Turhal’daki Linç Girişimi Üzerine
18 Ağustos 2019 tarihi akşamı Turhal’da bir linç girişimi olduğu haberiyle başlayan süreçte neler yaşandı? Gelen bilgiler neydi? Ve aslında ne olmuştu?
18 Ağustos 2019 akşamı Turhallı ama Turhal’da olmayan bir arkadaşımız beni arayarak “Turhal’da Alevi ve Kürtlerin dükkânlarına saldırı ve yağmalama var” dedi. Tabi biz bu tür haberlerin çokça abartıldığını bildiğimiz için temkinli davranmayı tercih ettik.
Öncelikle beni arayan kişiye bu konuyla ilgili bizzat Turhal’dan birisiyle görüşmem gerektiğini söyledim. Turhal’dan bir arkadaş ile irtibata geçip durum hakkında haberdar oldum. Bu kişi olayın bir kişisel kavgayla başladığını ancak kimi ticari nedenler ve de siyasi nedenlerden dolayı Muşlu Kürtlerin dükkânlarına yönelik saldırı olduğunu, bir dükkânda da mahsur kalanlar olduğunu söyledi. Olaylara polisin sonradan müdahil olduğunu ancak yetersiz kaldığını; bu nedenle de endişe duyduklarını da ifade etti.
Ben bu bilgiler üzerine öncelikle TBMM nöbetçi sekreterliği üzerinden Turhal kaymakamına ulaşmaya çalıştım ancak kendisinin telefonlarına cevap vermediği söylendi. Sonra AKP Grup Başkan Vekili ve Tokat Milletvekili Sn. Özlem Zengin’i aradım, ancak Özlem Hanım’a da ulaşamadım. Daha sonra Tokat’ta olduğunu bildiğim CHP Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ı aradım ve kendisinden konuyla ilgilenmesini rica ettim. Kadim bey ve görüştüğüm Tokat ve Turhal’daki CHP yetkilileri konuyla ilgilendiklerini beyan ettiler.
Bir taraftan konu hakkında yetkililere ulaşmaya çalışırken diğer tarafından da duyulan kaygı, endişe ve bu tür konulardaki tecrübelerime binaen kamuoyu oluşturmayı denedim. Bunun üzerine Tokat Valiliği’ni ve Turhal Kaymakamlığı’nı da etiketleyerek Twitter hesabım üzerinden konuya müdahillik talebini içeren yazılar yazdım.
Yazılarımda Türkler Kürtlere saldırıyor gibi bir ibarem olmamasına rağmen kimi insanlar Turhal’da bir Türk – Kürt çatışması olmadığını olayın iki tarafının da Kürt olduğunu yazdılar. Oysaki ben asla böyle bir şey yazmamış, “Kimi Muşlu Kürt yurttaşların dükkânlarına saldırı ve yağmalama” olduğunu belirtmiştim.
Zaman geçtikçe doğal olarak olayların detayları da netleşmeye başlamıştı. Kavga kişisel nedenlerden dolayı çıkmıştı ve alacak verecek meselesi de değildi burası doğruydu; olayın iki tarafının da Kürt, daha doğrusu bir tarafının Muşlu Kürt diğer tarafının da çoğunlukla AKP – MHP seçmeni olan Kürt kökenli Turhallı oldukları anlaşıldı. Kavga sırasında bıçak darbesiyle yaralanan Turhallı bir Kürt yurttaştı. Turhallı Kürt yurttaşlar bu durumu tepkiye çevirmek için işin boyutunu değiştirmiş ve bir galeyan oluşturmak için işin içine siyasi boyut katmış ve HDP’li olan asimilasyona uğramamış son 30 yılda göçle Turhal’a gelmiş Muşlu Kürtlere yönelik tepki örgütlemişler.
Daha önce HDP’li diye birçok kez saldırıların gerçekleştiği ve bu tür provokasyonların kolaylıkla alıcı bulduğu Turhal’da HDP’li Muşlu Kürtlere tepki örgütlemek de hiç de zor olmayacaktı. Kısa sürede kişisel yaşanan ve sadece iki aileyi ilgilendiren kavga, olayla hiç alakası olmayan ve olayın içinde yer alan ailelerle akrabalıkları dahi bulunmayan Muşlu Kürtlerin dükkânlarının taşlanmasına dönüşmüştü. Yapılan saldırılarda kaymakamlığın açıklanmasına göre yedi dükkân ve üç araç tahrip edilmiş, üç kişi de yaralanmıştı.
Ben yazdığım twitlerde de belirttiğim gibi, kavganın haklısı kim haksızı kim bunu bilemem, benim müdahilliğim kimseyi savunmak veya haklı göstermek üzerine de değildi. Ancak bir suçlu varsa bu suçu işleyen kişinin hukuk önünde hesabını vermesiyle hesabı sorulmalıdır. Bir kişinin suçundan dolayı ne tüm aile, ne tüm bir il mensubu insanlar ne de bir siyasi anlayış cezalandırılamaz, hele de linç denilen yöntem asla ve asla onaylanamaz, itirazımız bunadır.
Kaymakamlık ve belediye yaptığı açıklamada olayın hiçbir siyasi ve etnik boyutu olmadığı sadece ticari nedenlerle olduğunu açıklayıp muhtemelen benim twitlerime istinaden sosyal medyada kimilerinin olayı başka yönlere çekmeye çalıştıklarına da vurgu yapmaktaydılar.
Burada sorulması gereken sorular;
- Madem olay iki aile arasındaki bir kavga ve olayın bir siyasi boyutu yoktu o halde olayla ilgisi olmayan Muşlu yurttaşların yedi dükkânı ve üç aracı neden tahrip edildi?
- Madem olayda siyasi boyut yok o halde bu yedi dükkân içerisinde kavgaya karışan aileyle hiçbir akrabalığı bulunmayan Muşlu Kürtlerin de iş yerlerinin olmasını nasıl açıklıyorsunuz?
- Bu dükkânların yan yana olmaması ve başka yerlerde bulunması saldırının hedef gözeterek seçildiğini göstermez mi?
- Yedi iş yeri ve üç araç Turhal’ın merkez caddelerinde tahrip edilirken güvenlik güçleri neden müdahale etmediler, tahribatları engellemediler?
- Madem olayın hiçbir siyasi boyutu yoktu, o gece neden HDP’li olduğu bilinen Muşlu ve Diyarbakırlı kimi Kürtler kendi evlerinde değil de tedbirden başka evlerde yattılar?
Twitlerim de belirttiğim gibi biz bu ülkede özellikle de Aleviler olarak linç kültürünün ne olduğunu, nasıl geliştiğini çok iyi bilen insanlarız. 18 Ağustos gecesi gerçekleşme ihtimali %1 bile olsa bir linç girişimini kamuoyunda bir duyarlılık oluşturarak bu ihtimalin ortadan kaldırılması için gayret ettim. Bunu sadece sosyal medya üzerinden değil bizzat arayıp görüştüğüm yerelde etkili kişiler aracılığıyla da yaptım.
Yerelde görüştüğüm birçok etkili kişi benim burada yazdıklarımın kaynağı olan kişilerdir. Kimseyi bir tartışmanın ortasına atmamak adına o kişilerin isimlerini yazmıyorum.
Linç kültürünün ortadan kalktığı, insanların adalet mekanizması içinde hukuk yoluyla hesap verdiği demokratik bir ülkede yaşama dileğiyle herkesi selamlıyor bu olayların yatıştırılmasında ve en az hasarla atlatılmasında emeği geçenlere teşekkür ediyor yaralı yurttaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.
19.08.2019
Aşk ile
Ali Kenanoğlu