GÜNAY ÖZARSLAN’IN ‘GÖMÜLME HAKKI’, GAZİ CEMEVİ’NE YÖNELİK POLİS SALDIRISI
(24- 27 Temmuz 2015)
GÜNAY ÖZARSLAN’IN ‘GÖMÜLME HAKKI’, GAZİ CEMEVİ’NE YÖNELİK POLİS (ÖZEL HAREKÂT – ÇEVİK KUVVET) SALDIRISI ve YAŞANAN OLAYLARA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME RAPORU
8 Ağustos 2015, İSTANBUL
GÜNAY ÖZARSLAN’NIN CENAZESİNE ve GAZİ CEMEVİ’NE YÖNELİK POLİS SALDIRISI SIRASINDA OLAY YERİNDE BULUNAN ve RAPORUN HAZIRLANMASINA KATKI SUNAN MİLLETVEKİLLERİ
Turgut ÖKER HDP İstanbul Milletvekili
Ali KENANOĞLU HDP İstanbul Milletvekili
Müslüm DOĞAN HDP İzmir Milletvekili
Ali Haydar KONCA HDP Kocaeli Milletvekili
Garo PAYLAN HDP İstanbul Milletvekili
Beyza ÜSTÜN HDP İstanbul Milletvekili
Filiz KERESTECİOĞLU HDP İstanbul Milletvekili
İÇİNDEKİLER
DEVLETİN BİR İNANÇ VE BİR CENAZE İLE İMTİHANI
Polisin Tutumu ve Olayların Gelişme Süreci
ALEVİ – BEKTAŞİ İNANCINDA “HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI”
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na Yapılan Suç Duyurusu
ALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI
-
1 BÖLÜM
DEVLETİN BİR İNANÇ VE BİR CENAZE İLE İMTİHANI
Giriş
24-27 Temmuz 2015 tarihleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez devletin özel harekât ve çevik kuvvet polisinin bir ibadethaneye saldırması ve zorla girme girişimine ve ibadethane morgundaki bir cenazeyi çalmak istemesine sahne olmuştur.
İstanbul Gazi Mahallesi’nde yaşanan bu utanç tablosunun ortaya çıkmasının fitili, 20 Temmuz 2015 tarihinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde ateşlenmiştir. 30 Mart Yerel Seçimleri öncesinde, “Ben öbür tarafa (Suriye’ye)4 tane adam gönderirim 8 tane füze attırırım sorun değil” diyenler ile Suruç’ta pırıl pırıl 32 genç yurttaşımızın katledilmesinin ardından 13 ilde ve İstanbul’un 26 ilçesinde operasyon gerçekleştirerek 1.061 kişiyi gözaltına alanların aynı zihniyet ve kişilerin olduğu anlaşılmaktadır.Operasyonlara ilişkin yapılan değerlendirmeler, her ne kadar polis tarafından basına IŞİD için operasyon yapıldığı bilgisi paylaşılsa da ve algısı oluşturulsa da gözaltına alınan IŞİD sempatizanları ve üyelerinin gözaltına alınma biçimleri ve kısa süre içinde serbest bırakılmaları başlatılan operasyonun; devrimci demokrat güçlere, Alevilere, Kürtlere ve devletin ‘ikinci sınıf yurttaş’ gördüğü tüm topluluklara karşı olduğunu ortaya koymaktadır.
20 Temmuz 2015 günü Suruç’taki katliamın yası Türkiye genelinde olduğu gibi Gazi Mahallesi’nde de tutulmuş, kınanmış ve binlerce kişi tarafından protesto edilmiştir. 21 Temmuz 2015 günü Gazi Mahallesi halkı, mahallede bulunan bütün devrimci ve demokrat yapılar, Gazi Mahallesi şehitlerini karşılamak için mahallenin girişinde toplanmıştır. 22 Temmuz 2015 günü onbinleri bulan bir kitlenin katılımıyla Suruç’ta katledilen üç şehidin cenazeleri Gazi Mahallesi’nden kaldırılmıştır.
24 Temmuz 2015 tarihinde sabah erken saatlerde polisin Türkiye genelinde ve İstanbul Bağcılar’da yaptığı operasyonda DHKP-C üyesi olduğu iddia edilen ve hakkında yakalama kararı bulunmayan Günay Özarslan, yargısız infazla öldürülmüştür. Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Oya Aslan, emniyet tutanakları ve ön otopsi raporlarını incelediklerini belirterek Günay’ın ölümüne ilişkin şunları kaydetmiştir: “Polisler, evi Özarslan’ı aramak için değil başka birini aramak için bastı. Müvekkilimiz aranmadığını bildiği için teslim olmak istemiyor. Yanında kaldığı ailenin tanıklığı da var. Teslim olmak istemeyince de polis, odasında Özarslan’ı tarıyor.”Günay’ın vücudunda 15 mermi tespit edildiğini öne süren avukat Oya Aslan, “Olay yerinde, duvardaki kurşunları delip almışlar, bunu delilleri karartmak için yapmışlar” diyerek ‘infaz’ için önceden hazırlık yapıldığını ve delillerin ortadan kaldırılmaya çalışıldığının işaretlerini gözlemlediklerini paylaşmıştır.Halkın Hukuk Bürosu, sözkonusu iddialar hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmuştur (Bakınız EK 1).
Polisin Tutumu ve Olayların Gelişme Süreci
Günay Özarslan’ın vasiyeti, ‘gömülme hakkı’ ve yaşanan toplumsal olaylar
Ailesi ve mahalleli, Günay Özarslan’ın vasiyetine uygun olarak Gazi Cemevi’nde, Alevi inancına göre Hakk’a yürüme erkânı düzenlemek istemiştir. Günay’ın cenazesi, Adli Tıp Merkezi’ndeki otopsinin ardından Emniyet tarafından uzun süre ailesine teslim edilmemiştir. Halkın Hukuk Bürosu avukatları, polisin “Biz nereye istersek oraya gömülecek” dayatması yaptığını öne sürmüştür. Aile ve mahalleli, bu duruma tepki göstermiştir. Günay için Gazi Mahallesi Dörtyol civarında taziye çadırı açılmıştır. Taziye çadırına polisin müdahale edeceğini ve cenazenin aileye teslim edilmeyeceği öğrenen mahalleli, çadırı ve cenazeyi korumak için barikat kurmaya başlamıştır. Barikatın kurulmasıyla polis, taziye çadırına çok sert ve acımasız bir şekilde saldırmıştır. Polisin biber gazı, tazyikli su ve plastik mermiyle gerçekleştirdiği ilk saldırısı sırasında 45 yaşlarında barikatın uzağındaki bir kişi, atılan biber gazı fişeğiyle başından yaralanmıştır. Polisin kullandığı orantısız güç ve şiddet arttıkça mahallelinin tepkisi ve direnmesi de artmıştır.
24 Temmuz 2015 günü gece saat 23:00 sıralarında polisin mahalleden geri çekilmesiyle Günay’ın cenazesi Gazi Mahallesi Cemevi’ne getirilebilmiştir. Polisin cenazeyi kaçıracağından endişe eden aile ve mahalleli, Cemevi önüne barikat kurma ve gece boyunca nöbet tutma kararı almıştır.
Günay Özarslan için 25 Temmuz 2015 günü saat 16:00’da Hakk’a yürüme erkânı düzenleneceği duyurusu yapılmıştır.
25 Temmuz 2015 günü Cenaze erkânı öncesinde polis, Gazi Cemevi’nin etrafını ablukaya almıştır. Cemevine yönelik yapılan bu abluka ve devamında yapılan polis saldırıları sonucu Alevi – Bektaşi Kuruluşları; HDP ve CHP Gurup Başkanvekilleri İçişleri Bakanı ile temasa geçmek istemiş fakat, ülkenin İçişleri Bakanı halkın temsilcisi olan iki siyasi partinin Grup Başkanvekillerinin telefonuna çıkmamıştır.
Bu arada Cemevi Dedesi Veli Gülsoy, HDP milletvekilleri Turgut Öker, Ali Kenanoğlu ve CHP milletvekilleri Ali Şeker ve Eren Erdem Gazi Cemevi’ne ve Günay Özarslan’ın cenazesine yönelik polis saldırısının durması için temaslarda bulunmuş fakat saldırı aralıklarla sürmeye devam etmiştir. Cemevine yönelik bu saldırının ortasında ve emniyet ile görüşmeler sürerken aile de kızlarının cenazesini kaldırmak için hazırlık yapmaya başlamıştır.
Saat 16:00’da Alevi inancına göre yürütülen cenaze erkânı sırasında polis, Cemevi içindeki kitleye saldırmaya başlamıştır. Polis saldırısıyla cenaze erkânı yarıda kesilmiş ve naaş tekrar morga konulmuştur. Bu sırada aile ve mahalleli, Cemevini ablukaya alan polislerin önünde oturma eylemine başlamıştır. Oturma eylemi başlar başlamaz polis, mahalleliye aniden saldırmıştır. Cemevi etrafında bekletilen TOMA ve akrep tabir edilen araçlarla saldırıya geçen polis, biber gazı, plastik mermi ve tazyikli suyla kitleye aralıksız saatlerce saldırmıştır. Bütün bu şiddetli saldırıya rağmen kitle Cemevini terk etmemiş, ibadethanesini ve kendisine emanet edilen cenazeyi bu saldırıya rağmen korumayı başarmıştır.
Saldırının insanlık dışı boyutlara ulaştığını gören Alevi kuruluşları ve milletvekilleri, gece Emniyet müdür yardımcısı ile görüşmüş, 26 Temmuz 2015 tarihinde saat 12:00’de cenazenin kaldırılması yönünde karar aldıklarını ve polisin çekilmesini talep etmiştir. Polisin Cemevi etrafından çekileceğini ve cenazenin kaldırılması için yardımcı olacağını bildirmesi ardından Alevi kuruluşları, cenazenin kaldırılması için kitleyi 12:00’de Cemevine çağırmıştır. Alevi-Bektaşi kuruluşları, HDP’li ve CHP’li milletvekilleri ile halk, Cemevinde toplanmaya başladığı sırada söz verilen süre dolmadan polis ‘uyarısız’ tekrar saldırmıştır. Bu orantısız saldırı ve abluka saatlerce sürmüş ve bütün bunlar yetmezmiş gibi akşam saatlerine yakın tam mühimmatlı özel harekât polisleri, Alevilerin ibadethanesi Cemevine baskın düzenleyerek Alevi Yol ve Erkânı’na göre kendisine emanet edilmiş olan Cenazeyi kaçırmaya çalışarak Cemevine ve Alevi inancına ağır hakarette bulunmuştur. Yaşanan bu utanç tablosunun ardından, Cemevinde cenazesini bekleyen ailenin ve halkın direnişi karşısında, bunu başaramayan Emniyet güçleri bir kez daha geri çekilmek zorunda kalmıştır. Sadece fiziksel bir müdahalenin ötesinde bir inanç grubunun inancı ve ibadethanesi polisin saldırısı, gaz bombası altında kalmış ve bir utanç vesikası olarak tarihe geçmiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir inanç topluluğunun ibadethanesi, elinde uzun namlulu silahlar olan polisler tarafından, önden yoğun bir şekilde gaz atılarak basılmıştır. Gazi Mahallesi, sokakları Ortadoğu ülkelerine benzer bir şekilde savaştan çıkmış gibi bir hal almıştır.
27 Temmuz 2015 sabahı, daha günün ilk saatlerinde polis bir kez daha Gazi Cemevi’ne müdahale etme girişiminde bulunmuştur. Ancak karşılaştığı tepki karşısında yine geri çekilmek zorunda kalmıştır. Aynı gün Alevi kuruluşları temsilcileri, HDP’li ve CHP’li milletvekillerinin de aralarında bulunduğu bir grup İstanbul Valiliği önünde bir basın açıklaması yaparak Valiliğin kararlarını ve polisin saldırılarını kınamıştır.
Basın açıklamasının akabinde; HDP İstanbul Milletvekilleri Turgut Öker, Ali Kenanoğlu; CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu ve Hatay Milletvekili Hilmi Yarayıcı ile Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Baki Düzgün, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez, Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Doğan Demir’in bulunduğu bir heyet, İstanbul Valiliği’nde yaptıkları görüşmede;
- Polisin tavrının insanlık dışı olduğunu,
- Cemevinin bir ibadethane olduğunu ve saldırıların bir inanca yönelik saygısızlık olduğunu,
- “Gömülme hakkı”nın evrensel bir hak olduğunu ve savaşlarda bile insanların ölülerini gömmeye fırsat verildiğini;
- Alevi toplumunda bu saldırının Alevi inancına yapıldığı yönünde bir kanı oluştuğunu;
- Gelişmelerin Türkiye’nin her yerine sıçrayabilecek bir toplumsal olay haline dönüşeceğini ve bundan Devletin sorumlu olduğunu;
- Devletin sorumlu davranması gerektiğini
yetkililere anlatmışlardır.
Yapılan görüşmeler sonrasında cenazenin gün içerisinde (27 Temmuz 2015) kaldırılmasına ilişkin karar alınmıştır. Görüşmeye ilişkin bilgi veren HDP İstanbul milletvekili Turgut Öker, Günay Özarslan’ın Hakk’a yürüme erkânı hizmetinin yerine getirilmesindeki gecikmenin nedeninin ne emniyet müdürünün ne valinin ne de İçişleri Bakanı’nın olmadığını, doğrudan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği emir ve korkusu olduğunu ifade etmiştir.
Dört gün süren polisin orantısız müdahalesine karşı kararlı direniş ve mücadelenin ardından Günay Özarslan’ın cenaze hizmeti Alevi inancının Hakk’a Yürüme Erkânına göre yapılmış, cenaze kadınların omuzlarında Gazi Mezarlığı’na taşınmış ve burada toprağa sırlanmıştır.
-
2 BÖLÜM
‘GÖMÜLME HAKKI’
Gömülme hakkının kökeni antikçağa kadar götürülmektedir. Antikçağ edebiyatının ünlü Yunanlı tragedya yazarı Sofokles’in (İ.Ö.496-406) “Antigone” adlı eserinde Antigone, Kral Kreon’un yasağına karşın savaşta düşmanların safında yer alan ve ölen ağabeyini gömmekte ısrar eder. Çünkü, Antigone’ye göre her insanın ölümden sonra gömülme hakkı yasaların üzerinde kalan bir kutsal haktır ve hiçbir buyruk ya da yasa bu hakkı engelleyemez.
Uluslararası hukukun büyük kurucularından Hollandalı ünlü hukukçu Hugo Grotious (1583-1645), 1625’te yayımlanan ve 1967’de Türkçeye de çevrilen Savaş ve Barış Hukuku başlıklı üç ciltlik eserinin ikinci cildinin XX. Bölümünde “Gömülme hakkı” başlıklı kısımda, “I. Ölülerin gömülme hakkının uluslararası hukuktan kaynaklandığı” ifade edilmektedir. Buna göre,
“Gömülme hakkı da kaynağını uluslararası hukuktan alan bir yüküm olarak ortaya çıkmaktadır; burada söz konusu olan, iradeye dayanan uluslararası hukuktur…
- Bu hakkın kaynağı.
…
- … Gömülme hakkını hem özel hem de kamusal düşmanlarımıza bile tanımak gerekir…
III. Kamusal düşmanların da gömülmesi gerekir.
- Herkes şu noktada birleşmektedir: Kamusal düşmanların bile gömülme hakları vardır….
- Tarihte bu hakkın tanındığını gösteren pek çok örnek-olay görülmektedir….
- Bunun tersini gösteren örnek olaylar da vardır; ancak bu çeşit olayların hepsi de kınanmaktadır….
Hukukçu Hugo Grotious’a göre, savaş hukuku alanında ortaya konulan ilkeler kutsal kabul edilen veya dine adanmış şeyler bakımından da geçerlidir; “Çünkü, bu gibi şeyler de ölülerin değil dirilerin, başka bir deyişle halkın, ya da bir ailenin malıdır…. Bu ilkenin, ölülere kötü davranmaya yol açmayacak biçimde yorumlanması gerekir; tersi bir davranış, gömülme hakkına aykırı düşer; gömülme hakkı da… uluslararası hukukça tanınmış bir haktır.”
Savaş halinde bile savaşın sebep olduğu vahşeti olabildiğince en alt düzeye indirmek üzere yerel ve evrensel düzeylerde savaş hukuku alanında düzenlemeler yapılmıştır. Bu amaca ulaşabilmek amacıyla, gerek uluslararası sözleşmelerde ve gerekse uluslararası teamüllerle bir takım kurallar saptanmıştır. Bu amaçla özellikle şu üç kuralın uygulanması gerekmektedir: (1) Savaşta gereksiz acı ve ıstırap verecek şekildeki davranışlardan kaçınılmalı; (2) Düşman eline geçen esirlere, hasta ve yaralılara, sivil halka insanca davranılmalı; (3) Barışın geri getirilip sürdürülmesinin esas hedef olarak belirlenmelidir.
Uluslararası savaş hukuku kuralları ve teamülleri de üç temel ilkeye dayanmaktadır. Bu ilkeler: ‘askeri gereklilik’, ‘gereksiz acı ve ıstırabın önlenmesi’ ve ‘orantı’ ilkeleri olarak belirlenmiştir.
Yukarıda açıklanan “gömülme hakkı” ve evrensel savaş hukuku düzenlemelerine göre, polisin Gazi Cemevi morgunda bekletilen Günay’ın cenazesine, ailesine ve halka karşı yürüttüğü operasyonun ve müdahalenin şeklinin ve orantısının savaş hukukunda bile yeri olmadığı çok açıktır. Polisin uyguladığı simgesel ve orantısız fiziksel şiddeti arttıkça, halk ve nihayetinde çeşitli gruplar da buna karşı koymuştur.
-
3 BÖLÜM
ALEVİ – BEKTAŞİ İNANCINDA “HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI”
Alevi – Bektaşilikte erkek, kadın, masum ve çocuk ayrımı yapılmaksızın herkese ‘Can’ denilmektedir. Bu, herkesin Hakk’ın ve halkın huzurunda eşit olduğu anlamına gelmektedir. Başka inançlarda, ‘ölüm’ kavramı yok oluş, geri gelmeme, bu dünyadan ayrılış anlamına gelirken, Alevi – Bektaşi düşüncesinde ‘ölüm’ kişinin don değiştirerek Hakk’a kavuşmasıdır. Öğretide ölmek terimi yerine genellikle “Hakk’a yürümek”, bunun yanı sıra “kalıbını değiştirmek”, “don değiştirmek”, “Dünya’dan göçmek” adlandırmalar da kullanılmakta; gömülme durumu ise “sır etmek”, “sırlamak” şeklinde ifade edilmektedir. Bu, “Can’ın bedeni terk etmesi” ve “Hak’tan geldik, yine Hakk’a döneceğiz” anlamına gelir ve “Hakk’a yürüme” olarak söylenmektedir.
Alevi – Bektaşilik inancında bir Can, Hakk’a yürüdüğünde yerine getirilecek hizmetlerin tümü “Hakk’a Yürüme Erkânı” olarak ifade edilmektedir. Hakk’a uğurlanacak, Hak ile bir olacak canın bu uğurlanmasına yönelik her türlü hizmeti, “Hakk’a Yürüme Erkânı” doğrultusunda yapılır. İnançta “ölmeden evvel ölmek” uygulaması; Hak Meydanı’nda, canlar huzurunda özün dâra çekilerek sorulmasıdır. Kazılmadık mezar, çıkmadık can, sarılmadık kefen, ılımadık suyun hesabı bu meydanda verilmektedir. Bu meydanda verdiği ikrara sadık kalan canlar, Pençe-i Ali Aba’dan/Tarik’den geçmektedir.
Dede-Ana/Bacı ya da hizmeti yürüten kişi, cemali canlara dönük olarak Hak Meydanı’ndaki canlara bir konuşma yapar [Hakk’a Yürüme ile ilgili bir hatırlatmada bulunur]:
“Yol ulularımızdan Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi Hakk’a Yürüyen canımızla rızalaşıp, ebedi yurduna, toprak ananın kucağına uğurlayacağız. Bu nedenle değerli canlar kendi amelince, Hakk’ı, hakikati özünde gören, “Enel Hak” diyen, “yetmiş iki millete bir nazarla bakan”, “eline, diline, beline sahip olmayı” kendisine ilke edinen, dini sevgi, kıblesi insan olan bu can, sizin içinizde yiyip içti, kondu göçtü. Hakk’a yürüyen bu canımız cümle dostlarının, yakınlarının ve sevenlerinin şimdi huzurundadır. Bilerek ya da bilmeyerek gönül kırmış, sizleri incitmiş olabilir, üzerinde haklarınız kalmış olabilir. Hakk’a uğurladığımız bu can için gönül birliğiyle canı gönülden;
Rızalık gösteriyor musunuz?
- Allah Eyvallah!
Rızalık gösteriyor musunuz?
- Allah Eyvallah!
Rızalık gösteriyor musunuz?
- Allah Eyvallah!
Allah Eyvallah!” diyen diller dert, keder, ağrı, acı görmeye.
Verilen rızalıklar, Hak-Muhammed-Ali Divanı’nda kabul ola.
Hakk’a yürüyen cümle canlarımızın devr-î daim ola.
Fatıma Ana haldaşımız, Bozatlı Hızır yoldaşımız ola,
Nur-ı Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz üstadımız
Kutb-u Âlem Hünkâr Hacı Bektaş Veli.
Hak, Muhammed, Ya Ali, Geçeğe Hû!”
Alevi – Bektaşi inancına göre, bir Can toprağa gömüldüğü andan itibaren sır olmaktadır. Bu nedenledir ki, gömmek yerine “sır etmek” terimi kullanılmaktadır. Hakk’a yürüyen Can’ın üstündeki giysilerin çıkarılmasından sonra üstüne örtülen beze de “sır örtüsü” denilmektedir. Hakk’a Yürüme Erkânı, bu anlamıyla bedeni toprağa, Can’ı Canan’a “uğurlama” erkânıdır.
ÖRNEK NEFES
Ali’nin Sırrına Ereyim Dersen
Ali’nin sırrına ereyim dersen
Muhabbet gölüne dal da andan gel
Küfrünü imana katayım dersen
Var kendi küfrünü bil de andan gel
Hakikat tarikat marifet sözdür
İtikat da gece ile gündüzdür
Gönül bahr-i aşktır derya denizdir
Bahri ol ummana dal da andan gel
Pişiri pişiri söyle sözünü
Hak-i paydan ayırma gör gözünü
Mürşidine teslim eyle özünü
Musahip kapısın bul da andan gel
Canını cellada ver de kıyagör
Arif olup her manadan duyagör
Kendi cesedini kendin yuyagör
Kendi namazını kıl da andan gel
Şah Hatayi’m mana söylerim dilden
Başına gelmeyen ne bilir halden
Ölmeyince nasip almaz bu yoldan
Var ölmezden evvel öl de andan gel
Aleviler – Bektaşiler tarafından ikrar vermek, nasip almak olarak da ifade edilen bu pratik, toplumun üyesi olan bireyin yine toplumun diğer üyelerinden, canlardan rızalık alması şeklinde bir hizmet bütünlüğünde, cem içinde gerçekleştirilir. Cem’de örtülen “beyaz örtü”, “ölmeden evvel ölmenin”, bir anlamda Can’ın nefsine hâkim olmasının simgesel ifadesidir. Bu erkân, Alevi – Bektaşi süreklerinde her yıl yinelenmektedir. Buna, “baş okutmak”, “görülmek” ya da “sorulmak” adı verilmektedir. İnançta, asıl ‘ölüm’ böyle gerçekleşir. Bu nedenle, bedensel ölüm, kalıbın dinlendirilmesinden başka bir şey değildir.
Hakk’a Yürüme Erkânı genel olarak dört aşamadan oluşmaktadır: (1) Yıkama, (2) Rızalık Alma, (3) Toprağa Sırlama Hizmeti ve (4) Dardan İndirme.
-
4 BÖLÜM
DEĞERLENDİRME
“Günay sağ olarak gözaltına alınabilirdi”
Yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiasıyla kaldığı eve yapılan operasyonda polis tarafından 15 kurşunla öldürülen Günay’ın polise ateş etmediği ve evinde herhangi bir çatışmanın yaşanmadığı polisin olay yeri tutanağıyla kanıtlanmaktadır. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’ndaki dosyayı inceleyen avukat Günay Dağ, soruşturmada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle dosyayı alamadığını belirterek, “Günay Özarslan sağ ele geçirebileceği halde polis, bu yola başvurmamış ve yargısız infaz gerçekleştirmiştir. Olay günü polisin tutanağında, – Günay Özarslan’da tabanca vardı. Ateş etmek istedi. Ancak silahı çalışmadı ve tutukluk yaptı. Silahı bırakmasını söyledik. Bırakmayınca da ateş ettik – şeklinde geçiyor. Bu, bize hem olay yerinde çatışma hali olmadığını hem de kolluk kuvvetlerinin Günay’ı sağ yakalama gibi bir niyetlerinin olmadığını gösteriyor. Eğer öyle bir niyetleri olsaydı sağ yakalayabilirlerdi” demiştir. Olay anında evde bulunan tanıkların ifadesi de bu yöndedir.
“Hasan Ferit Gedik’in cenazesi de üç gün boyunca Cemevi morgunda bekletilmişti”
İstanbul Valiliği ve Emniyeti, Günay’ın cenazesinin Gazi Cemevi’nden kaldırılıp toprağa sırlanacak olmasına ilk başta izin vermemiştir. Valilik ve Emniyet’in bu tutumu ne ilktir ne de son olacağa benzemektedir. Alevi yurttaşlar yakın zamanda benzer başka örnekler de yaşamıştır. Uyuşturucu ve fuhuşa karşı verdiği mücadele sırasındauyuşturucu çeteleri tarafından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik’in cenazesinin 30 Eylül 2013 Pazartesi akşamından 2 Ekim 2013 Çarşamba gününe kadar Küçük Armutlu Cemevi’nden uğurlanarak sırlanmasına polis izin vermek istememiştir. Cenaze, üç gün boyunca Cemevinin morgunda bekletilmiştir. Bu süreçte yaşanan gerginlik nedeniyle önceki ismi BDP olan HDP’li ve CHP’li milletvekilleri destek için Armutlu’ya gitmiş, milletvekillerinin Emniyet yetkilileri ile yürüttükleri görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine, Gedik’in ailesi ve dönemin İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu arasında bir görüşme gerçekleşmiş, ancak yine bir sonuç çıkmamıştır. Daha sonra Gedik’in dedesi Mustafa Meray ve beraberindekilerin Emniyet yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler sonunda ‘cenaze krizi’ ancak üçüncü gününde aşılmış ve Hasan Ferit’in cenazesi ancak 3 Ekim 2015 Perşembe günü uğurlanabilmiş ve sırlanabilmiştir.
“Günay’ın ‘gömülme hakkı’ Valilik tarafından üç gün boyunca engellenmiştir”
Günay’ın cenazesinde de devlet ve siyasi iktidar, hem katledip hem de cenaze erkânının nerede ve nasıl yapılacağına karışma kararı almıştır. Bir toplum, bir inanç grubu katledilen bir canının nerede ve nasıl gömeceğini de devlet ile pazarlık konusu yapmaya zorlanmıştır.
“3.Günün sonunda ne değişmiştir?”
Günay’ın öldürülmesi, cenazesine ve Gazi Cemevi’ne yönelik üç gün süren özel harekât ve çevik kuvvet polisinin orantısız operasyonunda;
- Günay Özarslan, görgü tanıklarının ifadesine ve olayla ilgili Savcılık dosyasına göre, kaldığı eve düzenlenen operasyonda sağ olarak gözaltına alınabilecekken polis tarafından öldürülmüştür.
- Günay’ın cenazesi, Adli Tıp Merkezi’ndeki otopsinin ardından Emniyet tarafından uzun süre ailesine teslim edilmemiştir.
- Türkiye, devletin özel harekât ve çevik kuvvet polisi gücü ve mühimmatı marifetiyle ilk kez bir ibadethaneye zorla girme girişimine ve ibadethane morgundaki bir cenazenin zorla alınmak istenmesine sahne olmuştur. Günay’ın “gömülme hakkı” üç boyunca ihlal edilmiştir.
- Gözaltı işlemi yaptığı sırada bir binadan açılan ateşle yaralanan polis memuru Muammet Fatih Sivri, kaldırıldığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetmiştir.
- DİHA muhabiri Cüneyt Yavuz, polisin attığı gaz fişeğinin bacağına isabet etmesi sonucu yaralanmıştır.
- Barikatların uzağındaki bir kişi polis tarafından atılan biber gazı fişeğiyle başından yaralanmıştır.
- Alevilerin ibadethanesi olan Cemevi biber gazına boğulmuş, gaz kokusu mekâna sinmiş ve bina fiziksel zarar görmüştür.
- Cemevine ve cenazeye yönelik yapılan devlet terörü ve uygulanan OHAL, Alevi – Bektaşi federasyonları, dernekleri ve vakıfları tarafından Türkiye genelinde ve başta İngiltere, Hollanda, Almanya ve Avusturya olmak üzere çok sayıda ülkede protesto edilmiştir.
- TOMA’lar cadde ve sokaklardaki çok sayıda ağacı ya yerinden sökmüş ya da zarar vermiştir.
- Dükkânların camları kırılmış, esnaf üç gün boyunca iş yapamamıştır.
- Olaylar sırasında 4 TOMA ve 3 akrep tabir edilen araç zarar görmüştür. Dört gün boyunca süren polis müdahalesinde miktarı açıklanmayan kamu kaynağı boşa harcanmıştır.
HDP İstanbul milletvekili Turgut Öker; “Günay Özarslan’ın cenazesi üç gün önce kaldırılsaydı, aynı biçimde uğurlanacaktı! Üç günde ne değişti? Neden halka üç gün bu zulüm yapıldı?” diye sorarak; Üç gün öncesi ile sonrası arasında aslında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen üç gün boyunca polisin kasıtlı olarak engellediğini, birilerinin buradan toplumsal bir gerilimi yaratmayı hedeflediğini işaret etmiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında, kirli siyasi iktidarlarını korumak için Alevilerin ibadethanesi olan Cemevine yönelik saldırı da dâhil olmak üzere her türlü legal ya da illegal girişimi göze alan AKP’nin ve ‘kaçak’ Saray’ın, polis ile halkı karşı karşıya getirerek yeni bir toplumsal çatışma ve kaos yaratma planı halkın ve halkın milletvekillerinin çözümden yana, duyarlı ve sorumlu yaklaşımı sayesinde boşa çıkarılmıştır.
EK 1:
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na Yapılan Suç Duyurusu
EK 2:
ALEVİLİKTE HAKK’A YÜRÜME ERKÂNI
“Dergâhta Birlik”Çalışmalarında Oluşturulan Erkanlarımızı İnceleme ve Derleme Komisyonlarınca Hazırlanmıştır.
Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı, Serçeşme Yayınları, İstanbul, 2014
——————————————————————–
GİRİŞ
Alevi – Bektaşilikte erkek, kadın, masum ve çocuk ayrımı yapılmaksızın herkese ‘Can’ denilmektedir. Bu, herkesin Hakk’ın ve halkın huzurunda eşit olduğu anlamına gelmektedir. Başka inançlarda, ‘ölüm’ kavramı yok oluş, geri gelmeme, bu dünyadan ayrılış anlamına gelirken, Alevi – Bektaşi düşüncesinde ‘ölüm’ kişinin don değiştirerek Hakk’a kavuşmasıdır. Öğretide ölmek terimi yerine genellikle “Hakk’a yürümek”, bunun yanı sıra “kalıbını değiştirmek”, “don değiştirmek”, “Dünya’dan göçmek” adlandırmalar da kullanılmakta; gömülme durumu ise “sır etmek”, “sırlamak” şeklinde ifade edilmektedir. Bu, “Can’ın bedeni terk etmesi” ve “Hak’tan geldik, yine Hakk’a döneceğiz” anlamına gelir ve “Hakk’a yürüme” olarak söylenmektedir.
Alevi – Bektaşilik inancında bir Can, Hakk’a yürüdüğünde yerine getirilecek hizmetlerin tümü “Hakk’a Yürüme Erkânı” olarak ifade edilmektedir. Hakk’a uğurlanacak, Hak ile bir olacak canın bu uğurlanmasına yönelik her türlü hizmeti, “Hakk’a Yürüme Erkânı” doğrultusunda yapılır. İnançta “ölmeden evvel ölmek” uygulaması; Hak Meydanı’nda, canlar huzurunda özün dâra çekilerek sorulmasıdır. Kazılmadık mezar, çıkmadık can, sarılmadık kefen, ılımadık suyun hesabı bu meydanda verilmektedir. Bu meydanda verdiği ikrara sadık kalan canlar, Pençe-i Ali Aba’dan/Tarik’den geçmektedir.
Alevi – Bektaşi inancına göre, bir Can toprağa gömüldüğü andan itibaren sır olmaktadır. Bu nedenledir ki, gömmek yerine “sır etmek” terimi kullanılmaktadır. Hakk’a yürüyen Can’ın üstündeki giysilerin çıkarılmasından sonra üstüne örtülen beze de “sır örtüsü” denilmektedir. Hakk’a Yürüme Erkânı, bu anlamıyla bedeni toprağa, Can’ı Canan’a “uğurlama” erkânıdır.
ÖRNEK NEFESLER
Ali’nin Sırrına Ereyim Dersen
Men Aref Sırrını Kardaş
Aleviler – Bektaşiler tarafından ikrar vermek, nasip almak olarak da ifade edilen bu pratik, toplumun üyesi olan bireyin yine toplumun diğer üyelerinden, canlardan rızalık alması şeklinde bir hizmet bütünlüğünde, cem içinde gerçekleştirilir. Cem’de örtülen “beyaz örtü”, “ölmeden evvel ölmenin”, bir anlamda Can’ın nefsine hâkim olmasının simgesel ifadesidir. Bu erkân, Alevi-Bektaşi süreklerinde, her yıl yinelenmektedir. Buna, “baş okutmak”, “görülmek” ya da “sorulmak” adı verilmektedir. İnançta asıl ‘ölüm’ böyle gerçekleşir. Bu nedenle, bedensel ölüm, kalıbın dinlendirilmesinden başka bir şey değildir.
BÖLÜM-I
YIKAMA HİZMETİ
İlk Hizmetler
Bir canın Hakk’a yürümesi durumunda yapılması gereken bazı hizmetler vardır. Bu hizmetler, aile fertlerinden rızalık alınarak Alevi Yol ve Erkânına uygun olarak yürütülür.
Hizmeti yürütecek kişinin belirlenmesinde bir sınırlama olmamakla birlikte bu kişi/kişilerin ehil olması ve düşkün olmaması önemlidir. Bu hizmetleri aileden (musahip aile de dâhil) biri de üstlenebilir. Bu konuda bir ya da birden çok hizmetli belirlenebilir. Hizmeti üstlenmede asıl olan rızalık alınmasıdır.
Hakk’a yürüyen canın hanesinde öncelikle, hane halkının acısının paylaşımı ve Hakk’a yürüyen Can adına bir gülbank okunur.
ÖRNEK NEFESLER
Ey Erenler Çün Bu Sırrı Dinledim
Hakk’a yürüyen canın gözleri aileden biri, bir can ya da ehil kişi tarafından:
Ehil kişi:
Destur-u Pir, Bismişah Allah Allah!
Hakk’a yürüyen canımızın
Ten gözleri erdi sırra,
Can gözüyle Hakk’a vara.
Gerçeğe Hû, mümine ya Ali
Gülbankı okunarak baş ve orta parmak birlikte ya da avuç içi ile kapatılır.
Hakk’a yürüyenin;
Çenesi; uygun ölçülerde bir bezle, çene altından başa doğru; “Destur Ya Pir, Bismişah” denilerek bağlanır.
Ayaklar; uygun ölçülerde bir bezle, ayak başparmaklarından (dar duruşundaki gibi); “Destur Ya Pir, Bismişah” denilerek bağlanır.
Beden; ortamın durumuna uygun olarak yön aranmaksızın, hazırlanmış olan Hak/rahat döşeğine; “Destur Ya Pir, Bismişah” denilerek yatırılır.
Üzeri; bir çarşaf ya da örtüyle, “Destur Ya Pir Bismişah” denilerek tamamen örtülür ve bulunduğu ortam hizmetlerin yürütülmesine uygun hale getirilir.
Duyuru:
Hakk’a yürüme durumu, günün koşullarına uygun iletişim araçları kullanılarak duyurulur. Duyuruda; Hakk’a yürüyen canın kaldırılacağı ve sırlanacağı yer (Cemevi, hane, mezarlık) ve zamana ait bilgi yer alır.
Örneğin;
“……….canımız Hakk’a yürümüştür. Hakk’a Yürüme Erkânı …… (evinde/Cemevinde/mezarlıkta) … saatinde yürütülecektir. ………Mezarlığı’nda toprağa sırlanacaktır.”
Hakk’a Yürüyen Can’ın Yıkanması
Yıkama Hizmeti, Hakk’a yürüyen Can’ın yolculuğa hazırlanmasıdır.
Yıkama Hizmeti
Yıkama hizmetini yapacak olan ehil kişi, önlük, çizme, eldiven vb. malzeme hazırlığını yapar.
ÖRNEK NEFESLER
Kalktı Havalandı Gönülün Kuşu
Ehil kişi:
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
…………. canımızın bedenini Hak rızası için yıkamaya geldik.
Biz ondan razı olduk; Hak da ondan razı olsun. Gerçeğe Hû!
Gülbankı okunur.
Ön Temizlik:
Hakk’a yürüyen Can’ın bedeni baş ve omuzlardan tutularak, oturur duruma yakın şekle getirilir. Üç kez yukarıdan aşağıya doğru karın boşluğu sıvazlanır. Böylece karındaki gaz ve atıkların dışarıya çıkması sağlanır. Ardından gaz ve atıkların geldiği kısımlar sabunlanıp yıkanır. Bir parça pamuk ile dışkı yeri kapatılır. Bu işlemden sonra kullanılan eldiven ve sünger değiştirilir.
Birinci Yıkama:
İlk olarak ıslak pamuk ya da bez parçası ile ağız ve burun temizlenir ve durulanır. Sabunlu su ile Hakk’a yürüyen Can’ın başının bir tarafından başlanarak, karın altına kadar yıkanır. Diğer taraftaki kol üzerine yan çevrilerek sonrada sırt bölgesi yıkanır ve geri yerine yatırılır. Yıkama ayaklara kadar yapılır. Sık sık köpüklü su dökülür. Kullanılan eldiven ve sünger değiştirilir.
İkinci Yıkama:
Sabunlu su dolu kaptaki sünger ile Hakk’a yürüyen canın başının öteki tarafından başlayarak, karın altına kadar yıkanır. Diğer taraftaki kol üzerine yeniden yan çevrilerek, sırt bölgesi yıkanır ve geri yerine yatırılır. Yıkama ayaklara kadar yapılır. Kullanılan eldiven ve sünger değiştirilir.
Üçüncü Yıkama:
Kaptaki sünger ile başından başlanarak ayaklara kadar yıkanır. Hakk’a yürüyen Can’ın yakınları “Rızalık Suyu” döker.
Son Kontrol:
Oturma pozisyonuna getirtilerek karnına bastırılır. Bedeninden atık ya da gaz gelmesi durumunda yeniden yıkanır. Şişmişse ya da dokunulamıyorsa üstüne su dökülür ve kurulanır.
Bu ortamda oluşan olumsuz kokuları “maskele-mek” üzere “tütsü” yakılması gelenektendir.
ÖRNEK NEFESLER
Sofu Bizi Niçin Ta’an Edersin,
Ehil kişi:
Desturu Pir Bismişah Allah Allah!
Kem bizden kerem erenlerden,
Eksik bizden tamam erenlerden,
Hak eksikleri tamama kaydeyleye,
Hak Muhammed Ali didarından,
Şah Hüseyin dârından,
On İki İmam katarından,
Hünkâr-ı Pir’in yolundan ayırmaya,
Gerçeğe Hû Mümine Ya Ali.
Gülbank okunur ve kefenleme hizmetine geçilir.
Kurulama
Havlularla canın bedeni kurulanır.
Kefenleme/Yolculuk Gömleği Giydirme
Hakk’a yürüyen Can ikrarlı ise; ikrar kurbanının yününden eğrilerek örülmüş ipten ya da ikrarında bağladığı ve görgülerinde kullandığı ikrar kemeri, kefenlenmeden/yolculuk gömleği giydirilmeden önce;
Ehil kişi:
“Desturu Pir Bismişah Allah Allah!”
diyerek, “İkrar Kemeri” Hakk’a Yürüyen canın beline bağlanır.
Hakk’a yürüyen Can’ın bedeni dâr duruşuna getirilir, elleri göğüs hizasında “birlenir”. Ayak tarafına geçilir; ayaklar, başparmaklarından bir bez ile birbirine bağlanarak “mühürlenir”.
Erkek için: Üç parçadan oluşur. Bunlar boyuna göre beş kat gömlek /kefen bezi, eteklik bezi ve sargı bezinden oluşur.
- a) Gömlek: Ortasından baş geçecek ölçüde açılır. Açılan kısım baş tarafa gelecek şekilde etekliğin üzerine serilir. Bir katı başucunda toplanır, bir katı ise beden kaldırılarak açılan yerden baş geçirilir ve giydirilir.
- b) Eteklik: Hem başından hem de ayakuçlarından 40 santim geçecek şekilde iki ayrı bez katı biçilir. Hem bedenin altından hem de üstünden bu bezler örtülür ve beden tümüyle kapatılır.
- c) Sargı: Alt ve üstten bedene sarılması için biçilen bezdir. Hakk’a yürüyen Can’ın bedeni bir tarafa çevrilerek sargı bezi altına yerleştirilir. Beden bu sefer de diğer taraftan çevrilerek alttaki bez çekilip, düzeltilir. Beden normal şekilde yatırılır. Sargı bezinin diğer katı bedenin üzerine örtülerek sarılır. Sargı bezi ile Hakk’a yürüyen Can’ın bedeni sarıldıktan sonra, baş ve ayakucundan düğümler atılarak sırlanır.
Taşıma Bağı: Uygun ölçülerde (çoğunlukla 150 cm) üç adet taşıma bağı kesilir. Bu bağlar ile Hakk’a yürüyen can başından, kalçasından ve ayaklarından olmak üzere bağlanır.
Kadın için: Beş parçadan oluşur. Bunlar boyuna göre yedi kat gömlek/kefen bezi, eteklik bezi, sargı bezi ile baş ve göğüs örtüsüdür.
- a) Gömlek: Açılan kısım baş tarafa gelecek şekilde etekliğin üzerine serilir. Bir katı başucunda toplanır, bir katı ise beden kaldırılarak açılan yerden baş geçirilir ve giydirilir.
- b) Eteklik: Hem başından hem de ayakuçlarından 40-50 santim geçecek şekilde iki ayrı bez katı biçilir. Hem bedenin altından hem de üstünden bu bezler örtülür ve beden tümüyle kapatılır.
- c) Baş ve Göğüs Örtüsü: Kadınlarda göğsü kapatacak şekilde örtülür.
- d) Sargı: Hakk’a yürüyen Can’ın bedeni bir tarafa çevrilerek sargı bezi altına yerleştirilir. Beden bu seferde diğer taraftan çevrilerek alttaki bez çekilip, düzeltilir. Beden normal şekilde yatırılır. Sargı bezinin diğer katı bedenin üzerine örtülerek sarılır. Sargı bezi ile Hakk’a yürüyen Can’ın bedeni sarıldıktan sonra, baş ve ayakucundan düğümler atılarak sırlanır.
Taşıma Bağı: Uygun ölçülerde üç adet taşıma bağı kesilir. Bu bağlar ile Hakk’a yürüyen Can başından, belinden ve ayaklarından olmak üzere bağlanır.
Ehil kişi:
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Suyum ısıttılar, tenim yudular,
Bendimi bağlayıp, bele sardılar,
Hizmetim bitirip dâra durdular.
Dârımın kıblesi sensin ya Ali!
Tabuta konma
Hakk’a yürüyen Can tabut ile taşınacak ise tabuta konulur.
BÖLÜM II
RIZALIK ALMA HİZMETİ
Rızalık alma hizmeti; Hakk’a yürüyen canın evi, Cemevi ya da musalla taşında; bunlardan sadece birinde olabileceği gibi birden fazla yerde de olabilir. Bunun nerede alındığından ziyade anlamı önemlidir.
Rızalık alma hizmeti, Rızalık Meydanı’nda Hakk’a yürüyen Can’ın yakınlarının, çevresinin önem verdiği kişilerin toplandığı gündüz ve aydınlık vakitte yapılır. Burada önemli olan halkın toplanmasıdır. Rızalık verecek canların mümkün olduğunca meydanda toplanmış olması gerekir.
Hizmete Başlama
Ehil kişi, Hakk’a yürüyen Can’ın yanında “Rızalık Meydanı’nda ”uygun bir yerde durur. Kadın erkek ayrımı olmaksızın cümle canlar, halka/yarım ay şeklinde cemal cemale durur. Hakk’a yürüyen Can’ın yakınları önde yer alır. Canlar; ayakta, sağ el göğüste sol el yanda, ayaklar mümkün olduğunca bitişik durur.
Ehil kişi toplanan canlara yapılacak hizmet ile ilgili açıklamada bulunur. Bu sırada dilerlerse yakınları ve dostları Hakk’a yürüyen can ile ilgili konuşmalar yapabilirler.
Ehil kişi aşağıdaki gülbank ile hizmete başlar.
Ehil kişi:
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Muhammed’in gül cemaline,
Hasan’la Hüseyin’in kemaline,
Aliyyel Murtaza’nın yoluna
Allah dost Eyvallah, Hû!
Divana geldik dârına durduk.
Hal ile halleştik, özümüzü öze bağladık,
Hakk’a yürüyen bu Can için, yar olup, birleştik.
Ya Hak!
Saklımız gizlimiz yok.
Sen bilirsin halimizi senden geldik sana döneriz.
Muhammed Mustafa, Hatice-tül Kübra, Aliyyel Murtaza, Fatıma-tül Zehra, Hasan El Mücteba,
Huseyn-i Deşti Kerbela aşkına,
Üçlerin, Beşlerin, Yedilerin, On İki İmam’ın, On Dört Masum-u Pak’ın, On Yedi Kemerbest’in,
Kırkların, Kerbela Şehitlerinin aşkına,
Nur-ı Nebi, kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli katarından didarından bizi mahrum eylemeye,
Fatıma Ana haldaşımız, Bozatlı Hızır yoldaşımız ola,
Dil bizden nefes Hak Erenlerden ola.
Gerçeğe Hû, Mümine Ya Ali!
Geldi Geçti Ömrüm Benim
Geldi geçti ömrüm beni, şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir, bir göz açıp yummuş gibi
Ehil kişi:
Değerli canlar!
Yunus Emre’nin söylediği gibi, bugün yine bir canımız “Bir göz açıp yummuş gibi” aramızdan ayrılarak, Hakk’a yürümüştür. Onun canını Hakk katına, bedenini ise ebedi yurduna, toprak ananın kucağına uğurlamak için toplanmış bulunmaktayız.Değerli canlar Hakk’a Yürüme Erkânımızda üç hizmetimiz vardır. Bunlar; Rızalık, Birleme ve Toprağa Sırlamadır. Öncelikle Hakk’a yürüyen canımızla rızalaşacağız.
Canlar, size “Hakk’a yürüyen canımız için rızalık gösteriyor musunuz?” diye sorulduğunda hep birlikte “Allah, Eyvallah” diyerek rızalık vereceğiz.
Geldim Gider Oldum İllerinize,
Geldim gider oldum illerinize
Dostlar safa ile gönderin bizi
Doyamadım tatlı dillerinize
Dostlar safa ile gönderin bizi
…
Himmet eylen, şu dağları aşalım
Pir aşkına kaynaşalım, coşalım
Gelin birer birer helallaşalım
Dostlar safa ile gönderin bizi
Yol ulularımızdan Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi Hakk’a Yürüyen canımızla rızalaşıp, ebedi yurduna, toprak ananın kucağına uğurlayacağız. Bu nedenle değerli canlar kendi amelince, Hakk’ı, hakikati özünde gören, “Enel Hak” diyen, “yetmiş iki millete bir nazarla bakan”, “eline, diline, beline sahip olmayı” kendisine ilke edinen, dini sevgi, kıblesi insan olan bu can, sizin içinizde yiyip içti, kondu göçtü. Hakk’a yürüyen bu canımız cümle dostlarının, yakınlarının ve sevenlerinin şimdi huzurundadır. Bilerek ya da bilmeyerek gönül kırmış, sizleri incitmiş olabilir, üzerinde haklarınız kalmış olabilir. Hakk’a uğurladığımız bu can için gönül birliğiyle canı gönülden;
Rızalık gösteriyor musunuz?
- Allah Eyvallah!
Rızalık gösteriyor musunuz?
- Allah Eyvallah!
Rızalık gösteriyor musunuz?
- Allah Eyvallah!
Allah Eyvallah!” diyen diller dert, keder, ağrı, acı görmeye.
Verilen rızalıklar, Hak-Muhammed-Ali Divanı’nda kabul ola.
Hakk’a yürüyen cümle canlarımızın devr-î daim ola.
Fatıma Ana haldaşımız, Bozatlı Hızır yoldaşımız ola,
Nur-ı Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz üstadımız Kutb-u Âlem Hünkâr Hacı Bektaş Veli.
Hak, Muhammed, Ya Ali, Geçeğe Hû!
Bu gülbankten sonra bölgesel farklılıklarda gözetilerek, Hakk’a göçü anlatan iki nefes, bir düvaz okunabilir. Bu amaçla aşağıya bazı bilinen nefes, deyiş, devriye ve düvazlar alınmıştır.
Düvaz İmam
Muhammed Mustafa hem Murtaza’yı
Hatice Fatıma Hayrunnisa’yı
Şah Hasan Hüseyin Zeynel Aba’yı
Bakır Cafer Kazım Musa Rıza’yı
Takı Naki Askeri Mehdi Liva’yı
On dört masumeyn piri sefayı
Sev bunları eyle hem ilticayı
Dilersen Hürremi derde devayı
BİRLEME (Tevhit)
Ehil kişi:
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Hak Muhammed Ali birliğine,
Hünkâr Hacı Bektaş Veli pirliğine,
Evliyalar keremine,
Gerçek erenler demine Hû!
Değerli canlar, birer nefes, düvaz imam ve gülbank söyleyerek gönülleri birleyeceğiz. Bunlar söylenirken; sağ el göğüste, ayaklar mühürlü (bitişik) duracağız.
Yandım da Geldim
Bir kandilden bir kandile atıldım
Turap olup yeryüzüne saçıldım
Bir zaman Hak idim, Hak ile kaldım
Gönlüme od düştü yandım da geldim
Ezelden evveli bir Hakk’ı bildik
Hak’tan nida geldi Hakk’a Hak dedik
Kırklar meydanında yunduk pak olduk
İstemem taharet yundum da geldim
Şah Hatai eydür senindir ferman
Olursun her kulun derdine derman
Güzel Şah’ım sana bin canım kurban
İstemez kurbanı kestim de geldim
İnsan-ı Kâmil’den Ayırma Bizi.
İlahi Mustafa Murtaza hakkı
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
Yüz yirmi dört bin enbiya hakkı
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
Dest-i girimizdir İmam-ı Hasan
Hüseyni Kerbela şah-ı şehidan
İmam Zeynel, İmam Bakır elaman
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
Cafer Sadık cümlemizin serveri
Musa Kâzım Rıza yolun rehberi
Medet Mürvet Takî, Nakî, Askerî
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
Muhammed Mehdi’dir şahı velayet
Işıtır cihanı nuru hidayet
Niyazımız budur her dem, her saat
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
Sıtkı’ya dünyaya eyleme heves
Ruh pervaz eder de kalır bu kafes
Ya ilahi evvel ahir son nefes
İnsan-ı Kâmil’den ayırma bizi
ÖRNEK NEFES VE DUVAZLAR
Zahit Bizi Tan Eyleme
Tevhit
Ehil kişi:
Hakk’a yürüyen ……………… canımız ve cümle göçmüşlerimiz için gönül birliğiyle;
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Hakk’a yürüyen canımızın mekânı Hak katında kaim, makamı sevenlerinin gönlünde daim ola.
Geri kalanlar sabır ve metanetle dola,
Hak cümle canları gençlikte göçmekten, yaşlılıkta yoksunluktan koruya,
Ehlibeyt’ in katarından didarından ayırmaya.
Ya Hak!
Ehlibeyt aşkına yanan ışıklarımız sönmeye,
Açık kapılarımız kapanmaya,
Yeşil yapraklarımız solmaya,
Akan pınarlarımız kurumaya,
Hakk’a doğru giden bu yolculuğunda,
Hak, Muhammed, Ali canımızın gözcüsü, bekçisi, yardımcısı ola.
Üçlerin, beşlerin, yedilerin, kırkların, on iki imam, on dört masumu pak, on yedi kemerbestin, yetmiş üç şehidin, seksen bin Rum ereninin, doksan bin Horasan pirinin, yüz bin gaip ereninin hüsnü himmeti, keşfi kerameti, safa nazarları üzerimizde hazır ve nazır ola.
Nur-ı Huda, Muhammed Mustafa, İmam Aliyyel Murtaza aşkına,
Hatice-tül Kübra, Fatima’ tül Zehra, Hasan Hulki Rıza, Şah Huseyn-i Kerbela aşkına,
İmam Zeynel Aba, Muhammed Bakır Baha, İmam Cafer-i Sadık Rehnüma aşkına,
İmam Musa-i Kazım, İmam Ali Rıza, İmam Muhammed Takî, İmam Ali Naki aşkına,
İmam Hasan-ül Askeri, İmam Muhammed Mehdi Sahip Liva aşkına,
Nur-ı Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli aşkına,
Hakk’a yürüyen cümle canlar, erenler katarına didarına nail ola.
Fatıma Ana haldaşımız, boz atlı Hızır yoldaşımız ola,
Dil bizden nefes Kutb ül Arifan Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola.
Gerçeğe Hû! Mümine Ya Hak, Ya Muhammed, Ya Ali
Ehil kişi:
Canlar, şimdi Hakk’a yürüyen canımızı sırlamak üzere, ………… Mezarlığı’na götüreceğiz.
BÖLÜM-III
TOPRAĞA SIRLAMA
Taşıma
Mezarlığa, götürülmek üzere Hakk’a yürüyen Can, insanlara eziyet vermeden omuzlarda taşınır, (eğer mesafe uzak ise araç ile taşınır.)hazırlanmış mezarın yanına dikkatlice konur.
Omuzlarda taşınırken arzu edenler, el vermek, taşımak isterler. Bu nedenle kolaylık sağlamak ve karışıklık olmaması için omuza alacak kişiler tabutun ön başından tutarak arkaya doğru çekilir. Tabutun erkâna katılan canlar tarafından taşınma zorunluluğu yoktur. Ancak, karışıklığa meydan vermemek adına ehil kişi, tabutun taşınması ve toprağa sırlanması sırasında gerekli önlemleri alır.
Tabutun üzerine örtülecek örtü; ailenin özel bir isteği üzerine sade bir örtü ya da durumuna bağlı olarak “gelinlik, yazma vb.” ile örtülebilir. Genelde tabutu kapatacak ölçüde, sade kırmızı bir örtü örtülür. Örtünün görünür yüzüne devriye dörtlükleri yazılabilir.
Toprağa Sırlama Hizmeti
Hakk’a yürüyen Can, baş batıya gelecek şekilde yön gözetilerek hazırlanmış olan mezarın yanına dikkatlice indirilir. Toprağa sırlama hizmetini bilenlerle yakınları bunu birlikte yapabilirler. Canlar, genellikle kefen/yolculuk gömleği ile topağa sırlanır. Ancak bazı bölgesel uygulamalarda tabutla konularak sırlanma uygulamaları da bulunmaktadır.
İki kişi mezara iner ve diğer canların yardımı ile baş batıya gelecek şekilde Hakk’a yürüyen Can indirilir. Mezara indirildikten sonra taşıma ve kefen bağları çözülür. Yerine yerleştirilmeden önce, altına ince toprak serilir ve üstüne örtülen toprak ile sırlanır. Bazı bölgelerde sırlanan Can’ın önce yüzü yarım açılır. Yine bazı bölgesel uygulamalarda üzeri çapraz olarak tahtalarla ya da belli bir yükseklikte tuğla ile örüldükten sonra toprakla kapatılır.
Eğer tabutla konulacaksa; salgı iplerinin çıkarılabilmesi için bir miktar toprak ile mezar zemini hazırlanır. Tabutun baş, bel ve ayak kısımlarından olmak üzere üç adet salgı ipi geçirilir. İpler, yavaş yavaş bırakılarak mezara baş batıya gelecek şekilde dikkatlice indirilir. Tabutun tam ve düzgün yerleştiği kontrol edilir. Gerekirse aşağıya inilerek yerleşmesi sağlanır ve ipler çekilir. Hakk’a yürüyen Can yerine yerleştirildikten sonra yumuşak toprak ile sırlanır. Bu sırada ilk toprağın serilmesi ya da atılması yakınlarına bırakılabilir. Yakınları isterlerse, Hakk’a yürüyen Can’ın mezarına sevdiği bir eşya, çiçek vb. şeylerde bırakabilirler.
Hakk’a yürüyen can toprağa sırlanırken;
Ehil kişi:
“Cümle canlılar aslına döner, Hak’tan geldik, Hakk’a gideriz.”
Der ve sonrasında aşağıdaki Gülbankı okur:
Destur-u Pir, Bismişah Allah Allah!
Muhammed Mustafa’nın gül cemaline,
Hasan’la Hüseyin’in kemaline,
Aliyyel Murtaza’nın yoluna,
Allah dost eyvallah Hû!
Gülbanktan sonra deyiş, nefes, düvaz imam ve devriye(uygun koşullarda saz ile) okunabilir.
Ervahlar Ezelden
Ervahlar ezelden evvelki safta
Elest hitabında ben belâ dedim
Koma beni anasırda halefte
Canım cemaline müptela dedim
Ruhlar aşk meyinden oldu mestane
Kimi küfre daldı kimi imana
Saf be saf oluban durduk divana
İnkârlar la dedi ben illa dedim
Ne çare kûn emri zuhura geldi
Eşyayı mahlûkat hep zahir oldu
Her ervah kendini bir yolda buldu
İmanım ikrarım ben sana dedim
Dertli çok hikmetten irşat olmadı
Sensiz mahşer yeri küşat olmadı
Çok nebiye vardım imdat olmadı
Şefaat kanısın Mustafa dedim.
Cihan Var Olmadan Ketmî Âdemde
Cihan var olmadan ketm-î âdemde
Hak ile birlikte yekdaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü ol demde
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben
Anasırdan bir libasa büründüm
Nar-ü bad-ü ab-ı Hakk’ tan göründüm
Hayrülbeşer ile dünyaya geldim
Âdem ile bile bir yaş idim ben
ÖRNEK NEFESLER
Fırsat Elde İken Bir Amel Kazan
Dostlar Beni Hatırlasın
Biz Dünyadan Gider Olduk
Ehil kişi:
Erenler, canlar,
Yüzümüz yerde, özümüz dârda,
Elimiz bağlı, yüreğimiz dağlı,
Gözümüz yaşlı, bağrımız ataşlı.
Anasırdan var olduk,
Bir bedende can bulduk,
Şimdi toprakta sır olduk.
Yedi kat yerde, yedi kat gökte, arşta, kürşte, levhi kalemde, on sekiz bin âlemde varlığını her nesneye nakş’eyleyen, kendini âdeme bahş’eyleyen, Hak aşkına, toprağa sırladığımız ……………….canımız ve hazırda bulunan cümle canların göçmüşleri için gönül birliğiyle;
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Üçlerin, beşlerin, yedilerin, on iki imam, on dört masum-u pak, on yedi kemerbestin, kırkların, enbiyanın, evliyanın, âşıkların, sadıkların, ariflerin, bilgelerin aşkına; tenini toprağa sırladığımız ………… Canımızın ve Hakk’a yürüyen cümle canlarımızın devirleri daim ola,Dil bizden nefes Hak erenlerden ola,Nur-ı Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli, Gerçeğe Hû Mümine Ya Ali!Hûda Mağfiret Kıl Cümle GünahımHakk’a yürüyen can sırlandıktan sonra isim levhası dikilerek yeri belirlenir. Ehil kişi tarafından ya da yakınlarından biri tarafından su dökülerek;
Ehil kişi;
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Eyledik bu hizmeti Hak, Muhammed, Ali aşkına,
Eyledik bu hizmeti Fatıma Anamız, Bozatlı Hızır aşkına,
Eyledik bu hizmeti Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli aşkına,
Eyledik bu hizmeti Hallac-ı Mansur, Seyyid Nesimi aşkına,
Eyledik bu hizmeti Abdal Musa, Kaygusuz Sultan aşkına,
Eyledik bu hizmeti Kalender Çelebi ve cümle evliya aşkına,
Eyledik bu hizmeti Hakk’a yürüyen can aşkına,
Ey canlar!
Veliler, nebiler, erenler Hak’tır,
Âşıklar, sadıklar, arifler Hak’tır,
İkrarına sadık olan, ölmeden önce ölen İnsan-ı Kâmiller Hak’tır.
Dört Kapı, Kırk Makam, pir, mürşit, rehber Hak’tır,
Hak Muhammed Ali birliğine,
Hünkâr Hacı Bektaş Veli pirliğine,
Allah eyvallah, gerçek erenler demine Hû!
Alevi-Bektaşi Hakk’a Yürüme Erkânında uğurlanan, sırlanan canlar için “telkin” verilmesi söz konusu değildir. Öğütler ise, canlara yaşarken cem ve muhabbetlerde verilir.
Ancak, mezarlıkta bulunan canlara herkesin Hakk’a yürüyeceği, kimsenin sonsuza değin aynı bedende kalmayacağı, bu nedenle her anın özenle yaşanması, Yol’a uygun hareket edilmesi, kalp kırılmaması, gönül yıkılmaması, hak yenilmemesi, ikrardan dönülmemesi gibi konularda öğütler verilebilir. Hakk’a yürüyen Can’ın durumu gözetilerek, geride kalan yakınlarına maddi ve manevi destek verilmesine dikkat çekilebilir.
Duyurular
Toprağa sırlama işleminden sonra, Hakk’a yürüyen Can’ın yakınlarına baş sağlığı dilenir. Cümle canlara lokma verilecekse ve başka çağrılar yapılacaksa bunlar duyurulur.
BÖLÜM-IV
HAKK’A YÜRÜYEN CAN İÇİN VERİLEN LOKMA
Ehil kişi:
Destur-u Pir Bismişah Allah Allah!
Hakk’a yürüyen Can için,
Meydana gelen lokmalar kabul,
Muratlar hâsıl ola,
Yiyene helâl, yedirene delil ola,
Pişirip getireni, hizmetini yetireni,
Hak saklaya, Hızır bekleye,
Hakk’a yürüyen canın devr-i daim/devr-i asan ola,
Destur lokmaya, keremi evliya,
Dil bizden nefes Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola,
Lokma hakkına, evliya keremine,
Cömertler cemine,
Gerçek erenler demine Hû!
BÖLÜM V
DARDAN İNDİRME
Yolumuzda Dardan İndirme Erkânı; yaşamı boyunca özünü darda bilen ikrarlı canın Hakk’a yürümesi ile ikrarına ve görgüsüne şahit olmuş canlar huzurunda “Hakk’a Uğurlanması” anlamındadır.
Dar Erkânı/Dar Cemi aynı zamanda, Hakk’a yürüyen canın öncelikle musahibi, ailesi ya da istekli canlar tarafından dünyalığa ait alacak-verecek ve diğer müşküllerini, canların huzurunda halletmek, rızalaşmak için yapılır. Yani halk deyimiyle Kul Hakkından arınmasını sağlamak içindir.
Her yıl görgüden geçen ikrarlı, nasipli ya da musahipli canın Hakk’a yürüdüğü gün ile son görgü cemi arasındaki zamanı sorgulayan, cümle canlardan rızalığının alındığı Erkândır/Cemdir.
Dar Erkânı/Dar cemi, Hakk’a yürüyen canın toprağa sırlanmasından itibaren genellikle Kırk gün geçtikten sonra yapılır. Ancak, bu hizmet toprağa sırlandığı gün ve ya ileriki günlerde de yapılabilir.
Çelebi süreğinde “İkrar Vermek” Babagan süreğinde “Nasip Almak” Dedegan süreğinde “Musahip Olmak” Yolun yolcusu olmak anlamındadır. İkrarlı/Nasipli/Musahipli olmayanın aslında Dar Erkânı/Dar cemi de yapılmaz. Ancak, yukarıda belirtilen özelliklere sahip olamamış, ama Yola gönül vermiş, inancına sadık canlarımız için de acıyı paylaşmak, gönülleri birlemek ve rızalık almak adına da Dar Erkânı/Dar Cemi dışında da (üç nefes bir düvaz ve gülbanklar ile) bu hizmet yürütülebilir.
Hazırlık
Hakka yürüyen canın varsa öncelikle musahibi, ailesi ya da istekli canlar tarafından cem erenlerine ve erkânı/cemi yürütecek olan dede, ana veya babaya önceden “Dardan İndirme” ile ilgili arzusunu söyler. Eş-dost-komşuların rızalığını alır. Daha sonra Erkânın yürütüleceği Cemevi ya da belirlenen mekân peyik tarafından canlara duyurulur. Canlar toplanır, kurban tığlanır sonra da hizmetler yürür.
Hakk’a yürüyen canın öncelikle musahibi, ailesi ya da istekli canlar tarafından erkân öncesi görüşme yoluyla alacak, verecek vb. müşküllerin çözülmesinin nasıl yapılacağı burada anlatılacaktır. Erkan başlamadan bu müşküller çözülmelidir. Sorumluluğu üstlenen vekil durumundaki kişiler Erkân sırasında dara çıkacak olanlardır.
Hizmetlere Başlama
Süpürgeci Hizmeti
İlk hizmet sahibi Seyyid Farraş-Salman-ı Pâk (Süpürgeci) meydana gelir. “Hû” der, eğilir, sembolik olarak çulun (meydandaki halı, kilim, vb.) ucunu kaldırıp altına doğru “Sırrı sır edenin demine hû” diyerek süpürür. Dara durur, bir eli aşağıda yere değecek şekilde diğer eliyle de süpürgeyi üç defa “Allah, Muhammet, ya Ali” diye avuç içine doğru çaldıktan sonra tekrar dara durur. Süpürgeyi sol koltuğuna alır.
Süpürgeci:
Hû! Destur-u Pir, Bismi Şah.
Pirimiz ol Hacı Bektaş, üstadımız Al-i Muhammed Seyyid-i Farraş’ dır. Muham-med’in gül cemaline, Hasan ve Hüseyin’in kemaline, Aliyyel Murtaza’nın yoluna, Allah eyvallah Hû Dost.
Tüm canlar:
“Hû, Allah eyvallah!” derler.
Bu hizmeti üç bacı yapıyorsa, yine aynı şekilde “Hû” diye meydana gelip sırayla her biri birer defa süpürgeyi meydana çalarken “Allah, Muhammet, ya Ali” dedikten sonra,
Desturu Pir, Bismi Şah.
Biz üç bacıyız, güruh-u Naci’yiz, Kırklar Meydanında Süpürgeciyiz… Süpürgeci Salman, kör olsun Yezid-i Mervan, Zuhur eyleye Mehdiyi sahip zaman… Nefes Pir’dendir. Hû Pir’im Hû…
Ya da
Desturu Pir, Bismişah.
Hüseyni Kerbela için gözlerim kanlı yaştır
Lanet o zalim yezidin bağrı kara taştır
Erenler ceminde Ali Murtaza cümleye baştır
Kırklar meydanında pirimiz Seyyid-i faraştır.
Muhammed’in gül cemaline
Hasan ve Hüseyin’in kemaline
Aliyyel Murtaza’nın yoluna
Allah eyvallah, Hû!
Tüm canlar:
“Hû, Allah eyvallah!” derler.
Dede:
Destur Pir Bismi Şah, Allah Allah!
“Seyyid-i Farraş pirimizin himmeti ve safa nazarları hazır ola! Hizmet sahibinin (sahiplerinin) hizmetleri kabul, muratları hâsıl ola! Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz, üstadımız Hünkâr HacıBektaş Veli. Gerçek erenlerin demine hû.”
Der ve Tezekâr hizmetine geçilir
Tezekâr Hizmeti
Süpürgeci, hizmetini yapanlar dedenin gülbankından sonra meydana niyaz eder yerlerine geçerler ve sonra, gönül temizliğini (abdestini) simgeleyen İbriktar/Tezekâr (Gulem Kamber/Salman-ı Pak) hizmeti gelir. İki can (biri kadın biri erkek), su dolu sürahi (ibrik), leğen ve havlu ile meydana gelir, “Hû” diyerek meydana eğilip karşılıklı diz çöker. Birbirlerinin ellerine üç defa, “Allah Muhammet, ya Ali” diyerek su döker ve havluyu birbirlerinin eline tutarak kurularlar. Sonra halkada oturan en yakın candan ya da Dededen başlayarak ilk halkada oturan canların ellerine su dökmeye ve havlu tutmaya devam ederler.
Bu hizmet bittikten sonra da hizmetliler dara durup şu gülbankı okurlar:
Destur-u Pir! Bismi şah!
Ben Haydar’ın turabıyım. Eyledim gönlümü pak.
Kırklar meydanında Pirimiz üstadımız Selman-ı Pâk,
Muhammed’in gül cemaline, Hasan ve Hüseyin’in kemaline, Aliyyel Murtaza’nın yoluna
Allah-Eyvallah Hû!
Tüm canlar:
“Hû! Allah Eyvallah!” derler.
Dede:
Desturu Pir! Bismi şah, Allah Allah!
Salman-ı Pak efendimizin himmet ve safa nazarları üzerimizde ola.
Gelmiş erişmiş göz gönül katmış ola.
Hizmet sahiplerinin hizmetleri kabul, muratları hâsıl ola.
Dil bizden, nefes kutbu âlem Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola. Gerçeğe Hû!
gülbankından sonra hizmet sahipleri meydana niyaz eder yerlerine geçerler.
Delilci Hizmeti
Çerağcı (Delilci) meydana gelir.
Gözcü:
“Marifete Hû!” der.
Bacılardan ayağa kalkar, Fatıma Ana darına durur. Edep-erkân oturur. Delilci, üç mumdan oluşan delili meydana koyar. “Allah, Muhammet, ya Ali!” diyerek sağına, soluna, önüne niyaz eder. Diz üstü oturur.
Delilci:
Destur-u Pir, Bism-i Şah! Allah Allah!
“Çerağ-ı ruşen, fahri dervişan, himmet-i pirân, piri Horasan, küşad-ı meydan, kuvve-i abdalan, kanun-u evliya, gerçek erenlerin demine Hû!” der ve tek tek yakmaya başlar.
İlkinde;
“Hidayetin nuru aşkına, ya Allah, ya Allah, ya Allah!”
İkincisinde;
“Nübüvvetin nuru aşkına, ya Muhammet, ya Muhammet, ya Muhammet!”
Üçüncüsünde;
“Velayetin nuru aşkına, ya Ali, ya Ali, ya Ali!” der.
Eğer mum ya da çerağ, bir tane ise “Ya Allah, ya Muhammet, ya Ali!” diyerek yakılır.
Çerağ-ı evliya nûr-üs semavat
Ki bu menzildir ol tur-u münacat
Kaçan kim Ruşen ola kıl niyazı
Muhammet Ali’ye candan salavat
Canlar:
“Muhammed Ali ve evlatlarına selam ve esenlikler olsun” derler.
Delilci tekrar meydana eğilir. “Allah, Muhammet, ya Ali!” diyerek niyaz eder, ayağa kalkar ve
üç adım geri çekilir, meydanın orta yerinde dara durup şu düvazı okur:
Çün çerağı fahr uyandırdık Hüda’nın aşkına
Seyyid-i kevneyn Muhammet Mustafa’nın aşkına
Saki-i Kevser Aliyyel Mürteza’nın aşkına
Hem Hatice Fâtima Hayrünnisa’nın aşkına
Şah Hasan Hulki Rıza hem Şah Hüseyn-i Kerbela
Ol İmam-ı Etkiyâ Zeynel aba’nın aşkına
Hem Muhammet Bakır ol kim Nesl-i pâk-i Mürteza
İmam-ı Cafer-üs Sâdık Rehnüma’nın aşkına
İmam-ı Musa-i Kazım ser firaz-ı ehl-i Hak
Hem İmam-ı Ali Rıza Esfiya’nın aşkına
Şah Taki ve Ba Naki hem Hasan’ül askeri
Ol Muhammed Mehdi-i Sahib Liva’nın aşkına
Pirimiz Hünkârımız Bektaş Veli’nin aşkına
Haşre-dek yanan yakılan âşıkan’ın aşkına
Muhammed’in gül cemaline, Hasan ve Hüseyin’in kemaline, Aliyyel Murtaza’nın yoluna
Allah-Eyvallah Hû Dost!
Tüm canlar.
“Hû, Allah Eyvallah” derler.
Dede:
“Desturu Pir!.. Bism-i Şah, Allah Allah!
“Akşamlar hayır ola, şerler def ola! inkarlar mat, canlar abad ola. Meydan aydın, gönüller şad ola! Cabir Ensar efendimizin hüsnü himmeti ve safa nazarları üzerimizde ola. Gelmiş yetişmiş göz gönül katmış ola.! Hak erenler cemi cümlemize birlik, dirlik, düzen ihsan eyleye! Nur-u Nebi, Kerem-i Ali, Pirimiz Hacı Bektaş Veli, gerçek erenlerin demine hû!..”
Bu gülbankla birlikte Zâkirler, hemen ulu ozanlardan üç düvaz okurlar:
1
Hata ettim Hûda yaktı delili
Muhammed Mustafa yaktı delili
Ol Ali Aba’dan Haydar-ı Kerrâr
Aliyyel Murtaza yaktı delili.
Hatice’tül Kübra Fatıma Zehra
Ol Hayrünnisa yaktı delili
Hasan’ın aşkına girdim meydana
Hüseyn’i Kerbela yaktı delili.
İmam Zeynel, İmam Bakır-ı Cafer
Kazım Musa Rıza yaktı delili
Muhammed Taki’den hem Ali Naki
Hasanü’l Askeri yaktı delili.
Muhammed Mehdi-i sahib-i zaman
Eşiğinde ayet yaktı delili
Bilirim günahım hadden aşıbdır
Hünkâr-ı Evliya yaktı delili.
On iki İmamlardan bu nur Hatayi
Şir-i Yezdan Ali yaktı delili”
2
Alim Hasan Hüseyin Zeynel Bakır
Cafer Kazım Musa Rıza’ya zikir
Taki Naki Askeri Mehdi’ye şükür
İbrahim’in dest-i demanı Haydar
3
Muhammet Mustafa hem Murteza’yi
Hatice Fatima Hayrünnisayi
Şah Hasan Hüseyin Zeynel Abayi
Bakır Cafer Kazım Musa Rızayi
Taki Naki Askeri Mehdi livayi
Ondört masum-u pak piri sefayi
Sev bunları eyle hem ilticayi
Dilersen Hürremi derde devayi
Duvazlar bitince, Zakirler sazlarının üzerine hafif eğilir ve “Diyelim Allah Allah!” derler.
Dede:
Destur-u Pir, Bismi Şah, Allah Allah!
Hizmetlerimiz kabul, muratlarımız hâsıl ola! Muhammed Ali, Ehl-i Beyt katarlarından, didarlarından ayırmaya! Adlarını zikrettiği-miz on iki imamın himmeti üzerimizde ola! Dilimiz dert görmeye! Hak erenler, cümlemizi delili Şah-ı Merdan’dan ayırmaya! Dil bizden, nefes Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola! Gerçek erenler demine HÛ!
Gözcü:
“Dar çeken didar göre, erenler sefasına ere! ” der.
Delilci meydana niyaz edip delili uygun yere koyar ve yerine geçer. Ayaktaki ve edeb-erkânlı canlar rahat otururlar ve böylece meydan açılmış olur.
Bundan sonra Hakk’a yürüyen canın üzerine sohbet-muhabbet yapılır. Anıları olan canlar onu yâd ederler.
Dardan İndirme Erkânı
Meydancı, dar erkânı için meydana temiz katlanmış bir beyaz çarşafı , sol koltuğunun altına alarak meydana niyaz eder, dara durur.
Meydancı:
Desturu Pir!.. Bismi Şah, Allah, Allah!
Cem erenlerinin huzurunda yunmak, arınmak “Dardan indirilmek” üzere Hakk’a yürüyen …….… adına vekil olarak meydana gelecek canların kademine serilecek bu post, Hakikat meydanı ola. Cem birliğine, sohbet sırlığına, uğur açıklığına Allah, dost eyvallah, Hû!”
Dede:
Hak erenler katında hizmetler kabul, muratlar hâsıl ola… Hak, Muhammet, Ali, Hünkâr Hacı Bektaş Veli dergâhından bizleri ayırmaya. Gerçeğe Hû, mümine ya Ali!
Post/çarşaf meydana serilir ve Rehber, Hakka yürüyen canın, varsa musahibini ya da en yakınını meydana çağırır. Meydana gelecek olan can ya da vekil canlar, başları açık, ayakları yalın, belleri bağlı (kemerbest) bir şekilde postun-çarşafın üzerine niyaza/secdeye varırlar. Kalkıp sağ ayak başparmağı sol ayak başparmağı üzerine gelecek şekilde ayak mühürlerler. El bağlayıp dara dururlar.
Rehber:
Desturu Pir!.. Bismi Şah, Allah, Allah!
Eli erde, yüzü yerde, özü darda, Hak Muhammet Ali yolunda, erenler meydanı pir divanında, canı kurban teni tercüman, Hakka yürüyen ………….. canımızın canına beden olmak üzere dile geldik, bile geldik. Bu canımızdan ağrınmış, incinmiş, alacağı, vereceği olan, hak talep eden varsa yol ile yoldayız. Allah, Eyvallah!
diyerek dardaki canların tercümanı olur.
Dede:
“Erenler, canlar! Hepiniz dilli başlısınız. Dârı Mansur’da duran canları duydunuz. Hakka yürümüş olan ………canımızın vekili olarak, ne haktan kaçar ne de hakkımızdan geçeriz kavliyle sizlerden rızalık talep ederler. Ne dersiniz? Bildiğiniz, duyduğunuz ve tanık olduğunuz dünyalığa dair bir müşkül hal varsa beyan ediniz. cemi cümleniz, aramızdan ayrılan ……… canımızdan hoşnut ve razı mısınız?” diye üç kez sorar.
Cem erenleri:
“Allah, eyvallah!” diye üç kez rızalık verirler.
Varsa alacağı ve vereceği ya da isteği olan, meydana çıkar.
Dede: (dardaki canlara hitaben)
“Hazırdaki cem erenleri rızalık verdiler. Burada olmayıp başka bir zaman ve başka bir yerde herhangi bir kimse hak talep ederse, haktan kaçmayıp onların hakkına Hak diyecek ve gereğini yapacağınıza dair Allah eyvallah mı?”
diye 3 kez sorar. Cem erenleri de her sorunun ardından “Allah, eyvallah!” derler.
Dede:
“Eyvallah Erenler! Başkalarının bilmediği ama sizlerin bir bildiği, tanık olduğu bir müşkül hal varsa, bunun da gereğini yolumuza göre yerine getireceğinize de Allah, eyvallah mı?”
“Allah, eyvallah!” derler.
Dede:
“Verdiğiniz bu ahd-i ikrarı bozmayacağınıza dair Hak Muhammet Ali şahit olsun mu? Üçler, beşler, yediler şahit olsun mu? Erenler, evliyalar, âşıklar, sadıklar şahit olsun mu? Hazırda bulunan canlar şahit olsun mu?”
diye dardakilere üç kez sorar ve her defasında onlar da, “Allah eyvallah! ” derler.
Dede:
Eyvallah! Hak erenler katında dilde dilekler, gönülde muratlar hâsıl ola! Eksiklikler tamama yazıla, durduğunuz Mansur darı, gördüğünüz Hak didarı ola!
Rehber:
Can-ı dilden bel bağladım evliya erkânına
Hamdülillah yine durdum pirimin divanına
Cümle kusurlarımı elime alıp geldim
Sığınmışım erenler lütfuna, ihsanına.
Hû, Allah Eyvallah!
Dede:
“Canı bedeninizle Hak erenlere teslimi rıza olup niyaza varınız” der.
Canlar niyaz olup Dedenin dizine, el ele başparmaklarından birbirine bağlanırlar. Dede de sağ baştakinin başparmağından tutar.
Desturu Pir!.. Bismi Şah Allah Allah
Hû Allah Hû Eyvallah
Secde haktır âdeme
Seyrangâhız âleme
El ele el Hakka dedik
Geldik bu deme
Dede pençesini (elini/tariki) dardakilerin sırtına koyar.
Hal erenler halidir
Yol erenler yoludur
Gafil olmayın canlar
İnen ustaz elidir.
“El bizden, hidayet Haktan, Muhammed Mustafa, Aliyyel Murtaza, Hünkâr Hacı Bektaş Veli efendimizin yeşil pençe-i ali abası ola! Ya Allah, ya Muhammed, ya Ali, Pirimiz Hünkâr Hacı Bektaş Veli, Gerçeğe Hû, mümine ya Ali!” der.
Pençeden/tarikten geçen canlar, dara dururlar.
Rehber:
Ta elest bezminde hakkın verdiği cümle kula
Kavl-i ikrâr ahd-i misak üzre gitmektir yola
Al-i evladı Ali’den eyleyip tecdidi ahd
Ehl-i Naci’den olan, her maksuda vuslat bula
Mustafa ve Murtaza evladını candan sevip
Onların emrini tutan ehli tarike aşk ola..
“Gönül birliğiyle diyelim, Allah Allah! ”
Dede:
Desturu Pir! Bismişah, Allah Allah!
Hak erenler, niyaza varan canları Ehlibeyt katarından didarından ayırmaya, meşrebi Hüseyin’e nail eyleye! Hak erenleri; yüzü yerde, özü darda, hizmet için Hak meydanına gelen canların, dilde dileklerini, gönülde muratlarını vere!
Emekleri boşa gitmeye! Görünür, görünmez kazadan, beladan uzak eyleye!
Bu cemde, bu erkânda bulunan cümle canları; erenler katarından didarından ayırmaya!
Hak Muhammed Ali’nin himmetleri üzerlerinde hazır ve nazır ola!
Geldiğiniz yerden, durduğunuz dardan ayırmaya!
Fatıma Ana haldaşımız, boz atlı Hızır yoldaşımız ola,
Hakka yürüyen …..…. canımızın ve cümle cem erenlerinin ve göçmüşlerinin de devri daim ola!
Dil bizden, nefes Pir Hünkâr Hacı Bektaş Veli’den ola! Gerçeğe Hû, mümine ya Ali!..
Meydandaki canlar, tekrar “Cümle cem erenlerinin aşk-ı niyazı” diyerek niyaz edip yerlerine geçerler. Post-çarşaf toplanıp ayak değmedik bir yerde çırpılır.
Bu şekilde Dardan İndirme tamamlanmış olur. Tam anlamıyla yürütülen Dar Erkânında On iki hizmetin kalan kısmı olan mirâclama, semah, tevhit, sakka ve lokma hizmeti de yürütüldükten sonra aşağıdaki şeklide cem mühürlenir.
Cemin Mühürlenmesi
Gözcü, meydana niyaz olur. Tekrar cem erenleri adına dara durur. Dede de tecellâ temenna ve cemi mühürleme gülbangını okur:
Desturu Pir Bismişah Allah Allah!
Tecella, Temenna hakka yazıla! Tecellamız temiz, yüzümüz ak ola!
Oturan, duran, pir, civan, arife nazar, gerçeğe hû! Sırrı sır edip, evine varıp, kovsuz gıybetsiz yastığa baş koyan canların da demine hû! Hû dedik erenlere, aşk olsun gidenlere, sefa verelim oturanlara.
Gözcü, son kez “Dar çeken didar göre, erenler sefasına ere!” der ve erkân/muhabbet/cem mühürlenmiş, bitmiş olur. Canlar, başta Hakka yürüyen canın yakınlarıyla ve diğer canlarla görüşerek ayrılırlar.