Uzaktan Eğitim, Sosyal Hizmet Mesleği İçin Uygun mudur?
HDP İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, Sosyal Hizmet Uzmanlığı mesleğinin şiddet mağduru kadınlar, engelliler, yaşlılar, ihmal ve istismar mağduru olan çocuklar, mülteciler, bağımlılar… gibi bir çok dezavantajlı konumda olan bireylere nitelikli hizmet sağlayamaya çalışan bir meslek olduğu, dolayısıyla uygulamalı eğitimin şart olması gerektiği, ancak, bu bölümün Açık Öğretim Fakültelerinde de açılmaya başlanmasının sakıncaları üzerinde durarak yanıtlanması istemiyle Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’a soru önergesi verdi.
Soru önergesi metni aşağıdadır.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI’NA
Aşağıda belirtilen soruların Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK tarafından Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğü’nün 96. ve 99. maddeleri uyarınca yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.
Sosyal Hizmet Uzmanlığı mesleği; köklü bir geçmişe sahiptir. Cumhuriyetin ilk yıllarında açılmış olan Halkevleri ve Himaye-İ Eftal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) gibi kuruluşlar sosyal hizmet uygulamalarının öneminin somut kanıtlarındandır.
Ülkemizde 1961 yılında sistemli olarak başlayan sosyal hizmet eğitimi ve sosyal hizmet uzmanı mesleği; kendine özgü bilimsel kuram ve yöntemleri olan, dezavantajlı konumda olan birey ve aileleri ekonomik, psikolojik, sosyal, kültürel alanlarda hak temelli olarak güçlendiren bir meslektir. Bu meslek, sadece teoriden ibaret olmayıp uygulamanın ve teorinin içi içe olduğu bir meslek olarak bilinmektedir.
Bu meslek ancak bunun 4 yıllık Sosyal Hizmet Lisans Bölümünde yüz yüze profesyonel eğitimini almış sosyal hizmet uzmanları tarafından icra edilmelidir. Ancak günümüzde her yere plansız ve sistemsiz bir şekilde, istihdam alanları oluşturulmadan üniversiteler açan mevcut iktidar sosyal hizmet bölümünü de her üniversitede açmış olmakla yetinmeyip bir de sadece ticari amaçla açılan Açık Öğretim Fakültelerinde de açılmıştır.
Açık öğretim sosyal hizmet bölümünü okuyan bireyler; şiddet mağduru kadınlar, engelliler, yaşlılar, ihmal ve istismar mağduru olan çocuklar, mülteciler, bağımlılar… gibi dezavantajlı konumda olan bireylere nitelikli hizmet sağlayamamakla birlikte daha da dezavantajlı duruma düşmelerine sebep olabilmektedirler. Bunun da temel sebebi bu bireyler dezavantajlı gruplarla çalışmak için gerekli teorik eğitimi yüz yüze almaması ve uygulamasını yapmamalarından kaynaklanmaktadır.
Açık öğretim sosyal hizmet mezunları, asıl hak sahibi olan sosyal hizmet lisans mezunlarının da iş imkanlarını kısıtlayarak işsiz kalmalarına sebep olmaktadır.
Bu da tüm sosyal hizmet öğrencilerini, sosyal hizmet akademisyenlerini ve mezunlarını rahatsız etmektedir. Bu hususta sürekli mücadele eden kişiler hiç bir şekilde dikkate alınmamaktadır.
Cumhurbaşkanının yayınlamış olduğu kararname ile Ankara Üniversitesinde de Açık Öğretim Fakültesi açılmış olup, sosyal hizmet bölümü de açılmıştır. Bununla birlikte iki yıllık sosyal hizmetle yakından uzaktan alakası olmaya bölümlerde okuyan öğrenciler Dikey Geçiş Sınavına girip sosyal hizmet lisans bölümünü okumalarını sağlanması planlanmaktadır.
Bu da yaklaşık olarak ‘60 binden fazla olan’ Sosyal hizmet öğrenci ve mezunlarını daha da çok ümitsizliğe kapılmalarına neden olup işsizlik kaygısı ile baş başa kalmalarına sebep olmuştur.
Bu bağlamda;
1- Türkiye üniversitelerinde kaç sosyal hizmet bölümü vardır? Bu bölümlerde kaç öğrenci okumaktadır? Her yıl kaç mezun vermektedir?
2- Bu bölümden mezun olanların iş bulma oranları araştırılmakta mıdır?
3- Sosyal Hizmet Uzmanlarının örgün eğitim alma zorunluluğu yok mudur?
4- Üniversitelerde bu bölüm açılırken, kamuda veya özel sektörde sosyal hizmet uzmanı açığı gözetilerek mi öğrenci kontenjanı açıklanmaktadır?
5- Üniversite mezunu işsizliğin resmi kayıtlara yansıdığı bilinmekte iken, açık öğretim fakültelerinde dahi bu bölümün açılmasının bilimsel bir açıklaması var mıdır?
6- Sosyal hizmet uzmanlarının istihdam sorununun çözümüne yönelik akademik düzeyde bir çalışma veya planlamanız var mıdır?