Faizsiz konut ve taşıt edinmede yaşanan suistimaller
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, faizsiz ev ve araba almak isteyenlerin başvurduğu finans şirketlerinin denetim altına alınmasına ilişkin kanun teklifini görüşmek için Meclis’te komisyon toplantısında konuştu. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu‘nda görüşülen Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine yaptığı konuşmada Kenanoğlu, geleceğinden kaygı duyan toplumlarda konut edinme ihtiyacının önemine değindi. Bu ihtiyacın devletin gerekli sorumluluklarını bugüne kadar yerine getirmemesinden kaynaklı olarak suistimale açık olduğunu ve bu yolla insanların dolandırıldığını ifade eden Kenanoğlu, kanunun yapım aşamasında şirket temsilcilerinin dinlendiği kadar mağduriyet yaşayan yurttaşların dinlenmemesine tepki gösterdi.
Konuşma tutanak metni ve videosu aşağıda yer almaktadır.
17.02.2021 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Değerli Komisyon Üyesi arkadaşlar ve hazırunu saygıyla selamlıyorum.
Şimdi, bu kanun özü itibarıyla konut finansmanında faaliyet yürüten sektörlerle ilgili bir kanun, onlara yönelik düzenlemeler içeriyor. Tabii, bizim gibi ülkelerde yani geleceğinden kaygı duyan toplumlarda konut en önemli ihtiyaç hâline dönüşmüş durumda. Gelişmiş ülkelerde, demokrasisi ve ekonomileri konusunda bir sıkıntı duymayan, hangi iktidar gelirse gelsin sonuçta yaşamını, refahını ve bir bütün olarak hayatını değiştirmeyeceğini bildiği ülkelerde insanlar çok fazlasıyla konut edinme hayali peşinde koşmazlar. Hani, zaman zaman bir bakarsınız insanlar kiralarda otururlar, illa bir konutum olsun derdi içerisinde olmazlar ama bizim gibi ülkelerde maalesef en önemli ihtiyaçlardan birisi konut edindirme meselesi oluyor. Tabii, bu konut edinme meselesinden kaynaklı olarak da çok ciddi suistimaller yaşanabiliyor. Çok farklı alanlarda insanlara bu ihtiyacı ve toplumun bu alana yönlenme ihtiyacını kendi lehlerinde kullanmak ya da kötü niyetlerine alet etmek amacıyla da kullanabiliyorlar. Bu anlamıyla, tabii, bir de buna insanların inançlarını suistimal etme gibi durumlar da ortaya çıkınca yaşadığımız ve ülkemizde geçmişte de yaşanan birçok olaya maruz kalabiliyoruz. Şimdi, bunlardan tabii, biliyoruz, daha önce yaşandı, JetPa konusu yaşandı, YİMPAŞ vardı…
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Ne?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – YİMPAŞ yaşandı, Kombassan meselesi vardı, hani bunlar faizsiz finans sistemiyle çalışıp…
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Yok, bunlarla hiç alakası yok.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Yok, yok bu sektörle ilgili söylemiyorum, genel anlamında söylüyorum yani bu sektörün bir bileşeni değildi onlar, bundan bahsetmiyorum ama bunlar insanların inançlarını suistimal ederek paralar topladılar ve bu şirketlerden, bu firmalardan kaynaklı olarak da ciddi mağduriyetler yaşandı yani hukuki mücadeleler verildi, mahkemelere taşındı çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Hatta, en son bizimi dönemimizde Mecliste bir yasa değişikliğiyle Kombassan’ın isim değişikliği üzerinden birçok insanın mağdur edilmesinin de önü açıldı, yaklaşık verilere göre 140 milyon liralık bir rakam ceplerinde kaldı, o mağdurlar da bu konuda haklarını arayamaz vaziyete düştüler; Komssasan Bera Holding olarak yoluna devam etti yani böyle şeyler de yaşandı.
Şimdi, bütün bu durumlar tabii, bu alanın suistimal edildiğini çok daha fazla bir şekilde kullanıldığını da görebiliyoruz. Bunun önünü almak tabii ki iktidarın, Hükûmetin, devletin, Meclisin görevidir yani bunları yapmak gerekiyor.
Diğer taraftan, bu kanunu hazırlarken evet şunu söyledik: Sektör temsilcileri burada konuştular, çok fazla sayıda bu sektörün müşterisi olan ya da bu sisteme giren insanlardan bahsettik, hani onlardan herhangi birisinin burada dinlenme imkânı olmadı. Hangi birini dinleyecektik…
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Bir de nasıl seçecektik, kurayla mı seçecektik?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, o soru var. Ben burada birkaçını anlatacağım örneğin size. Nasıl seçilebileceği de aslında çok muallak bir durum değil bu durumdan kaynaklı bir mağduriyet yaşamış ve mahkemeye ulaşmış birçok dava var yani.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Onu söyleyin aslında, biz de soralım. Var mı dedik “Yok.” dediler bize.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, en azından bunlarla ilgili herhangi birisi çağrılabilirdi. Tesadüfen de olabilirdi, başka bir sürü yöntem var yani bulunabilirdi.
Şimdi, kısaca biraz bunlara da değineceğim. Şimdi, firmalar sistemlerine dâhil olan kişilerden öncelikle 15 bin liraya kadar tutan rakamlar -hani yüzde oranları farklı olabiliyor, rakamlar farklı olabiliyor- organizasyon bedeli tahsil ediyorlar. Bu ücretin hangi amaçla alındığı imzalanan sözleşmelerde açık değil, alınan bu organizasyon bedelleri müşteriler tarafından ciddi bir durum açıklanmadıkça geri iade edilmiyor. Bu durum 2010 yılında mahkemeye taşınmış, sisteme dâhil olan bir kişi yaşadığı sağlık sorununu sebep göstererek sistemden çıkmak istediğini vurgulamış ve ödediği katılım miktarının tarafına ödenmesini talep etmiş ancak firmanın katılım payının tamamını değil de bir kısmını ödemesi sebebiyle Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava geçtiğimiz günlerde sonuçlanmış. Mahkeme katılım ücretinin ne için alındığının, hangi hizmetlerin verildiğinin tam olarak açıklanmadığını belirterek kalan tutarın da ödenmesine hükmetmiştir. Bu, mahkeme yoluyla parasını geri almış ama ne yazık ki birçok insan bu yola da giremiyor ya da tercih etmiyor ya da “Lanet olsun, bu mahkemelerle uğraşacağıma, oralarda daha fazla para harcayacağıma çekilip kenara dururum” diyebiliyor. Örneğin; Kocaeli’nde ikamet eden 55 yaşındaki emekli Gülten Duymuş da parasının tamamını alamayan kişilerden biri.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Katılım ücretini mi?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Çıkanlarla ilgili bir problem.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – 2017 hikâyesini biraz okuyayım: Sisteme 2017 yılında 7 bin lira katılım ücreti ödeyip dâhil olan Duymuş, 2020 yılında çekilişin bir türlü kendisine çıkmaması sebebiyle sistemden ayrılma kararı alıyor.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Arkadaşlar “Çekiliş önce yapılıyor.” diyordunuz burada çekiliş yapılmamış. Kimse, hangi firmaysa bu…
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şirketin insanların duygularını, dinini kullanarak suistimal ettiklerini de belirtiyor. Dava sürecindeki söylediklerinden bahsediyorum. Şimdi, dinleyelim bunu: Anlatıyor kendisi, diyor ki: “Ofislerine gittiğiniz zaman sizi neredeyse kapıda karşılıyorlar, çalıştırdıkları insanların ikna kabiliyetleri çok yüksek, resmen insanı hipnotize ediyorlar, bir an önce imza attırmaya odaklı çalışıyorlar, öyle bir konuşuyorlar ki kapıdan çıktığınızda ev sahibi olacağınıza inanıyorsunuz, sisteme girerken sayfalarca sözleşme imzalatıyorlar, bunların ne olduğunu sorduğumuzda ‘Bir önemi yok, öylesine imzalatıyoruz, bunlara takılmayın.’ şeklinde cevap veriyorlar. -Nitekim sektör temsilcisi burada bir beyanda bulundu dedi ki: ‘Ya, o sözleşmede var ama biz onu uygulamıyoruz.’ dedi, tüketicinin lehinde söylediği bir şeydi, acaba aleyhinde neleri uyguluyorlar, uygulamıyorlar onu bilemiyorum- Şimdi, o imzaladığımız sözleşme gereği yatırdığım paranın tamamını geri alamıyorum, bankaya başvurup kredi çekseydim şimdiye çoktan ev sahibi olmuştum. Faiz öderdim ama en azından evimde otururdum.” diyor, kendi beyanı bu yani burada dinleyemediğimiz vatandaşlardan birinin beyanı.
Şimdi, bir taraftan da şöyle bir şeyden bahsediliyor: Faiz sistemine girmemek için bankaları tercih etmek yerine herhangi bir şirkete başvuran Osman Bey ise 80 bin liralık anlaşma imzalamış ve 8 bin lira organizasyon ücreti ödemiş, yaptığı araştırmalar sonucunda “Güvenilir bir firma olduğuna karar verdiğim şirkete katıldım” diyor -ismi var ama ben burada söylemeyeceğim- on beş gün sonra ayrılma kararı alıyor, şirketin organizasyon ücretine el koyduğunu belirten Osman Bey ise şunları söylüyor: “Bir an önce arabam, evim olsun diye sisteme katılmak istiyorsun, bana ‘Arabanızı kesin olarak on ay içinde teslim edeceğiz.’ dediler, sisteme katıldıktan sonra on beş gün içerisinde aklım başıma geldi, yaptığım araştırmalar sonrasından birçok mağdurun olduğunu gördüm, sistemden çıkma kararı aldım. Ofislerine talebimi iletmek için gittiğimde resmen sorguya çekildim. Sistemden çıkmamam için araba yerine ev grubuna girmemi istediler. Çekiliş kısmı tam bir muamma, yaptıkları sahtekârlığın çekiliş sırasında değil de öncesinde oluşturulan listelere sahte isimler ekleyerek yaptıklarını duydum, araştırmam sonucunda da bunun tanıkları var. Kendi sosyal medya sayfalarında insanları teşvik edecek güzel yorumlar yapılması için personel istihdam ediyorlar ya da bu konuda bir troll -kamuoyunda daha çok troll diye biliniyor- çalıştırıyorlar, sahte yorum yazmaları için ayrılmış personelleri var, bu konuyla ilgili istihdam ettikleri kişiler farklı hesaplardan sahte güzellemeler yapıyorlar buraya” diyor, bu örnekle de çok daha fazlasının eklenebileceğini ifade etmek gerekiyor.
Şimdi, bu anlamıyla burada faizsiz ev ve araba finansmanı sağlayan şirketler için herhangi bir yasal düzenleme bulunmuyordu. Sistemin bu önemli açığının bu teklifle giderilmeye çalışılması önemlidir. Bu düzenlemenin yürürlüğe girmesi hâlinde, sektöre gelecek olan devlet güvencesi sayesinde sistemde yer alan kişi sayısında ve pazar payında artış olacağı da anlaşılıyor. Dolayısıyla, bu teklif, BDDK aracılığıyla şirketlere denetim yetkisi getirmekle birlikte, mağduriyet yaşadığını belirten kişilerin haklarının korunması açısından da daha çok açık ve net tedbirlerin alınması gerektiği gözüküyor. Yani bu anlamıyla bu kanunu tabii ki biz destekliyoruz, olması gereken bir şey çünkü bu alanda çok ciddi suistimallerin olduğunu hepimiz etrafımızdan dinliyoruz, biliyoruz, işte, mahkemelere yansımış olanları da biliyoruz. Burada keşke onlardan birisini benim okuduğum şekliyle değil de kendi beyanıyla dinlemiş olsaydık çok daha etkili olurdu.
Dediğim gibi, bu kanun incelenip varsa tüketici lehinde… Yani bizim şöyle bir şikâyetimiz var, bunu maden yasasında da söyledik: Daha çok sektör temsilcileri dinlenip onların eksikleri üzerinden, onların talepleri üzerinden, onların yaşadıkları sorunlar üzerinden kanunlarda düzenlemeler yapılıyor, yapıyoruz, komisyonlarda ve Genel Kurulda.
Netice itibarıyla, bir de bunun kullanıcı, tüketici tarafı var ya da -işte, bunun bir maden şirketlerindeki köylüsü var, çevresi, doğası, suyu tahrip edilen köylü olduğu gibi- burada da mağdur kişiler var. Yani bu kişilerin örneğin, kendileri için buraya hangi kanunların eklenmesini talep ediyorlar noktasında herhangi bir eksiklik yok. Sayın Başkan daha önceden bizi arayıp toplantı günün belirtirdi, bu sefer tebligatla, yazılı tebligatla da öğrendik. Bütün bunlara da bir taraftan hazırlık yapma şansımızın da olmadığını bir sitem olarak belirtmek isterim.
Teşekkür ederim arkadaşlar.