ManşetTBMM Faaliyetleri

Devleti Yönetenlerin Görevi Alevilik Tanımı Yapmak Değil, Gasp Edilen Haklarını İade Etmektir

HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu Alevilerin evlerine yapılan işaretlemeler ve Cumhurbaşkanı ile İç İşleri Bakanının konuya ilişkin değerlendirmelerine ilişkin mecliste bir basın toplantısı düzenleyerek görüşlerini aktardır.

Basın metni ve konuşma video linki alttadır.


Konuşmaya ait video linki; https://www.facebook.com/A.Kenanoglu/videos/496298477904271?sfns=mo

 

Basına ve Kamuoyuna

Alevilerin evlerine yapılan işaretlemeler ve Cumhurbaşkanı ile İç İşleri Bakanının konuya ilişkin değerlendirmelerine ilişkin görüşlerimiz.

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı S. Recep Tayyip Erdoğan 28.11.2019 tarihinde din şurasında konuya ilişkin yaptığı konuşmada;

  • Aleviliği kastederek; “ Irk, dil, mezhep farklılıkları öne çıkarılarak Müslümanlar arasındaki fay hatları keskinleştiriliyor. Her gün beş vakit aynı kıbleye yönelenler arasına nifak tohumları serpiliyor. Belirli çevreler arasında ayrı bir din gibi yansıtılmaya çalışılıyor. Batıda pişirilen ve son dönemde ülkemize ihraç edilmeye çalışılan Ali’ siz Alevilik gibi yıkıcı projelerin toplum içinde pohpohlanmasının gerisinde bu var. Açık ve net söylüyorum Alman devleti Ali’ siz Aleviliğe ciddi bedeller ödemek suretiyle İslam dünyasında ve özellikle ülkemizde bölünmenin tohumlarını ekmek istiyor.” Demiştir

Sayın Erdoğan Asimilasyona imza atmıştır

Sayın Erdoğan bu konuşmasıyla her zaman yaptığı gibi bir teolog, bir Alevi İnanç Önderi gibi Alevilik tanımı yapmış ve Alevileri bir kalıba sokmuştur.  Sn. Erdoğan bu tanımlamasında Alevileri her “Her gün beş vakit aynı kıbleye yönelenler” içerisinde değerlendirmiş ve biz Aleviler açısından bir asimilasyon söylemine de imza atmıştır, zira Aleviler arasında “beş vakit aynı kıbleye yönlenerek eda edilen bir namaz” olduğuna yönelik bir tartışma bir görüş ayrılığı dahi yoktur. Alevilerin ibadeti insanı kıble alan Cem, İbadethanesi de bu cemlerin icra edildiği mekânlar ve Cemevleridir.

Sayın Erdoğan bölücülük yapmaktadır

Cumhurbaşkanı Erdoğan Alevilikle ilgili her sözünde Ali’ siz Alevilik söylemini kullanarak Aleviler arasında bölücülük yapmaktadır. Hiçbir Ocakta, hiçbir dergâhta, Türkiye’de ve dışında hiçbir Cemevinde Haz. Ali’nin zikredilmediği bir Cem yoktur. Hz. Ali’yi reddeden hiçbir Alevi örgütü de yoktur. Gerçek bu iken sürekli Ali’ siz Alevilik söylemini kullanmak Alevileri bölme parçalama çabasıdır.

Almanya da Alevilik özgür, Türkiye’de yasaktır

Cumhurbaşkanı Erdoğan Ali ’siz Aleviliğe Alman Devletinin destek verdiğini söylemektedir. Bu söylemiyle Sn. Erdoğan aslında Aleviliğin Almanya’da özgürce kendini ifade etmesinden ve Devlet protokolünde Alevi temsilcisinin de yer almasından rahatsız olmaktadır. Almanca da Cemevleri ibadethane olarak kabul edilmekte okullarda ise Alevilerin hazırladığı ve Alevi öğretmenlerce verilen Alevilik dersleri vardır. Almanya da Aleviler okullarda Sünni ya da Hristiyanlık dersleri ile asimile edilememekte, Cemevlerinin statüsü tartışması yaşanmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanını rahatsız eden bunlardır ve bunlar Alevilerin Türkiye’de olmasını istediğimiz ve yıllardır mücadele verdiğimiz taleplerdir. Oysa bizim ülkemizde bunlar kabul edilmemekte hatta bu konuda Danıştay ve AİHM kararları dahi yok sayılmaktadır.

Almanya’da Aleviler üzerinde bir asimilasyon politikası yoktur ama Türkiye’de ise Alevilere yönelik asimilasyon hükumetleri de aşan bir yerde Devlet politikası olarak uygulanmaktadır.

Almanya da Nazi işareti neyse Türkiye’de de Çarpı işareti odur.

Alevilerin evlerinin işaretlenmesi Alevilerin ve Türkiye’nin hafızasında katliam ve vahşeti ifade etmektedir. Maraş katliamı bunun en belirgin ifadesidir.  Nasıl ki Almanya da Nazi işareti yapmak bunu bir yere yazmak, hele de bir insanın evinin duvarına koymak nasıl bir tehdit olarak görülüp ağır cezai yaptırımlara konu oluyorsa Türkiye’de de Alevilere ait evlere çarpı işareti koymak aynı şekilde ağır cezai yaptırımlara tabi tutulması gerekmektedir. Çünkü evine çarpı işareti konan aile Maraş katliamında yaşanan vahşeti hatırlayıp korkmakta zaman zaman yaşadığı bölgeyi dahi terk etmek zorunda kalmaktadır.

2012 den beri 33 vaka oldu ama tek bir açıklama yapılmadı

Şubat 2012 yılından bu tarafa Türkiye’nin farklı coğrafyalarında 33 ayrı zamanda farklı yerleşim yerlerinde kimi zaman topluca kimi zaman da tek olarak Alevilere ait evlere çarpı işareti konup tehdit ve hakaret içeren cümleler yazılmıştır. Bu yazılmamaların bu güne kadar bir tekine dair kamuoyuna bir açıklama yapılmamış, faalleri hakkında bir bilgi sunulmamıştır. Tek yapılan açıklama vardır o da “çocuk işi” açıklamasıdır.

Bu güne kadar bu konuya ciddiyetsiz yaklaşılmıştır. İç işleri bakanı hepsini tespit ettik diyor ama bunu bakandan başka bilen yok, madem öyle neden açıklamadınız ve bu tespit etiklerinizle ilgili ne tür bir işlem yaptınız. Bunların cevabını bekliyoruz ve bununla ilgili yani 33 vakayla ilgili Pazartesi günü soru önergesi vereceğiz.

Ayrıca biz Milletvekili olarak hem şahsım hem de diğer Milletvekili arkadaşlarımızın bu ev işaretlemeleri ile ilgili İç İşleri bakanlığına vermiş olduğu soru önergeleri vardır ki bunlara dahi cevap verilmemiştir.

“Defol Alevi” demek “Mezhepsel değil “mis!

İç İşleri Bakanı ve Cumhurbaşkanı, olayın faillerini bulacağız derken İzmir Valisi Erol Ayyıldız ise faili bulmuş bile,  Sayın Vali henüz fail bulunmamış ve tahkikat sürerken “mezhepsel değil” diye açıklama yapmaktadır.  Olayın başlangıcı ve husumet adli bile olsa bu eve yapılan yazılama yani “defol Alevi” demek nasıl adli olur, bu nasıl bir bakış açısıdır anlamak mümkün değil.

Cumhurbaşkanının Alevilik anlayışı ve ayrımcılık tanımı kayınbiraderinin isminden ibarettir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında Alevilikle olan ilgisini ve Alevilere ayrımcı gözle bakmadığını da ilginç bir örnekle anlatmış; “Benim kayınbiraderlerimin bir tanesini adı Hüseyin, bir tanesinin adı Hasan, bir tanesinin adı da Ali’dir. Böyle bir ayrım bizde yok.” Demiştir.

Bu sözler bu söylem Sn. Erdoğan’ın Alevilere ve ayrımcılığa yönelik bakışını özetlemektedir. Sn. Erdoğan’ın ayrımcılık kriteri dünya literatürüne girecek türdendir.

Sonuç olarak; Devletin, Devleti yöneten icra organının, mülki ve idari yöneticilerinin görevi Alevilik tanımı yapmak değildir. Devlet Yöneticisinin görevi insan hak ve özgürlükleri kapsamında, inanç özgürlüğü kapsamında gerekli düzenlemeleri yapıp halkının özgürce ibadet ve inancını yerine getirmesini sağlamaktır.

Biz Alevilerin Türkiye’de sorunları vardır ve bu sorunlar Anayasadan, yasalardan ve Devleti temsil eden yetkililerden kaynaklıdır. Cemevlerinin ibadethane statüsünde kabul edilmemesi, eğitim sisteminin başta zorunlu din dersleri olmak üzere neredeyse tüm müfredatının Sünni inanç ekseninde olması, Başta Diyanet ve Yurt dışında da TİKA olmak üzere Devletin tüm kurumlarının Alevileri asimile edecek şekilde konumlanması ve bu yönde icraatlar sergilemeleri, kamuya ve son yıllarda özel sektöre dahi personel alırken Alevi inancına mensup insanların tercih edilmemesi yaşanılan en büyük sorunlardır.

Bütün bu sorunlar gerçek anlamda laik ve demokratik bir Anayasa ile çözülebilecek sorunlardır.

Devleti yönetenlerin, icra makamında bulunan insanların görevi Alevilik güzellemesi yapmak, kuru ve boş kardeşlik edebiyatı yapmak değil bu sorunları çözmektir.

Ancak şunu da söyleyeyim ki bu iktidarın bu sorunları çözebilecek ne iradesi ne de niyeti vardır. Bu sorunla yeni bir iktidarla yeni bir Anayasayla çözülecektir.

Kamuoyuna saygılarımla, 29.11.2019

 

Ali KENANOĞLU

HDP İstanbul Milletvekili

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu