KonuşmalarTBMM Faaliyetleri

Kenanoğlu: Avrupa’da elektrik ve doğalgaz fiyatlarına en fazla zam yapan ülke Türkiye!

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, Enerji Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçe görüşmelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda konuştu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın bütçesinin elektrik, doğalgaz, petrol ve madenler gibi insanların yaşamlarını yakından ilgilendiren alanları kapsadığını belirten Kenanoğlu, Avrupa ülkeleri arasında 2021 yılında elektrik ve doğalgaz fiyatlarına en çok zaman yapan ülkenin Türkiye olduğunu ifade etti. İktidarın doğalgaz ve petrol bulduk diyerek algı operasyonu yapmak istediğini vurgulayan Kenanoğlu, enerji üretimi ve madencilik faaliyetleriyle doğanın geri dönüşü olmayan şekilde tahrip edilerek şirketlere peşkeş çekildiğini söyledi.

Konuşma tutanak metni ve videosu aşağıda yer almaktadır.


Dönem: 27 Yasama Yılı: 5 Tarih: 7.12.2021 Birleşim: 29 Ham Tutanak Sayfası:-

Konuşmacı: ALİ KENANOĞLU Seçim Çevresi: İSTANBUL

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Cezaevlerinde bizleri izleyen tüm yoldaşlarımıza ve tüm canlarımıza selam ve sevgilerimizi iletiyorum buradan. Ayrıca, Aysel Tuğluk canımızın bir an evvel tahliyesinin gerektiğini ifade etmek istiyorum. Adli Tıp Kurumunun artık siyasi kararlar vermekten vazgeçip görevini doğru dürüst yerine getirmesi gerektiğini ve bir hekim bilinci içerisinde ve etiği içerisinde davranmaları gerektiğini de tekrar ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bütçesi üzerine söz aldım. Tabii, bu Bakanlık yaşamımızı doğrudan ilgilendiren konuları barındırıyor. Elektrik, doğal gaz, petrol ve bilumum madenler bunların başında geliyor ve bu Bakanlığın konusunu ifade ediyor.

Şimdi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay sunumunda şöyle dedi: “Doğal gazın maliyetinin dörtte 3’ünü, elektrikte yarısını Hükûmet olarak üstlendik. 87 bin megavat olan elektrik kurulu gücünü 99 bin megavata çıkarttık. Elektrik santrallerini 6.917’den 10.262’ye yükselttik. Yenilenebilir enerji kurulu gücünü Avrupa’da 5, dünyada 12’nci sıraya çıkarttık.” 2020 yılında devreye alınan yenilenebilir enerji kurulu gücünün 24 Avrupa ülkesinin toplam yenilebilir enerji kurulu gücünden fazla olduğunu ifade etti ve enerjide dışa bağımlılığın azalmasını sağlamak üzere 4’üncü sondaj gemisini de filolarını eklediklerini söyledi.

Şimdi, bütün bu bilgiler ışığında şunları sormak istiyoruz: Peki, doğal gazda, elektrikte maliyetin yarısından fazlası üstleniliyorsa, elektrik kurulu gücü 87 binden 99 bin megavata çıkartılmışsa, elektrik santrallerinin sayısı 6 binden 10 bine yükseltilmişse, Avrupa’da 5, dünyada 12’nci sıradaysak Avrupa’da geçen yıl elektrik ve doğal gaz fiyatlarına en fazla zam yapan ülke niye biziz? Niye Türkiye bu konuda Avrupa lideri? Geçen yıl doğal gazda AB ülkelerinde ortalama yüzde 1,7 oranında artış olmuş, bazı ülkelerde fiyatlar düşmüş Letonya, Danimarka, Yunanistan gibi ülkelerde. En fazla zam ise Türkiye’de 24,5, 2’nci İspanya, 3’üncü de Hırvatistan’da olmuş. Şimdi, elektrik fiyatlarında ise AB ülkelerinde ortalama 1,3 oranında artış olmuş; Türkiye’ye bakıyoruz, yüzde 20,2 oranında ilk sırada; sonrasında Hollanda, Litvanya falan geliyor. Satın alma gücüne bakıldığında, elektrik fiyatlarında en pahalı ülkeler sıralamasında Türkiye, Romanya ve Almanya gözüküyor. Şimdi, Türkiye’de elektrik fiyatları son üç yılda ne kadar zamlanmış, ona da baktığımız zaman yüzde 122 civarında zam olduğunu görüyoruz. Doğal gazda ise en son meskenlere, haziran ayında geçerli olmak üzere, yüzde 12 zam yapılmış idi. Yani bu kadar enerji fazlamız ve birikimimiz varsa, o zaman neden bu zamlar meydana geliyor diye sormak gerekiyor. Şimdi, bazı hatipler buradan hamasi nutuklar atarken tozpembe tablolar çiziyor, algı operasyonları yapıyor “Günlük petrol üretimi bir yılda 50 bin varilden 62 bin varile çıkartıldı.” diye anlatıyorlar. Tabii, bunu böyle dinlediğiniz zaman, vatandaş büyük bir artış diye bakıyor. Yani Türkiye’nin tüketimdeki payı üretim açısından tarihinin hiçbir döneminde yüzde 7 ila 10 oranı bandını aşmamış. Bunu bir kıyaslama yapmak gerekirse, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde, ya bir artezyen kuyusundan, hani böyle bir maliyete falan gerek yok, musluğu açıyorsun artezyen kuyusundan bir anda 80 bin varil çıkıyor yani kıyaslamak açısından söylüyorum. O yüzden hani bu işleri böyle çok büyük, abartılı, mühim meseleler, çok işler yapmış falan gibi anlatmanın anlamı yok çünkü bunlar sadece bir algı operasyonundan ibaret.

Şimdi, yine doğal gaz meselesi var. Karadeniz’de bulunan doğal gaz yataklarını, ya, fakirleştirdiğiniz halka bir umut olarak sunuyorsunuz. Bu rezervler işletmeye konulunca hani vatandaşın doğal gazında bir ucuzlama mı meydana gelecek ya da vatandaşa bedava mı doğal gaz vereceksiniz? Bu mümkün değil, bunu yapamadığınızı ve yapmadığınızı da biliyoruz -ancak ve ancak- şirketlere uygulamalarınızdan biliyoruz, sadece şirketlerin faydasına işler yapıyorsunuz. Bugüne kadar, elektrikte yaptığınız bütün indirimler dağıtım şirketlerine, tedarik şirketlere indirim olarak yansıdı, vatandaşa yansıdı mı? Yansımadı, oradan biliyoruz.

Şimdi, bu projede, geçtiğimiz günlerde, Fransız firmasıyla projenin bir kısmı için, 1,5 milyar dolarlık üretim tesisi için anlaşma imzalandı. Sondajda çalışanların yüzde 90’ı yabancı. Bütün bunların bir maliyeti var ve maliyeti siz vatandaşa yükleyeceksiniz yani şirketleri koruyup kollayacaksınız; elimizdeki bütün örnekler de bunu gösteriyor.

Şimdi, bakıyoruz, yine, elektrik faturalarında bir torba fatura dönemindeyiz, torba fatura. Elektrik faturalarında kalemler belli değil, harcamaların nelerden ibaret olduğu belli değil, sadece “vergi” “dağıtım” ve “enerji” adı altında 3 parçaya ayırmışsınız, evimize gelen elektrik faturaları da bu 3 parça içerisinde. Bunun içerisinde enerji payı yüzde 52’ye tekabül ediyor. Aslında, bizim faturalarımızın yüzde 52’si enerji payının karşılığı; geri kalanın tamamı dağıtım şirketlerinin cebine giden ya da vergi olarak alınan paralar. O anlamıyla bu, yaklaşımlarınızın, nereye, nasıl baktığınızın tablosudur; buradan çok net bir şekilde belli oluyor.

Şimdi, bir de -yeni yasayla beraber- kanun teklifi, herhâlde bütçeden sonra görüşülecek, tamamlanacak ancak geçen maddelerde kademeli fatura sistemini uyguladınız yani geçti şu anda madde olarak, o 32’nci maddede, son görüşülen kanun teklifinde. Kademeli fatura sistemi de vatandaşa yeni bir yük getirecektir, bunu da buradan ifade etmek isterim.

Şimdi, elektriğin üretimi esnasında vatandaşın, köylünün ve tüm canlıların doğasını, suyunu, havasını, ormanlarını tahrip ediyorsunuz, kirletiyorsunuz, yok ediyorsunuz, kullanılamaz hâle getiriyorsunuz; bu şekilde bir tahribatla bir elektrik elde ediyorsunuz. Peki, bunun olumlu anlamda vatandaşa yansıması oluyor mu? Yok. Çünkü bizim hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de ilgili komisyonlarda vermiş olduğumuz bir önerge var, HDP olarak söylediğimiz bir şey var: 200 kilovatsaate kadar elektrik dar gelirli vatandaşlarımıza muaf olmalıdır yani özellikle pandemi koşullarının getirdiği yoksulluk koşullarında bu ihtiyacı karşılamak durumundayız.

Bir diğer mesele, tabii, hani dedik ya, bu elektrik enerjisini üretirken tahribat yapıyorsunuz, madencilik faaliyetleri. Yani, madencilik faaliyetlerinde takındığınız tavır şu: Gölgesini kiraya veremediğiniz ağacı, ormanı maden şirketlerine peşkeş çekiyorsunuz, oralara aktarıyorsunuz. Şu an 15 kentin yüzde 62’si madenlere verilmiş durumda yani ilginç bir durum var. Bunu, TEMA vakfı oluşturmuş; TEMA vakfı, bu bilgileri MAPEG’ten parayla satın almış ve 300 bin liradan fazla para vermişler bilgiye ulaşabilmek için. Elde ettikleri çalışma 15 kenti kapsıyor yani sadece 15 kent için bu çalışmayı yapabilmişler henüz. Baktığınız zaman, bu çalışma sonucunda 15 kentin yüzde 62’si -bunun içinde ormanlar var, korunması gereken alanlar var, kent yaşam alanları var, tarım alanları var- büyük oranda maden şirketlerine ruhsatlandırılmış durumda. Yani, madencilik mevzusu bir vakaya dönüşmüş durumda tarafınızda.

Şimdi, baktığınız zaman, madenlerden elde edilenler nedir? Ham maddeyi alıyoruz, ham maddeyi işletilmek üzere yurt dışına satıyoruz. Esasında, buradan bir kâr elde edilmesi de söz konusu değil, hani, sadece o açıdan baksanız bile; tamamen yurt dışındaki şirketlere ve emperyalist ülkelere çekilen bir peşkeş söz konusu.

ÇED vakaları var, zaten ÇED vakalarında ÇED uygun olarak yapılmıyor; onun da arkasından dolaşan Maden Kanunu’nda bir sürü değişiklik yaptınız ve oradan kaynaklı olarak da zaten ÇED vakalarında da ÇED yerli yerinde durmuyor.

Şimdi, Giresun Şebinkarahisar’da Nesko Madenin atık havuzu patladı, iddia edildiğine göre kimyasal su, siyanür filan da var, Kelkit Çayı’na karıştığı söyleniyor. Tabii, bunun bilimsel olarak incelemesi yapılmış değil; hani ne oldu, sonuç ne, ne kadar neyi tahrip etti filan? Peki, siz ne yapıyorsunuz? Şirkete ceza kesiyorsunuz ya da faaliyetten menediyorsunuz. Şimdi, bu, şu: “Parasını veririm, tahrip ederim.” mantığıdır, bir taraftan budur. Diğer taraftan da bir kanun geçti buradan, buradan bir kanun geçti. Şöyle bir şey, bu vatandaş gider başka bir şirket kurar ve olduğu gibi faaliyetlerine devam edebilir. Ceza yiyen bu şirket, başka bir şekilde değil yani. Şimdi, bütün bunlar esasında doğadan, canlılardan yana bir tavır sergilemediğinizi, tümüyle şirketleri koruyan, kollayan bir yerden bu madencilik faaliyetlerini yürüttüğünüzü ortaya koyuyor. Bu anlamıyla, hani “Parasını veririm, kirletirim.” mantığı, yaklaşımı terk edilmesi gereken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Başkan.

Şimdi, bu yenilenebilir enerji kapsamı var. Bu kapsamda neler var; HES’ler, JES’ler, RES’ler, GES’ler var. Şimdi, bakıyorsunuz yani HES’ler bu oran içerisinde en yüksek payı tutuyor. Yani hidroelektrik santraller, yenilenebilir enerji hani bu kürsülerde çıkıyorsunuz, diyorsunuz ya, “Ya, yenilenebilir enerji payını şu kadar artırdık, bu kadar yükselttik.” Ya, beton yatırımı ya, “HES’ler” dediğiniz nedir yani? Bütünüyle beton yatırımıdır ve köylülerin suyunu, akarsularını kirleten, onları yok eden, onları tahrip eden bir yöntemdir. HES’lerin kesinlikle yenilenebilir enerji kapsamından çıkarılması gerekir. Aslında siz Avrupa’dan bu desteği alıyorsunuz, YEKDEM üzerinden şirketleri destekliyorsunuz ve parayı yine betona aktarıyorsunuz yani HES’ler betondan başka bir şey değil ve insanların, canlıların doğasını kirletmekten başka bir şey değil. Yapmış olduğunuz tahribatların sonucu budur. Bütün bu tahribatların ortadan kaldıracak olan da bizleriz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu