Kenanoğlu: “HDP olarak büyümeyi değil, kalkınmayı önceliyoruz!”
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın 2023 yılı bütçesi üzerine konuştu. Siyasi iktidar tarafından işveren odaklı ucuz iş gücüne dayalı ekonomik modelin benimsendiğini belirten Kenanoğlu, “HDP olarak büyümeyi değil kalkınmayı önceliyoruz” dedi. Dünya Eşitsizlik Raporu’na dikkat çeken Kenanoğlu, Türkiye’de gelir dağılımdaki adaletsizliklerin derinleştiğini aktardı.
Konuşma videosu ve tutanak metni aşağıda yer almaktadır.
Dönem: 27 Yasama Yılı: 6 Tarih: 07.12.2022 Birleşim: 35 Ham Tutanak Sayfası: 222
Konuşmacı: ALİ KENANOĞLU Seçim Çevresi: İSTANBUL
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı bütçesi üzerine söz aldım ancak Millî Eğitim Bakanlığına da birkaç gönderme yapacağız tabii buradan ve sorularımız da olacak.
Şimdi, tabii, sanayinin, teknolojinin, büyümenin, bütün bunların aslında bir bakış açısına göre, tercihlere göre yönlendirildiğini yatırımların yapıldığını, bakış açısının buna göre oluşturulduğunu her konuşmamızda ifade ediyoruz. Dolayısıyla Sanayi Bakanlığının ele aldığı yöntemler açısından baktığınız zaman, tümüyle işverenlere dayalı, sermayeye dayalı bir büyüme modeli ele alınıyor. Biz HDP olarak bunun karşısında, tabii, büyüme değil, kalkınmayı önceliyoruz çünkü “büyüme” dediğiniz şey rakamların şişirilmesi oluyor çünkü bazı yerlerde, bakıyorsunuz, istatistiklerde ciddi rakamlar çıkabiliyor, büyük rakamlar çıkabiliyor ve bunun üzerinden de Türkiye’nin ne kadar büyüdüğünü ifade edebiliyorsunuz; teknik olarak bu böyle. Ama o büyümeden bir bütün olarak toplumda bir kalkınmaya yol açılıyor mu, bir refaha yol açılıyor mu meseleye buradan bakmak lazım. Dolayısıyla iktidarın tümüyle sanayi politikası ucuz iş gücü, göçmenlerin sanayide kullanılması ve bunların üzerinden oluşturulmuş elde edilen verilerin bir bütün olarak sermaye tarafından paylaşılması ve sermayenin geliştirilmesi.
Şimdi, bütçenin açılışında Sayın Canikli konuşma yaptı ve burada birtakım rakamlar verdi ve Türkiye’de hane halkının ne kadar çok büyüdüğünü anlattı ve şöyle birkaç rakam söyledi, örneğin, dedi ki: “Hane halkının bankalardaki mevduatı 2 trilyon 325 milyar.” dedi, “Döviz tevdiatı 125 milyar dolar.” dedi; hane halkının paralarının toplamından bahsediyor. “Vatandaşın bankadaki parası son bir yılda 449 milyar arttı.” dedi ve “Vatandaş 241 ton altın almış.” dedi, “Vatandaşın serveti 1 trilyon 689 milyar.” dedi Sayın Canikli.
Şimdi, evlerde hane halkında aileler birbirine girmişler. Ya, diyorlar ki: “Eşler birbirine bakmışlar, ‘Ya, bu para nerede? Hani, gizli bir hesap mı açtın yani benden habersiz bankada bir paran mı var ya da altın aldın da bir yerde mi saklıyorsun?’ diye birbirine sormaya başlamışlar.” Bu konuşma üzerine evlerden ciddi şikâyetler geliyor, bunu ifade edeyim.
İşin tabii, diğer tarafı şu: Sayın Canikli ve iktidar kanadı bu rakamı neye göre oluşturuyor? Ülkedeki toplam üretim, servet, maliyet, bütün neyse, gelir neyse, bunu 85 milyona bölüyor ve buradan diyor ki: “Hane halkının bu kadar parası var, hane halkının bu kadar serveti var, hane halkının bu kadar ton atını var.”
Şimdi, Dünya Eşitsizlik Raporu açıklanıyor, en son 2021’le ilgili açıklandı. Şimdi, 2022 bitince de 2022’yle ilgili açıklanacak. Burada Türkiye’yle ilgili veriler var, şunu söylüyor: “Türkiye’de en yoksul kesim toplumun yüzde 50’sini oluşturuyor ve bu yüzde 50’lik kesimin haricinde bir de orta kesim var, bunlar toplumun yüzde 40’ını oluşturuyor ve zenginler de yüzde 10’unu oluşturuyor.” Peki, bunların servet dağılımı ne, servet dağılımı? Şimdi, burada en yoksul kesim -hani anlatılan diyor ya 241 ton altın almışlar filan ya, bunun 4’ünü- yani yüzde 50 ancak o bahsedilen rakamın yüzde 4’üne sahip yani Türkiye’deki gelirin, üretimin, servetin hangi konuda ele alıyorsanız alın, bu yüzde 50 sadece yüzde 4’üne sahip. Ortadakiler yani “orta sınıf” diye adlandıran yüzde 40’lık kesimse bunun, bu servetin sadece yüzde 29’una sahip. Zenginler yani yüzde 10’luk dilime giren zenginler bunun yüzde 67’sine sahip. İşte, biz bu nedenle böyle büyümenin kalkınma olmadığını, toplum arasındaki eşitsizliğin had safhada olduğunu o yüzden söylüyoruz. Siz burada yüzde 10’un gelirinin tümünü 85 milyona bölüp ondan sonra da çıkıp burada “Hane halkımız bu kadar zenginleşti.” diyemezsiniz; dediğiniz zaman o hane halkını kandırmış olursunuz, yalan söylemiş olursunuz.
Şimdi, bunun yanı sıra diğer eşitsizlikler de var yani bu eşitsizlik genel bir eşitsizlik olarak verilmiş ama bunun içinde bir de cinsiyete dayalı eşitsizlik var yani kadın-erkek arasındaki eşitsizlik var ve bölgelere dayalı eşitsizlikler var. Yani işte, bu servetin yüzde 50’si sadece yüzde 4’üne sahip ya, e, Kürt illerine, Kürtlerin yaşadığı illere baktığınız zaman bunun yarısını bile görmüyorsunuz oralarda. Yani bir de bölgesel eşitsizlikler var fakat rakamlara bakıp total rakam üzerinden 85 milyona bölüp ülkenin ne kadar refah içerisinde olduğunu söyleyebiliyoruz.
Şimdi, dünya “Dördüncü Sanayi Devrimi” dediğimiz yapay zekâ dönemine girdi, biz ise ucuz iş gücüyle işimizi yürütmeye çalışıyoruz. Ve beyin göçü… Tabii, yapay zekâ nasıl oluşacak? Beyin göçü olmayacak ki ülkede tutacaksın ki buradan oluşturabileceksin. Sanayi Bakanı Sayın Varank, bizim Komisyondaki konuşmamız üzerine üniversite hayatından örnek verip ODTÜ’yü nasıl özgürleştirdiklerini anlattı; buna da örnek verirken -tabii, genel olarak AKP’den de biliyoruz- 2 kriterleri var: Bir, sakal bırakma özgürlüğü; iki, başörtüsü takma özgürlüğü. Bunlar olursa Türkiye özgür demektir; böyle anlıyorlar, özgürlüğe buradan bakıyor arkadaşlar. Şimdi, biz şükür ki o dönemde de tüm bu statükoya karşı o özgürlükleri destekleyenlerden olduk, o özgürlüklerin kullanılması için destek verenlerden, mücadele verenlerden olduk biz. Çünkü biz şunu biliyoruz: Bakın, demokrasinin, demokrat olmanın bir terazisi vardır Sayın Bakan, bu terazi zıddına olan bakış açınla ilgili bir şeydir yani bir Alevi’nin demokratlığı Sünni’nin özgürlüklerine bakış açısıyla ilgilidir; bir Sünni’nin demokratlığı Aleviliğin hak ve özgürlüklerine bakış açısıyla ilgilidir; bir Türk’ünki Kürt’ün, Kürt’ünki de Türk’ün özgürlüklerine bakış açısıyla ilgilidir. Başı açık, başı örtülü; Türkiye’nin sosyolojik yapısına göre bu zıtlıkları ortaya koyarak bir demokrasi terazisi kurabiliriz. Şimdi, bu mesele, sadece sizin sakal bırakma özgürlüğünüzle, diğer arkadaşlarımızın başörtüsü takma özgürlüğüyle sağlandığı anda Türkiye demokratlaştı; böyle bir şey yok. Evet, siz o acıları çektiniz, biz o zamanlar sizin yanınızdaydık. (HDP sıralarından alkışlar) Ama şöyle bir şey oldu: Bakın, Aleviler bu ülkede ne çekiyorlar? Hâlâ, yeni, yakın zaman, şu anda; 30 Kasım 2022’de -Millî Eğitim Bakanı burada yok, dinlemiyor bizi- Bursa’da şöyle bir şey yaşanıyor arkadaşlar, bakın, ibretlik bir şey; bunu parti grupları da çok ciddiye almadılar, onu da söyleyeyim. Bursa’da Hürriyet Anadolu Lisesinde görevli din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni Mehtap Cengiz, bir kadın; Alevilere yönelik, oradaki Alevi öğrencilere yönelik diyor ki: “Çoğu Alevi ailede çocuğun kimden olduğu belli değildir.” Bak, bunu söylüyor, bu cüreti gösteriyor, bu lafı telaffuz ediyor ve sonra bu Mehtap Cengiz şikâyet ediliyor ve bir şikâyete cevap dilekçesi yazıyor, yazdığı cevap dilekçesinde şunu diyor: “Ben Alevilerin gittikleri yolun yanlış olduğunu düşünüyorum. Çoğu Alevi ailede çocuğun kimden olduğu belli değildir. Alevilerin Hazreti Ali’yi Peygamber’imizin yerine koyduklarını, çoğu Alevi’nin ahlaki açıdan bozuklukları bulunduğunu, bir erkek ile kız öğrencinin ders dışında konuşmasını zina olarak kabul ediyorum.” Bunu dilekçeye yazıyor, veriyor. Peki, bu öğretmen nerede şu anda? Sadece hakkında bir soruşturma açıldı ve başka bir okula verilerek orada görevine devam ediyor. Yine ayrımcılığa, kin kusmaya, zehirlemeye, bu sapkın inancını, sapkın düşüncesini bizim üzerimizden uygulamaya devam ediyor.
MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Yazıklar olsun!
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bu meczubu ne zaman görevden alacaksınız? Bu meczubu ne zaman öğretmenlikten men edeceksiniz? (HDP sıralarından alkışlar) Sadece soruşturma açıp ondan sonra okul değiştirerek bu göreve devam etmesine müsaade mi edeceksiniz? Bunu yaptığınız zaman demokrat mı oluyorsunuz?
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – ODTÜ’den ne farkı var?
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Sizin sakal bırakma özgürlüğünüz, başınızı örtme özgürlüğünüz olunca Türkiye özgür mü oldu? Bu Alevi çocuklarına bu psikolojiyi yaşatmaya hakkınız var mı sizin?
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – ODTÜ’de iftira atıyorsunuz, bakın bu olaya.
SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANI MUSTAFA VARANK – Çok ayıp! Ben yaşadıklarımı anlattım.
MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öyle müdahale etmeyin ya! Müdahale etmeyin ama dinleyin.
KEMAL PEKÖZ (Adana) – Ayıp ya!
SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – O iftira. O iftiraydı bu gerçek. İftira attınız, bu gerçek.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bu iftiraları rahatlıkla atabiliyorlar, atıyorlar ama görevden uzaklaştırmıyorlar, görevden uzaklaştırılmıyor. Bakın, o sıkıntılar geçti Sayın Bakan, bu sıkıntı yaşanıyor. Siz buraya bakın, bunu engelleyin, bunu durdurun. Parti gruplarını da bu konuda dikkate davet ediyorum, bu öğretmenin görevinden alınması için uğraş verilmesini istiyorum bütün Alevi toplumu adına. (HDP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlar, OSB’ler ciddi bir sıkıntı. Bakın, şunu anlattık Enerji Komisyonunda: Yenilenebilir enerji, kurallarına uygun bir şekilde işletilirse yenilenebilir enerji olur, işletilmezse bir felakete dönüşür diye.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Şimdi, OSB’lerle ilgili, tarım arazilerinin üzerine, köylünün arazilerinin üzerine OSB inşaatları yapılıyor, OSB’ler yapılıyor. Bakın, çok yeni haber; Amasya Taşova Çambükü’nde köylüler diyor ki: “Benim tarım alanlarıma, geçimimi sağladığım arazilerime, topraklarıma OSB yapıyorsunuz, kabul etmiyoruz.” ve jandarma zulüm yapıyor ve gözaltılar var.
Şimdi, diğer taraftan, Marmara OSB… Marmara OSB de aynı şekilde, köylünün itirazına rağmen tarım alanlarına yapıldı ve diğer taraftan da Söğütlü OSB aynı şekilde. Evet, OSB’ler önemlidir gelişme için, ticaret için, sanayi için ama tarım alanlarına köylünün kullandıkları arazilere bunu yaparsanız biz o OSB’lere faydalı yerler diyemeyiz yani mesele onların nereye yapılacağıdır, bütün bunlara dikkat etmek gerekiyor.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)