AçıklamaYazılar

Siyasal İslam, Siyasal Alevilik ve Siyasal Alevi

Siyasal İslam, Siyasal Alevilik ve Siyasal Alevi

Suriye’de Esad yönetiminin devrilmesinden sonra Avrupa, ABD ve Türkiye tarafından terör örgütü olarak kabul edilen Siyasal İslamcı HTŞ’nin, Şam’ın ve Suriye’nin bir kısmına hâkim olması sonrasında Suriye’de yaşayan Aleviler endişe ve korkuya kapıldılar.

Suriye’de yaşayan Alevilerin bu korkuları da yersiz değildi, netice de Esad’ın Nusayri Arap Alevi kimliğinden kaynaklı Siyasal İslamcıların bir düşmanlıkları da vardı.

HTŞ’yi oluşturan çete gruplarının daha önce IŞİD ve El Kaide benzeri yapılar içerisinde Alevilere yönelik uyguladı katliamlarda daha yakın zamanda yaşanmıştı.

Tüm bu hafızanın yanısıra HTŞ’yi oluşturan çetelerin Lazkiye ve Tartus kırsalında Alevilere yönelik tehditleri ve saldırıları da yaşanmaya başladı.

Her ne kadar HTŞ terör örgütü kendisini batıya şirin gösterme ve Suriye’de egemenliğini pekiştirebilmek için kravat takarak ekranların karşısına geçme gayreti içerisinde olsa da kendilerinden olmayanlara yönelik düşmanlıkları yerli yerinde durmaktadır.

Türkiye’deki ve Avrupa’da yaşayan Alevilerin (Türk – Kürt – Arap) Suriye’de yaşanacak bir katliam endişesini ve mevcutta yaşanan ve münferit diye dile getirilen saldırılara karşı bir duyarlılık oluşturmak amacıyla yaptığı açıklamalar bir tartışma yarattı.

Bu tartışma sosyal medya üzerinden, bu kişilerin “Siyasal Alevi” oldukları ve amaçlarının bir Alevi Devleti olduğu, Türkiye’de de Devletin içerisine sızdıklarını yazmaya paylaşmaya başladılar.

Bunun karşısında duran kimi Aleviler de Siyasal Alevi yoktur diye ortaya koydukları tezlerle bu fikri bertaraf etmeye, dahası bu söylemin üzerinde düşünülerek kötü bir amaç için ortaya atıldığını savunmaktadırlar.

Siyasal İslam nasıl ortaya çıktı

Bu tartışmaları görünce 2012 yılında Evrensel Gazetesinde yazdığım bir yazıyı anımsadım. Bu yazı Hangi Alevilik değil hangi Alevi (https://www.alikenanoglu.net/hangi-alevilik-degil-hangi-alevi/ ) başlığını taşıyordu.

Şimdi gelelim konumuza;

Siyasal İslam vardır ve bu İslam’ın kurucusu Yezidi’n Babası Muaviye’dir. Siyasal İslam’ın ve Siyasal İslamcıların kutsal sembol mekanı da Emevi Camii dir.

Siyasal İslamcılar İslamı kendi çıkarları uğruna bir araç olarak kullanıp kendi saltanatlarını herşeyin üsüne koymuşlardır. Kendi egemenliklerini tesis için de her türlü hileyi, kırım ve katliamı mubah saymışlardır.

Nitekim İslama karşı savaşan nüfuz sahibi zengin kişilerin Müslüman olmak istemeleri üzerine Hz. Ali ile Hz. Muhammed arasında bir tartışma yaşanmış ve Hz. Ali “bu kişiler servetlerini dağıtmadan Müslüman olurlarsa İslamı ele geçirirler” görüşünü savunurken Hz. Muhammed ise “Bunları İslamın içine alalım ve burada eritelim” fikrini savunmuştur. [1]

Netice Peygamberin dediği olmuş ve İslamı yok etmek için savaşan zenginler Müslüman olup İslam Dinine dahil olmuşlardır. Hz. Muhammed’in ölümüne kadar sessiz kalan ve güçlerini pekiştiren bu kişiler daha sonra sahneye çıkmış ve İslamı parçalayıp önemli bir kısmını ele geçirmişler ve Siyasal İslam’ın temellerini atmışlardır.

Siyasal İslamın egemen olmak ve bir gün mutlaka bütün Dünyayı Müslüman yapmak gibi bir hedefi vardır ve bu hedefinin kaynağı olarak ta Kuranı göstermektedirler. Buna karşı direnenlere de İslamın kılıcını sallamayı kendilerine hak görüp İşgal ettikleri toprakları da “FETİH” güzellemesiyle meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar.

Siyasal İslamcılar saraylarıyla saltanatlarıyla görkemli Camileriyle övünen ve halkı kendisine hizmet eden kullar olarak görüp bu saltanatları uğruna da her türlü hileyi, haksızlığı vicdansızlığı mubah sayanlardır.

Siyasal İslam’ın atası olan Muaviye’nin yaşamı bu konuda önemli örneklerle doludur. Bütün itirazlara rağmen Şam’a yaptırdığı Sarayı, Hristiyanların ibadethanesini Emevi Camisine dönüştürmesi ve “dişi deve” hikayesi bu konudaki sembolik örneklerdir. [2]

İslamın tümüyle YEZİD’in eline geçmesi ile birlikte Hz. Hüseyin’de “artık bu İslam ile vedalaşmak gerekir” sözünü söyleyerek İslam’ın başka bir şeye evrildiğini beyan etmiştir. [3]

 

Siyasal Alevilik olur mu?

Alevilik en başta yayılmacılığı reddeder. Aleviliğin bir gün bütün dünyayı Alevi yapmak gibi bir hedefi olmadığı gibi kapı komşusunu bile Alevi yapmayı hedeflemez. Alevi olmak isteyene bile “Demirden leblebidir çiğnenmez. Kıldan ince köprüdür geçilmez. Kılıçtan keskindir dayanılmaz. Gelme, gelme! Dönme, dönme!… “Denir.

Alevilikte öz savunma haricinde cana kıymakta yasaktır. Alevilik ilkelerini esas alan bir Devlet de yönetilmez. Nitekim Safevi Devleti bir Alevi Devleti olarak kurulmuş ama Alevilikle Devlet yönetemeyeceğini anlayan Şah İsmail “Şiiliği” devletin yönetim biçimi haline getirmiştir. Şah İsmail’den birkaç göbek sonra da Safeviler Şialaşmıştir.

Dolayısıyla Aleviliğin Siyasallaşması Siyasal bir Alevilikten bahsedilmesi mümkün değildir.

Aleviliği benimsemiş bir şahsın siyasallaşması ise gayet normaldir hatta yaşadığı koşullar altında da mecburidir.

Aleviler yaşadığı coğrafyalarda egemen Siyasal İslam’ın ve de Şia lığın baskısı altında kalmış, her türlü asimilasyona, inkara ve imhaya maruz bırakılmıştır.

Bu yaşanılanlar karşısında Alevilerde siyasallaşmış kendilerini koruyabilmek için zaman zaman isyana kalkışmış, zaman zaman da kendilerine yönelik saldırılar karşısında kılıç kuşanmışlardır.

Bunun en önemli örnekleri Babailer ve Celalilerdir. Özellikle Celaliler kesintisiz 120 yıl Osmanlı zulmüne karşı kılıç kuşanmış, Osmanlı ile çarpışmış bunun için örgütlenmiş, başarıya da ulaşmış ama hiçbir zaman Alevi Devleti kurmayı istememişlerdir. Devlet olmadığı içinde Osmanlı devletinin düzenli ordusu karşısında nihai başarıya da ulaşamamışlardır.

Osmanlının yıkılması ve Türkiye Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte yok sayılan, inkara maruz bırakılan Aleviler Cumhuriyetin birer yurttaşı oldular. Dolayısıyla Aleviler Türkiye Cumhuriyeti’ni benimsediler, sahiplendiler ama Cumhuriyet Alevileri sahiplenmedi ve de benimsemedi.

Türk Sünni kimliğini kendine makbul vatandaş olarak gören Cumhuriyet, kurumlarını ve yasalarını da buna göre dizayn etmiş ve Aleviliğe yer vermemiş yaşama şansı da tanımamıştır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında Cem yapmak yasaklanmış Cemler basılmış, Dedelerin sakalları kesilmiş ve türlü baskılara maruz kalmışlardır. Alevi köylerine Cami yapılması Köy kanunuyla kanunlaştırılmış ve devam eden süreçte de Diyanet İşleri Başkanlığı, İmam hatip okulları, Din Dersleri gibi uygulamalarla da Aleviler üzerindeki asimilasyon arttırılmıştır.

Bunun karşısında örgütlenen yani siyasallaşan Aleviler karşı da Koçgiri’de, Dersim’de Maraş’ta, Çorum’da Sivas’ta, Gazi’de katliamlar uygulanmıştır.

Bu örnekler bile Alevilerin hayatta kalması için siyasallaşmasının ne denli önemli olduğunu göstermekte ise de Aleviler siyasallaşmaya meyilli olmamıştır.

Alevi kimliğiyle bilinenlerce kurulan Birlik Partisi ilk zamanlarda ilgi görüp meclise vekil gönderse de sonradan sönümlenmiş, Barış Partisi ise o başarıyı hiç yakalayamamıştır.

“Aleviler Alevilik üzerinden siyasallaşmadığı sürece Alevilik sorunu bitmeyecektir” 

Bu sözü uzun zamandır söylüyor ve savunuyorum. Alevilerin Alevilik hassasiyeti üzerinden siyasallaşması ve bir toplumsal yapı olarak siyasal özne haline gelmeleri gerekmektedir.

Aleviler Alevilik üzerinden siyasallaşmayıp siyasal özne olamadığı sürece Cumhuriyetin birinci yüzyılında yok sayıldıkları gibi ikinci yüzyılında da yok sayılacaklardır.

Bunun en iyi örneği Siyasallaşan ve siyasi özne olan Kürtlerdir. Siyasallaşmak illa Parti kurmak, İlla silaha sarılmak değildir ki Aleviler Osmanlı döneminde öz savunma olarak bunu da denemişlerdir.

Analayacağınız “Siyasal Alevi” İslamcı faşistlerin Alevilere saldırdığı gibi bulunduğu yerlere hakim olup egemenlik kurmak, kendisinden başkasına yaşam imkanı tanımamak, bir gün bütün dünyayı Alevi yapmak, baskıyı, zulmü savunmak değil tam tersine 72 millete aynı nazarla bakıp bütün bu insani değerleri yok sayan siyasal İslamcı faşistlere karşı durmak için örgütlenmektir. Bu örgütler Türkiye’de ve Avrupa’da kurulmuş olan Alevi kurumlarıdır. İstediğimiz ise Demokratik ve Laik bir ülkede yaşamaktır.

Gelelim Suriye üzerinden Alevilere yapılan saldırılara

Kimi HTŞ terör örgütü sevicileri Alevilerin türbelerinin yakılması ve kırsallarda kimi bölgelerde Alevilere yönelik yapılan katliamlara ve de HTŞ çetelerinin Alevilere yönelik tehditleri karşısında ses çıkartan Alevilere karşı “ESAD zulmü” diye başlayıp buradan Alevilere fırsat verilmemesi gerektiğini bu tür paylaşımların Siyasal Alevilerce yapılan provokasyonlar olduğunu söylemektedirler.

Bazıları daha da ileri giderek Alevilerin Türkiye’de Devlet içerisine, kılcal damarlarına sızdığını ve Devleti ele geçireceğini dahi yazmaktalar.

Suriye iç savaşının başladığı 2012 yılında ESAD üzerinden benzer hakaret ve tehditlere maruz kaldığımızda “Esad’ın Aleviliğini Başbakan’dan (Tayyip Erdoğan) öğrendik”

https://www.alikenanoglu.net/esadin-aleviligini-basbakandan-ogrendik/ ) diye bir yazı yazmıştım.

ESAD Devlet Başkanıyken Sünni Tayyip Erdoğan’ın kankasıydı biz Alevilerle ne bir ilgisi ne bir ilişkisi vardı. Onlarca yıl Aleviler Türkiye’de baskı görürken katliama uğrarken biz ESAD’ı hiç bilmiyorduk, Alevi olduğundan da heberimiz bile yoktu. ESAD’ın Devleti bir Alevi Devleti değildi, Esad’ın da Alevilik umrunda değildi. Şimdi kalkıp Esad’ın yanlışları üzerinden kimse Alevilere vuramaz.

Ayrıca Alevilerin 2012 den bu tarafa Esad’ı desteklemelerinin nedeni işte tam da bu günlerde yaşananlardır. Yani HTŞ gibi kafa kesen ve Alevi düşmanı olan yapılara karşı Seküler bir yaşamı savunanları Aleviler nerede olsa kim olsa desteklerler. Kendileri gibi olmayan Ezidilere ve Alevilere IŞİD’in yaptıklarını görmemezlikten gelenler Alevilerin neden ESAD’ı desteklemek durumunda kaldıklarını anlayamazlar.

Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşı ve savunucusu olan Alevileri “Devlete Sızıyorlar” şeklinde bir tanımlaya tabi tutmak ahlaksızlık, vicdansızlık ve de suçtur. Alevilerin bu Devlette hiçbir zaman devletin önemli kademerine getirilmediği gerçeği ortada dururken, AKP döneminde bürokrasiden tamamen uzaklaştırılmışken, hatta günümüzde “Bekçi” dahi yapılmazken bu lafı söylemek ahlaksızlık ve Alevi düşmanlığıdır.

Aleviler Suriye’de ve Türkiye’de gerçek anlamda Demokratik ve Laik bir Cumhuriyet istiyorlar. Alevilerin bundan başka bir talebi yoktur, olmamıştır.

Ali Kenanoğlu

İstanbul, 28 Aralık 2024

[1] Kapital İslamın Temeli Muaviye – Aydın Tonga

[2] https://www.malumatfurus.org/muaviyenin-disi-deve-hikayesi-ve-kose-yazarlarimiz/

[3] https://www.alikenanoglu.net/artik-islamla-vedalasmak-gerekir/

akenanoglu

alikenanoglu.net
Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu