Her fırsatta erken seçim yok diyen, hatta erken seçimi dillendirenleri “vatan haini” olarak nitelendiren AKP’nin sözcülerinin yanı sıra, her seferinde seçimler 2019’da diyen AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, seçimlerin 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacağını açıkladı. Yapılacak bir erken seçimin Anayasanın öngördüğü 90 günlük süreden bile önce yapılacak olması bu seçimin erken değil, panik seçim olduğunu göstermektedir.
Paniğin ne olduğunu ülke gündemini az çok takip edenler iyi anlamaktadır. Bu panik; ülkenin en başta ekonomisinin kontrol edilemez bir şekilde dibe doğru inişte olduğu içindir. AKP seçmenini AKP’den kopartacak en belirgin durum budur. Türk Lirasının Dolar ve Euro karşısındaki düşüşü ve bu düşüşe bağlı olarak vatandaşın cebindeki paranın erimesi iktidarı en çok korkutan gerçektir.
Nasıl olsa hak, özgürlük, adalet, vicdan, demokrasi gibi kavramlar, yaratılan tek sesli medya sayesinde ve atanamayıp işsiz kalan, ihalelerden mahrum olan sanatçılar sayesinde oluşturulan bir algıyla yürütülmektedir. Vatan, Millet, Bayrak edebiyatı da zaten Türkiye gibi ülkelerde her zaman çirkinliklerin, çirkefliklerin, haksızlıkların, hırsızlıkların üzerini örterek toplumu oluşturulan algılar üzerinden yönetmeye yetmiştir.
Ekonomideki çöküntünün yanı sıra, Suriye bataklığında murad edilen pozitif kazanımların elde edilemediği, hatta Suriye’nin iyicene cadı kazanına döndüğü bir süreçte orada ne yaşanacağının bilinmezliği de bu paniğin tetikleyici unsurlarındandır.
Türkiye Cumhuriyeti artık AKP iktidarı tarafından normal koşullarda yönetilemez hale gelmiştir. Normal koşulların olduğu bir Türkiye’de böyle bir iktidarın varlığını sürdürmesi mümkün değildir. O yüzden iki yıldır “Olağanüstü Hal (OHAL)” yaşıyoruz. Artık OHAL AKP’nin yönetim biçimi, yönetim modeli olmuştur. Çünkü OHAL koşulları kalktığı takdirde AKP de iktidarda kalmayacaktır.
Seçimlere dahi OHAL koşullarında gidilmesinin nedeni de budur. Çünkü OHAL olmadan ülkeyi yönetemeyenler, OHAL olmadan seçim de kazanamayacaklarını biliyorlar. Ancak bütün bu OHAL koşullarının bile kendilerine seçim kazandırmadığını 16 Nisan referandumunda gördüler. Artık AKP iktidarını OHAL bile kurtaramaz durumda. Mühürsüz pusulaların kabulü ile sonucun değişmesi arkasından beklenen protestoların özellikle Ana muhalefet partisinin “kan dökülür” tehditleri ile durdurulduğunu kulislerden öğreniyoruz.
Siyaseti okuyan ve AKP’yi az çok takip eden birisinin 2019 Mart ayı Belediye seçimlerinden önce erken bir genel seçim yapılacağını biliyordu. Çünkü yapılacak ilk yerel seçimlerde batıda bir çok belediyeyi kaybedeceğine kesin gözüyle bakılırken, DBP’nin aldığı ama kayyım yoluyla el konulan tüm belediyelerin de kaybedileceği kesindi.
Belediyenin gerek propaganda gücü gerekse de seçimlerde birer mali destek gücü olduğunu hepimiz bilmekteyiz. O nedenle AKP ve Tayyip Erdoğan, belediyeler elindeyken belediyelerin imkanlarını da kullanarak gideceği bir genel ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin kendisi açısından avantaj olduğunu bilmektedir.
Koşulların ve sürecin muhalefetin aleyhinde olduğunun farkındayız. Seçimlerde belirleyici olan medyanın satın alındığı, satın alınamayanların kapatıldığı, sosyal medyanın ise gözaltı ve tutuklamalarla baskılandığı bir ortamda seçime gideceğiz.
Ancak şunu bilelim ki bütün bu koşullarda boyun eğmeden bu günlere geldiğimiz için AKP paniklemiş durumdadır. Bizler hâlâ inandığımız değerler için mücadele vermeye devam ettiğimiz için kendilerini kazanmış sayamıyorlar. 2019’a kadar dayanacak gücü kalmayan AKP- MHP ortaklığı bizim dik duruşumuz ve mücadele azmimiz sayesinde yıkılma evresindedir. Panik boşuna değildir, paniklemeleri sebepsiz değildir.
Bugüne kadar teslim olmadan, boyun eğmeden getirdiğimiz mücadeleye 24 Haziran’da bir omuz verilmesi halinde bunların yerle yeksan olacakları açıktır. Bunlar ki düştükleri yerde enkaz haline gelecek bir beton yığınıdır. Biz beton yığınlarını silip süpürüp bu ülkeyi doğal renkleriyle güzelleştirecek yarınların yakın olduğuna inananlardanız.
Umutsuzluğa yer yok, pes etmek yok. 24 Haziran’da cesaret kazanacak!
Aşk ile.
20 Nisan 2018