Kenanoğlu: Tüketicilerin öncelikli olarak enflasyon ve fiyat artışlarına karşı korunması gerekiyor!
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, tüketici haklarının korunmasına yönelik kanun teklifi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda konuştu. Kanunun yapım sürecinin iktidar tarafından aceleye getirilerek kamuoyu nezdinde gerekli tartışmaların yapılmadığını Meclis kürsüsünde aktaran Kenanoğlu, iktidar tarafından vatandaşların soygun düzenine teslim edilerek mağdur edildiğini söyledi.
Abonelik açma kapama bedellerine ilişkin tüketici şikayetlerine dikkat çeken Kenanoğlu, kanun teklifinin komisyon görüşmelerinde HDP olarak verdikleri önergenin reddedildiğini belirtti. “Mal var, ürün var; tüketebilecek gelire sahip vatandaş yok” diyen Kenanoğlu, sözlerini tüketicilerin esas olarak enflasyona, fiyat artışlarına, soygun ve talan düzenine karşı korunması gerektiğini ifade ederek tamamladı.
Konuşma tutanak metni ve videosu aşağıda yer almaktadır.
Dönem: 27 Yasama Yılı: 5 Tarih: 23.03.2022 Birleşim: 70 Ham Tutanak Sayfası: 189
Konuşmacı: ALİ KENANOĞLU Seçim Çevresi: İSTANBUL
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz aldık, esas konumuz bu ve üzerinde konuşacağımız konu da bu. Tabii, bu tür kanunların getirilişine, komisyonlara gelişine yönelik itirazlarımız var. Bu itirazlar şahsımızla ya da komisyon üyeleriyle ve bizlerle ilgili de değil. Hani Komisyon Başkanı kimi zaman yazılı, kimi zaman sözlü, kimi zaman nezaketle bizi arayıp bu tür toplantılara davet ediyor, biz onay veriyoruz zaman uygunluğumuza göre, komisyondaki diğer arkadaşlarımızın uygunluğuna göre tamam diyoruz, kabul ediyoruz, bu toplantılara katılıyoruz. Bunların hepsi başka bir şey. Tabii, bunun dışında, bu işin bizim dışımızda, Meclis dışında ilgilendiren bir tarafı var. Bu da bizzat bu kanunların muhatabı olan kişilerdir, kurumlardır. Bütünüyle aslında bu ülkenin yurttaşları, bu ülkenin halkıdır. O anlamıyla, bu kanunlar yapılırken yani bizim kişisel hassasiyetlerimiz ya da kişisel durumlarımızın ötesinde bu kanunlardan, bu kanunların yapım sürecinden -bu kanunların daha taslak sürecinde, teklif aşamasında- kamuoyunun bilgisi olması gerekir. Yani kamuoyuna bilgi verilmesi gerekiyor. Denilmesi lazım ki: “Ya, biz böyle bir kanun hazırlığı yapıyoruz; tüketici haklarının korunmasıyla ilgili düzenleme yapacağız, kimi eksiklikler var.” Bütün tüketici dernekleri, kurumları hatta vatandaşlar kendi yaşadıkları pratikler üzerinden, yaşadıkları sorunlar üzerinden bu kanuna katkı sunabilirler, sunmalılar ve işin doğrusu da budur zaten. Bu süreçle birlikte oluşturulmuş bir teklif komisyona gelir, komisyonda tartışılır, konuşulur ve arkasından Genel Kurula gelir. Şimdi, bütünüyle, yapmış olduğumuz bütün kanunlarda bunu işletemiyoruz. Özellikle eleştirimiz şuradan: Yani bizim gibi komisyonlar, yani benim de üyesi olduğum bu Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu teknik bir komisyon. Yani çoğunlukla siyasi tartışmaların olmadığı, genellikle teknik konularda konuşulan, ülkedeki işte, çeşitli teknik düzenlemelerin de yapıldığı bir komisyon. Şimdi, bu Komisyonda ortaklaşamayacaksak, bu Komisyonda hemfikir olamayacaksak biz bu Mecliste hangi anlamda ortaklaşa çalışma yapacağız, hangi şeyi birlikte üreteceğiz? Burada ciddi bir sıkıntı var. Tabii, bu sıkıntının yansıması vatandaşa oluyor bu anlamıyla. Bu kanundaki temel eleştirimiz de en başta budur. Yani kanunun kendinde şüphesiz ki tüketicilerin faydasına olan işler var, şüphesiz ki düzenlemelerde tüketicileri kimi konularda rahatlatacak kimi konulardaki sıkıntılarını da çözecek durumlar var ama bir bütün olarak baktığınız zaman, ya, tüketici dernekleri dahi yani 44 dernek bir araya gelmiş ve açıklama yapıyor, diyorlar ki: “Ya, arkadaş, biz bu taslağı görmedik ki, bizim bu taslaktan haberimiz olmadı ki hiçbir zaman; ya, biz buna karşı nasıl görüş belirteceğiz?” Şimdi, Komisyona geldiler apar topar, kimler geldi? Komisyona apar topar Ankara’da faaliyet yürüten birkaç tane dernek geldi, o da bizim yani milletvekillerinin “Ya, arkadaş, böyle bir kanun teklifi var, sizin bu konuya ilişkin itirazınız nedir, ne diyorsunuz?” diye araması üzerine oluşan bir geliş bu. Söyledikleri şu, söz aldılar Komisyonda ve dediler ki: “Biz daha taslağı görmedik ki, hiçbir hazırlık yapamadık ki; hiçbir şey söyleyemeyiz bu kanun teklifiyle ilgili. Dolayısıyla, talebimiz şudur: Kanun teklifi hiç olmazsa bir hafta ertelensin, biz inceleyelim, bu konuda bir görüş belirtelim kanun teklifiyle ilgili.” Yok, o da olmadı tabii.
Şimdi, diğer taraftan, baktığınız zaman, tüketicilerin hakları var, yani şöyle: Bunlar, sadece bizim ülkemizdeki kanunlarla belirlenmiş haklar değil, 1985 tarihli Birleşmiş Milletler Evrensel Tüketici Hakları Bildirgesi var; şimdi, burada kabul edilmiş 9 tane temel evrensel tüketici hakkı var, 9 tane temel tüketici hakkı; bunlar: Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı, sağlık ve güvenlik hakkı, bilgi edinme hakkı, -nedir bu? Tüketicinin mal ve hizmetler satın alırken doğru karar verebilmesini sağlaması için tüketicinin gerekli bilgilere ulaşabilmesi ve zararlı, yanıltıcı reklamlardan, etiketlerden, ambalajlardan korunması meselesidir- eğitilme hakkı, zararların giderilmesi hakkı, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı, ekonomik çıkarların korunması hakkı, seçme hakkı ve bizi de ilgilendiren, tam da burayı ilgilendiren temsil edilme, örgütlenme, sesini duyurma hakkı. Şimdi, yukarıda sayılan hakların elde kullanılabilmesi, tüketicinin haklarını koruyabilmeleri, mağduriyetlerinin giderilmesinde bir araya gelecek güç birliği oluşturmaları ve hükûmetlerin ekonomik ve siyasi politikalarında dikkate alınma ve kamu kurumlarında temsil edilebilmeleri açısından temsil edilme, örgütlenme ve sesini duyurma hakkı vardır. İşte, bu hak ihlal edilmiştir. Yani burada, hiçbir şekilde, tüketicilerin kendi sesini duyurabilmesini bırakın, kendileriyle ilgili çıkan kanunda Komisyonda görüş bildirme hakkı dahi ellerinden alınmıştır. Dolayısıyla, böyle bir süreci yaşıyoruz ve buradan topyekûn olarak etkilenen tabii ki tüketiciler oluyor.
Şimdi, tabii, tüketicilerin çeşitli konularda şikâyetleri var; hakem heyetleri var, buralara başvurular var, tüketici derneklerine başvurular var. Baktığımız zaman, bunların çoğunluk açısından sıralaması yapılmış biz de inceledik, baktık, nedir? Tüketici derneklerini aradık, “Ya, böyle bir kanun teklifi var, siz ne diyorsunuz? Bu konuyla ilgili çalışmalarınız nedir ya da size gelen şikâyetler nedir?”
1) İnternet abonelikleri yani bu en çok şikâyet edilen konulardan bir tanesi.
2) Ayakkabı sektöründeki şikâyetler.
3) Cep telefonu.
4) Kredi kartı üyelik ücretleri.
5) Mobilya sektörü.
6) GSM abonelikleri şeklinde gidiyor.
Bunları sektörel bazda ele aldığınız zaman, perakende ticaret sektöründe yüzde 46, abonelik hizmetlerinde yüzde 18, finansal hizmetlerde yüzde 13’le takip ediyor. Örneğin, TÜRK TELEKOM’dan ciddi bir şekilde şikâyet var. Şöyle, internete girin, “tüketici şikayetleri” diye bir gezinin, bir bakın, şunları görüyorsunuz: TÜRK TELEKOM’dan ve benzeri telekom şirketlerinden aboneliklerde cayma bedeli alıyorlar. Yani şimdi, sizi aradıkları zaman -iki gün önce beni de aradılar, evde kullandığımız bir internet aboneliğimiz sona eriyormuş- onun üzerine çok güzelleme yapıyorlar. İşte, “İki yıl taahhüt verirseniz şu var, beraberinde bu var…” Bilmem ne! Yani sizin “hayır” deme şansınız yok. Hani, böyle bu konuda belli bir birikiminiz de yoksa, bir bilgi dağarcığınız da yoksa “hayır” deme şansınız yok, hemen “tamam” diyorsunuz çünkü sundukları bütün cazibeler bunun üzerine kurulu. Olumsuz hiçbir tarafından bahsetmeden bütün olumlu taraflarını anlatıyorlar, sonra da rızanızı almış oluyorlar, “Ses kaydınızı da aldık.” diyerek sizi ekliyorlar, zaten onu başta söylüyorlar falan. Arkasından işte, aradan bir sene geçiyor, şu yada bu nedenle siz caymak istiyorsunuz, diyorsunuz ki: “Ya, tamam, ben bir yıldır ödüyorum bunun bedelini ve iptal etmek istiyorum.” Şimdi, TÜRK TELEKOM’dan iptal etmek istediğiniz zaman -bu bir hafta önceki şikâyet- 1.189 lira cayma bedeli ödüyorsunuz, 1.189 lira. Şimdi, buna yönelik bir önlem almayacaksak biz burada, ne işe yarar o zaman bu teklif. Yani, tüketicileri doğrudan ilgilendiren konularda bir düzenleme yapmayacaksak, onları soyup soğana çeviren, soygun düzenini oluşturan bu şirketlerin bu konudaki keyfi uygulamalarını engellemeyeceksek o zaman ne işe yarayacak bu teklif.
Şimdi, diğer taraftan, kredi kartı üyelik ücreti var. Artık bütün yaşam kredi kartıyla, pandemiden kaynaklı olarak da neredeyse nakit kullanımı bitmiş durumda. Bakkallara gidiyorsunuz, ekmeği bile kredi kartıyla alıyor insanlar. Kimisi parası olmadığı için orada bir zaman kazanıyor, kimisi de hakikaten paraya dokunmak istemiyor hijyenik nedenlerden kaynaklı olarak; kredi kartı tümüyle yaygınlaştı.
Şimdi, siz, kredi kartıyla bu kadar harcama yapıyorsunuz ama buna rağmen her sene size üyelik ücreti çıkartıyorlar ve vatandaş diyor ki… Çoğunun haberi bile yok. Yani, o kadarlık alışverişin içerisinde siz kredi kartı ekstrenizi alacaksınız, onu tek tek inceleyecekseniz de o harcamaların arasında onu göreceksiniz ve ondan sonra “Aa, bu ne?” diyeceksiniz, bankayı arayacaksınız. Ben bir kere aradım -geçen sene miydi, önceki sene miydi bilmiyorum- “Ha, efendim, şikâyetiniz mi var? Tamam, o zaman üyelik ücretinin yarısını indirelim.” Ya, bir dakika yani şikâyetim olması mı gerekiyor? Demek ki sen bunu fazladan alıyorsun, demek ki sen bunu gereksiz yere alıyorsun, vatandaşı soyuyorsun, dolandırıcılık yapıyorsun, demek ki alman gerekmiyor yani bunu. Ha, bu bir tarafa, sonra “Ben kredi kartımı iptal ediyorum o zaman.” deyince hemen siliyorlar “Tamam efendim, üyelik aidatı almıyoruz.” diyor. Şimdi, bunu engellememiz gerekir yani bununla ilgili düzenleme yapılması gerekiyor. Ha, yönetmelikse yönetmelikle yapılsın, ha, kanunsa kanun olarak biz bunun düzenlemesini yapalım ama vatandaşın bu şekilde aldatılmasını, soyulması, soygun düzenine mağdur edilmesini engellememiz gerekiyor.
Şimdi, diğer taraftan GSM abonelikleri var. Bir şey alıyorsunuz, işte, şu anda TurkNet gibi, Superbox gibi birtakım abonelikler de çıkarttılar bunlar; televizyonlar filan yayınlıyorlar, şudur, budur… Şimdi, vatandaş abone olmuş, kendisine denilmiş ki: “Bu dağda, taşta nerede isterseniz her yerde çeker, hiçbir sıkıntı yok.” “Tamam dedim, abone oldum, ondan sonra getirdik eve çekmiyor.” diyor, hat çekmiyor, hat çekmediği için o da kullanılamıyor yani filan… Böyle bir sıkıntısı var. “Çekmiyor kardeşim bunu iade etmek istiyorum.” diyorsunuz, cezayla karşı karşıya kalıyorsunuz, ceza ödemek zorunda kalıyorsunuz. Şimdi, bütün bu anlamda tüketiciyi istismar eden bu şirketlere karşı bu konuda tüketicinin elini güçlendirecek ve bunların bu istismarlarını dengeleyecek düzenlemeleri oluşturmamız gerekiyor, çıkartmamız gerekiyor.
Şimdi, banka kredileri konusu, ciddi şikâyet konularından bir tanesi. Banka kredileri konusu; kredi kullanıyoruz, hepimiz kullanıyoruz artık yaşamımız tümüyle krediler üzerine kurulu; araba alacaksak kredi kullanacağız, kimse böyle belli bir miktar parayı biriktirip gidip parasını masaya koyup alamıyor yani alanlar varsa helal olsun, bilemiyorum yani.
Ev alacaksanız mutlaka krediyi kullanmak durumundasınız ve benzeri. Şimdi, burada, krediyi kullanırken sorunlar var. Şimdi, bu kanunla biraz düzenleniyor bu sigorta mevzusu. Yani başta sigortaya zorluyorlar sizi, ömür boyu hayat sigortası, işte, ölürseniz oradan parayı garanti altına alacaklar. Ya, diyorsun ben ölürsem ev orada duruyor, mirasçılarım var, bunlardan alırsın. “Yok, biz onunla uğraşamayız, seni hayat sigortası yapacağız ölene kadar, oradan biz paramızı alacağız.” filan gibi böyle tedbirler. Bu, sigorta konusunda, bu konuda kimi iyileştirmeler var.
Şimdi, diğer taraftan, kredilerin faiz ödeme sistemi tüketiciyi mağdur ediyor. Krediyi aldınız kullanıyorsunuz, taksitlere başladınız, birinci taksitin neredeyse tamamına yakını faizden oluşuyor. Yani siz anaparaya gelebilmek için kredinin yarısına gelmeniz gerekiyor. Yani yarısına geldikten sonra anapara artmaya başlıyor. Ya, bu şu anlama geliyor: Ya, kredi aldınız, işte, ev aldınız, araba aldınız ya da tüketici kredisi kullandınız, beş yıllık aldınız krediyi o anki hesaplarınız kitaplarınız böyle sonra elinize imkân geçti ve kapatmak istediniz. Bir yıl sonra krediyi kapatacaksınız, ödediğiniz paranın büyük bir çoğunluğu faize gidiyor. Bu bir soygun düzeni hani, bunun bir ortalaması olması gerekmez mi? Bu konuda tüketiciyi koruyacak tedbirler alınması gerekmiyor mu yani? Olduğu gibi bankaların faizini besleyecek, bu faizci yaklaşımı desteklemek neyin nesi yani? Niye bunu destekliyor bu Meclis ya da bu iktidar? Muhalefetin bu konudaki uyarılarını dikkate almıyor.
Ve bankaların işlem ücreti. Bir sürü işlem yapıyorsunuz, bir sürü paranız giriyor çıkıyor, havale yapıyorsunuz, kredi kartı kullanıyorsunuz; yetmiyor, bir de bankalar sizden işlem ücreti alıyor. Bütün bunları engellememiz gerekiyor. Şimdi, bu açma-kapama bedelini komisyonda gündeme getirdik ve Komisyonda biz, HDP Grubu olarak önerge verdik, dedik ki: “Ya, bu ‘açma kapama bedeli’ diye saçma sapan bir soygun var. Nedir bu? Cep telefonu kullanıyorsunuz, bankaya ödeme talimatı vermişsiniz. Kimi zaman, o anda hesabınızda para yok. Unutmuşsunuz ya da ödeyememişsiniz, paranız yok, ödeyememişsiniz, telefonunuz kesilmiş. Kesiliyor, ondan sonra gidiyorsunuz, parayı yatırıyorsunuz üç gün, beş gün, bir hafta sonra. Büyük miktarda yani 100 liraydı en son benim karşılaştığım, şu anda kaç lira olduğunu bilmiyorum, açma kapama bedeli ödüyorsunuz. Şimdi, “Şöyle bir şey var mı?” diye düşünüyorum, diyorum ki: “Ya, benim telefonum kapandı. Yani şunu mu yapıyor şirket: “Ali Kenanoğlu’na gidin, evine, oradan telefonunu açın.” Böyle bir şey yok, bu yok. Ne oluyor? Bilgisayarın başında tuşa basıyor ve senin telefonun açılıyor, hatta öyle bir sistem var ki hiç buna gerek bile yok yani parayı yatırdığınız zaman otomatik açılıyor. Peki, bunun için niye açma kapama bedeli alınıyor? Önerge verdik Komisyonda, dediler ki: “Kanuna gerek yok, bunu yönetmelikle düzeltebiliriz.” E, niye düzeltmediniz bugüne kadar? Demek ki tüketici lehine çalışmıyorsunuz yani, şirketlerin lehine çalışıyorsunuz. Bilmiyorum, söz verdiler, şimdi buradan da yine tekrar tutanaklara geçirmiş olalım. Bununla ilgili bir haberle karşılaştım, “Komisyonda kabul edildi, faturada açma kapama bedeli kalkıyor.” diye, böyle bir şey kabul edilmedi. Komisyonda biz önerge verdik, ben verdim önergeyi HDP Grubu adına, reddedildi ama şu söz verildi, denildi ki: “Bu yönetmelikle düzenlenecek bir şeydir, biz buna çalışıyoruz, yönetmelikle düzenliyoruz, açma kapama bedelini kaldıracağız.” Bunun takipçisiyiz, umarız, kısa sürede kaldırılır.
Diğer konu da HGS yani kara yollarından otomatik geçiş sistemleri. “Kaçak geçtiniz.” deniliyor, işte bazen okuyor, bazen okumuyor, bazen hakikaten HGS’nizde para olmuyor filan. İşte, muhalefet grubu önerge verdi biz de HDP olarak desteklediğimizi söyledik, bu doğru bir önerge dedik. En azından 2 katına indirilsin ceza dedik çünkü kaçak geçtiniz ya da geçmişsiniz haberiniz bile yok, 4 katı ceza geliyor ve siz ne zaman haberdar oluyorsunuz bundan? Avukat sizi arıyor, diyor ki: “Kaçak geçmişsiniz, bize intikal etti, paranızı ödeyin.” Yani avukata gidene kadar da size tebligat falan yok, böyle bir durum. Dedik ki ya bu en azından 2 katına indirilsin. Şimdi, Komisyonun Sayın Başkanı bize orada “Bunu Genel Kurulda düzeltelim.” demişti, şimdi dediğine göre bununla ilgili ayrı bir çalışma yapılacakmış. Umarız ayrı bir çalışma yapılır, bunun da takipçisi olacağız. En azından buradan vatandaşlarımıza bunu söylüyoruz, bakın, bu soygun düzeni, bu sizin cebininizden alınan paralardır, şirketin lehine yapılan soygundur. Bunların takipçisi olalım hep birlikte, biz Mecliste siz sokakta.
Şimdi, diğer bir konu vardı, bu doğal gazlar 2013 yılında Ankara’ya geldiğinde, Ankara’da doğal gaz abonelikleri ve benzeri olurken sayaç bedeli alınmış, bunu tüketici derneklerinden bize ilettiler, tüketici derneği başkanı söyledi Ankara’daki. 300 dolar doğal gaz sayaç bedeli. Şimdi, bu parayı geri alamıyor vatandaşlar. Niye geri alamıyorlar? Mevcut yönetime, şu anki Belediye Başkanına başvurmuşlar, o da diyor ki: “Bunu tahsil ederken ‘güvence bedeli’ falan diye bir şey yazmamışlar. Ben bu parayı nereden geri ödeyeceğim, nasıl ödeyeceğim?” Yani sen benden alacaklı pozisyonunda değilsin ki, muhasebe tekniği açısından da işleyiş açısından da bu parayı almışlar, nasıl muhasebeleştirdilerse nasıl gelir kaydı yaptılarsa bunu vatandaştan alınan bir güvence bedeli olarak işlememişler ve dolayısıyla vatandaş şu anda mahkemelik, 300 dolarının peşinde. Bu işte, tüketiciyi korumak budur, bu sorunu çözmektir tüketiciyi korumak.
Şimdi, bütün bunları ifade ediyoruz, tabii, ifade etmeye de devam edeceğiz.
Şimdi, vatandaş bir tane “tweet” atmış, -şimdi, OGS’ler kaldırılıyor, biliyorsunuz- “OGS yerine HGS kullanılacak dediler, gittik, değiştirdik. Peki, biz bu OGS’yi alırken 40 dolar karşılığında para ödedik. Bize iade edilecek mi, yoksa üstüne bir bardak su mu içeceğiz bu 40 doların?” diye. Yani OGS alan her bir vatandaştan 40 dolar alındı. Ne olacak bu paralar? HGS’ye geçiş yapılıyor; peki, bu paralar nereye gidiyor? Ödeyecek misiniz geri? Bununla ilgili bir düzenleme var mı ya da bir açıklama var mı? Üzerine su için hesabı.
Şimdi, bütün bu meselelerin ötesinde tabii ki tüketicilerin bir taraftan da hani… Elektrik faturalarını burada çok konuştuk. Torba fatura dönemine geçilmiş durumda. Elektrik faturası elinize geliyor; nelerden ibaret olduğunu bilmiyorsunuz, neye itiraz edeceğinizi bilmiyorsunuz yani. Fatura üç hanede torbalaştırılmış, detayını bilmiyorsunuz. Nelerden ibaret olduğunu bilmediğiniz için itiraz etme hakkınız da yok çoğunda.
Şimdi, bununla birlikte bir de hakikaten ortada tüketici kaldı mı? Bir de bu mesele var. Demin vekil arkadaşlarla konuşurken dediler ki: “Önce bunu söyle bence.” Ortada tüketici kalmadı çünkü mal var, ürün var; tüketebilecek gelire sahip vatandaş yok. Yani temel gıda maddelerinde bile neredeyse sıkıntı yaşayan, onları dahi almakta zorluk çeken bir halk var. Ülkemiz maalesef bu durumda. Enflasyon rakamlarına baktığınız zaman resmî rakamlar dahi, TÜİK’in açıkladığı rakamlar dahi yüzde 50’nin üzerinde ama gerçek anlamda baktığınız zaman bir sıkıntı ve sorun had safhada. Bu anlamıyla tüketicinin mutlaka korunması gerekiyor. Esas tüketicinin enflasyona karşı, fiyat artışlarına karşı ve bu soygun, talan düzenine karşı korunması gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
Arkadaşlar, dolayısıyla tüketicilerin korunması meselesi, öncelikle tüketicilerin yaşadıkları ülkede huzur içerisinde, güven içerisinde, ekonomik refah içerisinde yaşamasıyla doğru orantılıdır, bu Türkiye’nin demokratikleşmesiyle de doğru orantılıdır. Türkiye demokratik bir ülke olduğu takdirde hem şeffaf, sorgulanabilir, denetlenebilir hem de ekonomik açıdan da güçlü bir ülke olabilir, bu ancak bununla mümkün olacaktır. Bunu da sağlayacak olan bizleriz, mutlaka biz kazanacağız ve bunu mutlaka biz sağlayacağız.
Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)