Özgürlükçü laiklik derken
– Ali KENANOĞLU –
Laiklik tartışmalarının ülke gündemine oturduğu şu günlerde Laikliğin ne olduğu ve nasıl bir laiklik tanımının yapıldığı da başka bir tartışma konusu haline dönüştü. Bir tarafta mevcut Laikliği savunanlar, diğer tarafta ise mevcut laikliğin iyileştirilmesi gerektiğini savunanlar başka bir tarafta ise olması gereken laikliği başka bir kavramla tanımlayanlar var.
Benim gibi “özgürlükçü laiklik” isteminde bulunanlara yönelik ise “safsata, zırva, liberal laiklik tanımı” gibi tabirler kullanılmaya başlandı. “Özgürlükçü laiklik” ile neyi talep ettiğimizi, nasıl bir laiklik tanımı yaptığımızı ortaya koyarak meseleyi özetleyelim.
Türkiye Cumhuriyetinde uygulanmakta olan mevcut laikliğin dünyada başka bir örneği bulunmamaktadır. Bu nedenle bizdeki laiklik “Türk Laikliği” olarak da adlandırılmaktadır. Nitekim AKP Hükümetinin Alevi açılımı sırasında en çok tartışılan konulardan birisi mevcut laiklik uygulaması idi. Hükümet mevcut laikliği dünyada başka bir yere oturtamadığı için Alevi Çalıştayları sonuç raporunda bu laikliği “Türk Laikliği” olarak tanımlamıştır.
Devletin “Türk Laikliği” dediği, laiklik yanlısı kesimlerin ise sadece “Laiklik” olarak tanımladığı ve ülkemizde 90 yıldır uygulanan bu laiklikte devletin bir dini kurumu (DİB) ve bu dini kurumun bir inancı bulunmaktadır. Yani dolayısıyla mevcut laiklikte devletin bir dini ve inancı bulunmaktadır. Bu laiklikte devletin bu dinin inanç önderlerini, öğreticilerini yetiştirdiği “imam hatip ve ilahiyat okulları” bulunmaktadır. Okullarda devletin dinini, inancını öğretmek için “zorunlu din dersleri” bulunmaktadır. Dini konulardaki anlaşamazlıklarda mahkemelerde devletin bu dini kurumu bilirkişi olarak görüş bildirmekte ve mahkeme sonuçlarının oluşmasını sağlamaktadır. Bunun gibi yaşamın birçok alanında ve kamu alanında din işlerini yürüten devletin bir dini kurumu var. Bizim mevcut laikliğimiz budur. Yıllarca bize “Türkiye laiktir laik kalacak” diye slogan olarak ezberlettirilen ve savunulan laiklik budur.
Bunun iyileştirilmesini isteyenler; Diyanet İşleri Başkanlığının varlığını koruyup başka inançları da kapsaması gerektiğini söylüyorlar. Din derslerinin ancak “seçimlik” olması gerektiğini savunuyorlar. İmam hatip ve ilahiyat fakültelerini ise “Zaten biz kurduk” diyerek savunmaya devam ediyorlar. Yani devletin din üzerindeki etkisini farklı din ve inançları da kapsayacak şekilde devamını savunuyorlar. Bunun da laiklik olduğunu iddia ediyorlar.
Bizim adını “özgürlükçü laiklik” koyduğumuz ve olması gerektiğine inandığımız laikliği ise şu şekilde tarif edebilirim; Devletin hiçbir dini kurumu olmamalı, din işleri, organizasyonu, eğitimi, öğretimi tamamen sivil hayata bırakılmalıdır. Din-inanç temsiliyetlerinden oluşan ve devlet kurumu olmayan bir “İnançlar üst kurulu” gibi bir kurul olabilir. Bu kurul devletle inanç kurumlarının ve inanç kurumlarının kendi aralarındaki sorunların çözümünde rol almalı. Okullarda ne zorunlu din dersleri ne de seçmeli din dersleri olmamalı, imam hatipler, ilahiyat gibi okullarda din eğitimi vermek devletin işi olmamalı. Din ve inanç; ilgili inancın ibadethanesinde kendi inanç mensuplarınca verilmelidir. Tıpkı cemevlerimizdeki Alevilik dersleri gibi.
“Özgürlükçü laiklik”te, başörtülü kadın, okuldan da Meclisten de atılamaz, tekkelerde, zaviyelerde, medreselerde; ilgili inanç sahiplerince yüzyıllardır nasıl birer inanç kurumu olarak açık tutulmuşsa o şekilde açık tutulmalıdır. Başımıza ne tür bela gelmişse statükocu, yasakçı anlayıştan gelmiştir. Biz o nedenle 90 yıldır uygulanan bu çakma yasakçı, statükocu laikliğe karşı özgürlükçü laikliği istiyoruz. “Özgürlükçü laiklik” kavramında ısrarcı değiliz, bizim için önemli olan isim değildir ancak Laikliğin bu kadar çok kirletildiği bir ortamda farkı ortaya koymak adına bu tabiri kullanıyoruz. Bize, “Buna özgürlükçü laiklik demenize gerek yok, bu savunduğunuz zaten laikliğin ta kendisidir, Türkiye’de uygulanan çakma laiklik zaten laiklik değildir” diyorsanız, eyvallah der ve kabul ederiz. Kavramlara takılacak değiliz, amacımız mevcut kirletilmiş kavramlardan farklı bir şeyler istediğimiz ortaya koymaktır. Ahmet Davutoğlu’nun söylediği “özgürlükçü laiklik” ise bizim savunduğumuz bu laiklik tanımını maniple etmeye yöneliktir. AKP’nin laikliği özgürlükçü değil olsa olsa “Tekçi laiklik” olacaktır. Bizim tanımladığımız şekilde bir özgürlükçü laikliği kabul etmeye AKP yöneticilerinin yüreği de, zihni de, ufku da yetmez. AİHM kararlarına rağmen cemevlerini ibadethane olarak kabul edemeyen bir zihniyetin “özgürlükçü laiklik”ten bahsetmesi safsatadan öte bir şey değildir.
Aşk ile…
http://www.evrensel.net/yazi/76532/ozgurlukcu-laiklik-derken
https://youtu.be/mxXR2IwJ82A