Kenanoğlu: Zorunlu Din Dersleri Asimilasyon Politikasının Temelini Oluşturuyor
Zorunlu din dersleri okutulması ile ilgili Pirha haber ajansına verdiğimiz röportaj aşağıdadır.
PİRHA-Alevilerin, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) kararlarına rağmen kaldırılmayan zorunlu din derslerine karşı tepkileri sürüyor. HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, “Çocuklarımızın okullarda asimile edilmesine, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin topyekün olarak Sünni İslam dersi olmasına yönelik itirazlarımız vardı” dedi.
AKP hükümeti, Cemevlerinin ibadethane statüsü ve Alevi çocukların zorunlu din dersinden muaf tutulmasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Danıştay ve Yargıtay kararlarının hiçbirini uygulamadı.
Zorunlu din derslerine karşı Aleviler başından beri örgütsel olarak mücadele yürütüyor. Zorunlu din dersleri asimilasyon politikasının temelini oluşturuyor.
HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, “Çocuklarımızın okullarda asimile edilmesi bu derslerin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi olmadığı, bu derslerin topyekün olarak Sünni İslam dersi olduğu, bunu eğitmeye, öğrettirmeye ve ezberlettirmeye yönelik itirazlarımız vardı. Dava edildi, dava konusu da oldu. AİHM bunu tescil de etti. Aslında Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi adı altında verilen derslerin bir kültür ve ahlak bilgisi olmadığı, tam tersi bir Sünni İslam dersi olduğunu bir kararda verdi” dedi.
2009 yılında yapılan Alevi çalıştayını hatırlatan Kenanoğlu, “Alevi kurumları, sivil toplum kuruluşları, temsilcileri, bilim insanları, sendika, meslek odası, üniversite, medya, siyasi parti temsilcileri, ilahiyatçılar ve Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin katıldığı, Alevilerin belli sorun ve taleplerinin demokrasi ve insan hakları temelinde ele alınıp değerlendirmesini amaçlayan ve 7 etaptan oluşan Alevi çalıştayları yapıldı. Ancak Alevilerin eşit yurttaşlık talepleri bu çalıştayda çözülmedi. İktidar Alevilerin talepleri yerine Aleviliği var olduğu haliyle kabul etmeyerek, kendi Aleviliğini tanımlama ve bir kalıba sokma ihtiyacı içindeydi” dedi.
“ALEVİLER OLARAK BÖYLE BİR İNANCIMIZ YOK”
Alevi çalıştayında, din dersleriyle ilgili çalıştay yapıldığını belirten Ali Kenanoğlu, “Bizzat masada dönemin bakanı ve talim terbiye kurulu üyeleriyle şunu tartıştık: Bizim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden şikayetimiz, ‘Orada çocuklarımıza Kuran sürelerinin ezberletiliyor olması ve bunların yanı sıra namaz nasıl kılınır, abdest nasıl alınır? Şekli olarak da bunların öğretiliyor olması en temel itiraz noktamız. Bizim Aleviler olarak böyle bir inancımız yok. Bizim çocuklarımıza öğretilmiş olması doğrudan Sünni İslam tarafından asimile ediliyor anlamı taşımaktadır. Yapacağınız yeni müfredatta bunlara yer verecekseniz hiçbir anlamı yok. Bakan, ‘Biz bu müfredat değişikliğinde Alevilikle ilgili üniteler koyacağız ama bunlar da yer alacak’ dedi. Siz ne kadar Alevilikle ilgili ünite koyarsanız koyun bunu biz onaylasak bile Sünni İslam dersinin zorunlu hali ve varlığı bizim çocuklarımızın asimile olmasının devamı anlamına gelir.
ALEVİLER AÇISINDAN BİR ASİMİLASYON DERSİ OLDUĞU MAHKEME KARARIYLA TESCİL EDİLDİ
Bu haliyle bizi bunu kabul etmiyoruz. Etmeyeceğiz diye de net olarak ifade ettim. Netice itibariyle müfredat değişti ve şu çıktı karşımıza iki ünite Alevilik konuldu. Bizim onayladığımız bir Alevilik değildi. İtiraz edeceğimiz birçok konuda vardı. Bu üniteleri koyma nedenleri AİHM’den bu davaları kaybetmemek adına koymuşlardı. Müfredat değişikliğinden sonra AİHM’e davalar gitti ve o müfredat da mahkûm edildi. Bununda Aleviler ve Sünni Müslüman olmayanlar açısından bir asimilasyon dersi olduğu mahkeme kararıyla tescil edildi.”
Kenanoğlu, hükümetin mahkeme kararlarına uygulamadığını, asimilasyon politikalarını ve yargı kararlarını parlamentoda da sık sık dile getirdiklerini söyledi. Parlamentoda ise yasa değişikliğinin kolay olmadığını parlamentonun 4/3 imzasıyla çoğunluğunun oluşması gerektiğini belitti.
“RECEP TAYYİP ERDOĞAN KİNDAR VE DİNDAR BİR SÜNNİ NESİL YETİŞTİRMEK İSTİYOR”
HDP Milletvekili Ali Kenanoğlu şöyle devam etti:
“Anayasanın 99. Maddesi gereğince AİHM kararları iç hukuku bağlayıcı bir özelliği bulunuyor. Danıştay kararları da böyledir. Danıştay bir karar aldığı zaman eğer bu yasalarla çelişirse yasaların değiştirilmesi gerekir. AİHM’nin verdiği karar neticesinde yasaların değiştirilmesi lazım. Bu yanıyla Anayasasının değişmesi lazım. Ancak AİHM kararı açıkladığında bizzat dönemin Başbakanı şimdi ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunu söylemişti: ‘Bu karar yanlıştır, biz bu kararı uygulamayacağız’ dedi. Neye göre yanlış? Senin bakış açına göre yanlış; çünkü sen kindar ve dindar bir Sünni nesil yetiştirmek istiyorsun, bunun için de Alevi çocuklarının asimile edilmesi gerekiyor. Ama evrensel insan hakları ve inanç özgürlüğü çerçevesinde baktığımız zaman bu kararlar doğru ve uygulanması gerekir. Maalesef bu kararlar uygulanmıyor.
“TÜRKİYE’DE DEMOKRATİK BİR ANAYASANIN OLUŞMASINI İSTİYORUZ”
Biz Türkiye’de demokratik bir anayasanın oluşmasını istiyoruz. Demokratik anayasasının bir özelliği evrensel insan hakları ve inanç özgürlüğüdür. Bu haliyle anayasanın 24. Maddesi’yle zorunlu din dersinin zorunlu olmaktan çıkartılması ve bir kültür dersi haline dönüştürülmesi için anayasaya yönelik çalışmalarımız var. Hem parti hem milletvekili hem de Alevi inancından gelen birisi olarak bugüne kadar bu konseptte sürdürdük bundan sonra da bunları bu şekilde sürdürmeye devam edeceğiz.
“ALEVİ SORUNLARININ İKTİDARLA KONUŞULMASINI DOĞRU BULUYORUZ”
Hükümetin Alevi açılımıyla ilgili biz Alevilerin sorunlarının, iktidarla konuşulmasını doğru buluyoruz. Bu anlamda davet edildiğimiz bütün toplantılara bu çerçevede katılım da sağladık. Eğer Alevilerin sorunları üzerine bir masa kuruluyor ve bu masa etrafında Alevilerin sorunları ve taleplerin konuşulacaksa buna varız. Ancak şunları reddediyoruz: Bir siyasi şovun malzemesi olabilecek davetleri reddettik. Eğer bu müzakere edilecekse bunlara katıldık, müzakere değilse Cumhurbaşkanı bir yemek veriyorsa orada bir konuşma yapacak biz de dinleyeceğiz; bu davetlere katılmadık.
“ALEVİLER, ALEVİ ÇALIŞTAYI’NDA İKTİDARIN OYUNUNA GELMEDİ”
Bu çalışmalarda kendilerince bir Alevi ya da bir makbul Alevilik yaratma ihtiyacı hissettiklerinde her seferinde görüyorduk. Hatta açılımın ilk davetiyesini gönderen dönemin Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan Sorumlu Bakan Sait Yazıcıoğlu şu açıklamayı yapmıştı: ‘Biz bu zamana kadar Alevilere bir don biçtik, bir tanım belirledik ama bu Aleviler bu tanıma uymadı. O yüzden yeni bir sürece ihtiyaç var. Aslında bu şunu da belli ediyor: Alevi dinini var olduğu haliyle kabul etmemek. Kendi kafasındaki Alevileri bir kalıba sokma ihtiyacı üzerinden bu toplantıların yapıldığına yönelik itirazlarımız vardı. Biz itiraz ettik ve haklı çıktık. Çünkü Alevi kurumları kendi arasındaki ayrışmalara rağmen, bütün farklılıklara rağmen o masada ortak talepler etrafında birleştik. İktidarın bu oyununa gelmedik. İktidara karşı Alevi gerçekliğini ve oluşturacağı kanunların, yasaların her ne oluşturulacaksa bunun bu gerçeklik üzerinden yapılması konusunda kararlı bir duruş sergiledik. Bunun neticesinde Alevi çalıştayları rafa kaldırıldı. İki yıl sonra açıklanan çalıştay raporunda hükümet bu raporu sahiplenmedi. Sanki moderatomun kendi çalışmasıymış gibi sunuldu. Bu noktada da Aleviler sağlam bir duruş sergilediler. Bu duruş iktidarın ezberini bozdu. Alevi çalıştayında iktidarın oyununa gelinmedi. Buna Aleviler alet olmadı.”
İsmail SİVASLI-Burcu ANIL/ İSTANBUL
Kenanoğlu: Zorunlu din dersleri asimilasyon politikasının temelini oluşturuyor-VİDEO