Muhalefet Şerhleri

Kenanoğlu’ndan muhalefet şerhi: Haksız kazanç ve tekelleşme sadece e-ticarette değil, Türkiye ekonomisinin her alanında yaşanıyor!

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU2-4528 Sıra Sayılı Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi‘ne muhalefet şerhi sundu. Usule dair eleştirilerinde AKP (Adalet ve Kalkınma Partisi) ve MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) iktidar bloğunun kanun yapma süreçlerini tümüyle anti-demokratik biçimde işlettiğini vurgulayan Kenanoğlu, esasa dair olarak küçük işletmelerin ve esnafın AVM’ler, büyük şirketler ve e-ticaret karşısında korumasız bırakıldığını ifade etti. AKP ve MHP iktidar bloğunun politikaları sonucunda Türkiye ekonomisinde haksız kazancın ve tekelleşmenin en temel problemlerden biri haline geldiğini belirten Kenanoğlu,  öncelikli olarak emekçilerin ve tüketicilerin korunması gerektiğini vurguladı.

Muhalefet şerhi metni aşağıda yer almaktadır.


2-4528 SIRA SAYILI ELEKTRONİK TİCARETİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ MUHALEFET ŞERHİ

 

USUL DEĞERLENDİRMESİ

AKP-MHP ittifakı Türkiye halklarının en geniş kapsamlı temsiliyetini sağlayan ve egemenliğin makamı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kanun yapma süreçlerini yönetememekte, anti-demokratik yol ve yöntemlere başvurmaktadır.

29.06.2022 sabahı saat 10.00’da komisyon üyelerine tebliğ edilerek iki saat dahi inceleme fırsatı tanınmadan saat 12.00’de toplantı çağrısı yapılan bu teklifin komisyona getiriliş biçimi, demokratik katılımı ve muhalefeti by-pass eden anlayışın bir tezahürüdür.

Kanun yapma sürecini planlayamayan iktidar bloku, teklifleri komisyon süreçlerinden hızlıca geçirmeye çalışarak deyim yerindeyse “kaşla göz arasında kanun çıkarma” çabasını göstermektedir. Böylece hem kanun teklifini ilgilendiren toplumsal çevreleri hem iktisadi tarafları hem de muhalefeti yasa yapma sürecinden dışlayarak otoriteryan tutumunu açıkça ortaya koymaktadır.

Kanun tekliflerinin istişareyle yapılmasını engelleyen AKP-MHP ittifakı modern demokrasilerin ve hukuk devletlerinin en temel hakkı olan yasa yapma hakkını ortadan kaldırmaktadır. Yasa yapma hakkının zayıflatılması, halk egemenliğine yönelik en büyük darbelerden biridir. Çünkü halkın kesesinden toplanan vergilerin nerelere harcanacağı ve demokratik-hukuk devletinin nasıl işleyeceğine işaret eden en önemli ilkelerden biri yasa yapma hakkıdır. Dünyadaki tüm demokratik hukuk devletlerinde yasa yapma devlet-toplum-vatandaş mutabakatının temelidir.

Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin TBMM’ye sunulmasından tutalım Komisyon’dan geçirilmesine ve Genel Kurula sevk edilmesine kadar her bir aşaması demokratik hukuk devleti ilkeleri ayaklar altına almıştır.

Bu kanun teklifi vesilesiyle bir kez daha belirtmek gerekir ki, AKP iktidarının yasa yapım süreçlerinde geliştirdiği bakış açısı ve takındığı tutum antidemokratiktir. Çoğunlukçu bir anlayışla çoğulculuğun reddedildiği, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişle birlikte TBMM’nin bütünüyle by-pass edilmek istendiği bir süreci yaşıyoruz. Meclis’in adeta bir noter makamı olarak görülmesi her şeyden önce millet iradesine hakarettir. Muhalefetin uyarılarını yok sayan, önerilerini dikkate almayan demokratik anlayıştan uzak bir iktidar anlayışı ile karşı karşıyayız.

Sektörel Sorunlar Tam Olarak Dinlenememiştir!

Getirilen bu kanun teklifi içerisinde “pazar yeri” diye ifade edilen kurumlar ile “üretici ya da satıcı” diye ifade edilen kurumlar arasındaki ilişkilerin düzenlendiği görülmektedir.

Burada pazar yerlerini kontrol etmek ve bunların tekelleşmesini, rekabetini ortadan kaldırılmasını engellemek gerekiyor ama bunları sağlarken iktisadi tarafların (işverenler, emekçiler ve meslek örgütleri) itirazlarının neler olduğunu da komisyon üyelerinin bilmesi gerekir; yani bahsedilen tekelleşmeyi sağlayan bu pazar yerleri acaba hangi konularda bu kanuna itirazları bulunuyor? Bunları öğrenme imkânına sahip olunamamıştır. Bu kanunlar yapılırken, esnafın, üreticinin, emekçinin, tüketicinin haklarını koruyacak çalışmalar yapmak hem Anayasa ve yasalara uygun bir şekilde hem de piyasa koşullarına uygun bir şekilde yapma zorunluluğumuzu göz önünde bulundurmak zorundayız.

 

ESASA DAİR DEĞERLENDİRME

Emekçilerin Alın Teri Mücadelesi Büyüyor ve Hak Temelli İtiraz Rüzgârı “Kusursuz Fırtına”ya Dönüşüyor!

Neoliberalizmin sadece ekonominin ilkelerinin belirlendiği bir iktisat programı değil, aynı zamanda sınıfsal eşitsizlikleri derinleştiren, toplumsal yaşamı tahrip eden ve ekolojik saldırıyı en yükseğe çıkaran yönetsel bir akıldır.

1970’lerle birlikte devreye konan neoliberalizmin yarattığı eşitsizlikler toplumları yüzde 1 varsıl, yüzde 99 yoksul şeklinde bölmüştür. Sınıfsal eşitsizlikleri tarihte görülmemiş düzeye çıkaran bu yönetsel akla karşı emekçiler, gençler, kadınlar ve ezilenler itirazlarını yükseltmektedir.

Covid-19 pandemisinin ortaya çıkması ve hızlıca yayılmasının siyasal ve toplumsal sonuçlarının başında eşitsizliklerin daha görünür hale gelmesi ve buna yönelik itirazların yükselmesi gelmiştir. Pandemiyle birlikte insanlar arasındaki eşitsizliklerin sürdürülemeyeceğine dair kanaat güçlenmiş ve kapitalist simülasyon merkezlerinde dahi “neoliberalizmin sonu” tezleri yaygınlık kazanmıştır.

Bir yandan bu tezlerin giderek artması diğer yandan ise toplumsal ve sınıfsal itirazların kimlikler kesişiminde yükselmesi yeni bir toplumsal zamanı çağırmaktadır. Bu kapsamda, sadece sermayeyi düşünen ve toplumu ideolojik kodlar üzerinden buna ikna eden siyasi güç merkezlerine karşı artık eşitlik ve özgürlük ekseninde yeni bir rüzgâr esmektedir. Gençlerin, kadınların, yoksulların itirazlarının birikmesiyle bu rüzgâr, bir fırtınaya dönüşmektedir.

Pandeminin hemen evvelinden günümüze kadar Ortadoğu’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Latin Amerika’ya kadar hemen her yerde farklı kimlik ve toplumsal kesimlerden milyonlarca insan politik ekonomi ekseninde itirazlarını arttırıyor. Türkiye’de ise iktidar hala neoliberalizmi kendine özgü patronaj ve klientalist politikalarla uygulayarak dünyadaki gelişmeleri okumaktan uzak kalıyor. Nitekim söz konusu kanun teklifi de sadece hacim ve sermaye üzerinden kurduğu denklemle, toplumsal kesimleri, emekçileri ve ezilenleri göz ardı etmeye devam ediyor. Oysa dünyadaki gelişmeler ve Türkiye’de artan alın teri ve hak temelli itirazlar, bambaşka bir dünya isteğiyle büyüyor.

Sermaye ve Hacim Hesapları Emekçileri Göz Ardı Ediyor!

Kanun teklifinin genel gerekçesinde “Ülkemizde 2019 yılında %9,8 olan e-ticaretin genel ticarete oranı yaklaşık iki katına çıkarak 2021 yılında %17,7 olarak gerçekleşmiş olup önümüzdeki dönemde bu oranın daha da artması beklenmektedir. 2021 yılında perakende e-ticaret hacmi 234 milyar Türk lirası olarak gerçekleşirken bu hacmin yaklaşık yarısını sektörün önde gelen elektronik ticaret pazar yerlerindeki satışlar oluşturmuştur. Bu oran da her geçen gün artma eğilimi göstermektedir. 2020 yılında 256.861 olan e-ticaret faaliyetinde bulunan işletme sayısı, 2021 yılında %88’lik artışla 484.347’ye ulaşmıştır. Bu işletmelerin 472.604’ü elektronik ticaret pazar yerlerinde faaliyet göstermektedir. İşletmelerin elektronik ticaret pazar yerlerine göre dağılımına bakıldığında ise %74’ünün yalnızca bir, %12’sinin iki, %6’sının üç ve %3’ünün dört ve üzeri pazar yerinde satış yaptığı görülmektedir” denerek Türkiye’de artan e-ticaret hacmi ve sermaye sınıfı adına hesaplar yapılmaktadır.

Oysa e-ticaret ekseninde alın teri döken milyonlarca emekçiyle ilgili düzenleme söz konusu değildir. Kadın işçilerin çoğunlukta, sirkülasyonun yüksek, müşteri ile birebir iletişimin yoğun olduğu, fiziksel ve zihinsel eforun yüksek düzeyde kullanıldığı çağrı merkezlerinde çalışan emekçiler, özlük hakları ve insan onuruna yarışır ücretle çalışma başta olmak üzere çok sayıda sorun yaşamaya devam etmektedir. Yanı sıra hizmet sektöründe çalışan milyonlarca emekçi ve sayıları 978 bini bulan motosikletli kuryenin devasa sorunlarına dair tek bir çözüm söz konusu kanun teklifinde bulunmamaktadır.

Düşük ücretle çalıştırılma, kayıt dışı çalıştırılma, esnaf kurye modeli, sigorta primlerinin gerçek maaş üzerinden yatırılmaması gibi sorunların yanı sıra özellikle Türkiye’de faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası yemek firmalarının ve online ticaret firmalarının erken teslimat rekabetine girmesinin yarattığı zaman baskısı motosikletli kuryeler ve kargo emekçilerinin kendi güvenliklerini ve hayatlarını riske atma pahasına trafik kurallarını ihlal etmelerine neden olmaktadır. Süre sıkıntısı, kayıt dışılık, trafikte zorbalık ve mobbing gibi birçok sıkıntı yaşayan motokuryeler ve kargo emekçileri her gün yüzlerce insanla temas etmek zorunda kalmaları nedeniyle yaşayabilecekleri sağlık problemleri göz ardı edilmektedir. Bu teklif de geçim sıkıntılarının had safhada olduğu, iktidar-sermaye ortaklığının emek sömürüsünü olabildiğince derinleştirdiği bir dönemde, emekçilerin yanında olmamayı iktidar tercihi olarak öne çıkarmaktadır.

Haksız Kazanç ve Tekelleşme Sadece E-Ticarette Değil, Türkiye Ekonomisinin Her Alanında Yaşanıyor!

AKP-MHP ittifakının ekonomi politikaları nedeniyle haksız kazanç ve tekelleşme Türkiye ekonomisinin en temel problemlerinden biri haline gelmiştir. Her ne kadar Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde e-ticaret üzerinden gelişmesi ihtimal haksız kazanç ve tekelleşme söz konusu edilmiş olsa da bugün haksız kazanç ve tekelleşme Türkiye ekonomisinin yapısal bir parçası haline getirilmiştir. Bu kanaati doğrulamak için birkaç örneğe bakmak bile yeterlidir.

  • 21 Aralık 2021 tarihinde ilan edilen Kur Korumalı Mevduat, 9 Haziran 2022 tarihinde ilan edilen Gelire Endeksli Senet ve 24 Haziran 2022 tarihinde BDDK’nin şirketlerin dövizleriyle ilgili kararlarının gerek öncesi gerekse de akabindeki kazançlar iktidarın ekonomik çöküşe palyatif çözüm arayışlarını içeren hamlelerdir. Bu hamleler neticesinde gerek döviz manipülasyonu gerekse de bu ürünlerin sağladığı faiz getirileriyle çok sayıda haksız kazanç ortaya çıkmış ve Türkiye ekonomisinin geleceği ipotek altına alınmıştır.
  • Türkiye’de 8 milyon işsiz varken, kamuoyunun vicdanını yaralayan “çoklu maaş” sistemiyle iktidara yakın çok sayıda kişi çok sayıda getiri elde etmektedir. Bu durum haksız kazancın en bariz örneklerinden biridir.
  • Öte yandan Türkiye’de hem ekonomide hem de siyasette muazzam bir temerküz ve tekelleşme vardır. AKP-MHP iktidarı siyaseti, başta cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi olmak üzere tekelleştirmiştir. Siyasetteki tekelleşmeyle paralel bir biçimde Türkiye’de muazzam bir sermaye temerküzü ve yoğunlaşması vardır. AKP döneminde sermayenin ekonomiden aldığı pay zirve yaparken, emekçi kesimlerin aldığı pay giderek erimiştir. Hem AKP-MHP iktidarının semirttiği yandaş sermaye ve özellikle 5’li çete, hem de yerleşik bilindik sermaye bu dönemde altın çağını yaşamıştır. Bizzat ülkenin kamusal kurumlarının açıkladığı raporlar (Merkez Bankası) ülke ekonomisindeki tekelleşmeyi gözler önüne sermektedir.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, denebilir ki, haksız kazanç ve tekelleşme sadece e-ticarette değil, Türkiye ekonomisinin her alanında yaşanıyor!

Rekabet Kurumu İşlevini Yerine Getirmelidir

Rekabet Kurumu üzerinde her dönem tartışılan bir kurumdur. Bu kanunda da görüldüğü gibi Rekabet Kurumunun esasında tam olarak işlevini yerine getirmemesinden kaynaklı olan düzenlemelerde yapılmaktadır. Rekabet Kurumunun uzunca süredir Türkiye’de işlerini layıkıyla yapmayan bir Kurum olduğunun eleştirisini yap sürekli yapmaktayız. Örneğin, Rekabet Kurumu, basındaki tekelleşmeye yönelik sadece seyretmekle yetinmektedir.

Yani şu an Türkiye’deki medya kuruluşlarının tekelleştiğinin hepimiz farkındayız; hem sermaye ortaklığı açısından tekelleştiğini hem de yayın açısından tekelleştiğini biliyoruz. Bu konuda Rekabet Kurumunun uzunca süredir görevini yerine getirmediğini biliyoruz ve bu eleştirilerimizi yapıyoruz. Bu kanun çerçevesinde de esasında Rekabet Kurumunun işlevsel hâle getirilmesini, Rekabet Kurumuyla ilgili kanunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyorsa o düzenlemelerin yapılarak Rekabet Kurumunun hakikaten kendi görevini yerine getirmesinin sağlanması gerekmektedir. Ancak görüldüğü kadarıyla, Rekabet Kurumunun işlevini yerine getirememesinden kaynaklı olarak bu kanunla ilgili çeşitli düzenlemeler yapmak durumunda kalınmıştır.

Kanunların kalıcı olması, geneli kapsaması, Anayasa ve yasalara uygun olması, etik kurallar çerçevesinde olması ve en önemlisi de tüketicinin haklarını koruyan noktada, tüketicilerin de bu kanunlarla etkileşimini dikkate alacak şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Tüketicinin Korunması Önceliğimiz Olmalıdır!

Bu kanun teklifine yönelik tüketicilerin de e-ticaret üzerine şikâyetlerinin var olduğu bilinmektedir. Bu şikâyetlerinde düzenleme de dikkate alınması gerekirdi ancak bunların ne kadar dikkate alındığı şüphelidir. Özellikle indirim dönemlerinde veya benzeri dönemlerde böyle manipülasyonlar yapılıyor, şu kadar indirim başladı gibi reklamdan belli bir süre sonra sitede teknik arıza oluştuğu söylenerek aslında fiyatların arttığına tanıklık edilmektedir. Diğer taraftan, şikâyet ya da iadedeki zorluklar üzerine de yüzde 20’lik bir şikâyetler var; tüketiciler tarafından yani ürünü iade etme konusunda ve şikâyetlerinin dikkate alınmaması konusunda da tüketici şikâyetleri vardır. Yüzde 13 oranında da garanti koşulları ve haklara ulaşma zorluğu yaşadıklarını araştırmalarda öne çıkan sorunlardır. Yüzde 11 oranında da bu siteler üzerinden bir dolandırıcılık meselesi olduğu ifade edilmekte, beklenmeyen işlem ve ürünlerdeki hatalı teslimatlar üzerinden de benzeri şikâyetlerin bulunduğu görülmektedir.

Bütün bunlar büyük oranda pazar yerleriyle ilgili şikâyetler olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü teknolojinin gelişmesi ile birlikte doğal olarak insanlar pazar yerlerinden alışveriş yaptıkları için şikâyetler de genel olarak pazar yerlerine yönelik yapılmaktadır. Ancak bu şikâyetlerin üreticiden mi yani satıcıdan mı kaynaklandığı yoksa doğrudan pazar yerinin kendisinden mi kaynaklandığı bilinmemektedir. Buna rağmen ürün teslimatında ve beklenmeyen şekilde ürünlerin gelmesiyle ilgili olarak da yüzde 7’lik bir şikâyet olduğu araştırmalara yansımıştır. Dolayısıyla bu düzenleme yapılırken yani e-ticaret meselesi düzenlenirken tüketicilerinde bu konudaki şikâyetleri dikkate alınarak bir eksikliğin giderilmesi doğru bir yöntem olarak tercih edilmeliydi.

E-Ticarette Büyük Oyuncular, AVM’ler ve Zincir Marketler Esnafı Bitirdi!

Diğer taraftan, Türkiye’de de faaliyet gösteren çeşitli adlarla hizmet veren büyük “Pazar yeri” firmalarının sermaye yapıları incelendiğinde küçük işletmeler ve esnafların büyük firmalar karşısında güçsüz bırakıldığı görülmektedir. Dolayısıyla iktidar blokunun yerli üreticileri, esnafı, küçük işletmeleri koruyoruz, koruyacağız gibi söylemleri gerçeği yansıtmamaktadır. Bunun yanı sıra AVM’lerin hızla çoğalması, zincir marketlerin devasa rakamlara ulaşması bu durumu daha net ortaya koymaktadır.

Uzun saatlerle çalışılan, şehirlerin merkezlerinde, yılın 365 günü açık olan AVM’ler, esnafın, küçük işletmelerin ticaret yapabilme, rekabet edebilme, ayakta kalabilme imkânlarını da ortadan kaldırdığına hepimiz tanıklık etmekteyiz. Yine, zincir marketler, 2 bin kişinin yaşadığı, 3 bin kişinin yaşadığı yerlerde, beldelerde dahi market açmış durumdalar ve oradaki esnafın da yerel işletmecilerin de ayakta kalmasına imkân tanımaz vaziyetteler. Oysa bu konuyla ilgili çeşitli ülkelerde yapılan uygulamalarda yerel işletmecileri koruyabilmek açısından örneğin AVM’lere sınırlar getirilmekte ve bu zincir marketlere de çeşitli sınırlar getirilmektedir.

Bunun dışında AVM’lerin yol açtığı başka sorunlar da vardır. Örneğin bir enerji krizi içerisinde yaşadığımız bilinirken hem dünyada hem ülkemizde bir enerji kriziyle karşı karşıya olduğumuz ortada iken, enerjinin üretimdeki maliyeti, pahalılığı, fiyatlardaki enflasyonu nasıl artırdığı görülmektedir. Bir konutun elektrik tüketimi ile bir AVM’nin tükettiği elektrik, ısınma, klima ve benzeri yakıtların tamamının -bütünüyle elektrik de dâhil olmak üzere- orana vurulduğu zaman, konutlarla kıyaslandığında, arada çok ciddi farkların ve zafiyetin olduğu ölçülebilmektedir. Dolayısıyla, AVM’ler de başlı başına bir sorun olarak durmaktadır. E-ticaretteki sorunla birlikte bunun da dikkate alınması gerekmektedir.

 

 

 


akenanoglu

alikenanoglu.net
Başa dön tuşu