaman Alevilerin bütünlüğünü ifade eden bir kurum olarak görülmeyecek, siyasal bir tercih olarak algılanacaktır. » ABF’nin parti çalışmaları üzerine eleştirilerinizi basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurdunuz. Bunun üzerine ABF sizi Genel Başkan yardımcılığı görevinden aldı. ABF’nin bu tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz? Benim Genel Başkan Yardımcılığı görevimden istifa etmemi istediler. Federasyon genel kurulu görüşlerinin geneli ile ters düştüğümü söylediler. Bende federasyonun tüzüğüne, kuruluş amaçlarına çalışma ilkelerine uygun davrandığımı belirttim. Çünkü federasyonun, tüzüğünde parti kurmak gibi bir madde ilke yoktur. Bu tüzüğün dışına çıkanlar istifa etmelidir, görüşünü savundum. Ali Balkız şunu söylüyor; “Biz parti kurmuyoruz. Hiçbir partinin kurucusu değiliz, Kuruluşunda yer almayacağız.” diyor. Ama sen ABF Genel Başkanı olarak çıkıp bir parti kuruyoruz dedikten sonra bunların gerisi artık hikâyedir. Kamuoyu bunu böyle anlamış ve algılamıştır. Gün gelecek, bugünün tarihi yazılacaktır. Bu partileşme sürecinin de tarihi yazılacaktır. Biz, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği olarak ve ben ABF Genel Başkan Yardımcı olarak, buna olan itirazımızın bilinmesini istedik. Biz tarihe bir not düştük. Diğer türlü bizde bu süreçte, bu işe destek veren bir kurum olarak algılanacaktık. Hesabımızı tarih önünde vermeye hazırız. Birgün 16 Şubat 2010 |
Alevileri Yok Etmek İstiyorlar
Alevileri yok etmek istiyorlar 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk hakkında hazırlanan iddianamede, Berk’in suç hanesinde “Alevi köylerine okul yaptırdığı, hizmet götürdüğü” ifadelerinin yer almasına Alevi kurumlarının tepkisi sürüyor. İstanbul- Alevilerin devlet kademelerinden tasfiye edilmek istendiğine ve son dönemde Alevilerin “darbeci” olarak gösterilmek istendiğine dikkat çekildi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Alevilerin toplumda geri bırakılması gereken, bürokrasi ve devlet yönetiminde görev almaması gereken gruplar olarak görüldüğünü belirterek, “Aleviler, toplumda potansiyel suçlu, Alevi köylerine okul yaptırarak, insanların gelişmesini sağlamak da suç unsuru olarak gösteriliyor” dedi. 8 Mart 2010 |
Sultangazi’de Cemevine Saldırı
Hükümetin Alevi açılımının çerçevesinde cemevlerinin statüsünü tartışmaya açarken, Kimliği meçhul kişi veya kişiler, cemevinin bütün camlarını kırarken, kapıda asılı bulunan Türk bayrağını da parçaladılar. Hubyar Sultan Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “Cemevine saldıran kişi veya kişiler, bu gergin ortamda Alevileri de germek istemektedirler. Bu saldırı ve Erzincan tutuklamaları ile, ‘Siz ileri gittiniz’ denmek isteniyor” dedi.
|
AKP, ALEVİ SORUNUN ÇÖZÜMÜNDE İKİ YÜZLÜ TUTUMUNDAN VAZGEÇMELİDİR Sayın Faruk Çelik, Bizi Yemeğe Davet Etti. Biz Sayın Bakanı Federasyonumuza Kahve İçmeye Davet Ediyoruz. Basına ve Kamuoyuna, “Alevi Açılımı”, “Alevi Çalıştayı” moderatörü Sayın Necdet Subaşı, Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Faruk Çelik’in; 20 Mart Cumartesi günü, Ankara’da, bir otelde, birlikte bir yemekte buluşma davetlerini kurumlarımıza ilettiler. Yemeğin amacının ne olduğu, verilmek istenen mesaj davet edilenlerden saklanmaktadır. Öncelikle Sayın Çelik’e bu nazik davetleri için çok teşekkür ederiz. Ama ne yazık ki AKP’nin sözde alevi açılımına sahte toplumsal destek sağlamayı amaçladığını ve tek yanlı bir söylemle geçiştirileceğini düşündüğümüz bu davete katılmayacağız. Çünkü : Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali BALKIZ Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Tekin ÖZDİL Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi GÜMÜŞ Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU
Çünkü: Bizim açımızdan Alevi toplumunun talepleri açıklıkla söylenmiştir. Toplumumuzun her talebi, çözüm önerilerimizle birlikte hem, Sn Bakan’ın yüzüne, hem miting meydanlarında yüzbinlerce yurttaşın ortak sesi olarak, hem de basın-medya yoluyla her fırsatta dillendirilmiştir, dillendirilmektedir. Yetinilmemiş, AİHM dahil, birçok mahkeme kararlarına da bağlanmıştır. Sofralar her zaman paylaşılır. Önemli olan çözüm üretmektir. Çözüme dair AKP Hükümeti’nin ne somut bir adımı vardır ne de niyeti. Tam aksine, Hükümet, Alevilerin taleplerini sulandırma,Sünni zihniyetin duygularını okşayarak çözümsüz hale getirme, gayreti içindedir. Daha da kötüsü; Alevi Taleplerini hazır bu konular gündeme gelmişken kendi ajandasındaki plan ve projelerini hayata geçirmenin aracı kılmak istemektedir. Bizler, şu Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi belasından kurtulalım derken; onlar çalıştay yöneticileri ikinci bir Din Dersi ihdas edeceklerini söylemektedirler. Bizler; laik bir devlet’te Diyanet İşleri Başkanlığı diye bir kurum olmaz, olmamalıdır derken, AKP Kurmayları Diyanet İşleri Başkanlığını, daha çok bütçe, daha çok kadro ile donatarak müsteşarlık düzeyine yükseltmek istemektedirler. Daha dün yeni bir şey öğrendik gazetelerden; diyanet mensupları meslekleriyle ilgili olarak bir suç işlerlerse, Diyanet İşleri Başkanı’nın izini (oluru) olmaksızın soruşturulamayacak, yargılanamayacaklarmış. AKP’nin dokunulmazlıkları çok sevdiğini biliyorduk zaten, ama bu kadarı “pes doğrusu” dedirtecek cinstendir. Sayın Bakan; Madımak Oteli’nin müze olup olmayacağını Sivaslılar’a sormak, Alevi taleplerini Sünniler’e sormak gibi garip bir yaklaşım içindedir. “Bir tarafı ihya ederken diğer tarafı İhmal etmek” sözü tam da bu anlayışın ürünüdür. “İpe un sermek” dediğimiz şey de budur işte. Sivas’ta yaşayanlarla- Sivas’ın dışında yaşayanları, Alevilerle-Sünnileri karşı karşıya getirmek… Bu düşünce, anlayış, plan zararlıdır, tehlikelidir, sonuçları hesaplanmamış kötü bir yaklaşımdır. Hükümeti, devleti devreden çıkartıp “ne haliniz varsa buyurun siz size çözün” demektir. Sn Bakan, önce bunu düzeltmelidir.Sonra da; -AKP nin, Devletin Alevisini yaratma, giderek; o yapay, muhataplar üzerinden sorunu sulandırma politikasından vazgeçmelidir. -Hep; “Samimiyiz, bize inanın” diyorlar. Size nasıl inanalım?.. Çalıştaylar sonucunda kaleme alınan “Ön Rapor”daki, değiniler, tespitler, önerilerden hangisi bizim sözümüzdür, hatta kaçı, Kızılcahamam’daki son çalıştay’a katılan Alevi sözcülerinin sözüdür? -Alevi örgütlerini ve Alevileri bölme kendine yedekleme çabasından; dahası Alevi Açılımı adı altında Alevilere yönelik psikolojik harekat yürütmekten vazgeçmelidir. – AKP; açılımcı, özgürlükçü, eşitlikçi, demokrat, laik sıfatlarıyla tanımlıyor kendini. Gerçekte ise demokrat ve özgürlükçü değildir. Öyle olmadığını son Anayasa Tasarısındaki önerilerinden görebiliyoruz. Parti kapatma, HSYK vb konulardaki önermeleri bir yana, Alevi Çalıştaylarında sıkça gündeme getirdiğimiz Anayasa’nın Zorunlu Din Derslerini ve DİB’nı düzenleyen maddelerine ilişkin neden bu tasarıda bir tek cümle edemiyorlar. AİHM’ninzorunlu din dersi uygulamasının hak ihlali olduğu yönündeki kararını, Anayasa’daki 24. madde dururken nasıl uygulayacaksınız?. AKP kendine demokrat!…Değilse eğer, Sn Bakanı dinlemeye hazırız.Hazır olmayan AKP Hükümetidir. Çünkü: Diyanet Kurumunun vesayeti altındalar. Hani şu son yılların gözde konusu Asker-Ordu vesayetinden söz edilirken, diğer bir vesayet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığından hiç söz edilmemesini manidar buluyoruz. Çünkü Diyanet’in her sözü, her fetvası Hükümet için neredeyse (hâşâ) Hadis mertebesindedir. Değilse; kanıtlasınlar. Sn Bakanı dinlemeye hazırız. Haklı olduğumuzu biliyoruz. Alevi Yurttaşlar olarak, bu güzel yurtta herkesle eşit koşullarda mutlu yaşamak istiyoruz. Sünni kardeşlerimizin, bizi anladıklarını, hak verdiklerini, desteklediklerini biliyoruz. Sorun hükümette, sorun devlette, sorun bürokraside. Sorun Alevi köylerine okul yapan komutan’ı bu nedenle de suçlayan Erzurum Savcısında, sorun Tekel İşçilerini desteklediler diye 24 Alevi öğrencinin eline tasdiknamelerini veren okul müdüründe; sorun HSYK’nde kaç Alevi yargıç bulunduğunu merak eden zihniyette sorun çok… Sayın Bakanı Federasyonumuza davet ediyoruz. Bunca “Alevi Açılımı-Alevi Çalıştayı” söylencesinden sonra, bizlerle ve elbette kamuoyu ile paylaşacakları yeni sözleri, bilgileri, öngörüleri varsa buyursunlar. Bir acı kahvemiz her zaman vardır. Saygılarımızla. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali BALKIZ Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Tekin ÖZDİL Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Fevzi GÜMÜŞ Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU
19 Mart 2010 |
Alevi-Sünni Evliliklerinde Kentsel Dönüşüm
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, şehirleşmeyle birlikte yeni kuşakta bu tür evliliklerin arttığını söylüyor. “Eskisi gibi sorun yaşamıyorlar. Çiftler dinsel tercihleri ön plana almıyor. Ne o Aleviliğini, ne diğeri Sünniliğini ön plana çıkartıyor. İnançla ilgili belirleyicilik ön plana çakırsa evlilik başarısız oluyor.” diyor. Dede Mustafa Güvenç ise son yıllarda bu tür evliliklerin yaygınlaştığını anlatıyor, bunu ise ‘ön yargıların kalkmasına’ bağlıyor.
Aksiyon
24 Mart Çarşamba
Kazım Karabekir Cemevi Kuruluş Yıldönümünü Şölenle KutladıKuruluş yıldönümünde, Dernek Başkanı Mustafa Kılıç, Gençlik komisyonundan bir erkek bir bayan ve Ali KENANOĞLU, konuşma yaptılar. Semah gösterisi ve sanatçıların konserleriyle şölen sona erdi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, konuşmasında Alevi Açılımını değerlendirerek şunları söyledi ; ‘’ Kentleşme sürecinde Aleviliğin yeniden yapılanması kaçınılmazdır. Bu açılımların da bu yapılanmanın yönünü belirleyecektir. Kentleşme sürecini yeniden yapılandırmada rol almak isteyen 3 grup var; 1- Geleneksel Alevi kamuoyu ve örgütlenmeleri 2- Devlet ve onun yürütmesinde olan Hukumet 3- Bir eli sizde bir eli Devlet de olanlar. Geleneksel Alevi kamuoyu ve örgütlenmeleri; , Kentleşme sürecinin kendi doğal akışı içerisinde gerçekleşmesi ve Aleviliğin geleneksel duruşuna uygun bir yapılanmayı tasarlamaktadır. Devlet ve onun yöneten Hukumet, kendi tanımladığı, hakim Sünni sisteme entegre edilmiş bir Alevilik tasarlamaktadır. Bir eli sizde bir eli Devlet de olanlar ise, sizin yanınızda gözüküp, Devletle yaptıkları pazarlıklarda elini güçlendirmek istemektedir. Kapılar arkasında sizlerin inancını ve geleneğini kendilerine yer edinecek bir şekilde pazarlık unsuru olarak sunmaktadır. Aleviliği Devletin Sünni yapılarına yedeklemeye çalışmaktadır. Sizlerin her zamankinden daha fazla gözünüzü ve kulağınızı dört açma zamanıdır. Kurumlarınıza sahip çıkın, evlerinizde oturarak bu sürece katkı sunamazsınız. Sizi kişisel siyasi çıkarlarına alet etmek isteyenlere karşı uyanık olun. ‘’ dedi. hubyarNET – Haber Merkezi – 30 Mart 2010 |
Alevi Dernek ve Kurumları Çelik’i Samimi Bulmadı Devlet Bakanı Çelik’in “Aleviler din eğitimini cemevinde yapsın” açıklamasını değerlendiren Alevi temsilcileri, “Hükümet Aleviler konusunda samimi olsaydı yeni hazırlanan anayasa taslağına din dersinin kaldırılması maddesi konulurdu” dedi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: Bakan Faruk Çelik, bu açıklamasıyla Alevilere bir ‘avantaj, kolaylık, hediye sunar’ gibi gösteriliyor. Oysa Aleviler bugüne dek inanç ve öğretilerini zaten cemevlerinde alıyorlardı. İbadethaneler inancın öğrenildiği yerdir. Devlet cemevlerini kabul etse de etmese de Aleviler bugüne dek cemevlerinde inançlarını öğrenmişlerdir. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersi ile ilgili Çelik’in açıklamasını samimi bulmuyorum. Hükümet samimi olsaydı yeni hazırlanan anayasa taslağında din dersinin kaldırılması maddesi konulurdu. |
Cumhuriyet
06 Nisan 2010
|
Ali Kenanoğlu, Kılıçdaroğlu’nun Adaylığını Değerlendirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP Başkanlığına adaylığın açıklaması Alevi kamuoyunda gündemin birinci konusu. Onur Öymen’in Dersim Katliamı’nı öven sözlerinin ardından CHP’ye karşı Alevilerde bir tepki oluşmuştu. Kılıçdaroğlu seçildiği taktirde Kürt ve Alevi kimliği nedeniyle Alevilerin CHP’ye desteğinin artacağı görüşü hakim. ‘ALEVİLERDE KIRILMA OLACAK’ “Türkiye siyasetinde Alevilerin bir genel başkanlığı söz konusu olduğu zaman Aleviliğinden dolayı bir engelleme söz konusuydu” diyen Kenanoğlu, Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinin bu durumu değiştirebileceğini söylüyor. Kenanoğlu, “Alevi tabanında Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin genel başkanlığına seçiliyor olması son derece olumlu bir hava estirmiştir. En azından Aleviler arasında şu kırılmaya sebeb olacaktır: ‘Demek ki Alevi inancına mensup bir insan büyük bir partinin genel başkanı olabiliyor.’ Bu anlamda olumlu değerlendirme var” diyor. ‘TEZLERİ HAVADA KALACAK’ Kenanoğlu , ‘Aleviler yeniden CHP’ye mi yöneliyor’ sorusunu ise şöyle yanıtlıyor: “Şimdilik net cevap vermek mümkün değil. Kılıçdaroğlu’nun nezlinde bugüne kadar bir takım onaylamadığımız politikalar, uygulamalar ne oranda değiştiğine bakmamız gerekiyor. Bunları görmeden Aleviler CHP’ye gidiyor gibi bir söylemde bulunmak için erken.” Birgün Gazetesi 20 Mayıs 2010 |
Kenanoğlu Madımak Oteli’nin Kamulaştırılmasını TRT’de DeğerlendirdiHubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, Madımak Otelinin kamulaştırılmasını TRT’ de değerlendirdi. TRT 1 e konuşan Ali KENANOĞLU, Madımak Otelinin kamulaştırılmasının olumlu bir adım olduğunu ancak bu adımın neticesinde buranın müze olması gerektiğini belirtti. Madımak Oteli ile ilgili olarak Demokratik Alevi örgütlenmesi 17 yıldır mücadele vermektedir. Bu mücadelenin sonucunda burası kamulaştırılmıştır ve talebe uygun olarak buranın müze olması gerekir dedi. Madımak katliamının insanlık tarihinin unutmayacağı bir katliam olduğunu, vicdanların rahatlaması, ülkemizin tarihiyle yüzleşmesi ve demokrasi adına buranın ‘’ibret Müzesi’’ olması gerektiğini söyledi.
hubyarNET-Haber Merkezi 18 Haziran 2010
|
Referandumda HAYIR Diyeceğiz
Biz Aleviler referandumda neden ‘’HAYIR’’ diyeceğiz Biz Aleviler referandumda neden ‘’HAYIR’’ diyeceğiz 12 Eylül 2010 ‘da yapılacak olan referandumda Anayasanın bazı maddelerindeki değişiklikler halkın onayına sunulacak. Bu maddeler; Anayasa Mahkemesinin yapısında yapılacak değişikliklerle Anayasa Mahkemesi üyelerini yürütmenin belirlemesini sağlamak, Askerlerin Yüce Divana sevkini sağlayan yasa, HSYK’ nın yapısını değiştirerek yürütmenin müdahalesinin sağlanması, Geçici 15. Maddenin kaldırılması, Kişisel verilerin korunması kanununda düzenlemeler, Yurt dışına çıkış yasağında düzenlemeler, Çocuk istismarı konusunda düzenlemeler, Sendika ve Toplu sözleşme kanununda düzenlemeler, Kamu denetçiliği kurumu (ombunsanlık) , Yüksek Askeri şura kararlarına yargı yolunun açılması, Toplu sözleşme hakkı, Askeri yargının düzenlenmesi, başlıklarından oluşmaktadır. Anayasa değişikliğini teklif eden ve kararı çıkartan AKP hükümeti, referandumda EVET denilmesini savunurken, gerekçesini de ‘’demokratlık ve darbe karşıtlığı’’ üzerine kurmuştur. Referanduma HAYIR oyu verecekleri ise ‘’darbe yandaşı’’ olarak suçlamaktadır. Sadece AKP değil, diğer EVET çiler de HAYIR diyenleri darbeci ve darbe yandaşlığı ile suçlamaktadırlar. HAYIR, oyu vereceklerini açıklayanların birbirlerinden çok farklı gerekçeleri bulunmaktadır. 12 Eylül Cuntasını Kimler hazırladı, kimler savundu, kimler beslendi; 1980 Öncesi ülkemizde zemin bulan güçlenen sol düşünceyi, sol örgütlenmeyi ve muhtemel sol iktidarın önünü kesmek için, ABD önermesi ve desteğiyle; Askerin sağcıların ve İslamcıların sola karşı kol kola yaptıkları bir darbedir. 12 Eylül Cunta Anayasasını hazırlayanlar yine darbeyi yapan Askerler, sağcılar ve İslamcılardır. Beslenenlerde bu yapılar oldu. Cunta Anayasası oylamasında, Anayasanın büyük bir yüzdeyle kabulünü sağlayanlar Aleviler, Kürtler, Solcular değildir. 12 Eylül darbesinde o darbeye karşı çıkan ve bedel ödeyenlerde Aleviler, Kürtler ve toplamda solculardır. Kenan Evren’in isminin bile kaldırılmasına itiraz edenler darbe karşıtı olamazlar; Marmaris’te yaşanan örnekte olduğu gibi darbe karşıtlığının karşılığını pratikte görmek gerekmektedir. Sözde değil özde darbe karşıtı olanlar Kenan Evren gibi bir darbeci başının isminin çeşitli yerlerden kaldırılmasına karşı çıkma mamalı hatta yürütmenin başında olan parti olarak kendisi yapmalıdır. Oysa yaşanan durum tam tersidir. Birçok yerde bu isimlere itiraz edilmediği gibi itiraz edilen yerlerde de AKP karşı çıkmaktadır. %10 Barajını Savunanlar Demokrat Olamazlar; %10 Barajı halkın temsiliyetinin ve meclise iradesinin yansımamasının ve dolayısıyla da Meclisin meşruluğuna gölge düşüren bir sistemdir. Demokrasinin ana temel noktası halkın Yönetim Organına katılmasıdır. Halkın yönetime katılması seçtiği temsilcileri aracılığıyla olmaktadır. %10 barajının uygulandığı ülkemizde demokrasiyi sığmayan bu sistem aslında temsiliyeti ortadan kaldırmak ve baltalamak ve sadece darbelerden beslenenlerin hükümet etmelerine olanak sağlayan anti demokratik bir yöntemdir. Bu ülkenin yurttaşlarının iradesinin yansıması gereken Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinde nispi temsil değil Oransal temsili hem de %10 oranının devamıyla savunmaktadır. Bu demokratlık değildir. Çıkarcılıktır. Demokrasiyi kendi çıkarlarına alet etmektir. 12Eylül’ün anti demokratik kurumları kaldırılmıyor; 12 Eylül tarafından getirilen YÖK halen varlığını ve işlevini sürdürmektedir. YÖK den her fırsatta şikâyet eden İslamcı kesim buranın AKP zihniyeti tarafından ele geçirilmesiyle birlikte sesini kesmiştir. YÖK den yana hiçbir şikâyeti kalmamıştır. Amaç demokrasi değil yandaş siyasetidir. 12 Eylül 1980 darbesi sol ideolojiyi yok etmek için sağcıları kullanmış, siyasal İslami doğurarak büyütmüş ve devletin tüm olanaklarıyla beslemiştir. 28 Şubat darbesi ile siyasal İslami AKP formatında bugün önümüze sunmuştur. AKP hükümeti ülkenin tüm yönetim kadrolarını ki bu en küçük bir meslek odası örgütlenmesinin yönetiminin siyasal İslam kadroları ile yönetilmesi idealini kapsamaktadır. Bugün AKP’nin siyasal İslamcı kadrolarını tamamıyla yerleştiremediği bir Anayasa mahkemesi ve HSYK kalmıştır. AKP hükümeti, 28 yıl sonra varlığını borçlu olduğu 12 Eylül darbesi ve anayasasının ideali kurumsallaşmış siyasal İslami devletin her hücresine yerleştirmek için yenilenmiş, 12 Eylül anayasası için referandum yapacak. 12 Eylül’deki referanduma EVET diyerek bu idealine ulaşmaya çalışacaktır. Darbeciler yargılanacak mı? AKP hükümeti ideallerine ulaşmak için solcular üzerinden bir strateji geliştirdi ve başarı ile uygulamaktadır. 15 maddenin kaldırılmasını gündeme alarak ülkenin solunu manipüle etmeyi başardı. Geçici maddenin kaldırılması tek başına hiçbir şey ifade etmiyor çünkü geriye dönük işledikleri suçlardan dolayı hiçbir paşa yargılanamayacak. Yani AKP paşa paşa paşaları aklayacak ve geçmişin tüm suçlularının ve suçlarının üstünü örtecek. Başbakan bunun adına darbecilerle hesaplaşma diyecek ve bizim ona itaat edip inanmamızı isteyecek. Bunu göstermek için değerlerimizin mektuplarını eline alarak timsah gözyaşları ile süsleyip kullanacak. Oysa bu Anayasa değişiklikleri ile 12 Eylül darbecilerinin yargılanması mümkün değildir. Zaman aşımı söz konusudur. 8 yıldır iktidarda bulunan AKP hükümetine başta 78 liler olmak üzere sosyalistler, solcular, aleviler müracaat etmişlerdir ama cevap bile alamamışlardır.12 Eylül ve sonrasında yaşananlarla ilgili bir soruşturma komisyonu kurulması istenmiştir. 12 Eylül cuntasının katliamına uğrayanlarla ilgili Dosya açılması istenmiştir. Bütün bu taleplere sırt çevrilmiştir. Darbecileri yargılayacak dahası vicdanlarda mahkûm edecek ‘’Gerçekleri Araştırma ve Adalet Komisyonu’’ talepleri kabul edilmemiştir. Bunları kabul etmeyen AKP şimdi, Darbecileri yargılayacak yasaya EVET deyin demektedir. Buna inanmak ahmaklıktır. Kenan Evren’e Cennetlik diyen bir zihniyet darbecileri yargılayamaz-yargılamaz: Kenan Evren AKP ve Siyasal İslamcıların Hocası tarafından Cennetle ödüllendirilmiştir. Bu ödülün nedeni ise Alevi çocuklarını asimile eden ‘’Din Derslerinin Anayasayla zorunlu hale getirilmesidir’’ AKP; bu zorunlu din dersleri ve 12 Eylül Cuntasının ‘’ne yapalım o zaman sol tehlikeydi’’ gerekçesiyle toplumu dindarlaştırma politikasının ve teşviklerinin ürünüdür. Bu ürün aslına ve kendini var eden unsurlara ihanet etmemiştir, etmeyecektir de. O yüzden halen Kenan Evren isimlerinin okullardan, caddelerden, parklardan, kışlalardan kaldırılmasına itiraz etmektedir. Kürtlerin seçilmiş yöneticilerine kelepçe taktıranlar ‘’Kürt açılımı’’ yapamaz; Demokratik Türkiye ve Özgürlük söylemleri Alevi Açılımında olduğu bibi kendi kürtünü yaratma girişiminden öteye gitmemiştir. DTP nin seçilmiş Belediye Başkanları kelepçelenerek gözaltına alınmış ve haklarında örgüt üyesi olmaktan soruşturma açılarak tutuklanmışlardır. Kürt sorununu hala silahla çözüm arayarak, özel ordular oluşturmaya çalışanlar ile Kürtleri aşağılarcasına sorunu para (ekonomik) sorununa indirgeyenler demokratik bakış açısında değildirler. Kürtlerin sorunları ile ilgili başta Vatandaşlık tanımı olmak üzere birçok konu hakkında Anayasa değişikliğine gitmeyenler, kendi işlerine gelen yasaları 12 Eylül maduruyeti ve Diyarbakır Cezaevleri üzerinden Kürt halkına onaylatmak istemektedirler. Memurlara ve diğer kamu görevlilerine grev hakkı vermeyen değişiklik; Anayasa değişikliğinde tıpkı darbecilerle ilgili 15 maddedeki gibi işe yaramayan ve pratikte uygulanmayacak bir değişiklik yapılmaktadır. Grev hakkı verilmeden, toplu sözleşme hakkı verilmektedir. Bunun pratikte bir karşılığı yoktur. Aleviler açısından durum; 12 Eylül ve diğer tüm darbe dönemlerinde en çok zararı gören hatta bizzat hedef haline gelenler Solcular, Kürtler ve Alevilerdir. 12 Eylül cuntasının 3K hedefinde Koministler, Kürtler ve Kızılbaşlar olduğu unutulmamalıdır. 12 Eylül’de Dedelerimize baskılar yapıldı, Cemlerimiz basıldı, yasaklandı. Cem yapanlar DGM lere sevk edildi. Din dersleri Anayasaya konarak ‘’Alevi çocuklarını Sünnileştirme işkencesi’’ zorunlu hale getirildi. Alevi Köylerine zorla Cami yapılması sistematik bir politika haline getirildi. AKP döneminde ise Darbe dönemini aratmayacak şekilde Aleviler bürokrasiden uzaklaştırıldı, Alevi Vali, Kaymakam kalmadı. Alevi Köylerine Cami yapma politikası ve Alevilere ‘’don biçme’’ politikasına hız verildi. · Zorunlu Din Dersleri ile ilgili kazandığımız mahkeme kararlarını bile uygulamayanlar; AİHM de Hasan ZENGİN’İN kazandığı, Danıştay da ise Hatice ALTINIŞIK ve Ali KENANOĞLU’ nun kazandığı davalara rağmen iç hukuk da herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Bu konuda bırakın Anayasa değişikliğini, AKP’ nin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK, bu kararları uygulamayacağız demiştir. Uygulamamaktadır. · Din dersi için, Bir yetmez bir tane daha verelim diyenler; Aleviler mahkemelerde 12 Eylül darbe Zorunlu Din Dersleri için dava açıp kazanırken, Hükümet sözde Alevi Çalıştayları düzenlerken bir Din Dersinin yetmeyeceğini ve mevcut dersin yeterli olmadığını, Yoğunlaştırılmış Din Eğitimi verecek ikinci bir dersin konulmasının çalışmalarını yapmakta ve açıklamaktadırlar. · Cem evi diye bir ibadethane var mı diyenler; Bir taraftan Alevi Açılımı yapıp, çalıştaylar düzenleyenler, üstelikte çalıştaylara koordinatörlük yapan Bakan daha yeni bu çalıştaylar sonucunda halen dahi Cem evi Diye bir ibadethane var mı? Diye sorabilmektedir. İnkâr politikasını reddedeceksek ve demokratik bir yönetim tarzını benimseyeceksek, ‘’Cem evlerinin Alevilerin İbadethanesi’’ olduğunu kabul edecek ve Anayasaya değişikliğine gerek kalmadan bu sorunu çözeceksiniz. Ama ne böyle bir tavır ne de niyet vardır. Konu türban olunca kimseye sormadan Meclise getirenler, konu Alevilik olunca çalıştay üstüne çalıştay düzenlemektedir. Bu bir zihniyet sorudur. · AKP, Yargıda ve HSYK’ da içinde inanç ayırımı yapıyor; Sadece Alevi olduğu için soruşturma geçirenleri unutmadık. Tarikatları soruşturduğu için pandoranın kutusu haline gelen Ergenekon la ilişkilendirmek istenenleri unutmadık. Tüm mesele Anayasa mahkemesine ve HSYK ya siyasal islamın kadrolarını yerleştirmektir. Evet dersek ne olur, neden ‘’HAYIR’’ diyeceğiz Toplumun tüm katmanlarında değişim ve demokratikleşme konusunda irade vardır. Toplumun değişik kesimlerinde ve STK lar tarafından büyük oranda Anayasanın değiştirilmesi konusunda bir talep vardır. Bu kadar uygun bir ortamın olduğu bir zamanda bu değişikliği toplumun sorunlarının çözümü ve bir arada yaşamın koşullarını oluşturacak yeni ve Demokratik, çoğulcu, katılımcı bir Anayasa yapmak yerine ‘’basit, dar, uygulanırlığı mümkün olmayan maddeler içerir şekilde ve kendi isteklerine uygun maddeler koyarak’’ değiştirmek bu topluma ve bu değişim isteğini baltalamaktır. Üstelikte bu değişikliği pratikte uygulanırlığı mümkün olmayan ‘’12 Eylül cuntasıyla hesaplaşma’’ sloganına oturtmak da toplumu aldatmaktan ve değişim isteğini törpülemekten başka bir şey değildir. 12 Eylül Cuntasıyla hesaplaşılıyor, değişimler yapılıyor gibi sahte bir olguyla karşı karşıyayız. Daha şimdiden Başbakan ‘’12 Eylül ile hesaplaşıyoruz, 12 Eylül Anayasasını değiştiriyoruz’’ demektedir. Bu yanılgıya ve aldatmacaya EVET demeyeceğiz. AKP; solcularla, Alevilerle, Kürtlerle, İşçilerle ötekileştirdikleriyle hesaplaşmakta, hesaplaşmanın zeminini hazırlamaktadır. Ergenekon diye açtıkları davada esas sorgulanması gereken ve bu ülkenin karanlık döneminde imzaları bulunan Tansu ÇİLLER, Mehmet AĞAR, Necdet MENZİR gibi onlarca isime dokunulmuyor. Toplumun çete olduğunu bildiği bir takım isimlerin yanına muhalifler eklenerek susturuluyor. Asıl 12 Eylül darbecileri ve Esas Ergenekoncular, çeteler, AKP hükümetince korunup kollanıyor. 12 Eylül darbesini, cezaevleri katliamlarını, işkenceleri, köy yakmaları, yargısız infazları, gözaltında kayıpları, Sivas katliamını, Maraş Katliamını, Çorum katliamını, Malatya, Gazi, Ümraniye katliamını yapan esas o Ergenekonculara ve bağlantılarına dokunulmuyor. Bütün bunlarla beraber bu referandumla toplumun topyekûn Anayasa değişikliği talebi kısıtlanacak, değişim talebi rüzgârı ve heyecanı kesilecektir. Bunun için bu güdük anayasa değişikliğine HAYIR diyerek topyekûn değişiklik talebimizin önünü açalım. Alevilerin pirlerinden olan Pir Sultan Abdal’ ın dediği gibi ‘’Bozuk düzende sağlam çark olmaz’’ bu bozuk Anayasanın üzerine tamir bakım tutmamaktadır. Toplumun değişim ve demokratlaşma isteği ‘’Topyekûn yeni bir Anayasa’’ olmalıdır. O yüzden hangi madde gelirse gelsin toplumun heyecanı ve talebi güdük değişikliklerle harcanmamalı ve hangi değişiklik gelirse gelsin topyekûn Demokratik bir Anayasa yapılıncaya kadar HAYIR denilmelidir. O yüzden biz Aleviler, Pirimiz Pir Sultan’ın dediği gibi davranacağız. 12 Eylül Cuntasının getirdiği, İslamcıların sarıldığı ve nemalandığı bu bozuk düzen Anayasasına yapılacak her türlü yandaşça yapılan tamir ve bakıma HAYIR diyeceğiz. Demokratik, çoğulcu, katılımcı ve özgürlükçü yeni bir ANAYASA isteğimizden vazgeçmeyeceğiz.
Ali KENANOĞLU Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkan 21 Temmuz 2010 |
Aleviler bu referandumda üzerine düşeni yapmıştır
Salı, 14 Eylül 2010 10:09 |
Aleviler Bu Referandumda Üzerine Düşeni YapmıştırReferandum sonucuna baktığımız zaman Türkiye’ nin genel siyasi rengine uygun bir tabloyla karşı karşıyayız. Burada HAYIR cephesinin beklentilerini hayal kırıklığına uğratan ise MHP tabanıdır. Her ne kadar MHP nin üst yönetiminin HAYIR demesine rağmen MHP tabanı EVET demiştir. Bir önceki seçimde MHP ye oy veren Anadolu’ daki il – ilçe ve Köyleri incelediğinizde bu sonucu rahatça görebilmekteyiz. Bana göre bu sonuca etki eden ise Tayyip ERDOĞAN’ ın Mustafa PEHLİVANOĞLU için döktüğü gözyaşları değildir. Onların gerekçesi Türklüğün İslam’la ödeştirilmesi ve Türk-İslam anlayışının yansımasıdır. Artık bu anlayışın temsili yetini Tayyip ERDOĞAN yürütmektedir. Tayyip ERDOĞAN’IN ‘’artık DEDELERDEN talimat alınmayacak’’, ‘’Yargıda belirli bir inancın egemenliğine son verilecek’’ tarzındaki sözleri milliyetçi muhafazakar tabana etki etmiştir. Erdoğan’ da bu sözü bu sonuç için söylemiştir. Amacına ulaşmıştır. İşin vahimi ise hala toplum üzerinde Alevilerin bir tehlike olarak algılanması ve Aleviler üzerinden yapılan siyasetin hala etkili bir şekilde karşılık bulmasıdır. Burada toplumun üzerindeki anlayış sakatlığı kadar, Ülkemizdeki Başbakanın da aynı anlayışta olması ve bunu EVET oyları uğruna kullanmasıdır.
Aleviler bu referandumda üzerine düşeni yapmıştır. AKP zihniyetinin hazırladığı bu Anayasa’ ya HAYIR demiştir. Referandumdan önce bazı kişiler ve partiler çıkıp Alevi Kurumlarının Alevileri temsil etmediğini Alevilerin EVET diyeceğini söylemişlerdi. Sandıklar kapanıp, sonuçlar açıklanmaya başlayınca bende durumu öğrenmek için Alevi Merkezlerini arayıp sordum. Alevi Merkezlerinde karşılaştığımız durum şudur; Doğu Ocaklarının yoğun olarak yer aldığı ve Alevi nüfus yapısıyla bilinen Dersim büyük oranda HAYIR dedi. %19 oranındaki Evet ise Dersim’in Sünni köylerinden gelen oylardır. Alevilerin Serçeşmesi Hacıbektaş merkezi %90 oranında HAYIR dedi. Sivas’ta Pir Sultan’ ın köyü Banaz HAYIR dedi. Tokat ta yer alan Alevi Merkezleri Hubyar, Kul himmet, Keçeci HAYIR dediler. Antalya’da Abdal musa HAYIR dedi. Kırklareli de Bektaşi’lerin ve Bedrettini’lerin yaşadığı Topçular köyü ve diğer Alevi köyleri HAYIR dedi. Maraş’ta bulunan Alevi merkezleri HAYIR dedi. Karedeniz de Ordu Gürgentepe’deki Alevi Köyleri HAYIR dedi. Samsun da bulunan Alevi Köyleri HAYIR dedi. Amasya’da bulunan alevi köyleri HAYIR dedi. Üstelikte Alevi köylerinde çıkan EVET oylarının sayısı 10 oydan fazla değildir. Çoğunda 2-3 oy bunlarda köy dışından gelen sandık görevlilerinin kullandığı oylardır. Alevi kurumları Alevilerin HAYIR diyeceğini ifade ettiği zaman itirazlar gelmeye başlamıştı. Yandaş medyada boy gösteren ve siz Alevilerin tamamını temsil etmiyorsunuz deyip, Alevilerin EVET vereceğini söyleyen sözde Alevi Partisi ve sözde Alevi temsilcileri de çuvallamışlardır. Örneğin EVET diyeceğini söyleyen ve gazetelere Alevilerde EVET verecek diyen EDP Genel Başkanı Ziya Halisin köyünde büyük oranda HAYIR çıkmıştır. Fermani Altun’ un köyünde de HAYIR çıkmıştır. Yalçın Özdemir’in köyünde HAYIR çıkmıştır. EVET ise yok denecek kadar azdır. EDP nin saflarına gelmeyen Alevi Kurumlarının, Alevi halkı tarafından tasfiye edileceğini söyleyecek derecede ileri giden EDP nin Alevi yöneticileri de bu sonuçlarla birlikte Alevi halkının vicdanlarından tasfiye edilmişlerdir. Onların son günlerde döktükleri Timsah gözyaşlarının siyasi olarak nerelere mesaj olduğunu da Aleviler iyi bilmektedir. Yukarıdaki sonuçlardan da görüleceği üzere Aleviler Doğuda-Batıda-Kuzeyde-Güneyde bölge farkı olmaksızın iç bölge –sahil farkı olmaksızın bulundukları her yerde HAYIR demişlerdir. AKP zihniyetine ve onun hazırladığı Anayasaya topyekun HAYIR diyen Aleviler bu zihniyete güvenmemektedir. İnanmamaktadır. Güvenmesini ve inanmasını gerektiren hiçbir olumlu sonuçla da karşılaşmamıştır. Referandum süreci bu konuda iyi bir tecrübe olmuştur. Ali KENANOĞLUBu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir Birgun Gazetesi – 14 Eylül 2010 |
|||
Bakan Dedeleri Suçladı
|
Din Koruculuğu Geliyor
NTV de Mirgun CABAS’ın hazırlayıp sunduğu Herşey proğrama Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof.Dr. M. Saim YEPREM ile birlikte katılan Ali KENANOĞLU ‘’İmamların kanaat önderi olması’’ ile ilgili proje üzerine konuştular. Konu ile ilgili olarak Kenanoğlu şunları söyledi; ‘’ İmamlar Devletin din memurlarıdırlar. Kanaat önderliği kendiliğinden toplumun kabulü ile olurşur. Öyle görevlendirmeyle kanaat önderliği olmaz. Osmanlı da bu yöntem çok denenmiş, Alevi Dergehlarına- tekkelerine Sünni din adamları atanmış, onların orada Alevileri temsil edeceği, Alevilere kanaat önderliği yapacağı söylenmiş. Ama olmamış, olması da mümkün değildir. Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığı bu projeyle Aile imamlığını başlatıyor. Diyenetin memuru din görevlileri mahallelerimize, sokaklarımıza, evlerimize kadar girecekler. Asimilasyon ve dini baskı artacak. Toplumun dini açıdan kontrolu sağlanmaya çalışılacak. Bu projeyle İmamlar, Güneydoğu bölgesinde başa bela olan ‘’Korucular’’ gibi ‘’Din ve Ahlak Korucuları’’ olacaklar. Bu projenin sonucu bu olacaktır. Biz Alevilerin Diyanetin dininede ahlakına da ihtiyacı yok ’’ dedi.
05 Ekim 2010 |
Melih Aşık’tan Köşe Yazısı: Kanaat ÖnderiDiyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Bardakoğlu sosyal hayattaki yeniliği şu sözlerle haber veriyor: – Cami dışı din hizmetleri adıyla bir proje başlattık. Bu proje ile din hizmetlerinin sadece namaz kılmak ya da oruç tutmak olmadığını, dinin bütün sosyal hayatı kapsadığını vermeye çalışıyoruz. Din görevlimiz sadece camide namaz kıldıran bir memur değildir. Toplumun bütün sosyal hayatına müdahale eden kanaat önderi olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kuruluş yasasında din adamlarına böyle bir görev veriliyor mu? Hayır… Görev yasada şöyle sınırlanıyor: “İslâm dininin inançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek” Din adamlarının toplumu dinsel aydınlatma görevi vardır… Ancak Atatürk toplumu eğitme görevini öğretmenlere vermiştir: “Öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyet’in fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…” Kanaat önderleri atamayla işbaşına gelmez. Kişi bilgisi, kültürü, duruşu, önderlik yetenekleriyle zaman içinde sınavlar vererek kanaat önderi olur. Atama ile önder olunmaz. Proje Alevi kesiminde de şaşkınlık yaratmış. Hubyar Alevi Vakfı Başkanı Ali Kenanoğlu diyor ki: – Diyanet İşleri Başkanlığı bu projeyle aile imamlığını başlatıyor. Diyanet’in memuru din görevlileri mahallelerimize, sokaklarımıza, evlerimize kadar girecekler. Bu projeyle imamlar, Güneydoğu bölgesindeki “korucular” gibi “Din ve Ahlak Korucuları” olacaklar… Bu kaygılar yerli mi yersiz mi? Diyanet İşleri Başkanlığı’nın soru işaretlerini giderici açıklama yapması beklenir. 06 Ekim 2010
|
Kenanoğlu Gelişmeleri SKYTURK Tv’de DeğerlendirdiHubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu Mehmet Ali Erbil’in Alevilere olan hakaretini ve Zorunlu Din Dersleri mücadelesinde gelinen noktayı SKYTURK Tv. De değerlendirdi Kenanoğlu şunları söyledi. ‘’2010 yılında Aleviliğin o kadar çok açık ve çokça konuşulduğu, Alevi açılımlarının tartışıldığı bir ortamda hala dahi milyonların ününde konuşan ve sanatçı kimliği taşıyan birisinin bu sözleri sarf etmesi düşünülmesi gereken bir konudur. Tabi bu ülkenin siyasetçileri Aleviliği öcü göstererek onları karşıt göstererek, Aleviliği kastederek soy sop sorarak, siyasi prim elde etmeye çalışıyorsa bu tür densizlerde bu hakareti edebiliyorlar.” Mehmet Ali Erbil’in CNN Türk’deki konuşmasını ve özrünü de değerlendiren Kenanoğlu; , ‘’mum söndü’’ sözünün ne anlama geldiğini bilmediğini veya ‘’Alevilere’’ hitaben kullanıldığını bilmediğini söylüyor. Kendisi ya çok cahil ya da bizi aptal yerine koyuyor. Sözüm yanlış anlaşıldı diyor, ve kendisine tepki gösteren Alevileri ise provokötör olarak suçluyor. Son derece küstahça konuşup, hakaretine bir başka şekilde devam ediyor. Zorunlu Din Dersleri mücadelesinde gelinen noktayı değerlendiren Kenanoğlu; ‘’ Aleviler tüm demokratik ve hukuki mücadelelrini yapmışlardır. Fakat yine de bir sonuç alınanmamaıştır. Hukumet mahkeme kararlarını uygulamamaktadır. Bu da Alevileri yeni mücadellere sevk etmektedir. Din Derslerini Boykot dahil her türlü eyöem yöntemi uygulanacaktır. Alevi Kurumları olarak bunu kendi aramızda tartışıyoruz. Konu Türban meselesi olunca, Demokrat ve İnanç özgürlüğü savunucusu olan Sayın Başbakan Alevilerin kazandığı davaları bile görmemezlikten gelmektedir. Aleviliği Alevilere bıraksınlar.’’ Dedi.
hubyarNET 8 Ekim 2010 |
Siyasetçiler Önyargıları MeşrulaştırıyorlarÇerkezköy cemevinin temel atma töreninde konuşan Kenanoğlu Mehmet Ali Erbil’in hakaretiyle ilgili olarak siyasetçilere çattı. Kenanoğlu; ’’ bir siyasetçi çıkıp ‘onun anası Ermeni’ der, öbürü de sümme haşa benim anam ermeni değil derse, ermeni olmak bu toplumda suç olur. Ermeniliğe karşı önyargılar çoğalır. Yine bir siyasetçi çıkıp Aleviliğe işaret ederek ‘soy-sop’ sorarsa, öbürü de ‘evet Aleviyim’ diyemezse, bu toplumda Alevi olmak suç olur, önyargılarda hakaretler de meşru zemin bulmuş olur.’’ dedi.
hubyarNET 11 Ekim 2010 |
|
Din Kültürü – Din Eğitimi Nasıl OlmalıAli KENANOĞLU Okullarda zorunlu olarak okutulan ve ismi ‘’Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi’’ olan dersin Anayasal zorunluluk olmaktan çıkartılması Laikliğin bir gereği olarak yerine getirilmelidir. ‘’Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi’’ dersinde yer alan ‘’Ahlak’’, ders olarak okutulacak ve öğretilecek bir olgu değildir. Ahlak toplumsal bir yargıdır. Kimine göre saçının tek bir telinin kapatılmaması ‘’Ahlaksızlık’’ olarak değerlendirilirken kimine göre ise ‘’mini etek ‘’ giymek gayet normaldir. Buradaki ahlakı kim neye göre belirleyecektir. Bu iş Devletin – Hükümetin ve Milli eğitimin işi değildir. Toplumsal bir davranıştır. Ahlak anlayışı ve kuralları Toplumun kültürel ve eğitim düzeyiyle veya başka etmenlerle değişebilen bir olgudur. Dolayısıyla sabit ve tek düze bir Ahlak anlayışından söz etmek mümkün değildir. O halde geriye kalıyor ‘’Din Kültürü’’ . Dinler Kültürü okullarda okutulmalıdır. Tüm dinlerin, inançların, farklı yorumları ne olup ne olmadığı, İnançlar hakkında genel bilgiler verilmeli. Çocuklarımız Dünya üzerinde bulunan farklı inançlar hakkında genel bilgi edinmelidirler. Bu derslerde hiçbir inancın duaları ezberletilmemeli ve inanç esasları uygulatılmamalıdır. Örneğin Alevilik gibi topluma ön yargılarla tanıtılmış bir inanç hakkındaki bilgiler de Alevi kurumlarının ortak kanaatiyle onaylanmış bilgiler olmalıdır. Bu adla verilen mevcut kitapların hepsi bir darbenin izini silmek adına kaldırılması gereken yere kaldırılmalıdır. ‘’Dinler ve İnançlar Kültürü’’ derslerinin Anayasal zorunluluk olarak değil, müfredat gereği seçmeli olarak verilmelidir. Peki, çocuğuna mensup olduğu bir dinin, inancın eğitimini verdirmek isteyen aile ne yapacak.
Şüphesiz ki biz bu şekilde düşünürken bazı insanlarda çocuklarının mensup olduğu inancın eğitimini almasını istemektedir. Çocuğunun namaz nasıl kılınır, hangi dualar okunur, nasıl okunur gibi birçok uygulamaya dayalı konuları öğrenmesini istemektedir. Bunu isteyen ailelerin sayısı da haylice fazladır. Okullar bir inanç öğretimi yuvası olamayacağına göre bu eğitimler inanca ait mekânlarda verilmelidir. Zaten verilmektedir. Bunun örneği Kuran Kurslarıdır. Kuran Kursları ve kuran eğitimi, Tevhidi tedrisat kanununa rağmen Türkiye de okullar dışında uygulanan ve okutulan bir eğitimdir. Kuran kurslarının yeniden düzenlenmesiyle, çocuklarına din eğitimi vermek isteyen ailelerinin sorunları da kendiliğinden ve laikliğe uygun bir şekilde çözülecektir. Alevi çocukları ise Cem evlerinde Alevilik dersleri almalıdırlar. Zaten mevcutta böyle bir uygulamada vardır. Semah kursları, Dedelik dersleri, Cenaze kaldırma hizmetleri dersleri, Genişletilmiş Alevilik dersleri gibi dersler Cem evlerinde verilmektedir. Bu dersleri okullara sokma iddiası yersizdir. Bu iddia inançları kontrol altına alma iddiasıdır. Bu iddia halkına güvenmeyen, onun inançlarını düzenleme ihtiyacı hisseden devlet yapısını iddiasıdır. Okullarda verilen Din Eğitiminin sakıncaları Okullar Dini bir mekân değildir. Ayrıca bir inancın birçok farklı uygulaması ve yorumu bulunmaktadır. Hanefilik – Şafilik ve Şiiliğin hangisi esas alınacak. Şiiliği şafi öğretmen mi öğretecek. Şafiliği Sünni öğretmen mi öğretecek. Peki, Alevilik dersini kim verecek. Kafası Aleviliğe karşı ön yargılarla dolu Din Dersi öğretmenleri mi verecek. Peki, bu dersler kim tarafından hazırlanacak. Asimilasyona uğramış ama hala ortalıkta Alevi’yim diye dolaşan akademisyenler mi hazırlayacak, yoksa Aleviler adına Sünniler mi hazırlayacak. Bu saçmalıkların hiçbirisine gerek yok. Özetle; – Mevcut Din Dersi Kitapları bir darbenin izlerini silmek üzere çöpe atılmalıdır. – Okullarda Tüm dinler ve inançlar hakkında genel bilgi içeren, ‘’Dinler ve İnançlar Kültürü’’ dersi okutulmalıdır. – Din eğitimi ‘’kuran kursları’’n da olduğu gibi inanca ait mekânlarda inancın mensupları tarafından verilmelidir.
Devlet vatandaşına güvenmeli, inançlar arası ayrım yapmamalı, inançları finanse etmemeli, inancı inanana bırakmalıdır. Bu e-Posta adresi istek dışı postalardan korunmaktadır, görüntülüyebilmek için JavaScript etkinleştirilmelidir Birgun Gazetesi 16 Ekim 2010 |
Avrupa Birliği’nden Alevilerin Sorunlarına Yakın Takip
Hammaberg-Kenanoğlu GörüşmesiAvrupa Konseyi Insan Haklari Komiseri, Thomas Hammarberg, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ile Türkiye’deki Alevilerin İnsan hakları açısından durumu hakkında bir görüşme yapacak. Görüşme 30 Ekim Cumartesi günü saat 19:30 – 20:30 arası Beyoğlu’nda Hotel Richmond’da gerçekleşecek. Kenanoğlu görüşmede Hammarberg’e bir rapor sunacak. hubyarNET – Haber Merkezi
|
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Ali Kenanoğlu ile görüştü |
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Ali Kenanoğlu İle Görüştü
‘Ak Parti’de 3 Alevi milletvekili mi var?’ Hükümetin, zorunlu din derslerinin kaldırılması yönündeki AİHM kararını uygulamaması, Avrupa Konseyi’nin takibine girdi. Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, Türkiye’deki Alevilerin son durumunu görüşmek üzere cumartesi günü Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’yla bir araya geldi. AİHM’nin zorunlu din derslerinin kaldırılması yönündeki kararının hükümet tarafından yanlış yorumlanmasının, Avrupa Komisyonu’nca not edildiğini kaydeden Hammarberg, Ak Parti gibi büyük partide sadece 3 Alevi milletvekili olmasına da şaşkınlığını, “Bu kadar oy alan partide nasıl bu kadar az Alevi milletvekili olur?” sözleriyle dile getirdi. Milliyet – MİTHAT YURDAKUL Ankara |
Cemal Şener’in Ölümü Alevi Camiasında Üzüntüyle KarşılandıAlevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız: Cemal Şener, Aleviliği ve Alevilerin tartışılması ve su yüzüne çıkması konusunda öncü olan bir arkadaştı. Alevilik olayı kitabı ile büyük dikkat çekmiştir. Hem düşünce dünyamızda hem de Aleviler açısından büyük bir kayıptır. Hepimizin başı sağolsun. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: Cemal Şener’le yakın dostluğumuz oldu. Hubyar Sultan kitabının yazımında beraber çalıştık. Alevi camiası açısından çok önemli bir kişiydi ,son derece üzgünüz. Aleviliği bekleyen zorlu süreçte faydaları olabilecek bir aydın, düşünür hak adamıydı. Kendisini çok erken kaybettik nur içinde yatsın. |
|
Kenanoğlu Semahımızın Dünya Mirası Olmasını ATV’de DeğerlendirdiKenanoğlu Semahımızın Dünya mirası olmasını ATV de değerlendirdi Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Alevi Bektaşi Semahının UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak kabul edilmesini ATV Ana Haberde değerlendirdi. Kenanoğlu şunları söyledi; ‘’ Kültür, İnsanların doğumundan ölümüne kadar yaşadığı ve bildiği her şeydir. Bu nedenle inançlar da Dinler de kültürün bir parçasıdır. Alevi Bektaşi Semahı İnancımızın 12 hizmetinden birsidir. Semahlarımız İnançsal boyutuyla Kırklar meclisinde Muhammet ile Ali’nin coşa gelip dönmeye başlamasıyla oluşmuştur. Geleneksel boyutuyla ise doğada yaşayan canlıların inançta sembolize edilmesidir. Turnanın uçuşu gibi. Seamahımız Dünyanın önemli inançsal-kültürel zenginliklerinden birsidir. Bu nedenle Semahımızın Dünya Mirası olarak kabul edilmesi memnuniyet vericidir. Semahlarımızın İnancımız var olduğu sürece varlığını koruyacaktır‘’ hubyarNET – Haber Merkezi 17 Kasım 2010 |
|
Kenanoğlu: Hükümet Aleviliği Kontrol Altına Alma Girişiminden VazgeçmelidirTV 8 de Bahar Feyza’nın sunduğu 50 dakika programına Müfit Yüksel ile birlikte katılan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu Milliyet Gazetesinde yer alan ve Hükümetim Cem evlerinin statüsü ile ilgili önerisini değerlendirdi. Kenanoğlu şunları söyledi. “ Hükümetin Cem evlerini Başbakanlığa bağlı bir birimde yapılandırılarak statü kazandırılmasının doğru değildir. Bunun adı gizlenmiş bir Alevi Diyaneti yapılanmasıdır. Aleviliği kontrol altına alma girişimidir. Bu durum Aleviliğin özgün yapısını kaybetmesine neden olacaktır. Aleviliğin bin yıldır bu topraklarda kendine özgün bir yapılanması vardır. Hükümet bir sorunu çözmek istiyorsa bu yapılanmaya müdahale edip, bunu kontrol altına alma girişiminde bulunmamalıdır. Alevilerin geleneksel ve modern örgütleri vardır. Alevilerin vergilerinden kesilen bir bütçeyi Alevilere aktarmak istiyorlarsa bu kurumlar dikkate alınmalıdır. Yeni bir yapılanmayla bu kurumların devre dışı bırakılması kabul edilmeyecektir. Bir komisyon oluşturulduğu söyleniyor ama Alevilerin çok büyük bir kesiminin bu komisyonun kimlerden oluştuğundan ve burada neler konuşulduğundan haberi yoktur. Devlet İnançları düzenlemekten vazgeçmelidir. Hükümet kafasındaki Alevi çözümünü Alevilere dayatmayı düşünmesin.” Dedi.
hubyarNET – Haber Merkezi 20 Kasım 2010 |
Bakan Günay’ın Madımak Açıklaması Şok EttiKültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın Madımak’ın kamulaştırılması konusunda “Alevi örgütleri, muhalif kuruluşlar susarken hükümetimiz sahiplendi” şeklinde açıklama yapması yıllardır her 2 Temmuz Madımak’ın önünde protesto gösterileri yapan, bu konuyu seslerini duyurabildikleri her platformda dile getiren Alevi derneklerini şoke etti. Konu ile ilgili Radikal Gazetesine konuşan Ali Kenanoğlu, Ali Balkız ve Fevzi gümüş tepkilerini belirttiler. işte konu ile ilgili Radikal Gazetesinin haberi ‘Bakan Günay’ın gözüyle’ Madımak’ın kamulaştırılması: Alevi örgütleri, muhalif kuruluşlar susarken hükümetimiz sahiplendi İçinde insanlarla birlikte ateşe verilen Madımak Oteli, 17 yıl sonunda kamulaştırıldı, otelin altındaki et lokantasının eşyaları dün boşaltılmaya başlandı. Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, ‘bu başarı’yı AK Parti hükümetine bağladı. Bir toplantı için Antalya’da bulunan Günay şöyle konuştu: Diyarbakır Cezaevi’ne talip Bakan Günay, Diyarbakır’a yeni bir cezaevi yapıldıktan sonra 12 Eylül’le özdeşleşen Diyarbakır Cezaevini de bakanlık olarak Millli Emlak’tan isteyeceklerini söyledi. ‘Bakan Günay bu ülkede yaşamıyor galiba’ Gümüş; ‘Talep varken AKP yoktu’ Balkız; ‘Biz her 2 Temmuz’da, artarak oradaydık’ Kenanoğlu; ‘Lütuf değil, görevin’ 17 yıl beklenen kamyon geldi Radikal 25 Kasım 2010 |
Gökmen Karadağ: Hangi Alevilik ?
Alevileri temsil ettiği düşünülen hatırı sayılır sayıda örgütün inandığı, tarif ettiği Alevilik mi yoksa ilahiyatçıların diyanetçilerin anlattığı Alevilik mi? Bu konular hakkında kalem oynatmanın haddim olmadığını bildiğim halde bu yazıya girişmemin bir nedeni var: Ali Kenanoğlu ve Süleyman Ateş’le yaptığım Haberaktif. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, çocuğunu zorunlu din dersi uygulamasından muaf tutmak için hukuk mücadelesi vermiş ve sonuç almış bir baba… Süleyman Ateş eski Diyanet İşleri Başkanı olan bir ilahiyat profesörü… Konu din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarının içeriğine Alevilerin itirazı. Alevilerin bu dersin içeriğine neden itiraz ettiğini soruyorum ve bir ilahiyatçı profesörün bu konudaki yorumlarını alıyorum. Yayının sonunda anlıyorum ki tarafların uzlaşma ihtimali neredeyse yok. Alevilerin itiraz ettiği noktalara somut olarak giriş yapalım diyorum. Ali Kenanoğlu kitapta altını çizmiş: “Hacı Bektaş-ı Veli’nin hacca gittiği” yazıyor oysa gitmemiştir diyor. Bir Alevi kanaat önderinin argümanları daha kurumsal bir kimliği olan ilahiyat profesöründe karşılık bulmuyor. Kenanoğlu Hz. Ali’nin atı Düldülden kitapta katır diye söz edilmesinin kendilerini ne kadar yaraladığını anlatıyor; Ateş “Hz. Ali’nin atı falan yoktu” diyor. Ateş sık sık “Kuran, Kuran, başka referansımız yok” deyince Kenanoğlu “Bizim Kuran’ımız konuşan Kuran’dır” diyor: Telli Kuran. Anlaşılıyor ki hatırı sayılır sayıda alevi örgütünün tarif ettiği Alevilik ile birçok ilahiyatçı ve diyanetçinin temel aldığı referanslar arasında uçurum var. Hangisi doğru hangisi yanlış? Süleyman Ateş’e soruyorum: Sizce Türkiye’de kaç milyon Alevi var? Galiba asıl mesele burada yatıyor. Belli ki Alevilerin Alevilik tarifi kurumsal İslam otoritelerinde tam karşılık bulamıyor. Ama bu insanlar varlar, milyonlarcalar, cemevlerine gidiyorlar, oralarda ibadet ediyorlar, Düldülden katır diye söz edilmesinden bile üzüntü duyuyorlar.
29 Kasım 2010 |
Alevilerden İtiraz: Sünni Ruh Korunuyor
Dün Ankara’da, Devlet Bakanı Faruk Çelik’in de katıldığı ‘Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersleri Müfredat Bilgilendirme Toplantısı’ yapıldı. Bazı Alevi temsilcilerinin de yer aldığı toplantıda Çelik, ”Alevi sorununun çözümüne hiçbir zaman bu kadar yakın olunmamıştır” dedi. Çelik, Alevi temsilcilerine sunulan metin etrafında oluşacak müfredatın 2011-2012 eğitim ve öğretim dönemine yetiştirilmesinin amaçlandığını söylerken, Alevi temsilcilerinden metne itiraz geldi. Toplantıya katılan Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı Doğan Bermek, müfredatta Alevilik ile ilgili bilgilerin çok yüzeysel geçildiğini ileri sürdü, Anadolu Trakya Alevi Bektaşi Birliği Genel Başkanı Durak Karabulut taslakla ilgili büyük emek sarf edilmesine rağmen yetersiz yerler olduğunu savundu, taslakta sadece belli konu başlıklarının yer aldığını dile getiren Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu da, konuların kimler tarafından ve nasıl anlatılacağına yönelik kendilerine bilgi verilmediğini dile getirdi. Ali Kenanoğlu ve Cem vakfı Ankara Şubesi Dedeler Kurulu Başkanı Hüseyin Dedekargınoğlu, Banu Güven’le Artı’ya konuk oldular, taslaktaki eksiklikleri anlattılar: — Din derslerinin zorunlu olması konusundaki ısrar sürüyor ve yeni müfredat bu gerçeklik ortadayken hazırlandı. — Başlıklar tamam da içeriği nasıl oluşturulacak. Bir örnekten yola çıkarak anlatalım: Ehli Beyt başlığı var ama Sünnilerle Alevilerin bakış açısı farklı, nasıl anlatılacak… Sünni ruh muhafaza ediliyor. Alevilik konusuna sadece 7. ve 12. sınıfta 4. ünitelerde yer veriliyor. Diğer sınıflarda ise Hz. Ali ve Hacı Bektaş-ı Veli’nin çeşitli konulardaki sözlerine yer veriliyor… — Toplantıda bize başlıklar sunuldu ama içerikle ilgili bilgi verilmedi. Endişelerimiz var. — Dersleri kim verecek. Mevcut din dersi öğretrmenleri ile Aleviler arasında sıkıntılar yaşanıyor. Birçok öğretmen kafasının arkasındaki Aleviliği anlatıyor… Bu müfredat, Alevileri daha çok mahkemeye taşıyacaktır. Daha önce çocuklarımıza, ‘bu bizm inancımız değil ama sınıf geçmek için okumak zorundasınız’ diyorduk ama şimdi daha büyük sorunlar var… — Toplantıda Alevilerin temsiliyeti yoktu. Kurumların büyük çoğunluğu temsil edilmiyordu. Muhataplarla konuşulmadığı sürece çözüm mümkün değil… — Zorunlu din derslerine karşı dava açmanın gerekçeleri ortadan kalkmış değil. Arapça dualar hala ezberletiliyor ve bu şekilde Alevi çocuklarına karşı asimilasyonu ortada duruyor… — Tarih konusunda da gerekli düzenlemeler yapılmalı. Örneğin Hz. Ali’nin halifeliği konusu. Aleviler hakkının yendiğini düşünürken Sünniler farklı… Öğretmen işin içinden nasıl çıkacak… — …Alevilerin sorununu çözecek mi derseniz; hayır yetersiz derim. Hiçbir şeyi çözeceğini zannetmiyorum. Siyasetçiler iyi niyetle çalışmış, teşekkür ediyoruz ama bazı şeyleri daha arap saçına döndürür gibi geliyor… — Alevilik, Alevilerin gördüğü gibi görülmüyor müfredatta… Tek bir etniseteye indirgenmiş ama Anadolu’da Alevilik dediğimizde büyük çoğunluğu Türkmenler olmak üzere Kürtler, Araplar, Farslar, Arnavutlar hatta Rumlar’dan oluşan bir topluluk… NTV 14 Aralık 2010 |
Kenanoğlu: Özür Şovla Olmaz; Samimiyetle OlurHubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’nun çeşitli Basın-Yayın organlarına Mehmet Ali Erbil’in özrüyle ilgili verdiği demeç; Özür şovla olmaz samimiyetle olur Mehmet Ali Erbil’in yaptığı sadece bir şovdur. Alevi derneklerinin de alet olduğu bu şov ile Alevi inancı bağdaşmıyor. Alevi olmayan bir kişi Alevi dedesince ne düşkün ilan edilir ne de düşkünlükten kaldırılır. Böyle bir ayıbı bir dedenin ortadan kaldırma hakkı yok. Alevi toplumu hoşgörülüdür. Erbil özür dileyebilir. Ama bunun yöntemi bu değildir. Özür dileyecekse bunun adresi de bir Alevi Dedesi değil Hace Bektaş Dergahı’dır. Gerçekten samimi ise oraya gider. Yanına kamera da almaz. Kimseye de söylemez. Gidip yapacağı sadece samimi bir özürdür. Dergah da bu özrü uygun bir yolla Alevi toplumuna iletir. Bu yaptılan Mum söndü gafından daha inciticidir. Görüntülere yansıyanlara baktığımız zaman bir show ve dalga geçme hali ortadadır. Bu konuda samimi olmadığı sadece vaziyeti kurtarma ve gelen tepkileri dindirme amacıyla yapılmış bir şov dan ibarettir. Bazı Alevilerin de buna alet olması çok üzücüdür. Ali KENANOĞLU Başkan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği |
Cemevi Baskını, Kürt ve Bayrak Saldırısı Değil, Organize Bir İş
Dün akşam saatlerinde Şahintepesi Veli Baba cemevine yapılan saldırıyı bizzat yerinde inceleyen Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği başkanı Ali Kenanoğlu, cemevi yetkilileri ve bölge dernekleri ile yaptığı görüşme sonrası, bu saldırının bölgede bir Alevi- Kürt çatışması yaratmak isteyen güçler tarafından organize edilmiş bir iş olduğunu söyledi.
Ali Kenanoğlu, Gazeteyola yaptığı açıklamada, söz edildiği gibi bir ‘bayrak’ meselesinin ortada olmadığını, ne olaydan önce, ne de olaydan sonra cemevi önünde büyük bir bayrak bulunmadığını ifade etti. Kenanoğlu, Sadece Cemevinin en üst katında küçük ve çok dikkat çekmeyen bir bayrak olduğunu söyledi. Basının bu bayrağı yakın çekim gösterdiğini oysa binanın tamamını dikkate aldığımızda bayrağın öyle dikkat çekici olmadığını, zaten Cemevi yetkililerininde bu yönde bir saldırı olmadığını belirttiklerini ifade etti. Olaylar sonrasında toplanan kalabalık gruptan birilerinin büyük bir bayrak getirip cemevine asıldığını ancak Cemevi Yönetiminin bu bayrağı bir provokosyana neden olmaması açısından hemen kaldırdığını söyledi.
Edindikleri bilgiye göre, olay öncesinde iki grup arasında hiçbir tartışmanın yaşanmadığını, 60 – 70 kişilik bir grubun birden bire ortaya çıkarak Cemevine saldırdığını belirten Kenanoğlu, “Arkadaşların belirttiği, bu bölgede hiçbir topluluk, hiçbir ilin yurttaşı ile bir sorunlarının olmadığıdır. Ayrıca bir Alevi – Kürt sorunu da bulunmamaktadır. Bu saldırı bir Kürt saldırısı değildir. Bu saldırı hala şüpheli bir saldırıdır. Hiç kimse, hiçbir şekilde saldıranları tanımıyor. Saldıranları görende yok.”dedi.
Cemevinde bulunan kamera sisteminin dün akşam kayıtta olmamasınıda cemevi yöneicileri tarafından dikkat çekici karşılandığını ve incelendiğini söyleyen Kenanoğlu; “Bu cemevini ağırlıklı olarak Zile Karacaören köylüleri kullanıyor. Dün akşam düğün olduğu için herkes düğünde bulunuyor. Sadece iki ailenin görgü cemi varmış. Olayın böyle bir akşamda gerçekleştirilmesi de dikkat çekici.”dedi.
Bölgede yaşayan Alevilerin, mahallenin polis ablukasında tutulmasını da istemediklerini söyleyen Hubyar Sultan Alevi kültür Derneği başkanı Ali Kenanoğlu, olayın aydınlatılması için, bir an önce olayı gerçekleştirenlerin bulunması gerektiğini söyledi.Kenanoğlu, Saldıranlar kim olursa olsun, olayı kınadıklarını söyleyerek, herkesi sağduyulu olmaya davet etti.
Kenanoğlu, bu bölgedeki farklı inanç ve kimlikten halk önderlerinin biraraya gelerek bu olayı değerlendirmeleri ve olayın arka planının ortaya çıkartılmasına yardımcı olmalarının gerektiğini belirtti.
(Gazeteyol – HubyarNET)
27 Aralık 2010
Diyanet İşleri Başkanından Geçmiş olsun ve Teşekkür telefonu
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Şahintepesi Veli Baba Cemevine yapılan saldırı ile ilgili olarak Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’nu aradı
DİB Başkanı, Veli Baba Cemevine yapılan saldırıdan dolayı geçmiş olsun dileklerini ve saldırı sonrasında Alevi Kurumlarının sağduyulu yaklaşımlarıı ile olayları yatıştırıcı açıklamalarından dolayı teşekkür etti.
Kenanoğlu’da DİB Başkanına nazik davranışından dolayı teşekkür etti.
Kaynak: hubyarNET
2 Ocak 2011
Bu da Tarikat Açılımı
Ders kitaplarında Aleviliğe yer vereceğini açıklayan AKP, Nakşibendilik ve Kadiriliği de müfredata sokma hazırlığı içine girdi. Eğitimciler duruma tepkili.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği yöneticisi Ali Kenanoğlu da şunları söyledi: “Bizim talebimiz kitaplarda daha fazla Alevilik konusuna yer verilmesi değil, din eğitiminin zorunlu olmaktan çıkarılması. Yıllardır, devlet, ‘Alevi Bektaşilik tarikattır’ anlayışını yerleştirmeye çalışıyordu, şimdi Aleviliği tarikatlarla birlikte anarak bu görüşlerini pekiştiriyorlar.”
18 Ocak 2011
İzmir Mitingi ve Sorunların Aşılması Konusunda Öneriler
İzmir Mitingi ve sorunların aşılması konusunda öneriler
Tüm sorun ve sıkıntılara, zamanlamadaki niyetlere ve diğer çelişkilere rağmen alınan kararlar doğrultusunda 6 Mart 2011 de İzmir mitingi yapılmalıdır. Desteklenmelidir.
Tüm yönetsel çelişkilerden kaynaklı iç çekişmelere karşın “Demokratik Alevi Örgütlenmeleri” bu mitingde birlikte olmalıdır. Dosta ve düşmana karşı, en zor zamanımızda dahi yan yana gelinebileceği gösterilmelidir. Avucunu ovuşturanlara fırsat verilmemelidir.
İzmir mitingi için yapılan Kurultay inisiyatifi ve ABF tarafından yapılan iki başvuru ortaklaştırılmalıdır. Mitingi resmi olarak tertip komitesi yapmaktadır. Tertip komitesi ortaklaştırılabilir. Buradaki temel sorun kimlerin konuşacağı üzerine kuruludur. Bu konuda İzmir örgütlerimiz inisiyatif almalı ve ABF (Alevi Bektaşi Federasyonu) – AABK (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu) – PSAKD (Pir Sultan Abdal Kültür Derneği) – AKD (Alevi Kültür Dernekleri) – HBVAKV (Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı)’ nın Genel Başkanlarının mitingde konuşmasını garanti altına alacak deklarasyonu yapmalıdır.
İzmir örgütlerimiz bu konuşmacıların isimlerinin yazıldığı resmi programı Valiliğe vermeli ve kamuoyuna da deklare etmelidir. Bu programın uygulanmasını da mitingde sağlamalıdır. Son dakika sürprizlerine karşı da tedbirini almalıdır. (Önceki mitinglerde alınan kararlara rağmen yaşanılan sürprizler hatırlatılmalıdır. Tüm kurumlarımızda İzmir örgütlülüğümüze güvenmelidir. İzmir örgütlerimizin insiyatifine ikrar vermelidir.
Ali KENANOĞLU
09 Şubat 2011
“Örtülü Ödenekten Para Alan Alevi Kurumlarını Açıkla”
Örtülü ödenekten para alan Alevi Kurumlarını açıkla
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 6 Şubat 2011 tarihinde Köln Başkonsolosluğu binasında sivil toplum örgütleri ile birlikte bir toplantı gerçekleştirmiştir. Sayın Bülent Arınç bu topalntıda; “Tansu Çiller döneminde bazı Alevi derneklerine para verilmiştir. Parayı alan Alevi dernekleri de bunun karşısında susmuşlardır.” Demiştir.
Alevi toplumunun hak ve özgürlük mücadelesi veren Alevi Kurumlarını zan altında bırakan muallak cümlelerin netleşmesini ve örtülü ödenekten para alan bu kurumların açıklanmasını talep ediyoruz.
Toplantıda AABF Genel Sekreteri Hüseyin Mat: “Hangi Alevi derneği gizli ödeneklerden para almışsa, listesini açıklayın.” sorusunu yöneltmiştir. Sayın Arınç, bu soruya cevap vereceğini söylemesine rağmen toplantı boyunca hiçbir açıklamada bulunmamıştır.
Şimdi Sayın Arınç’ın bu kurumları açıklamasını ısrarla bekliyoruz ve açıklayana kadar da bunu talep etmeye devam edeceğiz. 12.02.2011
Ali KENANOĞLU
Başkan
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
12 Şubat 2011
Alevilere Örtülü Ödenek İddiası Ortalığı Karıştırdı
Alevilik Tarifi Yapıp Cemevi İbadethane Değildir Diyen Savcı Haddini Aşmıştır
Alevilik tarifi yapıp Cemevi ibadethane değildir diyen savcı haddini aşmıştır
Ankara Valiliğinin ihbar yazısı üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında açtığı kapatma davasında esas hakkındaki görüşünü açıklayan Cumhuriyet savcısı Ali Özdemir, ”Aleviliğin din, cemevinin ibadethane olmadığını” savunmuş ve derneğin kapatılmasını istemiştir.
Aleviliği ne olup olmadığı, cemevinin ise ibadethane olup olmadığı belirlemek savcının haddine değildir. Savcı suç unsuru olup olmadığına bakmak yerine kendisini din alimi yerine koyup hüküm istemektedir.
Cumhuriyet savcıları Aleviliği tarif edip, ibadethanelerimizi yasaklayacak bir hamle yapacağına; ülkemizde Alevlerin uğradığı haksızlık ve hakaretlere karşı harekete geçmelidirler.
Alevilik, Aleviliktir. Büyük Alevi kurultayı bildirgesinde Aleviler Aleviliği; Alevilerin inanç adına yaşadıklarının ve yapıp ettiklerinin tümüdür. Şeklinde ifade etmiştir. Bu ifade bağlamında ise Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir. Bu Aleviler açısından tartışılmazdır.
Ali KENANOĞLU
Başkan
25 Mart 2011
Madımak Katliamı’nı Aklayıp, Saklamayın!
Gazetelere yansıyan bilgilerden öğrendiğimize göre Madımak Katliamı’nı araştıran özel yetkili savcı, katliamda PKK izine rastlamış, dahası bu katliamı PKK’nin yaptığını tespit etmiş. Bunun doğruluğu – yanlışlığı hukuki ve yargısal bir durum olup, kesin kanaat belirtmekten kaçınmanın doğru olacağını düşünüyoruz.
Bunun yanı sıra şu soruların da cevaplanması gerekmektedir.
-Etkinliğin günler öncesinden Sivas’ta yayın yapan tahrihkar yazılar yazan, başlıklar atan gazeteler ve gazeteciler PKK lı mıdır? PKK destekçisi midir? Katliama katkıları nelerdir?. Bunlar da soruşturuldu mu ? Soruşturulmadı ise neden ?
-Günler öncesinden Sivas’ta gerici bildiriler dağıtan ve toplumu protestoya çağıran gruplar PKK lımıdır, bunlar soruşturulmuş mudur ?
-Olay günü Cuma namazından sonra doğrudan etkinliğe katılan aydınlara saldıran cami cemaati ve otel önündeki 20 bin kişi PKK lı mıdır? PKK ile bağlantıları nedir? Bunlar soruşturulmuş mudur? Soruşturma sonuçlarını açıklanacak mı?
-Olay günü Madımak önüne taş yığan Sivas Belediyesinin PKK’lımıdır ? Konuyla ve PKK ile bağlantısı nedir?
-Olay esnasında tahrik konuşmaları yapan (“gazanız mübarek olsun” gibi) kişiler ve yetkililer PKK’ lı mıdır? PKK ile bağlantısı nedir. ?
-Sivas Belediye Meclis üyesi ve halen kaçak olan Cafer Erçakmak’in, gazanız mübarek olsun diye bağıran belediye başkanı ve (Refah?)milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun PKK ile bağlantıları nedir ?
-8 Saat süren olaylar esnasında “yak yak” diye bağıran kişiler PKK lı mıdır? PKK ile bağlantısı nedir? Bunlar soruşturulmuş mudur? Sonuçları kamuoyu ile paylaşılacak mıdır?
-8 saat boyunca buraya müdahale etmeyen; bir katliam yaşanacağı tecrübeli Emniyet görevlilerince ve Devletin diğer yetkililerince bilindiği halde, o dönemde benzer olaylarda son derece sert bir tavır sergilenip, göstericiler dağıtılırken burada bu olaya müdahale etmeyen Vali, Emniyet yetkilileri, Askeri yetkililer, “Çok şükür vatandaşa bir şey olmadı” diyen Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL, Başbakan Tansu ÇİLLER, İçişleri Bakanı, Başbakan Yardımcılarının PKK ile bağlantıları soruşturuldu mu? Bağlantılarının ve işbirliklerinin sebepleri nedir? Kamuoyu ile paylaşılacak mıdır? Devlet sırrı olarak saklanacak mıdır?
-Bu olaylar sonrasında sanıkların avukatlığını yapan Şevket KAZAN başta olmak üzere şu an AKP içerisinde de siyaset yapan kişilerin PKK ile ve katliamla bağlantısı nedir.
Bu soruların tamamını cevaplamadan olayı PKK ya bağlamak ve bunu bir gazete aracılığıyla seçimlere 12 gün kala kamuoyuna servis etmekte cevaplanması gereken bir sorudur.
Endişemiz; gerçek sorumluları aklamak, saklamak ve katilleri toplumun arasına salmak hatta devlet kademelerinde memurluklar vererek ödüllendirmek zihniyetinin yeni katliamlara zeminler oluşturacağıdır. Kamuoyunca bilinen görünen ve ortada net gözüken fotoğraftakilere dokunmadan, onları aklama gayretine girip, fotoğrafın arkasındakileri saklama niyetiyle hareket edilmesidir.
Hükümeti, hükümetin ve özel yetkili savcıların başında olan başbakanı sorumluluğa; bildiklerinizi tüm devlet erkanının bu katliamla ve bu katliamı yaptığı iddia edilen PKK ile olan bağlantılarının kamuoyu ile paylaşma sorumluluğuna davet ediyoruz.
Eğer bu gazete haberi ve savcılık soruşturmasının sonuçları bu şekildeyse bu sorularında cevaplanması gerekmektedir.
Ali KENANOĞLU
Başkan
31 Mayıs 2010
Aleviler, Madımak’ın bağlantılarını sordu
Aleviler, Madımak’ın bağlantılarını sordu
Aleviler, Sivas katlimanın yaşandığı dönemin liderleri Demirel ve Çiller’in PKK ile bağlantılarını merak ediyor
Aleviler, Sivas Katliamı’nda PKK’lıların rol aldığı iddialarının ardından bir dizi soru gündeme getirdi. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “‘Çok şükür vatandaşa bir şey olmadı’ diyen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Tansu Çiller, İçişleri Bakanı, Başbakan yardımcılarının PKK ile bağlantıları soruşturuldu mu” diye sordu.
Kenanoğlu, iddialarla ilgili şu soruları gündeme getirdi:
-Etkinliğin günler öncesinden Sivas’ta yayın yapan tahrihkar yazılar yazan, başlıklar atan gazeteler ve gazeteciler PKK’lı mıdır?
-Günler öncesinden Sivas’ta gerici bildiriler dağıtan ve toplumu protestoya çağıran gruplar PKK’lı mıdır?
-Olay günü cuma namazından sonra doğrudan etkinliğe katılan aydınlara saldıran cami cemaati ve otel önündeki 20 bin kişi PKK’lı mıdır? PKK ile bağlantıları nedir? Bunlar soruşturulmuş mudur? Soruşturma sonuçları açıklanacak mı?
-Olay günü Madımak önüne taş yığan Sivas Belediyesi PKK’lı mıdır? Konuyla ve PKK ile bağlantısı nedir?
-Sivas Belediye Meclis üyesi ve halen kaçak olan Cafer Erçakmak’ın, ‘gazanız mübarek olsun’ diye bağıran belediye başkanı ve Refah milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun PKK ile bağlantıları nedir?
-8 saat süren olaylar esnasında ‘yak yak’ diye bağıran kişiler PKKlı mıdır?
-8 saat boyunca buraya müdahale etmeyen; bir katliam yaşanacağı tecrübeli emniyet görevlilerince ve devletin diğer yetkililerince bilindiği halde, o dönemde benzer olaylarda son derece sert bir tavır sergilenip, göstericiler dağıtılırken burada bu olaya müdahale etmeyen vali, emniyet yetkilileri, askeri yetkililer, ‘Çok şükür vatandaşa bir şey olmadı’ diyen Cumhurbaşkanı Süleyman Derimel, Başbakan Tansu Çiller, İçişleri Bakanı, Başbakan yardımcılarının PKK ile bağlantıları soruşturuldu mu? Bağlantılarının ve işbirliklerinin sebepleri nedir? Kamuoyu ile paylaşılacak mıdır? Devlet sırrı olarak saklanacak mıdır?
-Bu olaylar sonrasında sanıkların avukatlığını yapan Şevket Kazan başta olmak üzere şu an AKP içerisinde de siyaset yapan kişilerin PKK ile ve katliamla bağlantısı nedir?
Saklama niyeti
Bu soruların kamuoyuna yanıtlanmasını isteyen Kenanoğlu, “Endişemiz; gerçek sorumluları aklamak, saklamak ve katilleri toplumun arasına salmak hatta devlet kademelerinde memurluklar vererek ödüllendirmek zihniyetinin yeni katliamlara zeminler oluşturacağıdır. Kamuoyunca bilinen görünen ve ortada net gözüken fotoğraftakilere dokunmadan, onları aklama gayretine girip, fotoğrafın arkasındakileri saklama niyetiyle hareket edilmesidir” dedi.
Milliyet/Ankara
1 Haziran 2011
Zeynep Altınok’a Yapılanı Kınıyoruz Cuma
BU ÜLKE VİCDANINI CÜZDANINA TERCİH EDER HALE GETİRİLDİ.. VİCDANINI YİTİRMEK ÜZEREDİR..
Babanız yakılarak öldürülüyor. Size televizyonda 8 saat boyunca izletiyorlar, izlemek zorunda kalıyorsunuz !
Siz çırpınmaktan başka bir şey yapamıyorsunuz, güvendiğiniz devletiniz tüm kolluk güçleriyle seyrediyor sizinle müdahale anlamında bir şey yapmıyor . Ama insanları, çocukları diri diri yakan katilleri nasıl kollayacağını, koruyacağını düşünüyor o anlarda. Katilleri canileri nasıl kurtaracağının planını yapıyor ve ekibini oluşturuyor. Başta bunu kimse sezinleyemiyor . İnsanlığını koruyan hangi insanın aklına bir kısım insanların bu kadar vicdansız olabileceği gelebilir ki !..
Babaları, çocukları, kadınları gözünüzün önünde yakarlar, sonra yakanları devletin en üst düzeyinde ödüllendirirler !
Nasıl mı? Katillerin avukatlığını yapanların hepsi ödüllendirilmediler mi?
İşte tablo: Av.Şevket Kazan Adalet bakanı, Av.Hayati Yazıcı Devlet bakanı, Av.Haydar Kemal Kurt- AKP Isparta Milletvekili, Av.Hüsnü Tuna – AKP Konya Milletvekili, Av. İbrahim Hakkı Aşkar – 22. Dönem AKP Afyon , Av. Faik Işık , Av. M. Ali Bulut – AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi, ,Av. Celal Mümtaz Akıncı Anayasa mahkemesi üyesi, Av. Mevlüt Uysal – AKP İstanbul Başakşehir belediye başkanı, Av. Burhanettin Çoban – Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı , Av. Bülent Tüfekçi – AKP Malatya İl başkanı ….. Ve katillere İstanbul belediyesinde kadro açıp maaşa bağlarlar, yurtdışına kaçmalarına göz yumup yaşamalarını sağlarlar….
Katilleri ödüllendiren yüreklendiren karşısında olabilecek her yapıya korku salan iktidara şirin gözükme çabasında olan vicdansızlarca insanlar düşüncelerinden dolayı, adalet peşinden koşmalarından işlerinden edilmekte, cezalandırmaktadır..
Babanız yakıldığı ve buna sessiz kalmadığınız için siz suçlusunuzdur.. İşinizden aşınızdan bile olursunuz.. Tıpkı Zeynep Altıok Akatlı gibi babasını yakanları, içindeki yangının suçlularının peşini bırakmadığı için , düşündüklerini söylediği için, feryat ettiği için çalıştığı işyeri yönetimince cezalandırılmaktadır. Üstelik bilim yuvası olduğunu iddaa eden Doğuş Üniversitesi yönetimince..
Zeynep Altıok Akatlı’ya yapılan haksızlıktan dolayı Doğuş Üniversitesi yönetimini ve mütevelli heyetini kınıyoruz. Zeynep Altıok Akatlı’nın mücadelesinde yanında sonuna kadar yer alacağımızı beyan ediyoruz.
Ali KENANOGLU – 30 Eylül 2011
Alevilere Saldırılar Sistemli Devam Ediyor Salı
“Aleviliğe, Alevilere ve Alevi Değerlerine Saldırılar Sistemli olarak sürüyor. ”
Madımak Müzesine ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Merkezine yapılan saldırıyı kınıyoruz…
Alevilere yönelik saldırıların meşrulaştırıldığı bir sürece girilmiştir ve bunun sorumlusu bizzat Başbakan’dır.
Alevi açılımları vasıtasıyla Alevileri hızlı bir asimilasyon sürecine sokmak isteyen AKP Hükümeti, Alevi örgütlerinin güçlü direnişi ve kamuoyuna sahip çıkmasıyla birlikte bu alanda başarısız oldu. (Tabi ki halen dahi bu amaca yönelik çalışma gayretini de devam ettirmekle birlikte) Bu barısızlığın sonucunda bu sefer ılımlı söylemler ve hoşgörü yerini tekrar yok sayma, saldırı ve yıldırma politikasına dönüştü
Bu süreçte;
– Bu ülkenin Başbakanı 12 Haziran seçimleri sürecinde yoğun olarak Aleviliği bir karalama olarak negatif bir ifade olarak kullandığı gibi Aleviliği yuhalatmaktan da geri kalmadı.
– Zorunlu Din Derslerinin içerisine Alevi örgütlü yapısının büyük çoğunluğunun ve AİHM ve Danıştay’ın kararlarına rağmen güya Alevilik de eklenerek asimilasyon yeni bir boyut kazandı.
– AKP’nin yandaş olmayanı hedef ilan ettiği bu süreçte, iktidar baskısından korkan bir üniversite, Madımak katliamında babasını kaybeden Zeynep Altıok canımızın “Sizin hiç babanız yandı mı” başlıklı yazısı nedeniyle işine son verdi.
– Alevi inancına mensup insanlarımız, Bürokrasiden ve Kamu kurumlarından hızla tasfiye edilmeye devam ediliyorlar. Alevi inancına mensup basın çalışanları başka bahanelerle görevlerinden uzaklaştırılıyorlar.
– “yargı” Taylan Çakır adlı öğretmene bir dershanenin “sen Alevisin, seninle aynı ortamda çalışmak bizi günaha sokar” hakaretini “akladı”.
– “Dersim Alevi Akademisi Başkanı” Aysel Doğan 26 Eylül günü sabaha karşı evine baskın yapılarak polisler tarafından “gözaltına” alındı!
– Başbakan ve AKP politikacıları Suriye’de yaşananları bahane ederek Esad ailesinin sahip olduğu Dini inancından dolayı sürekli Alevilere yüklenmeye devam ediyorlar.
– Askeri Darbecilerin Beslemeleri Her Askeri darbe döneminde en ağır bedelleri ödeyen Alevi toplumunu “Askeri Darbe yanlısı” ilan etmeye devam ediyorlar.
– Madımak Otelinde katledilen 35 canımızın isimlerinin asıldığı panoya Katillerinin isimleri ile yan yana konarak “tecavüzcünüzle evlenin” mantığının başka bir versiyonu sergilendi. Uygulandı.
– Madımak Katliamının bir numaralı sanığının “sivas’ın göbeğinde” yaşadığı ve ne hikmetse tüm yapılan tüm aramalara ve hatta yaşadığı evde aranmasına rağmen bulunamadığı görüldü.
– Ve dün Madımak Katliamında yitirdiğimiz canların hatıralarının sergilendiği “Madımak Müzesine” ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Merkezine saldırı gerçekleştirildi.
Tüm bu gelişmelerin birbirinden bağımsız olmadığını biliyoruz. Bu topraklarda Zalimin zulmüne karşı mazlumun yanında saf tutan ve her dönemde mazlumun vicdanı olan Alevi toplumuna, Aleviliğe ve Alevi değerlerine bilinçli bir saldırıdır.
Sindirme, bastırma taktiğidir. Rüşvetle yapamadıkları asimilasyonu, baskıyla sindirmeyle yapma taktiğidir.
Alevilere karşı Başta Başbakan nefret suçu işlemekten vazgeçmelidir. Bu ülkede Başbakan Alevilere karşı “nefret suçu” işlerse toplumun bilinçaltına bir de Alevi Düşmanlığı oluşturulur ve Aleviliğe, Alevilere ve Alevi değerlerine karşı her türlü saldırı da meşru hale getirilmiş olur. Dün Madımak Müzesine yapıldığı gibi, Zeynep Altıok’a yapılan gibi. Aysel Doğan’a yapılan gibi. Taylan Çakır’a yapılan gibi.
Madımak Müzesine yapılan saldırının failleri biran evvel yakalanmalı ve Başta Başbakan olmak üzere toplumun çeşitli kesimlerinden ve kalemlerinden gelen Alevilere yönelik nefret suçu işlenmesine son verilmelidir.
Ali KENANOĞLU
Başkan
11 Ekim 2011
Bugün Gazetesi yetkililerini insan olmaya davet ediyoruz
30 Ekim Tarihinde Bugün Gazetesinde manşetten verilen haberde “Cemevinde şok tören” başlığı ile yayınlanmıştır. Haberde Madımak Katliamının emrini veren PKK Militanının Ankara’da Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfında taziye törenin yapılacağı haberi verilmiştir.
Olay şudur; Yücel Halis, PKK’ya düzenlenen operasyonlar sonucu yaşamını yitirmiş ve cenazesi toprağa verilmiştir. Yücel Halis Alevi bir aileye mensuptur. Alevi inancında hakka yürüyen can için “can yemeği” verilmektedir. Bu can yemekleri köylerde evde kentlerde ise “Cem evlerinde” verilmektedir. Halis ailesi de kendi evlatları için böyle bir yemek düzenlemiş ve kendi davetlilerine yemek vermiş ve dualar okutmuştur. Bu Alevi inancı gereği yapılan bir “can yemeği” dir. Aile de Alevi olduğu için bunu yapmıştır. Bu “can yemeğini” organize eden Cemevi Yönetimi değil bizzat ailenin kendisidir. Aile insani ve inançsal görevini yerine getirmiştir. Bu insani bir görevdir. Bu insani görevi yerine getirilmesine olanak sağlayan Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı da bir Alevi Kurumu olmanın gereğini yapmıştır.
Bugün Gazetesinin Muhabirini ve Genel Yayın Yönetmenini “insan” olmaya davet ediyoruz.
Bu Gazete yetkililerine Hangi İbadethanenin Mahkeme ve yargıç olduğunu ve hatta Hangi İbadethanenin kendisini “Allah” yerine koyduğunu soruyoruz. Varsa bunların cevabını da merakla bekliyoruz. İbadethanelere kimlerin sokulup kimlerin sokulmayacağının yönetmeliği mi varda biz bilmiyoruz? Kimler için inançsal tören yapılacağı kimler için yapılmayacağına dair bir kanun mu var? Siz Allah mısınız? Bunu siz mi belirliyorsunuz?
Bu güne kadar PKK , Hizbullah veya Türkiye Cumhuriyetinin yasadışı terör örgütü olarak kabul ettiği başka örgüt militanlarının cenazeleri Türkiye Cumhuriyetinin Resmi İbadethanesi olan Camilerde, “Devlet Memuru” olan Din Görevlilerince kalkmamış mıdır. Buralarda cenaze törenleri yapılmamış mıdır. O zaman bu haberi ve manşeti yapmayıp da bugün Cemevi için bu haberi ve manşeti neden yaparsınız. Bu çelişkinin cevabını verebilecek “insan”lığa sahip misiniz?
Madımak Katliamı mahkumlarından Vahit Kaynar serbest bırakılırken tek bir cümle haber bile yapmamış Bugün Gazetesinin bu haberdeki Madımak Katliamı duyarlılığı da kargaları bile güldürecek cinstendir. Bu iddianın cevabı ve samimiyeti ile çeşitli soruları vaktiyle Sabah Gazetesi genel Yayın Yönetmenine verilmiş ve o cevabımızda bir çok yazılı basında yer almıştır. Arşivlerde vardır.
Hiçbir ibadethane kendisine gelen cenazeyi geri gönderemez, göndermemiştir. İbadethanelerde inançsal törenler yapılır kimse de bunu engelleyemez. Yücel Halis’in ailesi de İnancımız gereğince bir “can yemeği” ibadetini Cemevimizde gerçekleştirmiştir. Bu son derece insani bir durumdur.
Bu insani gerçekliğe rağmen Bugün Gazetesi maksatlı olarak bu haberi yapmıştır. Bu haberle Cem evlerimiz hedef gösterilmektedir. Alevi toplumu hedef gösterilmektedir. Nefret suçu işlenmektedir. Bu haberi yapan muhabir ve bunu yayınlayan, manşetine taşıyan Gazetenin yetkilileri suç işlemiştir. Bu ülkede insanlığını kaybetmemiş vicdan sahibi savcıları göreve davet ediyoruz.
Bununla birlikte Cem evlerimizin kapılarının, cem evlerimizi hak bilip gelen herkesin ibadet ve inançsal töreninde açık olduğunun bilinmesini istiyoruz.
73 Millete aynı nazarla bakan gözlerimizi kör edemeyeceksiniz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Ali KENANOĞLU
Başkan
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
31 Ekim 2011
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’a Cevabımızdır
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Plan ve Bütçe komisyonunda yaptığı konuşmada; ” Alevi köylerine zorla cami yapmadıklarını, hatta Alevilerin kendilerinin bu camileri yaptığını, Cemevlerinin ibadethane statüsü verilmesinin siyasi değil teolojik bir konu olduğunu bu nedenle bunu yapamadıklarını, 20 Alevi çalıştayı ile Alevilerin sorunlarının tartışıldığını ve uzlaşmaya varılan konulardan ikisinin uygulamaya konulduğunu, bunlardan birinin, Sivas’ta Madımak Oteli ile ilgili atılan adım, diğerinin ise orta öğretim kurumlarında okutulan din ve ahlak bilgisi ders kitaplarına Alevi cemaatinin önde gelen kişilerinin de katkısıyla hazırlanan bir metnin konularak güncelleştirilmesi olduğunu” söylemiş.
Sayın Başbakan yardımcısının bilmediği ya da bilmek istemediği şu hususları bilmesi ve cevaplaması gerekmektedir ;
1-Alevi Köylerine zorla cami yapma politikası 1826 dan bu tarafa Osmanlı ve Onun mirasını devralan Türkiye Cumhuriyeti tarafından yürütülen bir Devlet politikasıdır. Bir çok Devlet politikasını ve statükoyu yıkma konusunda gayret sarf eden AKP hükümeti maalesef ki konu Alevilik olunca o kadim mirasa sahip çıkmakta ve statükoyu savunmaya devam etmektedir. Alevi Köylerine istem dışı cami yapmanın bir çok yöntemi vardır. Bunlardan günümüzde uygulan yöntem ise Hizmet götürme veya götürmeme tehdidi ve pratiğidir. Hizmet alamayan Alevi Köylerinin muhtarlarına bölgenin yetkilileri tarafından “tavsiye” edilerek cami yapımı zorlanmaktadır. Sivas’ın ve Kayseri’nin köylerinde bu yaşanmıştır. Bu sadece bizim bilebildiklerimizdir. Bu tür durumda genelde itiraz edilememekte ve talep sözüm ona gönüllülükle yerine getirilmektedir.
2-Cem evlerine ibadethane statüsü verilmesi teolojik bir konu ise Halen yürürlükte bulunan ve Cem evlerini ibadethane kapsamı dışına çıkartan Bakanlar Kurulu kanun neden halen dahi uygulanmaktadır. Cem evlerini ibadethane kapsamı dışına alan Teoloji değil Siyasetçiler ve onların hazırladıkları kanun ve kararlardır.
3-Aleviler için 20 Alevi çalıştayı yapıldı ve bolca Alevilik konuşturulup, tartıştırıldı. Adeta “bir sorunu çözmek istemeyip, çözüyormuş gibi yapmak için bolca tartıştırın” diye ifade edilen söze uygun bir tavır sergilendi ve hiçbir şey çözülmedi.
4-Uzlaşılarak çözüldüğü iddia edilen Sivas Madımak Otelindeki; Katliam mağdurları ile katliamcıların isimlerinin yan yana yazılması gibi Alevilerce utanç verici bir görüntünün kararını kimlerle uzlaşarak aldığınızı ve uyguladığınızı kamuoyuna açıklar mısınız?
5-9 yıllık Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersine iki haftalık Alevilik koyarak, Alevileri kandırdığınızı mı zannediyorsunuz. Bu kandırmacayı kimlerle uzlaşarak aldığınızı kamuoyuna açıklar mısınız? Mahkeme kararlarına rağmen hala Din Derslerini zorla vermeye devam edecek misiniz?
Evet haklısınız artık silah ya da kanun zoruyla Cami yapmıyor, işten atmıyor, kamuda istihdam etmiyorsunuz. Bunların hepsini Aleviler gönüllü yapıyorlar.
Koca bir toplumu aptal yerine koyabilme becerisini de ancak sizin gibi siyasetçiler becerebilir.
Ali KENANOĞLU
4 Kasım 2011
‘Başbakan Özrün Gereğini Yapmalı; CHP De Özür Dilemeli’
Alevilerden Dersim açıklamalarına yönelik değerlendirmeler gelmeye başladı…
Başbakan’ın Dersim açıklamalarının yankıları sürüyor. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu yaptığı açıklamada, “Dersim’de 1936-39 arasında yaşanan insanlık dışı vahşi katliamının gerçek sorumlusu olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına Başbakan’ın özür dilemesi son derece yerinde olmuştur. Doğru bir yaklaşımdır. Aynı özrün CHP tarafından da yapılması gerekmektedir” dedi.
Kenanoğlu, “Özür dilemek, tarihimizle yüzleşmek, ülkemizin, partilerimizin onurunu kırmaz tam tersine ülkemizi ve partilerimizi onurlu ve demokratik bir hale gelmesinde önemli bir adım olur” derken, Başbakan tarafından dilenen bu özür son derece anlamlı olduğunun altını çizdi.
“Bu özür özelde Dersim’lileri genelde biz Alevileri memnun etmiştir. Bu özür yapılan vahşeti, katliamı kabul etmek demektir. Devlet olarak böyle bir kabul iradesi ortaya konmuştur” diyen Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, şimdi bu vahşetin sonuçlarının ortadan kaldırmaası gerektiğini dile getirdi.
Özürün ancak bu durumda anlamlı ve geçerli olacağını söyleyen Kenanoğlu, “aksi takdirde kuru bir özür, sadece sizin, bu katliamı siyasi rakibinizi köşeye sıkıştırmak için kullandığınız, anlamını çıkartır. Bu da dilediğiniz özrün kabahatinden daha büyük olacağını gösterecektir. Bir katliamı yapmak ne kadar vahşice ise onu sadece siyasi çıkar için kullanmak ta o kadar vahşice olacaktır” dedi.
Ali Kenanoğlu önerilerini şöyle dile getirdi:
“Bu özrün anlamının yerini bulması ve özrün geçerli olması için Dersim katliamının sonuçları ortadan kaldırılmalı, mağduriyetler giderilmelidir. 1936-1939 arasında Dersime reva görülenler düzeltilmelidir.
Bunun için; Dersim için bir “hakikatleri araştırma ve yüzleşme komisyonu” kurulmalıdır. Öncelikle Dersim ismi iade edilmelidir. Genel Kurmay dahil tüm resmi arşivler açılmalıdır. Seyit Rıza ve arkadaşlarının mezar yerleri bulunmalı ve ailelerine teslim edilmelidir. Dersim’lilerin Ana Dilinin korunması ve öğretilmesinin sağlanmalı, Dersim Halkının inancı olan Alevi İnancı üzerindeki yasaklar kaldırılmalı, Dersimde yürütülen Türk-İslam sentezci asimilasyon politikalarına son verilmeli. Dersimin Alevi Köylerine ve Alevi mahallelerine yapılan camiler cemevine dönüştürülmeli. Dersimi yok etme planlarından olan Barajlar projelerine son verilmeli. Dersim Katliamında sürgün edilenlerin listesi çıkartılmalı, yerleri arşivlerden çıkartılmalı, sürgün edilen ailelere hakları iade edilmeli ve tazminat ödenmeli, Dersim’den ailelerinden koparılıp başka ailelere evlatlık verilen kızların izi sürülmeli ve ailelerin birleşmesi sağlanmalıdır.
Bunlar Başbakan’ın özrünü dilediği 1936-39 arasında Dersim’e ve Dersim’lilere yapılan vahşetlerin sonucudur. Bu sonuçlar kaldırılmadan özrün bir kıymeti ve geçerliliği yoktur. CHP’nin de kendi payına düşen için özür dileyip bu taleplerin takipçisi olması gerekmektedir.
Biz bunları söylemeye ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.”
DEMOKRAT HABER
24 Kasım 2011
‘Melenin Amacı Din Koruculuğu’
‘DİYANET KAPATILSIN’
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: “Bizim görüşümüz devletin din işlerine karışmamasıdır. Doğru bulmuyoruz devletin din işine karışmasını. Diyanet işleri başkanlığına karşıyız. Diyanet kapatılmalı. Olması doğru değil. En kötü ihtimalle diyanet işleri başkanlığı özerkleştirilmeli. Hükümetin mele politikasıyla amaçladığı din koruculuğudur. Nasıl ki köy koruculuğuyla halkı baskı altına almayı amaçladılarsa bu sefer de mele projesiyle halkı din aracılığıyla baskı altına almayı amaçlıyorlar. Bu ülkenin 2 ordusu vardır. Biri Türk silahlı kuvvetleri diğeri ise diyanet işleri başkanlığıdır. Bu proje ne Kürtlere ne başkasına hayır getirmez.”
Birgün Gazetesi
18 Aralık 2011
Sosyal Medya Paylaşımları
Çorba Yemekle Alevi Olunmaz!
Aşure yerken Alevi olma yarışına giren Devlet büyüklerimizi Maraş,Sivas;Çorum katliam anmalarında da bekliyoruz. Biz çorbadan ibaret değiliz. Corba yemekle Alevi olunmaz.
Ali Kenanoglu
19 Aralık 2011
Kenanoğlu’ndan Baydemir’e Teşekkür
Diyarbakır’ da anahtar teslimi (içindeki mobilyalar dahil) cemevini yapıp derneğimiz Pir Sultan AKD’ye teslim eden Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’e teşekkür ediyoruz.
Ali Kenanoğlu
28 Aralık 2011
Suriyede Muaviye (MAVUYA) Ordusu Kurulmuş
Suriye’de Esad’a karsi kurlan ordu kendisine Muaviye Ordusu adini koymus. Muaviye ki biz Aleviler Ona Mavuya deriz. Hz.Ali Ile savasmistir. Muaviye Ordusu Hz.Ali Ile savasirken her turlu kallesligi ve hileyi Elden birakmamistir.Kurani Kerimi mizragina Takip savasma hilesini bile yapmıştır. Kuranı Kerimi bir Savaş malzemesi olarak kullanmıştır. Suriyeli muhaliflerin Muaviye Ordusu ismini Almasi Aleviler acisindan cok manidardir.
Ali KENANOĞLU
23 Şubat 2012
İNGİLİZCEYLE TEMSİL EDİLEN MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKARLAR
Eurovision şarkı yarismasinda Turkiye’yi temsil edecek şarkının dili İngilizce. Kendi Topraklarimizin Ana Dillerinden olan Kürtçe sarkiya yuhh cekip, ingilizce ile yarismaya katilmak ne kadar ilginç bir çelişki. Bu ülke kendi topraklarının Diline, Dinine, İnancına, Kültürüne, Gelenegine, Göreneğine, Örfüne, Adetine tahammül göstermez ama işgalci emperyalistlere kucak açar. Sonra da kalkıp bize Milliyetçilik – Dindarlık – Muhafazakarlık taslarlar.
Ali Kenanoğlu
23 Şubat 2012
ÖZÜR ÖYLE OLMAZ BÖYLE OLUR TAYYİP BEY
Erdoğan, Dersim Katliamıyla ilgili olarak AKP Parti toplantısında ”Literatürde varsa, devlet adına özür dilemem gerekiyorsa dilerim ve özür diliyorum” dedi. Almanya Başbakanı Sn. Merkel ise Nazilerce öldürülen Türklerle ilgili özür dilemek için; Nazilerce katledilenler adına düzenlenen törene katıldı, mum yaktı ve özür dileyerek “bizi affedin” dedi. Yani laf olsun diye değil, siyasi rakibini köşeye sıkıştırmak için siyaseten değil, yürekten bir özür diledi. Tayyip Erdoğan’da Dersim Katliamıyla ilgili özür dilemek istiyorsa Dersim’deki Seyit Rıza anıtının önüne gidip, orada diz çöküp “özür dilerim, bizi affet” demelidir. Yürekten özür böyle olur. Akabindede o katliamın sonuçlarını ortadan kaldıracak mağduriyetleri giderecek her türlü adımı atmalıdır.
Ali Kenanoğlu
24 Şubat 2012
Biz Azeri’de oluruz, Ermeni’de, Türk’de Kürt’de Piç’de….
Biz Ermenilerin’de Türklerin’de Azeriler’inde faşizmine, katliamına ırkçılığına ve ırkçılarına karşıyız. Biz Hocali’de katliam yapanların karşısında Azeri’yiz. Hrantı katleden ve buna göz yumup hak etmişti diyenlerin karşısında Ermei’yiz. Şu ya da bu şekilde resmi ideolojinin bakış açısı ve resmileştirilmiş toplum bakış açısına göre gayri meşru bir ilişki sonucu doğmuş ve bunda en ufak bir katkısı olmayan ve “piç” diye anılan o masum çocuğun yanında “piçiz”. Sizin yüreğiniz yetiyor mu “piç” olmaya, sizin insanlığınız, vicdanınız yetiyor mu, o masum çocukların yaşadığı duyguyu paylaşmak adına “piçiz” demeye. İşte aramızdaki fark bu….
Ali KENANOĞLU
27 Şubat 2012
Alevileri Ne Zaman Yurttaş Sayacaksınız?
Sivas davası kararını kınayan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “Bu davanın Aleviler ve insanlık açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu biliyordunuz. Siz bu kararla sadece davayı düşürmemiş, Alevilerin geleceğe ilişkin güvenini, devlete yönelik umudunun uda düşürdünüz” dedi.
Açıklama metni şöyle:
Alevileri ne zaman yurttaş sayacaksınız…
Bu düşen davayla, Alevilerin; Devlete, Hükümete ve geleceğe yönelik güvenleri de düşmüştür.
- Mart 2012 tarihinde; 1993 Sivas – Madımak oteli katliamı davası zamanaşımı kararıyla düşürülmüştür. Bu kararla sadece dava düşmemiş aynı zamanda Alevilerin; Devlete, Hükümete ve geleceğe yönelik güvenleri de düşmüştür.
Şüphesiz ki bu davayı düşürmenin hukuki gerekçelerini oluşturacaksınız, işi hukuka havale edecek ve yasalar böyle, hukuk böyle diyeceksiniz. Buna bizim de inanmamızı bekleyeceksiniz ama biz bu ülkede bir gecede yasaların değiştirildiğine, hakimlerin görev yerlerinin değiştirilerek verilecek kararların yönünün değiştirildiğine, bir gecede ülkenin seçilmiş belediye başkanının cezaevine gönderildiğine ve aynı belediye başkanı için bir gecede seçim iptal edilip, milletvekili seçildiğine, başbakan olduğuna tanık olduk. Yargılatmak istemediğiniz kişiler için bir gecede yasalar çıkarttığınıza tanık olduk.
Yani niyet olduktan sonra, istendikten sonra, yasanın da hukukun da teferruattan ibaret olduğuna tanık olduk. İstemediğiniz yasa değişikliklerinin de hükmeden partinin oylarıyla ret edildiğine de tanık olduk.
Sivas Madımak katillerinin korunup kollandığını, belediyelerinizde çalıştırıldığını, katillerin kolluk kuvvetlerince aranmasına rağmen bulunamadıklarını ama ehliyet aldıklarına, evlendiklerine, çocuklarına nüfus kağıdı çıkardıklarına, askere gittiklerine ve evlerinde yataklarında rahat rahat öldüklerine şahit olduk. O katilleri savunan avukatların iktidar partisi kadrolarında siyasette bürokraside yükseldiğine, vekil olduklarına, bakan olduklarına, belediye başkanları olduklarına da tanık olduk.
Şimdi de zaman aşımıyla tümüyle kapattınız. Kurtardınız. Hak, Hukuk, Adalet, Yurttaş bunlara gözümüz de karnımız da doymuştur.
Biz Alevilere reva gördüğünüz vatandaşlık hakkı, hukuk ortadadır. Vergide, Askerlikte, vb yükümlülüklerde varız ama Hak, Hukuk, Adalette yokuz. Bu davanın Aleviler ve insanlık açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu biliyordunuz. Siz bu kararla sadece davayı düşürmemiş, Alevilerin geleceğe ilişkin güvenini, devlete yönelik umudunun da düşürdünüz. Durumun kendisi çıkarılan karardan daha vahimdir.
Bu dava T.C. Hukuk kuralları kapsamında bitirilmiş olsa bile, insanların vicdanında bitmemiş, bitmeyecektir.
Ali Kenanoğlu
Başkan
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
13 Mart 2013
Bu rezilliği AKP’liler yapsaydı kıyameti kopartırdık…
Avcilar Belediyesi Yesilkent cemevine saldirip, kapiyi kirip, ulu pirlerin resimlerini yerlere firlatti. Haber ve fotograflar sosyal medyada yayinlandi. Bu saldiriyi CHP li bir belediyenin yapmis olmasindan kaynakli olarak cogunluk sus pus oldu. Yapilan yorumlar hayli dusundurucuydu. “Zabita da CHP li miydi ki” diyenler vardi. Haberi paylasanlara “CHP yi yiptatmak istiyorsunuz” diye tepki gosterenler oldu. “Belediyenin CHP liligini niye one cikartiyorsunuz, art niyetli ve baska amac guduyorsunuz” diyenler oldu. Genel cogunluk da sessiz kaldi. Simdi bunu AKP li bir Belediye yapsaydi kiyameti kopartirdik. Birakin zabitayi, Belediye Baskanini dogrudan Tayyip Erdogan’a saldirirdik. Durust olmak gerekir. İki yuzluluk yapiyoruz. Aleviler bu olayda sorgulayici aklini kaybetmistir. CHP li Belediye ne sebep olursa olsun Bunu yapamaz. Pirlerimizin resimlerini pacavra gibi yerlere atamaz. Aleviler, Alevi onderleri potansiyel CHP aday adayligindan kurtulmadigi surece CHP li bir kendini bilmez bunu yapma cesaretini kendinde gorur. Alevilerin bu tavri cok uzucu ve cok dusundurucudur. Bizde bir soz vardir. “Yol cumleden uludur.” malesef CHP yoldan ulu hale gelmis. Yazık.
24 Mart 2012
‘Hükümlü Madımak katillerini aklayacaklarından endişe ediyoruz’
Ali Kenanoğlu, Aleviler olarak son gelişmelerden duydukları endişeleri dile getirdi…
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu 29 Mart akşamı İMC Tv ve HAYAT Tv ekranlarında son günlerde yaşanan gelişmelere yönelik değerlendirmelerde bulundu. Alevilerin yaşanan gelişmelerden duyduğu endişeleri dile getiren Kenanoğlu şunları söyledi:
HÜKÜMLÜ MADIMAK KATİLLERİNİ AKLAYACAKLARINDAN ENDİŞE EDİYORUZ
Malatya Özel Yetkili Savcısı tarafından dün (28.03.2012) yeniden başlatılan Sivas Madımak Soruşturmasını iyi bir gelişme olarak göremiyoruz. Çünkü Başbakan’ın Zaman aşımı kararından sonra söylediği iki söz bizi endişelendiriyor. İlki zaman aşımı kararıyla ilgili olarak “Vatana Millete Hayırlı Olsun” söylemiydi. İkincisi ise Başbakan Erdoğan, “Sivas’a gittiğinde birçok kez 18 yaşında, 19 yaşında, 15 yaşındaki kız çocuklarının babalarının hiçbir taksiratı olmadığı halde idama mahkum oldukları için hüngür hüngür ağladıklarını” söylemiştir. Diğer taraftan 30 Mayıs tarihine Sabah Gazetesinde asılsız ve belgesiz olarak Madımak Katliamının PKK’nın işi olduğu yönünde haber yayınlanmıştır. Bütün bunları bir araya getirdiğimizde bu yeni açılan soruşturma neticesinde Sivas davasında hüküm giymiş katillerin aklanmasının yolunun açılacağı endişesini taşıyoruz.
KURAN EĞİTİMİNİ ÖZELLİKLE ALEVİ ÇOCUKLARI SEÇMEK ZORUNDA KALACAK
Eğitimde yapılan 4+4+4 düzenlemesiyle Okullarda Kuran eğitimi seçmeli hale getiriliyor. Biz bu ülkede seçmeli Din eğitiminin ne anlama geldiğini iyi biliyoruz. Devlet Baskısı, Hükumet Baskısı, Mahalle Baskısı ve Okul idaresi baskıları altında bu dersi öğrencilerin seçmeme şansı yoktur. Bu Kuran eğitimini Sünni öğrencilerden önce Alevi öğrenciler zoraki olarak tercih edeceklerdir. Okullarda yeni bir asimilasyon sürecine girilmiştir.
YENİ ANAYASAYA YÖNELİK BİR UMUDUMUZ YOK
Yeni Anayasanın konuşulduğu ve hazırlıklarının yapıldığı bir süreçte temel yasalar çıkartılıyor. Eğitim bu ülkenin en temel meselesidir. Siz Anayasayı beklemeden bu konuda düzenlemeler yapıyorsanız bu Anayasa neyi değiştirecek. Okullardaki Din derslerini zorunlu olmaktan çıkartmayı bırakın yeni Dini Dersler koyuyorsunuz. Diyanet İşleri Bakanlığına en yüksek bütçeyi sunuyor en çok yeni kadro tahsisini bu kuruma veriyorsunuz. Anayasayı beklemeden zaten yapacağınızı yapıyorsunuz. Şimdi bu durumda bu yeni Anayasa neyi hangi sorunu çözecek
BİZ ZULME VE ASİMİLASYONA KARŞI BAĞIŞIKLIK KAZANDIK
AKP Hükumeti ile birlikte Devlet yeni bir asimilasyon sürecine girmiştir. Biz Aleviler bu topraklarda Bin yıldır zulme ve Asimilasyona maruz kaldık. Zalim her dönem zalimdi bizim için. Biz zulme ve asimilasyona karşı bağışıklık kazandık. Yeter ki direnme gücümüzü kaybetmeyelim.
ADIYAMAN, GAZİNATEP, İZMİR FİŞLEMELERİ SURİYE İLE İLGİLİDİR
Suriye’ye demokrasi getireceğini söyleyenler kin ve nefret içerisinde Alevilere yönelik tavır sergiliyorlar. Başbakan Esad’ın Alevi kimliği üzerinden kin ve nefret söylemlerine devam ediyor. Suriye’de ki muhalifler Türkiye destekli kurdukları orduya verdikleri “Muaviye Ordusu” ismi ve o ordunun sözcülerinin açıklamaları, yaptıkları uygulamalar niyetlerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Suriye demokratik bir ülke olmalıdır. Bu demokratikleşme Alevi katliamına ve Alevilere yönelik kin ve nefret söylemine dönüşmektedir. Suriye Muhaliflerince Yapılan demeçlerde uygulamalarda böyledir. Türkiye Alevileri Suriye’de yaşanacak bir Alevi katliamına sessiz kalmayacaklardır. Bunun için Alevilere göz dağı verilmektedir. Bunun için Adıyaman’da Antep’te İzmir’de evler teşhir edilmekte, “Adeta sizin nerede oturduğunuzu biliyoruz” denilmektedir. “Bir gece ansızın gelebiliriz” denilmektedir. Tıpkı Maraş’ta Çorum’da olduğu gibi.
31 MART’DA KADIKÖY’DEYİZ
İşte bu nedenle Zalimin zulmüne boyun eğmemek için direnme gücümüzü muhafaza etmek için alanlarda olmalıyız. Boyun eğdiğin zaman kaybedersin. Mücadele ettiğin sürece kaybeden olmazsın. Biz bu topraklarda Bin yıldır direnerek, boyun eğmeyerek kalabildik. Bunu sürdürmemiz gerekir. Zalimin zulmü varsa mazlumun da direnme gücü ve iradesi vardır. Şimdi bu iradeyi ve gücü 31 Mart’da Kadıköy’e taşımamız gerekmektedir. Orada olmalıyız.
DEMOKRAT HABER
30 Mart 2012
‘Kabul Etmeseler de Alevilerin İslam Algısı Budur’
Ali Kenanoğlu, hakkındaki yayınlara yanıt verdi…
“Aleviler ve Seçmeli Kur’an Dersi” tartışmalarına Alevilerden dün bir yanıt gelmişti. Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’nun bu konudaki açıklamalarını Demokrat Haber olarak ‘İslam’la vedalaşmak gerek; ümmet Yezit’e duçar olmuş’ başlığıyla haberleştirmiştik.
Bu haber sonrası Timeturk.com ve Sicakgundem.com sitelerinde Aleviler ve Ali Kenanoğlu’na hakaret eden ve hedef gösteren yayınlar yapıldı.
Timeturk.com web sitesi Ali Kenanoğlu’nun “Aleviler ve Seçmeli Kuran Dersi” başlıklı açıklamasını eleştirerek haber yaparken haberi Alevilere aleni bir şekilde hakarete dönüştürdü.
Alevi inancını “Sapkınlık ve sapıklık” olarak değerlendiren Turktime sitesi ayrıca yazıda Ali Kenanoğlu’nu da hedef göstermekten kaçınmadı. Hz. Hüseyin’in Yezit anlayışa ve Yezit’in islamı kendi çıkarları için değiştirmesine ve zalimliklerine alet etmesine karşın söylediği “Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur …”sözünü çarpıtarak sanki Ali Kenanoğlu’nun islamdan uzaklaşmak gerektiğini ve Hz. Hüseyin’in de İslamı karaladığını söylediğini iddia etti. Ali Kenanoğlu, Hz. Hüseyin’in bu sözünü hatırlatmış ve günümüzde de zalimlerin yeni bir İslam anlayışı dayattığını ironik bir dille ifade etmeye çalışmıştı.
Timeturk.com sitesi Alevi inancını aşağılayarak hakaretlerine devam ettirdiği haberinde, Alevilerin İslam anlayışını sapkınlık olarak niteledi. Kuran’daki ehlibeyte ve Hz.Ali ye yönelik ayetlerin değiştirildiğine ve bazı ayetlerin yakıldığına inanan, bunun dışında Sıffin savaşında “ben kuranı natıkım” diyen Hz. Ali’nin sözünü hatırlatan Alevilerin sapkınlık içerisinde olduğunu yazdı.
Timeturk.com sitesi Alevilerin camiye gitmeyip cemde saz-keman çalıp deyiş söylemesini ve “benim kabem insandır” anlayışını, cemevlerine Alevi pirlerinin resimlerinin asılmasını, heykellerinin yapılmasını, kadın erkek birlikte ibadet edilmesini, dem alınmasını ise “sapıklık” olarak niteledi.
Aynı söylemler Sicakgundem.com sitesinden de yayılınca konunun muhatabı olan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’na yazılanlar hakkında ne düşündüğünü sorduk. İşte Kenanoğlu’nun açıklamaları:
“İNANCIMIZI AÇIKLAMAK, NEDEN BAŞKA BİR İNANCA HAKARET OLARAK ALGILANIR!”
Başbakanın yaptığı açıklamaya istinaden; “Seçmeli Kuran Dersi” konusunda yaptığım açıklama olumlu ve olumsuz tepkilerle karşılanırken hedef gösterenler ve bu açıklamanın eleştirisi üzerinden doğrudan inancımıza yönelik hakaret gösterenlerde oldu.
“Artık İslam’la vedalaşmak…” bu söz ne anlam taşıyor kime ait?
“Artık İslam’la vedalaşmak gerekir; çünkü ümmet Yezit gibi bir yöneticiye duçar olmuştur…” sözü Hz. Hüseyin’e ait bir sözdür.
Yezid, babası tarafından Müslümanların başına halife tayin edildiği zaman Medine’nin hakimi İmam Hüseyin’den biat almak isteyince, İmam Hüseyin Yezit’e biat etmeyi kabul etmez ve cevabında bu sözü söyler. Hz. Hüseyin’in vedalaşmak gerek dediği İslam, Dedesi Hz. Muhammed ve Babası Hz. Ali’nin islamı değildir. Muaviye ve oğlu Yezit tarafından aslından uzaklaştırılan ve bunların zalimliklerine, mızraklarına kalkan olarak kullandıkları değiştirilmiş, dönüştürülmüş, Muaviye’nin ve Yezit’in islamıdır. Ben de bu sözü bilerek açıklamama taşıdım. Çünkü bize şu an Yezit’in Muaviye’nin islamı dayatılıyor. Biz yine o islamla vedalaşmalıyız. Alevilerin algıladığı, yaşadığı islam’la değil.
Alevilik’de Namaz yok, cami yok, ramazan orucu yok, resim var, müzik var, heykel var, Kadın Erkek birlikte ibadet var, Cem var, Dem var, Kuran da değiştirildi diyorsunuz…
İnsanın kendi inancını ispata davet edilmesi zulümdür. Kuran’da başörtüsü var mı yok mu tartışması bir başörtülüye nasıl bir zulümse veya bir başartülüye “İspatla bakalım kuranda örtünme var mı ?” demek nasıl bir zulümse bir Aleviye de “Bunlar Alevilikte var mı? Bunlar İslam’da var mı?” demek de aynı şekilde zulümdür. Bu sözlerin ve inancın mucidi ben değilim. Bu Alevi toplumunun inancıdır. Anadolu’da bin yıldır inanıla gelinen ve uygulanan bir inanç bütünüdür. Kuran’ın değiştirildiği Aleviler içerisinde yaygın bir kanaattir. Bu değişikliğin Ömer, Osman, Muaviye ve Yezit dönemlerinde peyderpey yapıldığına inanılır. Bugün Aleviliğin kabul ettiği ve uyguladığı kimi esasların ve Hz. Ali ile, Ehlibeytle ilgili ayetlerin yakıldığına inanılır.
Kur’an’ın bazı ayetlerinin yakılıp yakılmadığı da İslam Alimleri arasında tartışılan bir husustur. Salman Rüşti’nin “Şeytan Ayetler” isimli kitabının konusunu da bu ayetler oluşturur. (Sadece bir hatırlatma için örneklediğimi belirtmek isterim) Ancak bu konuda yorum yapmak bize göre değildir. Sünni inançlı insanlar hatta kimi Alevi inançlı insanlar Kuran’ın kesinlikle değiştirilmediğini söylerler. Buna saygı duyarız. “Hayır değiştirilmiş” diye de bir tartışma ve iddia içerisinde olmayız. Ancak biz de böyle inanırız. Bu da bizi bağlar.
Aleviler çoğunlukla, yaygın olarak Kuran’ın değiştirildiğine inandıkları için Hz. Ali nin Sıffin savaşında kullandığı “ben kuranı natıkım” sözüne itibar ederler. Alevi ulularının, pirlerinin deyişlerini, duvaz imamlarını Ayet olarak kabul ederler. Onların sazla söylenişi nedeniyle ise saza “Telli Kuran” derler. Deyişlerin söylendiği saz dualanarak kılıfına konur. Bu konuda ilahiyat fakültelerinde yapılmış ve yayınlanmış araştırmalar bulunmaktadır. Şimdi isim vererek kimseyi tartışma içerisine çekmek istemem ama bu akademisyenleri tanıyorum. Aleviler Kuran’ın değiştirildiğini aleni olarak söylemezler çünkü bilirler ki bu onların katledilmelerinin bir gerekçesidir. O nedenle bu ve benzeri konularda takiyye yapmayı tercih ederler. Şimdi dün ben bu açıklamayı yapınca yakınlarım aynı şeyi bana söylediler,” niye yazdın bunları, başın belaya gidecek” dediler. Çünkü bunları söyleyenin yazanın başı hep belaya gitmiş. Yeni genç jenerasyon ise böyle bir inancı tamamen unutmuş durumdadır. Asimilasyon etkisini göstermiştir.
Alevilerin ibadethanesi Cemevleri, Dergahlar, Tekkelerdir. Toplu İbadeti Cem, orucu Hızır ve Muharrem orucudur. Alevilerin, cemi, demi, Dergahı, 12 hizmeti, deyişi, duvaz imamı, semahı vardır.
Alevi toplumu bilinen tarihiyle bin yıldır Anadolu’da bu şekilde inanmış ve ibadet etmiştir. Bu şekilde ibadet edip inandığı içinde katliamlara, baskılara, kıyımlara, idamlara maruz kalmıştır. Eğer Alevilerin bu tür farklılıkları yoktuydu da Aleviler niye yakıldı, yıkıldı, kesildi, asıldı. Pir Sultan Abdal niye idam edildi. İdam gerekçelerini okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. Hace Bektaş dergahı postnişini Hamdullah Çelebi’nin 1826 yılındaki idam kararında da yine aynı şeyler vardır.
Nedir bunlar?
Bunlardan bazıları şöyledir;
1- Pir Sultan dinsiz, namaz kılmıyor ve oruç tutmuyor
2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.
3- Müslümanlara ‘Yezit’ diyor ve şarap içiyor.
4- Kur’an ve İslam Peygamberi hakkında uygunsuz sözler söylüyor.
5- İslamiyet’in ilk üç halifesine sövüyor.
6- Peygamber hanımı Hz. Ayşe’ye hakaret ediyor.
7- Cem Ayini gibi gizli toplantılar yapıyor.
8- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden bir devlet düşmanı.
9- Rafızî kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.
10- Saz ve Çalgı çalıyor törenlerde semah dönerek oyun oynuyor.
11- Törenlerde ve dışarıda haremlik selamlık kuralına riayet etmiyor.
12- Mehdi-i Zaman (Zamanın Mehdisi) gelecek propagandası yapıyor…
Bunlar yani Pir Sultan Abdal’ı idama götüren maddeler Alevilerin inancında olan şeylerdir. (Hakaretler hariç). Bu konuda açıklayıcı bilgi benim Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yapılan bir çalıştayda sunmuş olduğum tebliğde detaylı bir şekilde vardır. Bu tebliğ web sitelerinde bulunabilir.
Bu tür kararlar, fetvalar, fermanlar hemen hemen her dönemde Aleviler için verilmiştir. Bunların bir kısmı da günümüzde kitap olarak yayınlanmıştır. Şimdi kalkmış birileri beni hedef göstermekte ve İslam’a hakaret etmekle suçlamakta.
Sözlerinizle amacınız hakaret etmek miydi peki?
İnancımızı açıklamak, savunmak neden başka bir inanca hakaret olarak algılanır, anlamak mümkün değil. Tarihimiz boyunca hep buna maruz kaldık, bu nedenle katlimiz vacip görüldü, bugün de buna maruz kalıyoruz. Kabul etseler de etmeseler de biz Alevilerin İslam algısı budur. Tüm asimilasyonlara karşın Alevilik kendini temel değerleri üzerinden sürdürecektir.
Deniz Güneş / Demokrat Haber İstanbul
06 Nisan 2012
İflah Olmaz Alevi Düşmanlığı
Alevilere yönelik ayrımcı söylemin hala ne kadar güçlü olduğu ortada…
Demokrat Haber’den Deniz Güneş’in haberleştirdiği, Ali Kenanoğlu’nun açıklamalarına yönelik tepkiler, milliyetçi muhafazakarların Alevi düşmanlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Alevilere yönelik ayrımcı söylemin hala ne kadar güçlü olduğunu, henüz bir arpa boyu yol bile gidilemediğini bir kez daha gösterdi. Peki, milliyetçi muhafazakarları çılgına çevirecek ne demişti Kenanoğlu:
“Alevilerin büyük bir çoğunluğu kendisini İslam olarak görür. Fakat bu İslam nasıl bir İslamdır. Sünniliğin ve Şiiliğin kabul ettiği İslamla uzaktan yakından benzerliği yoktur.”
Kimse kusura bakmasın, buna bile tahammül edemeyenler ne Alevi açılımından, ne demokratlıktan söz edebilir ve böyle bir zihniyet ile Alevi sorunu konuşulamaz. Evet, Alevilerin İslam anlayışı, Sünnilikten de, Şiilikten de radikal bir biçimde farklıdır. Bu farkların teolojik, felsefi, etik ve tarihsel veçheleri vardır. Alevilik, şekilci olarak nitelediği İslam kavrayışlarına ve özellikle Sünni ortodoksiye karşı, derin bir felsefi ve entelektüel birikime dayanan bir başkaldırı hareketi olarak şekillenmiştir. Aleviliği bu başkaldırıdan, radikal eleştirelliğinden bağımsız olarak değerlendiremezsiniz. Kimse Alevilerden kafalarındaki Alevilik ile özdeşleşmesini bekleyemez. Öyle, başbakanın da yaptığı “Ali’yi sevmek Alevilikse, en büyük Alevi benim” demagojileri ile de Alevi falan olunamaz. Kısacası, Alevi kimliğini tanımanın birinci koşulu, Aleviliğin Sünnilik ve Şiilik ile radikal benzemezliğini kabul etmektir.
Milliyetçi muhafazakar siteler Kenanoğlu’nun sözlerini çarpıtmayı da ihmal etmemişler. Timeturk haber sitesi, Allame Seyyid İbn-i Tavus’un, orijinal adı “ el-Luhuf ala katle’t-tufuf” olan eserinde geçen, Hüseyin’in “Müslümanlar, Yezid gibi bir hükümdara duçar olduğunda artık İslam’la vedalaşmak gerekir“ sözlerini, Kenanoğlu’nun ağzından “Artık, İslamla vedalaşmak gerekir” manşeti ile vererek Kenanoğlu’nu hedef göstermeye çalışmışlar, ama sadece kendi cahillikleri ile Alevifobik zihniyetlerini sergilemişler… Fakat asıl utanç verici olan, bu çarpıtılmış haberin altındaki iflah olmaz Alevi düşmanlığını yansıtan yorumlar. İşte o utanç verici yorumlardan birkaçı: (Yorumları olduğu gibi aldık, o yüzden anlatım ve yazım hataları yorumculara ait. Göreceğiniz üzere, Türk-İslamcı milliyetçi muhafazakarların Türkçeleri oldukça zayıf ve hala komünist demeyi öğrenememişler!)
“KAFİR OĞLU KAFİR”
“işte senin gibi aleviler kominizmin türkiye versiyonu.dinsizlik sizin mayanızda, imansızlıkta dallarınızda duruyor hala.”
“GERCEKTEN COK GUZEL YAZMIS , ADAM HEP DOGRULARI SOYLEMIS.ALEVILERIN GERCEK ITIKADINI HAYKIRMIS GUZELCE.NASIL BIR MUSRIK, KAFIR OLDUKLARINI BAS BAS BAGIRMIS.HELAL OLSUN BE KOCUM HARBI KAFIRMISSIN”
“doğru söylemiş. adam dinsiz ise ne diye zorla müslüman diyorsun? şii rafizi iran dayatıyor şiiliği ve iftira atıyor kurana, sahabelere vs. birileri hikaye okuyor! yahu adamların dinle imanla islama alakası yok!”
“cennet ve cehennemin bu dünyada olduğuna inananların düşüncesini ifade ediyor,bunun aynısı görüntü olarak kıyama duran esat ve tayfası,şia böyle değil bunlar iranda olsa iş makinalarının ucunda sallanır görürsünüz,”
“Bu adam degil Alevi, olsa olsa dinsiz , kafir bir Kizilbastan öteye degildir. Cünkü ancak kafir olan biri böyle seyler söyler ve Kitabimiza böyle iftira eder. Ulan, Allah’in Sünetullah denen bir seyi var. Yani herseyi gidisine birakiyor, müdahale etmiyor sabrediyor. Zalim zalimligini, kafirde küfrünü icra ediyor. Bunlarin hesabini Ahiretteki, hesap gününe birakiyor. Allah Teala biz insanlar gibi sabirsiz olsa, senin gibi bircok kafirin kellesini coktan ucurmustu ya, öyle degil iste.”
“kafir oğlu kafir.”
“turkiye artik alevilik sia;lik degil kavramini ogrenmesi gerekir. Iran’da bile alevilere hak ve hukuk tanilmiyor ustune cem evleride yasaktir , eger ki gizlide yaparlarsa aninda baskin yaparlar. bu aleviler yuzundendir ki , bugun sialik islam dunyasinda yanlis tanimlanmis onlarin fasit inanclari bizlere buyuk darbe vuruyor. vallah biz sialarda kuran’a peygambere 5 vakit namaza ve islamin 5 sartini yerine getiriyoruz. buyuzden dikatli olun sia’yi aleviyle karistirmayin !!!”
“Senin gibilerin Canı Cehenneme.. Heyy gidi koca Selim, ruhun şad olsunn…”
“islam düşmanlığı ne zaman dan beri bir inanç olmuş, büyük bir ustalıkla islamın önde gelenlerini ve kitabını da tartışmalı hale getir.bu benim inancım ..sonra tarih boyunca zulme uğradık..böyle bir şey olamaz..dünya görüşün nedir onları açıkla ..yok..son söz söylediklerinizin yalan olduğunu sizde biliyorsunuz..asıl dininizi kamufle ediyorsunuz..sizlerin yaptığı islam düşmanlığı üzerine kurulu bir varoluş …ama böyle varolamazsınız… “
“Alevilik Anadoluda sapkın inançların kendini ifade ediş biçimidir. Adama ne kızıyorsunuz takiyye yapmamış kafirliğini ilan etmiş. “
DEMOKRATİKLEŞMENİN ÖNÜNDEKİ ENGEL MİLLİYETÇİ MUHAFAZAKAR ZİHNİYET
Bu yorumlar Alevilere karşı nefret söyleminin ne boyutlarda olduğunu gösteriyor. İşte bu ülkenin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel, bu milliyetçi muhafazakar zihniyet… Bu zihniyet güçsüzleşmeden Türkiye ne Alevi sorununu çözebilir, ne Kürt sorununu…
Bu Alevifobik yorumların yapılmasına vesile olan sitedeki Kenanoğlu’nu hedef gösteren haberin sonu şöyle bitiyordu: “Söz konusu tartışmaya, Alevi yazarlardan Sevilay Yükselir de katılmış ve Kur’an’ın okullarda ders olarak girmesine karşı çıkanlara, ‘aptal, gudubet’ gibi sözler kullanmıştı.” Benzer biçimde, Nuh Gönültaş da “Sevilay Yükselir, ki kendisi de bir Alevi’dir. Sabah’ta yazdı: Hem yolumuz Muhammed’in, Ali’nin yoludur, soyumuz Ehl-i Beyt’in soyudur diyorsunuz hem de okullara Kur’an-ı Kerim ve Hz. Muhammed dersleri konulduğu için havalara zıplıyorsunuz.” biçiminde yazdı. Gerek sitede, gerekse Gönültaş’ın yazısında Yükselir’in Aleviliği özellikle vurgulanıyor. Niçin? Çünkü, o bir Alevi ama milliyetçi muhafazakarların istediklerini söyleyen bir Alevi. Onlar, ancak böyle bir Aleviliği kabul edebilir, ancak böyle bir Alevilik olursa, Aleviliği tanıyabilir. Sorun şu ki, böyle bir Alevilik yok. Yükselir’in yazdıkları sadece kendisinin Alevi felsefesine uzaklığını gösteriyor. Nitekim, Yükselir’in Alevi Açılımı toplantısında yaptığı konuşmadaki naiflik, Aleviliğin formel ve ortodoks din anlayışına getirdiği radikal eleştiriyi kavrayamayan değerlendirmelerin Aleviliği asimilasyona nasıl da açık hale getirdiğini gösteriyor:
“Aleviler camiye gitmiyor. Ben bir gün anneme dedim ki, biz niye camiye gitmiyoruz? Kadıncağız öyle öğrenmiş, öyle anlatıyor. Kızım Hz. Ali’yi camide vurmuşlar. Vurmuşlarsa vurmuşlar yani. Hz. Ali, Hz. Muhammet’in amcaoğlu, ilk Müslüman falan değil mi? Ben anlamıyorum şimdi, benim eşim Sünni, 13 yaşında bir oğlum var. Evde egemen benim şeyim var. Mecburen benim ritüellerim, daha doğrusu anneanne ve dede bizimle yaşıyor. Şimdi eşim Sünni ve iyi bir Sünni. Din eğitimi almış eşim, Erzurumlu Kur’an’ı bir kaç kez okumuş. Oğlum bana diyor ki, ya siz ne biçim insanlarsınız anne Aleviler? Utanıyorum ya siz hiçbir şeye inanmıyorsunuz ki diyor. Siz nesiniz diyor, siz çok özür diliyorum yani hani yanlış anlamayın çok yüreğimle konuşuyorum bunu, siz Allah’a da inanmıyorsunuz bence diyor. Oğlum nereden çıkarıyorsun bunu. Çünkü çocuğun önüne koyabileceğim bir metnim yok, bir kitabım yok, bir ritüelim yok. Taban Kur’an-ı Kerim diyorsak, o zaman ben çocuğumun önüne, bak oğlum biz de bu kitaba inanıyoruz. Ama bizim yolumuz şu şu şu. Bunu anlatan bir şey var mı? O da yok. Daha çok konuşacağım yani fazla kafanızı karıştırmak istemiyorum. Ama karıştınız değil mi? Ama doğrusu bu Mehmet Ali abi, doğrusu bu. Aleviler bir kere ne istediğini bilmiyor, bir kere biz ne olduğumuzu nereden geldiğimizi bilmiyoruz. Lütfen biri bana açıklasın ya! Aleviler camiye gitmiyor. Tamam, gitmiyor, niye? Hz. Ali camide öldürülmüş, demiş ki, beni seven kulum camiye gelmesin. Böyle bir saçmalık olur mu?” (5. Alevi Çalıştayı, ss. 64-65)
Yükselir’in sorduğu soruların Alevilik içinde cevapları var, ama anlaşılan o Sünniliğe benzer bir Alevilik istiyor ki öyle bir Alevilik mümkün değil… Hükümete yakın bir kalem olsa da, Yükselir’e bile bu asimile olmuş Aleviliği talep ettiren, yaşadığımız muhafazakar iklimin baskısı… Alevilere sürekli niye namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun diye soran, taciz eden mahalle baskısı… Alevi çocuklarını zorunlu din dersleri ile Sünnilleştirmeye çalışan, faşist darbe kalıntısı zihniyetin baskısı….
28 Şubati Alevilikle bagdastiranlar; 28 Şubat’dan sonra, Cemevleri mi yasalaştı? Zorunlu Din Dersi mi kalktı? Diyanet mi kapatıldı? Kislalara cami – mescit yerine Cemevi mi yapıldı? N’oldu? 28 Şubat da Alevilerin hayrina ne yapldı da bunu söylüyorsunuz. 28 Şubat’ın Generalleri Alevi miydi. 28 Şubat’ın, 12 Eylül’ün, 12 Mart’ın, 27 Mayıs’ın, ve diğer tüm zamanların Generalleri Alevi Değildi. Cumhuriyet döneminde Alevi Kuvvet komutanı ve Genel Kurmay Baskani yoktur. Olamaz. Olmadan engellenir.
Sefa feza Arslan / Demokrat Haber
Ali KENANOĞLU
13 Nisan 2012
ALİ KENANOĞLU: DERSİM’DE BELGE HALKTIR
Dersim Dernekleri Federasyonu tarafından Sabiha Gökçen Havalimanında “Dersim Tertelesi”nin başlangıcı olarak kabul edilen 4 Mayıs 1937’nin yıldönümünde basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında konuşan Ali Kenanoğlu; “Bir belge yarışı sürdürülüyor, şunu unutmayın ki tarihi kazananlar yazar, belgeyi de kazananlar düzenler. Dersim Katliamının belgesini düzenleyenler katliamı yapanlardır. Dolayısıyla o belgelere fazla itibar etmeyin, o belgeler gerçeğin yüzde birini ancak yansıtabilir. Dersim katliamının belgesi Dersimin dağları, mağaraları, ırmaklarıdır. Munzur’dur. Dersim katliamının belgesi Dersim halkının hafızasıdır. Yazılı belge yarışına girmek doğru değildir, yazılı belge gerçeği gizler, çünkü o belgeleri Dersim halkı düzenlememiştir. Katliamı yapanlar düzenlemiştir. Biz bu topraklarda o belgelerle zalimlerin mazlum, mazlumların zalim yapıldıklarına tanık olduk. Bizim Belgemiz halktır” dedi.
Kenanoğlu konuşmasında “artık katillerin kahraman olarak karşılandığı bir ülkede yaşamak istemiyoruz, tarihin hangi döneminde olursa olsun insanlığa karşı suç işlemiş katliam yapmış, katliama karışmış katillere itibar edilmemeli, bir kahraman gibi sunulmamalıdır” dedi.
İBADETHANELER YASAL DEĞİL, MEŞRU OLUR
Devlet okullarında seçmeli de olsa dini eğitim olmaz.
“İBADETHANELER YASAL DEĞİL, MEŞRU OLUR”
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) tarafından 05.05.2012 tarihinde düzenlenen “Anayasa Kurultayı”nda konuşan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “İbadet yerleri, inanlar için meşru yerlerdir, yasal olarak kabul edilip edilmemesi gibi bir tartışmadan vazgeçmeli. Devlet, hiçbir dini organizasyonun için yer almamalı, okullarda dini eğitim verilmesinden vazgeçilmelidir. Ayrıca din görevlilerinin finansmanı, o inanç çevresi tarafından karşılanmalıdır” dedi.
Kenanoğlu, Cemevleri yasallaşsın, yasal statüye kavuşsun, Devlet Cemevlerinin elektrik, su faturalarını ödesin gibi talepler yaşanılan mağduriyetler ve eşitsizlikler açısından bir eşitlik sağlanması amacıyla haklı bir talep olarak dile getirilse de özünde Laik, Demokratik bir talep değildir. Çünkü bunu kim sağlayacak! Bunu kimden istiyoruz! Devletten..
Devletin bir ibadethaneyi yasal kabul etmesi, bir ibadethanenin çeşitli giderlerini karşılaması Demokratik ve Laik bir talep değildir. Bu devletin işi de değildir, haddi de değildir.
İbadethaneler yasal değil, meşru olur. Bu meşruluk ise belirli o inanca mensup insanların kendilerince nereyi ibadethane olarak gördükleri ve kabulüyle ilgilidir. Ne devleti ne de başka inancın mensuplarını ilgilendirmez ve bağlamaz. İbadethanelerin yapımı ve giderleri, inanç önderlerinin istihdam edilmesi gibi her türlü giderler de o inancın mensuplarınca karşılanmalıdır.
Devlet okullarında seçmeli de olsa dini eğitim olmaz. Din eğitimi ilgili dinin-inancın ibadethanesinde ilgili inancın mensuplarınca verilmelidir. Devlet sadece denetim görevini yerine getirmelidir.
5 Mayıs 2012
İTÜ’de Canlı Kitap Oluyoruz
9 Mayıs 2012 ·
İTÜ Gönüllülük Klübü tarafından düzenlenen “Yaşayan Kütüphane” projesinde 10-11 Mayıs’da Ayazağa Kampüsünde Alevilik konusunda “Canlı Kitap” olacağım. Beni okumak isteyenleri bekliyorum…
(Ali Kenanoğlu)
Ali Kenanoğlu Mersin’de
PANEL
“Laik Devlet”te Zorunlu Din Dersi
Katılımcılar:
Ali KENANOĞLU (Hubyar Sultqan Derneği Gn. Bşk)
Pir Hasan KILAVUZ
Hasan YURTSEVER (Demokratik Alevi Derneği Bşk)
Moderatör: Doğan MUNZUROĞLU
Tarih: 27 Mayıs 2012 Pazar
Saat: 16.00-19.00
Yer: Akdeniz Belediyesi Konferans Salonu / MERSİN
Ali Kenanoğlu Avrupa Parlamentosunda konuştu
Avrupa Parlamentosunda düzenlene “Dersim Katliamı” konferansında konuşan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu şunları söyledi.
“Dersim Katliamı bir Alevi katliamı mı? yoksa bir Kürt katliamı mı? sorusunun cevabına baktığımız zaman Geniş Alevi kitlesi Dersimlilerin Kürt – Zaza kimliğine atıfta bulunarak bu katliamı sahiplenmemiştir. Geniş Kürt kesimi de Dersimlilerin Alevi kimliğine atıfta bulunup Dersimlileri yalnız bırakmıştır. Dersimlilerin yaşadığı budur. Bugün dahi dersim katliamı tartışmalarında bu durumu görebilmekteyiz.
Resmi tarih Osmanlı’nın hoşgörüsünü öve öve bitirememektedir. Her inanca karşı saygılı bir İmparatorluk olduğu resmi tarihin ve günümüz AKP iktidarının da her fırsatta dile getirdiği koca bir yalandır.
Kenanoğlu Avusturya’da
Yine yolculuk, bu defa Avusturya. Cumartesi Tirol, Pazar ‘da Linz de canlarla buluşup, soylesecegiz…
Diyanet Avrupa ya GRİ DEDELER gonderiyorya, şükür bizim pasaportumuz KIZIL….
Biz Avrupa ya Diyanet in gorevlendirmesiyle İslam misyonerligi yapmaya değil, canlarimizin talebi doğrultusunda muhabbet eylemeye gidiyoruz.
Ali Kenanoğlu
Kenanoğlu’yla Söyleşi: Alevilerin Tarihi Başkaldırı Tarihidir
Kenanoğlu; Erdoğan’da Alevilere karşı nefret var Aleviler, AKP iktidarından kendilerinin yararına bir şey asla beklememektedirler. Yapılan uygulamalar, edilen sözler de bu durumu kanıtlamaktadır. Aleviliğin, reddedilerek dönüştürülemeyeceğini gören Türk-İslamcı devlet yapısı ve özellikle AKP zihniyeti, bundan dolayı yandaş Alevi kurumları oluşturmaya başladı.
20 Haziran 2012
Röportajın tamamı: http://alikenanoglu.net/alevilerin-tarihi-baskaldiri-tarihidir/4336
HDK’den Anayasa Paneli
HALKLARIN Demokratik Kongresi Maltepe Meclisi yarın yeni anayasayla ilgili bir etkinlik düzenliyor.
‘AKP yeni bir anayasa hazırlıyor, acaba kimin için?’ başlıklı panele; HDK İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ve Hukukçu Yıldız İmrek Koluaçık konuşmacı olarak katılacak.
Yarın Maltepe Kültür Merkezinde saat 19.00’da başlayacak olan panelde, yeni anayasanın hazırlık sürecinde HDK’nin nasıl bir rol üstleneceği tartışılacak.
(İstanbul/EVRENSEL)
22 Haziran 2012
‘Din devletin görevi olmamalı’
Huybar Sultan Alevi Kültür Dernekleri Başkanı Ali Kenanoğlu ise, Anayasa’da din belirtilmemesine karşın Diyanet İşleri Başkanlığı ile devletin dininin belirtildiğini ifade etti. Kenanoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti ülkeyi yönetirken dini esasları sıklıkla kullanıyor” diyerek, devletin dini PKK’ye karşı “Bunlar dinsiz” politikalarıyla kullandığına işaret etti. Madımak, Çorum ve 6-7 Eylül katliamlarını ise devlet dindarlarının gerçekleştirdiğini belirten Kenanoğlu, “Biz bu ülkenin Alevileri olarak diyoruz ki; din devletin görevi olmamalı, sivil hayata bırakılmalı” diye konuştu.
Ali Kenanoğlu’ndan Cemil Çiçek’in açıklamalarına Tepki
“Osmanlı Alevileri katlediyordu, AKP Aleviliği!”
Hükümetin ‘Alevilerin ibadet yeri camidir’ ısrarına tepki sürüyor…
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün Meclis’te cemevi açılması isteğine Diyanet’ten görüş alarak Meclis Başkanı Cemil Çiçek ‘Alevilerin ibadet yeri camidir’ diyerek karşı çıktı. Ardından Başbakan yardımcıları Bülent Arınç ve Bekir Bozdağ da konu hakkında görüş belirtip ‘Alevilerin ibadet yeri camidir’ iddiasını sürdürdü. Hatta aksini savunanları cahillik ve Aleviliği bilmemekle itham ettiler.
‘Bize ibadethanelerimizi tartıştırmak istiyorlar’, diyen Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu bu oyuna gelmeyeceklerini söyledi.
‘Cemevleri bizim ibadethanemizdir. Bunu tartışmayız, tartıştırmayız’ Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “AKP’nin ileri demokrasisi Osmanlı’nın hoşgörüsüne benziyor. İkisi de koca bir yalandır’ dedi.
“AKP ALEVİLİĞE YENİ BİR DON PEŞİNDE”
Ali Kenanoğlu, şöyle devam etti: “Osmanlı hoşgörü adı altında Alevileri katlediyordu, AKP ise Aleviliği katlediyor. Dönüştürüp asimile etmeye çalışıyor. Kendi biçtikleri donun Aleviliğe uymadığını söyleyen AKP yetkilileri şimdi yeni bir don peşindeler.
“BİZİ NASIL BİR ANAYASANIN BEKLEDİĞİ ORTADA”
Aleviliğin tarife ihtiyacı yok. Alevilerin yaşadığı sorunlar ve cemevi konusu teolojik bir tartışma ve sorun değildir. Konu “inanç özgürlüğü” kapsamındadır. Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in cemevi açıklaması bizi nasıl bir Anayasanın beklediğini de açıkça ortaya koymuştur. Bülent Arınç ise Alevilerin Anadolu’da bin yıldır ‘islamız’ dediklerini söylemiş. Evet, ama Alevilerin islam anlayışı ve yaşayışı Sayyın Arınç’ınkinden farklıdır. Aleviler Anadolu’da bin yıldır Cemevlerinde Cem yapıyorlar. Camide namaz kılmıyorlar, Sayın Arınç bunu da görsün.
“İNKAR VE İMHA POLİTİKASI TUTMAZ”
“Kürt yok, kart kurt sesi çıkaran Türk var” inkarı Türkiye Cumhuriyetinin başını belaya soktu, hala kurtulmaya çalışıyoruz. İnkar ve imha politikası tutmaz, tutmuyor. “Alevilerin ibadethanesi cemevi değil cami” inkarı da tutmaz, tutmayacaktır.
“ALEVİLİK TARİFİ YAPMASINLAR”
Hükümet üyeleri Alevilik tarifi yapmak ve Alevilerin ibadetini, ibadethanelerini yok sayıp inkar etmek yerine Alevilerin ve diğer inançsal toplulukların gasp edilen haklarını, inanç özgürlüğü kapsamında yer alan özgürlüklerini iade etsinler.
Mehmet Göcekli / Demokrat Haber İstanbul
12 Temmuz 2012
Alevis fire at government in ongoing cemevi quarrel
ISTANBUL – Hürriyet Daily News
Alevi leaders have harshly criticized senior government officials for arguing that Alevis should pray in mosques, noting that the community’s cemevis are a sine qua non for the group.
“Alevis never discuss this issue among themselves: Our worship place is the cemevi, and we are all clear on this issue. Our understanding of Islam is different to Bekir Bozdağ’s understanding of Islam. This is why the Alevis have been massacred for centuries in these lands,” Ali Kenanoğlu, a prominent figure in the Turkish Alevi community and leader of the Hubyar Sultan Alevi Cultural Association, told the Hürriyet Daily News on July 11 after Deputy Prime Minister Bekir Bozdağ had said Alevism was an interpretation within Islam and that Alevis were are all Muslims.
“The place of worship for all Muslims around the world is the same; their common house of worship is the mosque,” Bozdağ said.
Main opposition Republican People’s Party (CHP) deputy Hüseyin Aygün had applied to the Parliamentary Speaker’s Office on July 7 for a cemevi to be established in Parliament. In his refusal, Parliament Speaker Cemil Çiçek also said the house of worship for Islam was the mosque, adding: “Alevism is not a separate religion.”
Deputy Prime Minister Bülent Arınç also lent strong support to Çiçek.
“The majority of Alevis do not consider Alevism to be a different religion and live according to that belief. We’d better look at the teaching in Islam that considers Alevism as having been within the Islamic religion for centuries, rather than a deputy’s words,” Arınç said July 11 in Ankara.
In response, Kenanoğlu said: “They are trying to make us discuss our houses of worship, but we will not be deceived. Cemevis are our houses of worship and we won’t discuss this. This is not a theological discussion, this is about freedom of religion.”
Attacking the government’s democratic credentials, Kenanoğlu said, “The AKP’s ‘progressive democracy’ is like the tolerance of the Ottomans: They are both huge lies.”
Kemal Bülbül, the chairman of another Alevi organization, the Pir Sultan Abdal Culture Association (PSAKD), said AKP authorities were forcing Alevis to go to mosques and deny their own beliefs in the same way that they did during Ottoman times.
“We want cemevis, because cemevis are our houses of worship. However, they are playing an underhand game by preventing us from carrying out our most natural human right,” Bülbül said.
12 Temmuz 2012
Ali Kenanoğlu AHABER ‘de
Alevilerden Başbakan Erdoğan’a ilk cevap
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Eğer Alevilik Hazreti Ali’yi sevmekse, ben dört dörtlük Aleviyim. Çünkü Hazreti Ali efendimizi çok seviyorum” sözlerine ilk tepki Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği’nden geldi.
Dernek Başkanı Ali Kenanoğlu, “Bir Başbakan’a düşen görev inançları tanımlamak tariflemek, o inancın mensuplarını kategoriye ayırmak değildir” dedi.
Kenanoğlu, şu açıklamayı yaptı: “Alevilerin İslam inancı, bu inanç içerisinde Hazreti Ali inancı, Hz. Ali’ye yükledikleri anlam ve Hz. Ali’nin yaşamı ile ilgili inandıkları Sünnilikten de Şiilikten de çok farklıdır. Alevilik kendi inançsal bütünüyle bin yıldan fazladır varlığını sürdürmektedir. Alevilerin toplumsal taleplerini, inanç özgürlüklerini, gasp edilen haklarını hukuklarını, eşit yurttaşlık haklarını teslim etmenin yolu kendini Alevi ilan etmekten geçmez.
DALGA GEÇER GİBİ
Kendini Alevi ilan etmekle yetinmeyen Başbakan’ın Alevilerle dalga geçer tarzda kendisini dört dörtlük Alevi ilan etmesi de komedi ötesi vahim bir vakadır. Bir taraftan Alevi açılımı deyip diğer taraftan Alevi olmak isteyenler bana benzesin demeye getirmek Alevi toplumu ile dalga geçmektir. Başbakan Alevi toplumuna alay etmeyi bırakıp Başbakan olmanın gereğini yerine getirmelidir. Alevilerin talepleri birinci Alevi çalıştayına katılan çok farklı Alevi kesimlerince ortaklaştırılarak hükumete sunulmuştur. Sayın Başbakan dört dörtlük bir Alevi olmak yerine bu talepleri yerine getirerek iyi bir Başbakan, hak hukuk tanıyan iyi bir yönetici, ayrımcılığı ortadan kaldıran, vicdan sahibi iyi bir insan olmayı hedeflemelidir.”
HÜRRİYET – 18.07.2013
Çok Yanlış Bir Söylem
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Erdoğan’ın Karacaahmet Cemevine yönelik sarf ettiği “ucube” sözünü sert bir dille eleştirdi. Kenanoğlu şunları ifade etti: “Başbakan olan ve inançlı olduğunu söyleyen birisinin halkın ibadethanesine yönelik böyle bir söz söylemesi çok yanlış. Başbakan ya psikolojik bir sorun yaşıyor ya da Alevi toplumuna karşı açıkça savaş yürütüyor. Son süreçte Alevilere yönelik açıklamalar ve saldırıları bir bütün olarak değerlendirdiğimizde Alevilerin neyle karşı karşıya kaldığı somut bir şekilde ortaya çıkıyor.”
Evrensel
6 Ağustos 2012
Ayrımcılık Yoksa Neden iki Ayrı Cenaze Töreni
Ozellikle Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoglu’nun konuyu sosyal medyada paylaşması ve ayrımcılığı dile getirmesinden sonra konu tam anlamıyla basının gündemine oturdu.
Foça’da askeri araca saldırıda şehit olan er Özkan Ateşli’nin cenazesinin kaldırılması ile ilgili tartışmalar devam ediyor. Önceki gün şehit erin Cemevi’nde düzenlenen cenaze töreninden sonra apar topar camiye götürülerek camide mülki erkanın ve askerlerin de katıldığı bir başka törenin düzenlenmesi Alevi kamuoyunda ciddi bir tepki toplamış, konuyla ilgili “şehitler için bile ayrımcılık yapılıyor” yorumları yapılmıştı.
Özellikle Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’nun konuyu sosyal medyada paylaşması ve ayrımcılığı dile getirmesinden sonra konu tam anlamıyla basının gündemine oturdu.
CAMİYE ZORLA GÖTÜRÜLMEDİ
Konunun kamuoyu gündemine taşınmasından sonra şehit erin ağabeyi Aşkın Ateşli yaptığı açıklamada “Cenaze önce cemevine getirildi. Usül gereği bütün aile eş dost ve akrabalar şehitten helallık aldı. Ondan sonra resmi tören için camiye götürüldü. Zorla getirilme durumu yok. Bize burada kılınacak denildi, biz de onay verdik” dedi.
Konuyu ilk gündem taşıyan Ali Kenanoğlu ise bu konuda oluşan baskının ailenin ve Cemevi’nin açıklamlarına yansıdığını belirterek gazetemize şunları söyledi:
AYRIMCILIK YAPILIYOR
Farzedelim ki, gerçekten de şehit erin ailesi hiçbir baskı ile karşılaşmadan şehit çocuklarının cenazesinin camiye de götürülerek ikinci bir tören düzenlenmesine gönüllü olarak evet dediler. Ayrımcılık olmasa bir kişi için, ikinci bir cenaze töreninin düzenlenmesinin bir mantığı olabilir mi? Şehit ailesi, Alevi mi? Alevi. Cenazesini Cemevi’nden kaldırır. Cemevi, cenazenin de kaldırılacağı bir ibadethane olarak düşünülse ayrıca Cami’de niye ayrı bir tören düzenlensin? Sorun burada. Devlet Cemevi’ni ibadethane olarak kabul etmiyor ve bu nedenle cenazeyi camiye götürerek resmi töreni orada düzenliyor. Askerler demiş ki, “Camide bir başka asker cenazesi daha var. İki askere birlikte bir tören düzenleneceği için şehidi camiye götürüyoruz.” Bu açıklama inandırıcı olabilir mi? Varsayalım ki, ikinci cenaze Hristiyan olsaydı ve cenaze Kilise’de olsaydı, Özkan Ateşli’nin cenazesi kiliseye de götürülür müydü?
DAHA ÖNCE DE OLDU
Konu ile ilgili olarak daha önce yaşanan benzer örneklerden dolayı Alevi Vakıfları Federasyonu’nun sorduğu bir soruya Genelkurmay Başkanlığı, “Şehit cenaze törenlerinde TSK tarafından sadece askeri faaliyetler yürütülmektedir. Törendeki dini vecibeler tamamen ailenin isteğine göre düzenlenmektedir” cevabı verilmişti.
Konuyla ilgili olarak bir çok Alevi kuruluşu yaptığı açıklamada ayrımcılığa dikkat çekerek, ayrımcı uygulamayı kınadılar.
Özel: “Bu devletin ayıbıdır”
“Bu hükümet Alevilere yönelik ayrımcılığını arttırdı. Şehit erimizin cenazesine bile saygı göstermiyorlar” diyen Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel, “dünyanın neresinde bir insan için iki ayrı ibadethane de cenaze töreni düzenleniyor. Devlet sistemli olarak Alevileri Sünnileştirmek için bile cenazelerimizin camiden kaldırılmaya zorluyor. Bu kadar ağır baskı altında kalan, acılı ve yoksul bir aileyi biz bu işi gönüllü yaptık diye açıklama yapmaya zorlamak ise mülki erkan için büyük bir ayıptır. Ayrımcılık yoksa, Alevi bir kişinin cenazesi Cemevi’nden kaldırıldıktan sonra ayrıca camiye götürülmez. Alevi örgütleri olarak bundan sonra bu tür uygulamalara asla izin vermeyeceğiz” dedi.
“Bu inancımıza yapılmış büyük bir saygısızlıktır” diyen Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Engin Gündük, “Daha önce yalnızca Cemevi’nden kaldırılan şehit cenazeleri var. Artan baskı şimdi şehit askerlerin cenaze töreni için bile camiyi adres gösteriyor” dedi. Gündük, ayrıca şunları belirtti: “Anlaşılan o ki, Cemevi’nde şehit erin cenazesine helallik alan dedenin Erdoğan’a “burası ucube değil cemevi demesi” yetkilileri kızdırmış. Bundan dolayı baskı yok, aile istedi deniliyor. Bu yalanlardan artık bıktık.”
Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı Kemal Bülbül ise, AKP her alanda düşmanlığı ve ayrımcılığı arttırıyor. Alevi birisinin cenazesi Cemevi’nden kalkar. Şehit erimize yapılan ne insanlığa, ne vicdana ne de dine sığar. Bu ayrımcılığa karşı mücadelemiz sürecek. Gerekirse ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağız” dedi.
YURT GAZETESİ
Alevilerden Türk Silahlı Kuvvetlerine Zor Sorular
Alevilerden Turk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) zor sorular
Alevilerden Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) ya zor sorular
TSK nin Foça’da şehit edilen Alevi Askerine yapılan iki Cenaze Töreni ile ilgili verilen tepkilere cevap verdi, ancak bu cevaba Alevilerin cevabı gecikmedi
Foça’da şehit edilen Alevi Askerin Cemazesinin Cemevinden sonra Camiye götürülmesi ve Resmi Törenin Camide yapılmasına tepkiler karşısında TSK web sitesinden bir açıklama yaptı ve “1. … şehidimiz Özkan ATEŞLİ’nin İSTANBUL’da icra edilen şehit töreni için ailesi ile görüşülmüş,
törenin önce CEMEVİ’nde, bilahare CAMİ’de yapılması hususunda ailenin “OLUR”u alınmıştır.
- Tören ile ilgili olarak aileye herhangi bir zorlama yapılmamış, ki böyle bir şey olması mümkün olamaz, aile ile tam bir anlayış birliği sağlanmıştır.
- TSK; Anayasamızın 2’nci maddesinde belirtilen LAİK DEVLET anlayışına ve 24’ncü maddesinde belirtilen DİN ve VİCDAN HÜRRİYETİ’ne her zaman sadık kalmıştır. “ denildi
Bunun üzerine Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu twitter hesabından (twitter.com/alikenanoglu) TSK’ nın bu açıklamasına yönelik eleştirisini dile getirip TSK ya cevaplanması zor sorular yöneltti.
Kenanoğlu şunları söyledi ve sordu;
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Alevi Şehidin cenazesinin Cemevinden sonra Camiye götürülmesine yönelik olarak gösterdiğimiz tepkilere cevap vermiş,TSK diyor ki ; “Biz Şehidin Cenazesinin Cemevinden sonra Camiye götürülüp, Camide tören yapılması konusunda aileden olur aldık… Din ve Vicdan Hüriyetine sadık kaldık” !
Eyy TSK bende diyorum ki; “Söylediklerimin arkasındayım. Cemevinde tören yapıldıktan sonra camiye götürüldü. Neden iki tören !! Neden iki tören yapma ihtiyacı duyuyorsunuz ki. Sorun ailenin isteyip istememesi değildir. Farz edelim aile Cemevinden sonra camiye gitmesine olur verdi. Burada önemli olan neden camiye götürüldüğüdür. Neden bunu istediniz.
Eyy TSK; Cemevinde yapılan tören kabul değil mi de Cemevinden sonra cenazeyi Tören için arkasından Camiye götürmeyi teklif ediyorsunuz ?
Eyy TSK; Neden Cemevinde Resmi tören yapmayıp, aileden CAMİYE götürmeyi talep ediyorsunuz, bu teklifin kendisidir zaten AYRIMCILIK değil midir?
Eyy TSK ; Camide tören yaptığınız şehitlerin ailesine Camiden sonra Cemevine götürmeyi de Teklif-Talep ediyormusunuz, Bu ayrımcılık değil midir?
Eyy TSK; Bizim tepkilerimize cevap vereceğinize Alevi Şehidi Cemevinden alıp Camiye NEDEN götürdüğünüzün cevabını verin.
Eyy TSK; Din ve Vicdan Hüriyetine sadık kaldık diyorsunuz, peki soruyoruz hemen hemen her Kışlalanızda Cami/Mesit var da CEMEVİ neden YOK
Eyy TSK; “Din ve Vicdan Hüriyetine sadık kaldık” diyorsunuz, peki soruyoruz Kışlalarınızda İMAM
görevi yapan Asker varda DEDE niye yok ?
Ey TSK; Din ve Vicdan Hüriyetine sadıksınız(!),soruyoruz kışlalarınızda RAMAZAN için yaptığınız düzenlemeleri ALEVİLERİN oruçları olan Hızır ve Muharrem orucu için yapıyor musunuz? Veya diğer inançların oruçları için yapıyor musunuz?
hubyarNET –
13 Ağustos 2012
Ali Kenanoğlu Her Cuma Evrensel Gazetesinde Yazacak
Kenanoğlu: Aleviler Muaviye Ordusu’nun Tehdidi Altında
Antakya’da Halkların ve İnançların temsilcileri panel’de buluştu.
Ali KENANOĞLU; ALEVİLER MUAVİYE ORDUSUNUN TEHDİDİ ALTINDA
Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ise Alevilerin karşılaştığı sıkıntıları anlatarak, “Hatay’daki Aleviler Muaviye ordusunun tehdidi altındadır. Alevilerin evleri işaretlenmeye başladı. Malatya’da bir Alevi aileye davulcu dayanışması adı altında saldırı yapıldı, katliam girişimi oldu. Kartal’da Alevi evlerini işaretlediler, cemevini yakmak istediler.
Başbakan alanlarda Alevileri yuhalatıyor. Saldırıların önünü başbakan açıyor. Anadolu Alevileri Suriye’de yaşanacak olası katliama sessiz kalmayacak. Biz bu topraklarda Yavuz Sultan Selimlere, Kuyucu Murat Paşalara teslim olmadık. Tayyip Erdoğan’a mı teslim olacağız.” Dedi… Kenanoğlu sokağa çıkmak gerektiğinin de altını çizdi
28 Ağustos 2012
Başakşehir Bayramtepe Cemevinde Anayasa ve Aleviler Paneli
PANEL: 25 Kasım (Yarın) saat 13 de Başakşehir – Bayramtepe Cemevi
Konuşmacılar: CHP vekili Müslüm Sarı veya Ali Özgündüz – Levent Tüzel – Ali Kenanoğlu,
Konu; Anayasa ve Aleviler, Düzenleyen; Zile Dernekleri
Köşk’te ilk kez Muharrem iftarı
Alevi ve Caferi inancına sahip kesimlerin temsilcileri, Köşk’te ilk kez verilen Muharrem iftarında buluştu. Gül, “Aleviler bugüne kadar ihmal edilmiş. Kucaklaşma yıllar önce sağlansaydı bugün çok daha başka noktalara olurduk” dedi
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ise twitter hesabında, matem orucunun 12. gün olan dün öğlen vaktinde sona erdiğini belirterek, “Cumhurbaşkanı akşam Muharrem iftarı verecekmiş. Matemimiz ve orucumuz öğlenleyin bitti. 12 gün yarım gündür. Akşam neyin iftarı?” diye sordu.
Cumhurbaşkanı Gül, dün akşam Çankaya Köşkü’nde, Muharrem ayı dolayısıyla bir iftar yemeği verdi. İftara, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ile Alevi ve Caferi kesiminin temsilcileri katıldı. Çankaya Köşkü’nde ilk kez verilen Muharrem iftarında; Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, Alevi Vakıflar Federasyonu Başkanı Doğan Bermek, İstanbul eski Milletvekili Reha Çamuroğlu, Hitit Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Osman Eğri, Karacaahmet Sultan Derneği Genel Başkanı Muharrem Ercan, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Kezban Hatemi, Anadolu Alevi Bektaşi Federasyonu Başkanı Cengiz Hortoğlu, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel, Türkiye Caferileri Lideri Selahattin Özgündüz ve İstanbul Alevi Dernekleri Genel Başkanı Metin Tarhan yer aldı.
Patates mantısı ikram edildi
Yemeğin mönüsü, Muharrem orucunun hassasiyetleri göz önünde bulundurularak hazırlandığı için sofrada et yemekleri ve su yer almadı. Mönü; humus, köz patlıcan salatası ve enginarlı roka salatası, dereotlu kremalı mantar çorbası, zeytinyağlı iç baklalı çanak enginar, ana yemek olarak patates mantısı, çoban salata, vişne ve ayva kompostosundan oluştu. Tatlı olarak ise konuklara aşure ikram edildi.
Alınan bilgilere göre; samimi bir hava içinde geçen iftar yemeği, yaklaşık 1.5 saat sürdü.
Temsilciler konuştu Gül dinledi
Yemeğin ardından kahve içilerek sohbete devam edilen iftarda, Gül, daha çok konuklarını dinlemeyi tercih etti. Alevi kesiminin temsilcileri, özetle, “Çankaya Köşkü’nde bu iftar yemeğini vermeniz sembolik açıdan çok önemli. Aleviler yıllarca dışlandı. Merasimsiz doğal bir ortamda burada bu iftarın verilmesinden memnunuz” ortak görüşünü dile getirdi.
Fermani Altun, en önemli sorunlardan birinin tekke ve zaviyeler yasası olduğunu belirterek, “Bu yasa yürürlükten kaldırılmalı. Cemevleri önündeki en büyük engel de bu yasadır. Bu yasa kalkarsa cem evleri sorunu da çözülür” görüşünü ifade etti. Altun, Aleviler için inanç önderi yetiştirecek meslek yüksek okullarının kurulması talebini de dile getirdi. Profesör Hüseyin Hatemi ise toplumdaki sorunların önemli ölçüde Sünni kesimin büyük bölümünün Alevi inancı konusundaki bilgisizliğinden kaynaklandığını anlattı. Hatemi, bu bilgisizilğin giderilmesi durumunda önyargıların da yıkılacağı yönündeki görüşünü kendine has üslubu içinde dile getirdi.
Selahattin Özel ise Gül’e, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı ima yoluyla şikayet ederek, “Sizi gerginlikten uzak bir yaklaşım içinde görmekten memnuniyet duyuyoruz. İnanç sorunları, siyaset malzemesi yapılmamalı. Toplum gerilmemeli. Bu konudaki adımlar, özgürlükler çerçevesinde ele alınmalı ve bu çerçevede atılmalı” diye konuştu.
Kucaklaşma olmalı
Gül’ün ise konuşmasında, Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in kendisine daha önceden “Alevi Mahrumiyeti” başlığını taşıyan bir rapor verdiğini ifade ettiği belirtildi. Gül’ün özetle, “Biz kardeşlik içinde birarada yaşamalıyız. Kimse mağdur olmamalı. Aleviler, bugüne kadar ihmal edilmiş. Keşke daha önce de burada böyle iftarlar verilseydi… Keşke yıllar önce bu kucaklaşma olsaydı. Bugün çok daha başka noktalara olurduk” dediği aktarıldı.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in de, “Ben Gaziantepliyim. Çocukluğumda, gençliğimde Alevi kardeşlerimle birarada idim. Birlikte Muharrem iftarlarına katılır, birlikte mersiyeler okurduk. Biz Alevi, Sünni, Kürt, Türk hepimiz kardeşiz. Kardeş olarak birlikte yaşayacağız. Bu ülkede çok renklilik, çok seslilik esas olmalı. Ama tarih boyunca bizim kardeşlik içinde yaşamamızı istemeyenler, dış odaklar sürekli yaralarımızı kaşıdı” dediği ifade edildi.
Neyin iftarı?
Öte yandan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ise twitter hesabında, matem orucunun 12. gün olan dün öğlen vaktinde sona erdiğini belirterek, “Cumhurbaşkanı akşam Muharrem iftarı verecekmiş. Matemimiz ve orucumuz öğlenleyin bitti. 12 gün yarım gündür. Akşam neyin iftarı?” diye sordu.
27.11.2012 – MİLLİYET
Alevilere Yönelik Hak İhlalleri İzleme Raporu 2012 Yılı
Ali Kenanoğlu Yol Tv’de
Ali Kenanoğlu’ndan Yandaş Medyaya Alevi Evlerinin İşaretlenmesi İle İlgili Sorular
Yargı Mağdurları için Adalet Çağrıcıları (YAMAÇ), bugün İstanbul Kültür Sanat Vakfı binasındaki salonda ilk basın toplantısını gerçekleştirdi.
Tilbe Saran’ın sunumunun ardından, sosyolog İsmail Beşikçi, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Avukat Eşber Yağmurdereli, Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök, Avukat Hülya Gülbahar, Gazeteci Ömer Faruk Gergerlioğlu, Avukat Yasemin Öz kısa sunumlar gerçekleştirdi.
Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Erzan, Avukat Yıldız İmrek, Demokrat Yargı Derneği’nden Yargıç Kemal Şahin, Avukat Ekim Bilen Selimoğlu, Mimar Sinan Üniversitesi’nden Sosyolog Prof. Dr. Ali Akay, Yıldız Teknik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Meltem Koray, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler’den Yrd. Doç. Dr. Sezai Temelli de soruları cevapladı, YAMAÇ hakkındaki görüşlerini belirtti.
“Yurttaşın devletten korunması gerekiyor”
Ali Kenanoğlu: Mağdurları savunanların da mağdur edildiği bir süreçteyiz. Yargının taraf olduğu bir yerde güvenecek hiçbir şey kalmıyor. Cemevi davalarını sıkça kaybettiğimizden biz de yargı mağduruyuz.
23 Şubat 2013 – BİANET
Aleviler’e Ökkeş Şendiller’e hakaretten ceza
Beş Alevi Kurum Başkanı ve aktivisti, kamuoyunda ‘Maraş Katliamı’ olarak bilenen ve büyük çoğunluğu Alevi olan yüzün üzerinde insanın vahşice öldürüldüğü olayların sorumluları arasında gösterilen Ökkeş Kenger’e hakaret iddiasıyla cezalandırıldı.
‘Maraş Katliamı’nın bir numaralı sanığı olan Ökkeş Kenger yargılanıp beraat etmiş ve soyadını Şendiller olarak değiştirmişti.
Ökkeş Şendiller, AK Parti hükümeti tarafından düzenlenen Alevi Çalıştayı’na konuşmacı olarak çağrılınca kamuoyunda büyük bir infial oluşmuş ve bu durum eleştirilmişti.
O süreçte Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu da tepkisini göstermiş ve bir benzetmeyle “Yahudi Konferansına Hitler çağrılır mı?” diye sormuştu.
Bunun üzerine Ökkeş Şendiller kendisinin Alevi Çalıştayı’na çağrılmasına tepki gösteren beş Alevi Kurum Başkanı ve aktivistine açtığı davaları kazandı.
TEPKİ VAR
Konuyla ilgili açıklama yapan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Genel Sekreteri Aydın Deniz şöyle dedi:
“Ökkeş Şendiller’i Alevi çalıştayına çağıranlar değil, Ökkeş Şendiller’in Alevi Çalıştayına çağrılmasına tepki gösteren Başkanımız Ali Kenanoğlu cezalandırıldı.
Alevilerin sorunlarına ve hak ihlallerine çözüm bulmak amacıyla Hükümet tarafından bir dizi çalıştay yapılmıştı. Bu çalıştaylar kamuoyunda Alevi Çalıştayları olarak da bilinmektedir. Derneğimiz de bu çalıştaylara katılmış ve çözüm önerilerini sunmuştur. Ancak Aleviler lehinde hiçbir olumlu sonuç alınamadığı gibi derneğimizin hazırladığı 2012 yılı ‘Alevi hak ihlalleri izleme raporu’nda da görüleceği üzere daha da geriye gidilmiştir.
Bu çalıştaylara, Alevilerin katledildiği bir katliam olan 1978 Maraş katliamının bir numaralı sanığı olan Ökkeş Şendiller (Kenger) de davet edilmiştir. Bu davet sonrasında Alevi Kamuoyu ayağa kalkmış, protestolar yapılmış, tepkiler gösterilmiştir. Nitekim bu tepkiler sonucunda Ökkeş Şendiller çalıştaya katılamamıştır.
“YAHUDİ KONFERANSINA HİTLER ÇAĞRILIR MI?”
O süreçte Başkanımız Ali Kenanoğlu da tepkisini göstermiş ve bir benzetmeyle “Yahudi Konferansına Hitler çağrılır mı?” diye sormuştur. Ökkeş Şendiller 1979 dönemde yapılan adil (!) yargılamalar neticesinde beraat etmiştir. Ancak bir Alevi katliamının bir numaralı sanığı olarak yargılanan birisinin Alevilerin sorunlarına çözüm aranan bir toplantıya davet edilmesi de kabul edilemez bir durumdur. Kabul edilmemiştir.
Ökkeş Şendiller bu sözlerden dolayı davacı olmuş ve yargılama sonunda Mahkeme Ökkeş Şendiller’i Alevi çalıştayına çağıranları değil, bu duruma tepki gösteren Başkanımız Ali Kenanoğlu’nu hakaret etmekten dolayı suçlu bulmuş ve tazminata mahkûm etmiştir.
“YİNE ALEVİLER CEZALANDIRILDI”
1978 yılında yapılan Maraş katliamının ‘adil yargı’ kararına benzer bir ‘adil yargı’ kararı daha verilmiş oldu. Aleviler yine suçlu bulundu. Ali Kenanoğlu ile birlikte Ökkeş Şendiller’e tepki gösteren ve isimlerini kendi bilgileri olmadan açıklayamayacağımız dört Alevi Kurum Başkanı ve aktivisti de tazminat cezasıyla cezalandırıldı. Yani yine Aleviler cezalandırıldı. (Mehmet Göcekli / Demokrat Haber)
16 Nisan 2013 Salı
Kenanoğlu’n “Hitler” Benzetmesinden Tazminat
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Maraş katliamı sanığı Ökkeş Şendiller’e hakaretten 3 bin 500 lira tazminat ödemeye mahkum edildi.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Maraş katliamı sanığı Ökkeş Şendiller‘e hakaretten 3 bin 500 lira tazminat ödemeye mahkum edildi.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetinin 2009’da Alevilerin sorunlarına ve hak ihlallerine çözüm bulmak amacıyla başlattığı Alevi Çalıştayı dizinin altıncısına Maraş Katliamı sanığı Ökkeş Şendiler de davet edilmişti.
Bunun üzerine çeşitli Alevi kesimlerinden tepki gelmiş, Şendiler toplantıya katılmamıştı.
O dönem Alevi Bektaşi Federasyonu sekreteri olan Ali Kenanoğlu, konuyla ilgili tepkisini Radikal ve Habertürk gazetesine “Yahudi toplantısına Hitler’i davet etmek gibi” sözleriyle dile getirmişti.
Bunun üzerine Şendiler, Kenanoğlu’na tazminat davası açtı.
Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararda Şendiller’in Maraş katliamı davasından beraat ettiğini ve kararın kesin olduğuna dikkat çekilerek davacının yıllar önce yargılanıp beraat ettiği bir olay nedeniyle Hitler’e benzetilmesinin kişilik haklarını ihlal ettiğini ifade edildi.
Kenanoğlu, Radikal ve Habertürk gazetelerine ayrı ayrı 1,750’şer liradan toplamda 3 bin 500 lira tazminata mahkum oldu.
bianet’e konuşan Kenanoğlu, Alevi sorunlarının çözümüne yönelik bir toplantıya tepki gösterdiğini zaten Şendiller’in de toplantıya katılamadığını bunun da tepkilerin ne kadar doğru olduğunun bir göstergesi olduğunu belirtti.
Kenanoğlu, faizi ile birlikte toplamda 6 bin lira ceza ödediğini aktardı.
Şendiller kim?
Maraş Katliamı, 19 Aralık ile 26 Aralık 1978’de Maraş’ta meydana gelen Alevilere yönelik katliamda 150 Alevi öldürüldü, Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi. Yirmi üç yıl yıl süren davalar sonunda 22 kişi idam, 7 kişi müebbet hapis, 321 kişi de 1–24 yıl arasında ceza aldı.
Ökkeş Şendiller Maraş Katliamı’ndan sonra Adana Sıkıyönetim Mahkemesi’nde açılan davada bir numaralı sanıktır. Maraş olayları sırasında sinemaya bomba atarak halkı galeyana getirme suçu isnad edildi ancak beraat etti. Beraat ettikten sonra Kenger olan soyadını Şendiller ile değiştirerek 1991 Türkiye genel seçimlerinde Refah Partisi ile seçim ittifakı yapan Milliyetçi Çalışma Partisi’nden Maraş milletvekili seçildi. Bu dönemde Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyeliği yaptı. (NV)
Bianet – 16 Nisan 2013
Diyanet İnanç Özgürlüğünün Neresinde?
“Diyaneti Tartışıyoruz” panelinde Gözaydın, Vural, Kenanoğlu, Şefkatli Tuksal ve Kurtarır, Diyanet’in inanç özgürlüğüne yaklaşımı ile devletin inanç ve ibadethaneye müdahalesini tartıştı.
Helsinki Yurttaşlar Derneği İstanbul Beyoğlu Öğretmenevinde “Diyaneti Tartışıyoruz” Paneli düzenledi. Panelde Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB) din ve inanç özgürlüğü çerçevesinde tartışıldı.
Prof. İştar Gözaydın, Dr. Hasan Vural, Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, ilahiyat araştırmacısı Hidayet Şefkatli Tuksal ve Dr. Erhan Kurtarır konuşmacı olarak katıldı.
Helsinki Yurttaşlar Derneği’nden Emel Kurma’nın yönettiği iki oturumluk panelde DİB’in görevleri, yürüttüğü politikalar, Müslümanlık yorumu ve siyasi işlevi, hizmetlerinden yararlananların DİB’e bakışı, DİB’in yapısına dair alternatif senaryolar ile devletin din ve inanç özgürlüğünü güvence altına alma sorumluluğu tartışıldı.
Laiklik ve Diyanet İşleri Başkanlığı
İlk oturumda Vural ve Gözaydın DİB’i ve laikliği tarihsel ve hukuki düzlemde tartıştı. Vural laikliğin hangi koşullarda var olabileceğini konuştuğu oturumda, Gözaydın kamu hizmeti olarak DİB’in nasıl işlemesi gerektiğini anlattı.
Vural: Ayrımcı değil, tarafsız ve saygılı olmalı
“Diyanetin anayasal görevini hakkıyla nasıl yapabileceğini kendisi bulması gerekir. DİB benzeri kurumlar Avrupa’da birçok ülkede mevcut. Önemli olan laiklik ya da başka bir dar tanım yerine kurumun ayrımcı olmayan, inanç özgürlüğüne saygılı ve tarafsız işlemesidir.”
Gözaydın: Diyanet kamu hizmeti olarak kalmalı
“Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasal yelpazenin neresinde olursa olsun hiçbir parti DİB’den vazgeçmeyecek, bilhassa onu kullanmak isteyecektir. DİB bir kamu hizmeti olarak idari kurum içerisinde kounmalı, hak temelli yaklaşarak diğer grupların da fikri alınmalı. Bu kurumda yer almak istemeyen inanç gruplarının ise ayrı bir kurum oluşturmasının önündeki engeller kaldırılmalı.”
Devlet ile inanç ve ibadethane ilişkisi
İkinci oturumda Kurtarır inanç mekanlarının kültürler açısından önemini tartıştı, Kenanoğlu da Türkiye Cumhuriyet tarihinde DİB’in egemen siyaset ile ilişkisini aktardı. Şefkatli Tuksal ise DİB’in bir kurum olarak kalması gerektiğini, önemli olanın dini bilginin üretim koşulları olduğunu ifade etti.
Kurtarır: Mekan kimliğin ön koşuludur
“Aslında mekan bir kültürün kendi kimliğini var etmesi, sürdürebilmesi ve aktarabilmesi için olmazsa olmaz ön koşuldur. Cemevleri bu yüzden aleviler için olmazsa olmaz bir mekandır çünkü hem ibadethane, hem kültür merkezi hem de bir gerekliliktir.
“Bu durumda kimlikleri özel alana hapsetmek, hizmet vermemek, bir şey yapmamak o kimliğin yok olmasının yolunu açar.”
Kenanoğlu: Diyanet devletin ideoloji aygıtı
“Cumhuriyetin ilk yıllarında imamların Teyyare Cemiyeti üyesi olması gerekiyordu, 1962 darbesinde DİB müftülüklere yazı göndererek darbenin dine uygun olduğunu söyledi ve bu yönde fetvalar verilmesini istedi. 1983’te kürtajın hak olduğunu söyleyen fetvalara rağmen 2012’de kürtajın cinayet olduğu yönünde fetva verildi. Bunlara baktığımızda çok açıktır ki devlet dine bireyi kontrol etme perspektifinden yaklaşıyor. Diyanet işleri devletin elinde ideolojiyi empoze etme konusunda bir aygıt olarak kullanılıyor.”
Şefkatli Tuksal: Dini bilginin üretim koşulu önemli
“Diyanet’in ürettiği dini bilgi tabii ki siyasetten de etkilenerek ama belli istişare toplantıları sonucunda oluşturuluyor. Ancak cemaatlerin ürettiği dini bilginin ne kadar objektif ne kadar manipülatif olduğunu bilemeyiz. Diyanetin bu bilgi üretimi konusunda uzmanlaşması ve şeffaflaştırılması için vatandaşlar olarak düşünmemiz gerekiyor.”
Panel’in son bölümünde Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi Murat Dinçer moderasyonunda tartışma yapıldı.
(EA/EKN)
Bianet – 27 Nisan 2013
4 Mayıs Dersim Katliam Anması Programı
‘Bu hükümetten kimseye hayır yok’
Mamak Köy Dernekleri ve Demokratik Kitle Örgütleri Platformu’nun düzenlediği panelde katledilişinin 40. yılında İbrahim Kaypakkaya anıldı, Reyhanlı patlaması ve savaş politikaları tartışıldı.
Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı aynı zamanda Gazetemiz Yazarı Ali Kenanoğlu, Teori ve Politika Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Metin Kayaoğlu ve Denizlerin Arkdaşı Mustafa Yalçıner Konuşmacı Olarak Katıldılar.
İbrahim Kale
Hafta sonu Ankara’nın Mamak İlçesi’nde gerçekleştirilen panelde ilk konuşmayı yapan Metin Kayaoğlu, bu dünyada ezen ve ezilenlerin olduğunu İbrahim Kaypakkaya’nın ezilenler’den yana mücadele ettiğini, ezenlere karşı ezilenlerin iktidarını kılmak için çaba gösterdiğini söyledi.
Mustafa Yalçıner de Kaypakkaya’nın en önemli özelliklerinden birisinin eşitliklerden yana olması olduğunu belirtti. Güncel politik gelişmelere de değinen Yalçıner, Başbakan Erdoğan’nın Suriye’ye müdahale konusunda ABD Başkanı Obama’yı ikna etmek için gittiğini, ancak kendisinin ikna edilerek gönderildiğini söyledi “AKP’nin elindeki Türkiye’den kimseye hayır yok” diyen Yalçıner, sorunların kaynağında eşitsizliğin yattığını, Kürt sorununun eşit haklara dayalı çözüm üretilmemesinden kaynaklandığını, 40-50 bin arasında gencin hayatına mal olduğunu ifade etti. Yalçıner, “AKP’den kurtulmak için Türk’ü ile Kürt’ü ile, Alevi’si ile Sünni’si ile tüm yoksul emekçiler eşit haklar için güçlerini birleştirmelidir” dedi.’’
Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu da İbrahim Kaypakkaya’nın devrimciliği sadece Mao’dan, Lenin’den, Marx’tan öğrenmediğini çocukluğundan itibaren doğup büyüdüğü köydeki Alevi kültüründen, yani babası Ali amcadan da öğrendiğini ifade etti. Alevilikte gerici, ırkçı eğilimlerin artış gösterdiğine dikkat çeken Kenanoğlu, gerçekte ise Alevilikte ırkçılığa yer olmadığını söyledi.
Kenanoğlu Alevilerin artık CHP’nin ve diğerlerinin söyletmek istediğini değil, kendilerinin bir şeyler söylemesi, ‘Bizlerin talepleri var, siz bu taleplerin neresinde duruyorsunuz’ demesi gerektiğini dile getirdi. Barış sürecine de değinen Kenanoğlu, “Bu ülkede canlar toprağa düşerken Alevilik sorununun konuşulması mümkün olmuyor. Bu ülkede iş, aş sorununun, emek sorununun Alevilerin sorunlarının konuşulabilmesi için önce canların toprağa düşmesini önlemek gerekiyor. Yeniden yapılanma sürecine destek vermek gerekiyor” diye konuştu. (Ankara/EVRENSEL)
27 Mayıs 2013
El Arabiya’dan dikkat çekici Türkiye belgeseli
Arap dünyasının önde gelen televizyon kanallarından El Arabiya, Türkiye Alevilerini konu alan bir belgesel yayınlamaya hazırlanıyor.
Yönetmenliğini Hizbullah’ın kalesi olarak bilinen Güney Lübnan’dan Diana Moukalled’in yaptığı “Cem Ziyaretçileri” isimli belgesel 31 Mayıs Cuma akşamı yayınlanacak.
Türk, Kürt ve Arap Alevilerin yorumlarını aktaran Moukalled’in belgesel için görüştüğü kişiler arasında halk müziği sanatçısı Seher Dilovan, gazeteci Ceren Kenar, Yüzleşme Derneği Başkanı Cafer Solgun ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu gibi isimler bulunuyor.
Belgeselin Moukalled tarafından YouTube’a yüklenen fragmanının tanıtım metninde, “Film Türkiye’deki Alevi mezhebine ışık tutmaya çalışıyor. Aleviler kim? Tarihleri ve bugünleri nasıl? Suriye’de yaşananlara nasıl bakıyorlar” denildi.
Fragmanda Volkan Yılmazer’in seslendirdiği ünlü tevhid “Hak Bizi Mahrum Eyleme” eşliğinde cemevlerinden semah görüntüleri yer alıyor.
EL ARABİYA’DAN ‘CEM ZİYARETÇİLERİ’
El Arabiya televizyonu, Katar merkezli El Cezire’nin 1990’lı yıllarda Suudi Arabistan kraliyet ailesiyle ilgili eleştirel haberlerine yanıt verecek bir mecra olarak 2002 yılında Dubai’de kuruldu.
Sık sık “Suudi yanlısı” bir gündemi olduğu gerekçesiyle eleştirilen El Arabiya, son dönemde Suriyeli isyancılara destek veren yayınlarıyla gündeme geliyor.
Kurum son olarak 2012’de Beşar Esad’ın Suriyeli muhaliflere yakın hacker gruplarının ele geçirdiği e-posta yazışmalarını yayınlamasıyla dikkat çekmişti.
Hürriyet – 29.05.2013
Ali Kenanoğlu İMC Tv de
Ali Kenanoğlu bugün saat 16 da Tarihçi Ayşe Hür’le birlikte İMC Tv de yayında olacak; ‘Yavuz’ ismi ne anlam içeriyor, neden tercih edildi ?
Ali Kenanoğlu İMC Tv de
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali KENANOĞLU, bu akşam saat 20:45 de İMC TV de.
Diğer konuklar; BDP Milletvekili Altan TAN,
Dede Av. İbrahim SİNEMİLLİOĞLU,
Yenişafak Gazetesi yazarı Murat AKSOY
Konu: Alevi açılımı – Madımak
Zalim Yavuz’u Savundu
15 Temmuz 2013
Alevi köylerinde Camiye değil Cem evine ihtiyaç var
İslam’da zorlama yoktur diyenler Alevilere ibadet ve ibadethane tanımını zorlamaktan vazgeçip gerçeğin gereğini yapmalıdırlar.
Radikal Gazetesi’nde yer alan haber üzerine açıklamada bulunan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği tamamı Alevi olan köyle ilgili durumu yakından takip ettiklerini belirterek asıl ihtiyaçlarının Cem Evi olduğunu vurgulayan bir bildirim paylaştı.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği’nden yollanan bildirim şöyle:
Bugünkü (14.08.2013) Radikal Gazetesinde İsmail Saymaz tarafından yapılan haberden Erzincan Refahiye İlçesi Kürelik köyünde bulunan Cami’nin filen Cem evine dönüştürüldüğü haberini okuduk. Konu yakından bildiğimiz ve takip ettiğimiz bir konudur. Köyün tamamı Alevi olduğu halde 12 Eylül döneminde zorla Cami yapılmış ve Diyanet İşleri Başkanlığınca Din Memuru atanmıştır. Ancak Köyün Alevi olması nedeniyle Hoca olarak atanan Din Memuru namazları tek başına kılmıştır.
Köy, Alevi köyü olduğu halde Cem evi değil Cami yapılmış ve Cem evine değil Camiye arsa ayrılmıştır. Köyde Cem evi bulunmadığı gibi Camide boş durmaktadır. Köylüler ihtiyaçlarına binaen köylerinde bulunan bu ibadethanede kendi inançlarına göre ibadet etmişler ve Cem yapmışlardır.
Bu da açıkça göstermektedir ki Alevi köylerinde Camiye değil Cem evine ihtiyaç vardır. Alevilerin ibadetleri Cem dir. Cem de Cem evinde yapılır. Cami Alevilerin ibadethanesi değildir. Bu haber bu gerçeği ve çarpık zihniyeti bir kez daha ortaya koymuştur. Alevilere Cami dayatmasında bulunmaktan vazgeçilmelidir. Alevilere ibadet ve ibadethane tanımı yapmaktan vazgeçilmelidir. Siz zorlarsanız biz başka başka çözümler buluruz. Siz Cami yaparsanız biz ihtiyacımız neyse biz o şekilde kullanırız. Bunu yerine getiren Kürelik köylülerini kutluyoruz.
İslam’da zorlama yoktur diyenler Alevilere ibadet ve ibadethane tanımını zorlamaktan vazgeçip gerçeğin gereğini yapmalıdırlar.
Saygılarımızla 14.08.2013
Ali Kenanoğlu
Başkan
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
Ali Kenanoğlu Çorum’da Düzenlenen Panelde Konuştu
“Hoşgörü Değil, Asimilasyon”
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “Cami- Cemevi-Aşevi” projesiyle hedeflenenin ‘hoşgörü’ değil, ‘asimilasyon’ olduğunu söyledi.
15 Eylül 2013 Pazar 22:11
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “Cami- Cemevi-Aşevi” projesiyle hedeflenenin ‘hoşgörü’ değil, ‘asimilasyon’ olduğunu söyledi.
Cami ile cemevinin yan yana gelmesinde bir sıkıntı görmediklerini ifade eden Kenanoğlu, “İstanbul’da sokağın bir tarafında cemevi varsa diğer tarafında cami var. Sıkıntı bu değil. Meselemiz kişilerle de değil. Burada farklı bir politika var. Cami ibadethanedir ama cemevi olamaz deniliyor. Caminin yanında olursa ancak kabul edilebilir deniliyor. Bunların amacı hoşgörü değil. Birçok Alevi köylerine cami yapılıyor. O zaman Sünni köylerine de cemevi yapılsın. Bu nasıl kardeşlik?” diye konuştu.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, EMEP Çorum İl Örgütü’nce düzenlenen panelde AKP’nin Suriye politikası ve , “cami- cemevi-aşevi” projesi hakkındaki görüşlerini bildirdi.
Kenanoğlu, konuşmasında şunları söyledi:
“Suriye bir Alevi devleti midir? Mesele bunun üzerinden tartışılıyor. Sürekli ‘Zalim Alevi devleti, Alevi subayları Müslümanları katlediyor’ propagandası yapılıyor. Esad’ın Alevi olduğunu biz Tayyip Erdoğan’dan öğrendik. Ne zaman ki “Eyy Alevi Esad” diye meydanlarda konuşmaya başladı, biz o zaman Esad’ın Alevi olduğunu öğrendik.
Suriye’deki Baas rejimi bir Alevi rejimi değildir. Orada Arap milliyetçiliğiyle harmanlaşmış bir oluşum var.
Bugün Suriye’de silahlı çetelerin hedefinde Aleviler bulunuyor. ÖSO’nun ilk açıklaması şöyleydi: ‘Biz Muaviye ordusuyuz.’ Muaviye’nin kim olduğunu Alevilere anlatmaya gerek yok. El Nusra çeteleri silahsız Alevi insanların kellelerini kesiyor, Allahu Ekber diye kadınlara tecavüz ediliyor. Suriye’den kaçarak İstanbul’a gelen Cemevlerine yerleştirdiğimiz Türkmen Aleviler, oradaki vahşeti anlatıyor. Bir kadın, kardeşinin El Nusracılar tarafından diri diri yakıldığını söylüyor. Tüm bunların dışında Suriye’de haklı mücadele yürüten Rojava Kürtleri var. Onlar sadece kendi bölgelerini koruyor.
Başbakan’ın kullandığı dil ötekileştirici ve nefret söylemi içeriyor. Bu nedenledir ki, Türkiye’de Alevilerin evleri işaretlenmeye başladı. Türkiye’de ‘Aleviler zalimdir ve bunlara fırsat verilmemelidir’ politikası uygulanıyor. Yandan medyanın da burada büyük bir rolü var.
Devlet şimdi yeni bir Alevi politikası uyguluyor. Düzenlenen Alevi çalıştayları 2009 yılında sona ermişti. O tarihten buyana Alevi dernekleri kuruluyor. Hepsi AKP ve cemaat destekli. Şimdi de devreye İzzettin hoca girdi. İzzettin hoca her dönem devletin en iyi adamı oldu. 28 Şubat döneminde en hızlı 28 Şubatçıydı. Bu dönemde ise hem akil, hem cemaatle iç içe. Alevi kesimi bu insanı nasıl kabullenebiliyor?
Cami ve cemevi yan yana gelebilir. İstanbul’da sokağın bir tarafında cemevi varsa diğer tarafında cami var. Sıkıntı bu değil. Meselemiz kişilerle de değil. Burada farklı bir politika var. Cami ibadethanedir ama cemevi olamaz deniliyor. Caminin yanında olursa ancak kabul edilebilir deniliyor. Bunların amacı hoşgörü değil. Birçok Alevi köylerine cami yapılıyor. O zaman Sünni köylerine de cemevi yapılsın. Bu nasıl kardeşlik?
1927 yılındaki nüfus sayımına göre Türkiye’nin nüfusu 13.6 milyon. Alevilerin buradaki nüfusu 4.5 milyon. Yani o zaman ülkenin üçte biri Alevi. Bugün ülkenin nüfusu 75 milyon. Demek ki, 25 milyon Alevi olması lazım. Ancak biz biliyoruz ki, Alevi nüfusu 12-13 milyon dolayında. O zaman geri kalan 12 milyon Alevi nerede?”
Çorum Yayla Haber
Hasan Ferit Gedik’in mücadelesi bu ülkenin aydınlık yüzlerini karartmak isteyenlere karşı bir mücadeledir.
Ali KENANOĞLU ; Hasan Ferit Gedik canımızın Gülsuyundan helallik alınmasına müsade edilmelidir.
Kenanoğlu: Cemevlerinin İbadethane Olup Olmadığını Tartışmıyoruz
Ali Kenanoğlu, Başbakan Erdoğan’ın Alevilerin birlik olmaması ve cemevini ibadethane olarak görmemesi yönündeki sözleriyle ilgili olarak AKP’nin yaptırdığı Alevi çalıştayları raporlarını okumasını tavsiye etti.
HUBYAR Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın dün akşam ahaber’de canlı yayında “Aleviler bir araya gelmiyor. Farklı şeyler söylüyorlar. Alevilerin büyük çoğunluğu cemevini ibadethane olarak görmüyor” demesine tepki gösterdi.
bianet’e konuşan Kenanoğlu, diğer inançlar gibi Alevilikte de tekillik olmadığını, inançsal farklılıklar olduğunu ama bu farklılıkların inancın özü ile ilgili olmadığını, Alevi inanç yapılanmasında cemevlerinin ibadethane olup olmadığının tartışma konusu dahi olmadığını söyledi.
“İnancın özüyle ilgili tartışmıyoruz”
“Aleviler bir araya gelmiyor, bu nedenle de taleplerini karşılayamıyoruz söylemi ‘Ben oynamıyorum’ söylemi gibidir; çocukça tabiriyle ‘mızıkçılık’ yapmaktır.
“İnançsal toplulukların farklı versiyonları var. Diğer inançların nasıl tekilliği yoksa Aleviliğin de tekilliği yok. İnançsal farklılıklarımız şüphesiz var. Ama bu farklılıklar inancın özüyle ilgili değil. Yani Alevi kurumları arasında Alevi inanç yapılanmasında cemevlerinin ibadethane olup olmadığı tartışma konusu değil.
“Bu tamamen eksik, yanlış ve kamuoyunu yanıltmaya yönelik bir bilgi. Alevilerin taleplerine göz yummanın bir gerekçesi olarak sunuluyor.
“Başbakan AKP’nin Alevi çalıştayı raporlarını okusun”
“Diğer taraftan hükümet tarafından 2009’da biten Alevi çalıştayları yapıldı. Bu çalıştaylarda Aleviliğin tüm farklı kesimlerini temsilen 35 Alevi temsilcisi vardı. Tüm bu farklılıklara rağmen Alevi çalıştayında bir araya gelen Alevi temsilcileri ortak talepler dile getirdiler. Bu ortak taleplerin en başında cemevlerinin ibadethane olduğunun kabulü vardı. Bu konuda hiçbir Alevi kurumu ve temsilcisi çekince koymadı.
“Bizim orada Alevi asimilasyonuna son verilmesi, Alevi köylerine cami yapılmasına son verilmesi, din derslerinin zorunlu olmaktan çıkartılması gibi başka ortak taleplerimiz de vardı.
“Bunların tutanakları yayınlandı. Tutanakları Başbakan demek ki okumamış. Kendi hükümetinin yaptırmış olduğu çalıştayların tutanaklarını okusun lütfen.
“Bu gerçek ortadayken Başbakan kamuoyunu yanıltıyor ve ‘ortak talepleri yok’ diyor. Demokratikleşme paketlerinin fos çıkması nedeniyle bir savunma mekanizması olarak ortaya atılıyor.
“AKP kendi Alevi kurumlarını oluşturuyor”
“2009’da Alevi çalıştayları sonlandırıldıktan sonra, AKP’ye yakın veya Gülen Cemaati aracılığıyla çeşitli tabeladan ibaret Alevi kurumları oluşturdular. Bunların dile getirdikleri hususlar Alevi toplumunu ve kamuoyunu bağlayan hususlar değildir. Kaldı ki bu tabela kurumlarının ne dediğini bilmiyoruz. Herhangi bir açıklamaları da olmuyor. Dolayısıyla hiçbir Alevi kurum ve kuruluşu tarafından muhatap kabul edilmeyen ve toplumda karşılığı olmayan kurumlar.
“AKP iktidarı her tarafta kurumları ele geçirmeye çalışıyor. Ele geçiremezse de alternatifini yaratmaya çalışıyor. Aynı yöntemi şimdi de Aleviler için yapıyor. Alevi kurumlarıyla istediği şekilde yol yürüyemedi, Alevi kurumları AKP’nin asimilasyoncu taleplerini, dayatmalarını kabul etmedi; kendi taleplerinde ısrarcı oldu. Bu nedenle son iki üç yıldır özellikle tabeladan ibaret Alevi kurumları oluşturulmaya çalışıldı.
“Parayı verip düdüğü çalmakla demokratikleşme olmaz”
“Dedelere maaş verileceği ve cemevlerinin özel statüye kavuşacağı iddiaları uzun zamandır tartışılıyor ama Alevi kamuoyunun geniş kesiminin böyle bir talebi olmadı.
“Demokratikleşme adı altında, Alevilere hak hukuk vereceğiz adı altında Aleviliği kontrol altında tutma, kendi güdümüne çekme, adeta parayı veren düdüğü çalar mantığıyla hamlede bulunmak demokratikleşme değil.
“Dolayısıyla Aleviliği resmi bir inanç yapısı haline dönüştürmek yerine toplumdaki demokratik talepleri kabul etmek ve devletin dinden elini çekmesini sağlamak gerek. Devlet hem Alevilikten hem Sünnilikten hem de diğer inançlardan elini çekmelidir. Din vicdani bir meseledir ve sivil hayatın yaşamıdır, kültürüdür. Dolayısıyla dinden ve dini organizasyonlardan, din işlerinden elini çekmesi gerekir.
“Devlet kendi asli görevini yapsın ve din hizmetlerini din eğitimini dinsel organizasyonları inananlar kendileri yerine getirsin. Devletin tüm inançlara ve inançsızlara eşit uzaklıkta durması gerekir. Eşit yakınlıkta değil, eşit uzaklıkta durmalı ve din meselesini inanç inançsızlık meselesi kişilere bırakılmalı.
“Devletin tanımlaması değil, toplumun beyanı esastır”
Hayati Yazıcı ‘Cemevi ibadethanedir veya ibadethane değildir demek devletin hakkı değil’ dedi. Evet, devlet bunları belirleyemez. Toplumlar kendisi bir araya gelir ve bizim ibadethanemiz şurasıdır diye beyanda bulunur.
“Devlet nezdinde kabul görmesi gereken bir durum söz konusu ise o beyanı kabul eder. Bizim itiraz ettiğimiz ana hususlardan bir tanesi şu: Bizim bunu yaşayabilmemiz için devletin kabulüne de ihtiyacımız olmaması gerekir. Devletin tanımlaması değil, toplumun beyanı esastır.” (EKN)
Ekin Karaca İstanbul –
BİA Haber Merkezi
04 Ekim 2013, Cuma 18:01
Ali Kenanoğlu Frankfurt’ta.. .
Hükümetle Aleviler Arasındaki Gerilim Artıyor
Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi Aleviler arasında büyük hayal kırıklığına neden oldu. Aleviler’in dini haklarının tanınmasının pakette yer alması bekleniyordu
ISTANBUL — Başbakan Erdoğan demokratikleşme paketini açıklarken reformların ne bir ilk ne de son olduğunu söylemişti. Erdoğan’ın Aleviler’in dini hakları hakkında sözü de, bu konunun daha fazla incelendikten sonra ele alınabileceği oldu. Ancak Alevi hakları Türkiye’de çok tartışma yaratan bir konu ve dindar Sünniler’in önemli bir bölümü camide ibadet etmeyen Aleviler’i kafir olarak görüyor.
Erdoğan’ın sunduğu demokratikleşme paketinde Nevşehir Üniversitesi’nin adının Hacı Bektaş-ı Veli olarak değiştirilmesi dışında Aleviler’e yönelik bir yenilik yer almadı.
Taraf Gazetesi siyaset yazarı Cengiz Aktar reformların yapılmamasının nedeninin ‘dini önyargı’ olduğunu söylüyor. Aleviler’in çok farklı bir İslam anlayışı olduğunu belirten Aktar, Türkiye’de devletin erkeklerle kadınların beraber ibadet ettiği cemevlerini kültürel merkez olarak kabul ettiğini, ancak ibadethane olarak kabul etmediğini belirtiyor.
Doğuş Üniversitesi öğretim üyesi İştar Gözaydın, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Alevi inanışının önderleriyle diyaloğa girmesinin büyük bir gelişme olduğunu, ancak partinin bu alanda reform yapmasının zor olduğunu düşünüyor.
Gözaydın, AKP’nin Alevilik inancına Türk kültürünün bir rengi olarak bakmakta sorun yaşamadığını, ancak İslam’a farklı bir yaklaşım olarak görmekte zorlandığını söylüyor. Uzmana göre AKP Alevilik’i dini açıdan ele alamadığı sürece uzlaşma olması mümkün değil.
Alevi önderleri ise hükümetin taleplerine karşılık vermemesini sert şekilde eleştirdi. Aleviler demokrasi paketinin öncesinde de hükümetin Suriye ile ilgili yorumlarından rahatsızdı.
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği başkanı Ali Kenanoğlu, Erdoğan’ın Suriye ile ilgili konuşmalarında Beşar Esat’ı Alevi olarak nitelendirmesinin Türkiye’de Aleviler’in Suriye’deki katliamdan sorumlu olduğu gibi bir izlenim yarattığını ve ülkede Sünniler’le Aleviler arasında zaten gergin olan ilişkileri daha da gerdiğini söylüyor.
Geçtiğimiz aylarda ülkenin farklı yerlerinde Aleviler ve güvenlik güçleri arasında yer yer çatışmalar meydana geldi. Bazı hükümet üyeleri cemevlerinin ibadethane olarak belirlenmesine destek verirken diğerleri ise buna şiddetle karşı çıkıyor.
Milliyet gazetesi yazarı Kadri Gürsel ülkede mezhepsel gerilimin yükseldiğini ve özellikle Hatay, Ankara ve İstanbul’da, Aleviler’in yer yer ayaklandığını belirtiyor. Gürsel’e göre ülkede Aleviler arasında derin bir hoşnutsuzluk var.
Alevi önderleri gelecek ay İstanbul’da toplu gösteri çağrısında bulunurken hükümet de Alevi haklarını inceleme sözü verdi. Ancak hükümetin iki yıl önce tamamladığı bir incelemenin önerileri henüz hayata geçirilmedi. Uzmanlar 18 ay sonraki seçimler nedeniyle seçim dönemine giren Türkiye’de Erdoğan’ın Aleviler’le ilgili reform yapma konusunda isteksiz olabileceğini belirtiyor.
Maraş Katliam Maduru Aileler Mezar Yerlerini Arıyor
Ali Kenanoğlu 2013 Yılı Alevi Hak İhlalleri Raporunu Açıkladı
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, 2013 yılında Alevilere yönelik hak ihlalleri izleme raporunu açıkladı.
01.02.2014
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği, 2013 yılında Alevilere yönelik hak ihlalleri izleme raporunu açıkladı. Geçen yıla göre Alevilere yönelik baskıların arttığının ifade edildiği raporda 142 vaka tespit edildi. Dernek Başkanı Ali Kenanoğlu, “Vaka sayısında yüzde 100’ün üzerinde artış var. Alevilere yönelik ayrımcı tutumun okulda, mezarlıkta, askerde ve iş hayatının her alanında yaşandığını tespit ediyoruz.” dedi.
Taksim Cezayir Salonu’ndan düzenlene basın toplantısına bazı Alevi derneklerinin temsilcileri ve dedeleri katıldı. Hacı Bektaş Veli‘yi Anma Kültür Vakfı, Ali Babaoğlu Alevi Derneği temsilcileri ve Hakların Demokratik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hatice Altınışık da toplantıda hazır bulundu.
2012 yılında da hak ihlalleri raporu açıkladıklarını belirten Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, “2012 yılında 63 vaka tespit etmiştik. 2013 yılında 142 vaka rapor ettik. Yüzde 100’ün üzerinde artış var. Rapor 22 sayfadan meydana geliyor. Alevilere yönelik ayrımcı tutumun, okulda, mezarlıkta, askerde ve iş hayatının her alanında yaşandığını tespit ediyoruz. Rapor yaşanan, yansıtılan ya da bizim tespit ettiğimiz kişilerin beyanları ya da mahkeme belgeleri üzerine oluşturulmuştur. Yansıyan ve tartışılacak bir yanı olmayan kesinleşmiş belgelerdir. Bu, Alevilerin Türkiye’de durumunun ne boyuta geldiğini gösteren acı bir göstergedir.” diye konuştu.
“Kamu kurumlarında, özellikle mülakatlarla yapılan sınavlarda, Alevi inancına sahip kişiler tercih edilmiyor.” diyen Kenanoğlu, “Yani işe alınmıyorlar. Bir taraftan da Aleviler bürokraside tali görevlere veriliyor. Bunun haricinde bu özel kurumlara da yansıyor. Devlet kurumlarında Alevilik, marjinal bir kimlikmiş gibi yansıtıldığı için, bu sivil hayatta da yansıyor. Sivil iş yerlerinde de benzer uygulamalarla karşılaşıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Raporun sonuç bölümünde devletin tüm dinlere ve inançlara eşit mesafede durması gerektiği vurgulanırken, toplumda derin yaralar bırakan katliamlar için ‘Yüzleşme ve Hakikatleri Araştırma Komisyonları’ kurularak barış ve bir arada yaşama kültürü zemini oluşturulması istendi.
Kaynak: CİHAN
Ali Kenanoğlu Almanya’da.. .
Ali Kenanoğlu Artı Bir tv de Mirgün Cabas’ın konuğu
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu Bu akşam (4 Mart – Saat 20:30’da Artı Bir Tv de Mirgün Cabas’ın canlı yayın konuğu olacak.
Ali Kenanoğlu Bilgi Üniversitesinde Canlı Kitap Oldu
Gezi’nin Çocukları, Bizim Çocuklarımız.. .
Tv 10’da Nevruz Gecesi Programı
Aleviye de Sünniye de hayrı yok!
Başbakan Erdoğan’ın Alevilere yönelik sözleri, Alevi örgütlerinin tepkisine neden oldu. Erdoğan’ı ötekileştirici ve ayrımcı üslubundan vazgeçmeye çağıran Alevi örgütleri, ‘Başbakan Alevi-Sünni çatışması üzerinden nemalanmaya çalışıyor’ dediler.
Başbakan Erdoğan’ın Alevilere yönelik sözleri, Alevi örgütlerinin tepkisine neden oldu. Erdoğan, partisinin grup toplantısında “Sağdan soldan Alevileri toparlayıp Soma’ya getiriyorlar. Niye? Bu defa da Soma’yı karıştıracaklar”, “Hızır Paşalar asırlar öncesinde kalmıştır. Açılın kapılar şaha gidelim diye, medet arama dönemi de asırlar öncesinde kalmıştır” gibi ifadeler kullandı. Almanya’da kendisini protesto edenlerle ilgili de “Ali’siz Aleviler” söylemini tekrarladı. Erdoğan’ı ötekileştirici ve ayrımcı üslubundan vazgeçmeye çağıran Alevi örgütleri, “Başbakan Alevi-Sünni çatışması üzerinden nemalanmaya çalışıyor” dediler.
KENANOĞLU: ZALİM VARSA PİR SULTAN DA VARDIR
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı, yazarımız Ali Kenanoğlu da, “Zalimliğin ve zulmün olduğu yerde ne Hızır Paşalar biter, ne de buna karşı duran Pir Sultan yok olur. Zulümler olduğu sürece, iş cinayetlerinde insanlar katledildiği sürece bizler Alevi öğretisinde Pir Sultan Abdal’ın yolunda gideceğiz. Zalimin yanında duran Hızır Paşalara karşı duracağız” dedi. Başbakan’ı Alevilerin demokratik taleplerine, Türkiye’nin demokratikleşmesi isteklerine kulak vermeye çağıran Kenanoğlu, “Bu ülkenin Başbakanın yapması gereken sükunet içinde olması gerekir. Bütün inançları, farklı etnikleri kucaklaması gerekir. Bunun yerine ayrıştırıcı söylemleri kullanıyor. Süregelen Alevifobi üzerinden devam eden bu siyaset ne Alevilere ne de Sünnilerin hayrına. Biz eşit yurttaşlık ve demokratik bir ülkede yaşamak istiyoruz” diye konuştu.
(İstanbulEVRENSEL)
28 Mayıs 2014
Merzifon Piri Baba anma etkinliğinde az bir kelam ettik, canları selamladık
7 Eylül 2014
Kenanoğlu Kayseri Demokrasi Platformunun Düzenlediği Panelde Konuştu
07.09.2014
O hüküm değişmek zorunda
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), zorunlu din dersi uygulamasının kaldırılmasına ilişkin kararı tartışma yarattı. Taraflar, karara ilişkin Hürriyet’e şu değerlendirmelerde bulundular:
ALDATMACA MÜFREDAT
Ali Kenanoğlu (Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı): AİHM, kararıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nın aldatmaca müfredatını mahkum etti. Karar, sırf AİHM’de dava kazanmak amacıyla din derslerinde yapılan değişikliğin ve konulan 2 ünite Aleviliğin asimilasyonu sonlandırmadığını ve sadece bir aldatmacadan ibaret olduğunu ortaya koymaktadır. Bu karar bu aldatmacaya kimsenin inanmadığını da ortaya çıkardı.
18 Eylül 2014
Ali Kenanoğlu Kiel’de
İnsan hakları makul şüpheli
Türkiye, İnsan Hakları Haftası’nı hak ihlallerinin gölgesinde karşılıyor. İnsan hakları örgütleri, Hükümetin son denemdeki uygulamalarını ‘80’li, 90’lı yıllara dönüş olarak degerlendiriyor. İşkencenin arttığına, cezaevindeki hak ihlallerinin yeniden yükselişe geçtiğine dikkat çeken İnsan hakları örgütleri, AKP Hükümetinin gün geçtikçe otoriterleştiğine dikkat çekiyor.
ASİMİLASYON SÜRÜYOR
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, Alevi yurttaşların İnsan Hakları Haftasını asimilasyon politikalarının gölgesinde karşıladığını dile getirdi. Zorunlu ve seçmeli din derslerine Milli Eğitim Şûrasında alınan tavsiye kararlarının eklenmesine tepki gösteren Kenanoğlu, Hükümetin, devletin asimilasyoncu politikalarını sürdürmede kararlı olduğunu ifade etti. Alevilerin taleplerinin yıllardır karşılanmadığına dikkat çeken Kenanoğlu, meydanlarda, televizyon ekranlarında ‘Alevilere şunu veriyoruz’ diyenlerin iş uygulamaya gelince adım atmadığını belirtti.
Kenanoğlu Avusturya Mauthausen Nazi katliam kampını Ziyaret Etti
Toplama kampı – gaz odaları – insanların yakıldığı fırınlar. Gezerken insanlığınızdan utanacağınız bir yer.
Ali Kenanoğlu Perg’de.. .
Kenanoğlu’ndan Din Dersini Protesto İçin İstanbul – Ankara yürüyüşünü yapan canlara destek
Kenanoğlu Nuçe Tv’de
9 Ocak 2015
Kenanoğlu Aka-Der Sempozyumunda Konuşmacı
Alevilerden Yaşar Kemal’e Ziyaret
Alevi heyeti hastanede yatmakta olan Yaşar Kemal’i ziyeret edip geçmiş olsun dileklerini ilettiler.
20 Ocak 2015
Ali Kenanoğlu Sokak Tv Haberde konuştu; AİHM kararları yürürlükteyken Cemevlerine haciz gelemez.. .
Kenanoğlu Ankara’da Düzenlenen Demokrasi ve Barış konferansında
‘Alevilerin oyu tek bir partiye kanalize olmayacak’
29 Ocak 2015
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu ile Alevilerin yaklaşan seçimlerdeki tercihlerinin neler olabileceğini konuştuk. Kenanoğlu, Alevi oylarının tek bir partiye kanalize olmayacağını söylerken, partilerin Alevi politikalarının oyları etkileyeceğini anlattı.
Röportaj Linki: http://alikenanoglu.net/alevilerin-oyu-tek-bir-partiye-kanalize-olmayacak/4359
Kenanoğlu Diyarbakır’da Eğitimde hak ihlalleri çalıştayında
12-13-14 Şubat tarihlerinde, Tarih Vakfının bir projesi olan eğitimde ayrımcılığı izleme çalışmasıyla ile ilgili bir çalıştay için Diyarbakır’daydık. Proje kapsamında T.C. devletinin yok saydığı, imha, inkar ve asimile etmek için tüm gücünü kullandığı toplumsal kesimlerin temsilcileri vardık.
Washington Post röportajı – Ali Kenanoğlu
18 Şubat 2015
By Onur Erem And Jacob Resneck | Religion News Service February 18
ISTANBUL — Turkey’s largest religious minority — the Alevi community — is joining forces with atheists to protest mandatory religious education for students as young as 5.The Alevi are the second-largest religious community in Turkey, comprising as many as 15 million people who adhere to a mystical branch of Islam that broke off from the main Sunni majority.“This is a forced course about the Sunni sect,” said Ali Kenanoglu, chairman of the Hubyar Sultan Alevi Cultural
Kenanoğlu Cumartesi İnsanlarının 518. Hafta Eyleminde
Kenanoğlu Yön Radyoda gündemi değerlendirdi
6 Mart 2015
Yön Radyo proğramcılarından Atilla Taş’ın 05.03.2015 tarihinde Saat 16:00 daki konuğu Ali Kenanoğlu idi. Proğramda Alevilerin gündemi ve ülke gündemi ile ilgili konular değerlendirildi.
Kenanoğlu 12 Mart Gazi katliamı anmasında
12 Mart 2015
12 Mart 1995 tarihinde tarihin kara sayfasına kazınan ve Alevi toplumu üzerinde tezgahlanan, Devletin bildiği, organize ettiği, göz yumduğu, koruyup kolladığı ve 20 yıl sonra dahi hala koruyup kollamaya çalıştığı bir katliam yaşadık.
Gazi ve Ümraniye’de Alevilerin gittiği bir kahvejhanelerin taranmasıyla başlayan olaylar ve akabninde Devletin bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği katliamda 19 canımız katledildi.
Bu katiller ve katillerin arkasındaki azmettiriciler Devletin koruması ve kollaması altında yaşamaya devam ettikleri sürece bizlerde onların kabusu olmaya devam edeceğiz.
Yaşamını yitiren canlarımızı saygıyla anıyorum, yolları ışık devirleri daim olsun.
Ali Kenanoğlu
Yavuz Sultan Selim Köprüsünü Köprü İnşşat Alanında Protesto Edildi
Kenanoğlu Tv 10 Kahvaltı Toplantısında
ALEVİLER, ALEVİLERİ ANLATIYOR
16 Mart 2015
‘Aktif siyasete yönelen ‘rızalık’ istemeli’
Hubyar Sultan Alevi Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu‘na göre siyasette aktif olmak isteyen Aleviler kurumlarından rızalıkistemeliydiler ve kurumlar ortak kazanımları için mücadele etmeliydiler:
“Siyaset yapmak üzere yola çıkan rızalık isteyerek kurumdaki görevini bırakırsa sorun çıkmayacağını düşünüyorum. Kurumlarda olup siyasete girenlerle ilgili bugün toplumun güveni sarsılıyor. Ayrıca, Aleviliğin ne olduğu gibi detaylarla birbirimizi çok yıprattık. Ortak kazanımlarımız üzerine odaklanmalıydık.”
Ali Kenanoğlu Tv 10 daydı.. .
16 Mart 2015
Ali Kenanoğlu Tv 10 da Yüksel Kılınç ve İmam Balsever ile Şükrü Yıldızın konuğu oldu. Seçim ve Aleviler konusunun işlendiği proğramdan Ali Kenanoğlu’nun söylemlerinden sosyal medyaya yansıyan başlıklar;
“Bu güne kadar yapılan seçimlerde hiçbir siyasi parti Alevi misyonuna sahip, Alevi örgütlü mücadelesinden gelen ve Alevi kimliği ile siyaset yapmak isteyen hiçbir kimseyi parlemantoya taşımamıştır. Bu seçimlerde bunun gerçekleşme süreci yaşanmaktadır. Ancak bunun ne oranda gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini göreceğiz.”
“Tekel medyasında Alevilerin yer alış biçimi büyük sıkıntılar içeriyor. Alevi talepleri orada yoktur.”
“Vergilerimizle ayakta duran TRT’de AA’da yokuz; ama kendi internet medyamızda sesimizi güçlü çıkarıyoruz.”
” İki gün önce açılan Alevi Lisesi, bir asimilasyon projesidir. Böyle bir talebimiz mevcut değildir.”
“Alevi toplumuyla ilgili geliştirdikleri projelerden Alevilerin haberi yok! Bunlar iyi niyet taşıyan adımlar değil.”
“Alevi Çalıştayları düzenlendi ve hepsinde de vardım. Orada istişare edilenleri ve talepleri sıraladık. Sonuç ne? Hiç!”
“Halktan saklanarak yapılan projelere bizden destek beklenmesin. Alevilere rağmen Aleviler için bir şey yapma kibri son bulmalı.”
“Siyasi partiler bugüne dek Alevilere doğru bir temsiliyetle bakamadılar. Yeni yeni aşılmaya başladı bu kötürüm refleks.”
“Aleviler cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geleneksel kalıplarını yıktılar. Artık yeni bir süreç başladı.”
“Aleviler doğru bir temsiliyetle mecliste yer bulmalı. Aleviler olmadan, demokratikleşme güdük kalır.”
“Türk – İslam sentezi üzerinden dizayn edilmiş bir sistem Alevilerin de mücadelesiyle tuzla buz olacaktır.”
alikenanoglu.net
Kenanoğlu: Bu tavrınızı bir kenara kalın harflerle yazıyoruz
18 Mart 2015
Ali Kenanoğlu, Tokat’taki HES protestosuna saldıran TSK mensuplarını kınadı
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu: Bu tavrınızı bir kenara kalın harflerle yazıyoruz
Haber Kaynak ==> http://www.demokrathaber.net/cevre/ali-kenanoglu-tokat-taki-hes-protestosuna-saldiran-tsk-mensuplarini-kinadi-h46385.html
Demokrat Haber
Ali Kenanoğlu, Selefilerin işgalindeki Harabati Baba Dergahına gidiyor.. .
19 Mart 2015
Selefilerin işgalindeki Harabati Baba Dergahımıza gidiyoruz
Makedonya’da bulunan ve uzun zamandır Selefi grupların işgali ve baskısı altında tutulan Harabati Baba Tekkesinde Cem yapacağız.
Kalkandelen’deki (Tetova) 500 yıllık Alevi – Bektaşi tekkesini işgal eden Selefi gruplar Tekkedeki Bektaşi Babalarını kaçırmaya çalışıyorlar. 2004 yılında NATO Helsinki Komitesi’nin, işgalci grubun dergahtan çıkartılması yönünde kararı bulunmasına ragmen Makedonya hükümetinin bu kararı yerine getirmiyor. AKP Hükumeti de İşgalci Selefi gruba açık destek veriyor.
Harabati Baba Tekkesi, 24 bin metrekare alana, arazisinde birçok yapı ve bahçeye sahip. Selefi grubun işgali nedeniyle Bektaşilere ibadetleri için yalnızca 80 metrekarelik bir alan bırakılmış durumda. Selefi grup 2002 yılında kalaşnikoflu militanlarıyla birlikte Dergaha girip işgal etmişti.
21 Mart Cumartesi akşamı Avrupa’dan ve Türkiye’den katılacak bir çok Alevi kurum temsilcisi ile birlikte Harabati Baba Dergahında yapılacak Newroz – Nevruz Cemine katılacağız. Dergahımızı Selefi gruplara teslim etmeyen ve bu konuda bir koç tacize ve kundaklamalara karşı direnen Bektaşi Babalarımıza desteğimizi sunacağız.
Ali Kenanoğlu
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği
Makedonya ziyaretimizi tamamladık.. .
Makedonya ziyaretimizi tamamladık.. .
19 Mart’ta başlayan dört günlük Makedonya ziyaretimizi tamamlayıp ülkemize döndük. Türkiye ve Avrupa Alevi örgüt temsilcilerinden oluşan kalabalık bir heyetle gerçekleştirdiğimiz dört günlük ziyaretimiz esnasında başta Harabati Baba Dergahı olmak üzere bir çok Dergahımızı ziyaret ettik.
Harabati Baba dergahında yapılan Sultan Nevruz Cemine katıldık. Arnavutluk ve Balkan Bektaşilerin Dede Babası Baba Edmond Brahimaj (Baba Mondi) ın yönettiği Sultan Nevruz Muhabbet erkanında bulunduk.
TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı) nın Makedonya ve Balkanlardaki en büyük Yurt dışı faliyeti olan Bektaşi Dergahlarına el koyma faaliyetlerini yerinde görmüş olduk.
Türkiye Cumhuriyetinin Alevi – Bektaşi Köylerine Cami yapma Türkiye’den buralara imam atama faaliyetlerini Makedonya’da da gerçekleştirdiğine tanık olduk.
23 Mart 2015
alikenanoglu.net
Kenanoğlu İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrencileriyle Aleviliği Konuştu
Alevi derneklerinin HDP’den talebi, seçim beyannamesinde Alevilerin sorunlarının çözümüne yer verilmesi
31 Mart 2015
ALEVİLERDEN HDP’YE ŞARTLI DESTEK SÖZÜ
30 Mart 2015 Pazartesi,
Almanya’da Alevi örgütleriyle görüşen HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, yurtdışındaki Alevilerden “şartlı destek” sözü aldığı öğrenildi
Esra YAZDIÇ DEMİR/ANKARA
Alevi derneklerinin HDP’den talebi, seçim beyannamesinde Alevilerin sorunlarının çözümüne yer verilmesi ve belirleyecekleri isimlerin seçilebilecek bölgelerden milletvekili adayı gösterilmesi. Bazı Alevi derneklerinin başkanları şu açıklamaları yaptı:
‘HDP’YE YAKINIZ’
Müslüm DOĞAN (Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Genel Başkanı): Yeni siyasi söylem nedeniyle HDP’ye yakınız. Bugüne kadar Alevilerin hiçbir sorununa çözüm bulunmadı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaldırılması meselesinde HDP net.
Ali KENANOĞLU (Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneğ): HDP çağırdı ve görüştük. Olmazsa olmaz talebimiz seçim beyannamesinde yer almak.
Turgut ÖKER (Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu): İlkesel olarak anlaşıldı. Genel seçimlerde, önerilen isimlerin seçilebilecek yerlerden gösterilmesini bekliyoruz.
HDK’nin Düzenlediği Panelde IŞİD Tehdidini Konuştuk
4 Nisan 2015
Ali Kenanoğlu HDP’den Milletvekili daylığını Açıkladı
Adayım.. .
7 Nisan 2015
Uzun yıllardır verdiğim Alevi HAK mücadelesinin Mecliste CAN bulması için HDP ile yaptığımız ittifak sonucu İstanbul 3. Bölge 4. Sıra Milletvekili adayı oldum. Bu sıra HDP’nin %10 barajını aşmasıyla seçilecek bir sıra olup canlarımızın desteğini bekliyorum.
“HDP’ye oy ver Meclise CAN ver”
Ali KENANOĞLU