Yitirilecek doğal ve kültürel zenginliklerimiz asla geri döndürülemeyecek!
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – 2’nci madde mevcut durumda hak sahipleri, Hazine ve Maliye Bakanlığına hak edişi olan kişi ve kurumlardan vadesi geçmiş borcun bulunmadığına dair belge getirmek zorundaydı ancak bu maddeyle, vadesi geçmiş borç durumunu gösterir belge alınması zorunluluğu kaldırılmaktadır.
Yine bu maddeyle, daha önce yatırılmayan ruhsat bedelinin yatırılmayan kısmı, yatırılmayan kısmının 2 katı ruhsat bedeli olarak tahsil edilirken bu maddeyle, yatırılmayan kısmının hesaplanarak gecikme zammı oranında artırılması suretiyle tahsili yoluna gidilmesi amaçlanmaktadır. Böylelikle hak sahipleri kamu kurumları ile kamu tüzel kişiliğini haiz kurum ve kuruluşlarına olan borçlarını ödemeden hak edişlerini alabileceklerdir.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce, 68 ilimizde 766 bölgede 892.814 hektar alanı kapsayan ve 28 Ağustosta başlayıp 28 Eylülde sonlandırılacak olan maden arama ve işletme ihalelerinin koordinatları incelendiğinde, bu alanların çoğunlukla orman ve mera alanlarına denk geleceği, tarım alanlarının da bunların içerisinde yer alacağı görülmektedir. 68 ilimizde yapılacak olan bu ihaleler bugüne değin kaybedilen değerlerle birlikte ülkemizi geri dönülmez bir sürece hızla sokacaktır.
Böylelikle yitirilecek olan doğal ve kültürel değerlerimiz asla geri döndürülemeyecektir. Türkiye’de mera ve orman ekosistemleri ile tarım alanlarının gördüğü ve göreceği bu zarar ve karşı karşıya olduğu bu büyük tehdidi görmezden gelerek bu tür kaba madencilik çalışmalarına devam edilemeyeceği çok açıktır. Tüm bu bilgiler ışığında akla şu soru gelmektedir: Bu ihalelerle bu maddeler arasında bir bağlantı var mıdır? Acaba hâlihazırda elinde maden sahası olup da bir de bu sahalarda olan kazanımlar vergilerden kaçmak ya da belirli şirketleri kayırmak için çıkarılmış olabilir mi? Bu soruyla birlikte halktan kesilen vergiler ve alacaklar karşılığında halka birçok yaptırım uygularken bu maddeyle büyük maden arama şirketlerinin borcu yok sayılmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle maddenin çekilmesini teklif ediyoruz.
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, sayın vekiller, burada bir anlayış sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim. Şimdi, mesele şu -biraz sonra 3’üncü maddede şöyle bir şeyi tartışacağız ya da konuşacağız bilemiyorum, ek öneri var sanırım onunla ilgili- alt komisyonda şunu tartıştık dedik ki: Bu uzatma süreleriyle ilgili bir güvenlik meselesi var, güvenlik meselesi de altı ayda bitmiyor falan. Hatta ben şöyle bir konuşma yapmıştım orada dedim ki: “Yani benim bir şirketim var, şirketimin ortakları da var -sadece ben değilim; bu ortaklar kardeşim de olabilir, ya da başka bir şahıslar da olabilir, hiç akrabalık ilişkim olmayan insanlar da olabilir- ben bir güvenlik suçu işledim, soruşturma oldu, cezamı çektim, hapis de yatabilirim, cezalandırılabilirim de; bunların hepsi olması gereken şeylerdir, doğaldır ama benim işlediğim suçtan dolayı bütün firma cezalandırılıp onun ruhsat süresi uzatılmıyor değil mi? Böyle yapılıyor. Bu konuşuldu ama şimdi mesele işçinin alacağına, emekçinin alacağına geldiği zaman “Efendim o firma onun, o kişinin başka işinden dolayı bu bunu bağlamaz, bu bunun sorunu olmaz.” meselesine geliyoruz yani bir anlayış meselesi var.
Şimdi aynı sorunu Uyar Madencilik meselesinde şu anda yaşıyoruz. Şimdi, madenci bakıyor; borçlanmış, harçlanmış, tazminat ödemesi var, işte şu var bu var, bir sürü sigorta borcu var falan. Hem işçiye borcu var, hem devlete borcu var. Firmayı değiştiriyor, başka bir şirket kuruyor, oradan faaliyetine devam ediyor. Şimdi, bu güvenlik meselesinde oluşturduğumuz bakış açısını, işçinin, emekçinin alacağı meselesinde oluşturmuyoruz. Yani ikisinin arasından bir anlayış farkı var. Buradaki mesele o zaman Uyar Madenciliğin dolandırdığı… Dolandırıcılık ya! Hırsızlık yapmış yani, emekçinin hakkını ödememiş, insanlar yollara düşmüşler, bunu arıyorlar. Biz burada bunun önünü açıyoruz aslında. Hani deniliyor ki: “Bu kanunda böyle bir şey yok. Yoksa koyalım, biz kanun yapıcıyız, yoksa onu da koyalım. Yani burada emekçinin hakkını gasbeden kim varsa yapamasın arkadaş başka bir iş ya! Önce o hakkı ödesin. Kendisi bir sürü para kazanıyor, istediği şekilde yaşıyor, istediği hizmetleri yapıyor, bilmem ne falan filan ama orada çalışan işçinin hakkına gelince onun kıdem tazminatını dahi ödemiyor, insanlar yollara düşmek zorunda kalıyor. Bu anlamıyla -söylendi, tekrar edelim- yani kamu kurumlarında işçinin, emekçinin parasını ödemeden de öyle hak ediş falan ödenmez. Şimdi biz bütün bunların yolunu açan bir kanun değişikliği yapıyoruz. Bizce bunun tam tersi yapılması gerekir. Eğer hakikaten burada işçinin, emekçinin hakkını ödemeyen ve bundan kaçarak şirket değiştiren, isim değiştiren bir madenci varsa onun o faaliyeti de yasaklanmalı; evet, o da yasaklanmalı. Bu işi yapacaksa önce o madene indirdiği, orada çalıştırdığı, emeğiyle, gücüyle çalışan, alın terinden başka sermayesi olmayan emekçinin hakkını ödemek zorunda. Bundan kaçabilecek bütün kapılarında kapatılması gerekir.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, her türlü şeyin, alacağın, borcun kendi iç hukuk düzenlemesi var.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bunu da düzenleyelim Başkanım.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Ya, bu o zaman başka yönlere doğru gider arkadaşlar.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ali Bey’in ifade etmiş olduğu “İsim değiştiriyor, başka isim altında madencilik faaliyetlerine devam ediyor.” diye bir ifade kullandı.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Evet, Uyar Madenciliğin geldiği nokta.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ben şimdi buradan MAPEG Genel Müdürümüze soruyorum.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – UYAR madenciliğin sorunu nedir o zaman bana anlatırlar mı arkadaşlar?
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, ben öncelikle şunu söylemek istiyorum arkadaşlar, bir defa şöyle bir durum yok: Yani iktidar partisinin ya da iktidar blokunun ya da AK PARTİ’nin savunduğu noktaları savunduğumuz zaman uzlaşacağız, sizlerin önerilerini kabul ettiğimiz zaman doğru yapmış olacağız, sizin getirdiğiniz kanunları çıkarttığımız zaman vatana millete hizmet etmiş olacağız, bunun tersini yapmış olduğumuz zaman da bütün bunların tersini yapmış olacağız. Bu anlayış, doğru bir anlayış değil. Biz de tam tersini düşünüyoruz sizin dediklerinizin. Yani sizin bu getirdiğiniz kanunun hiçbir şekilde vatana, millete, halka, vatandaşa, doğaya, çevreye, insanlığa fayda getirmediğini iddia ediyoruz ve bunun gerekçelerini konuşuyoruz. Bu bir tartışmadır, bu bir şeydir. Öncelikle bu bakış açısını terk etmemiz gerekir. Yani “Bizim yerimizden, bizden baktığınız zaman hayırlı iş yaparsınız, buradan bakmıyorsanız hayırsız iş yaparsınız.” noktasındaki bakış açısını terk etmek gerekiyor. Burada doğruyu bulma noktasında bir tartışma yürütüyoruz. Şimdi, bu doğruyu bulmak noktasında da burada soru soruldu ve sayın yetkili dedi ki: “Evet, öyle, biz geçmiş alacaklara bakmayız, bakamayız.” Dolayısıyla bu durum teyit edildi aslında. Yani işçinin, emekçinin alın terinin ödenmemesi noktasında devletin bir blokaj oluşturması, bir şart koşması meselesinin ortadan kaldırıldığını söyledi. İşte bu 3’üncü maddede de şimdi değişikliklerle düzenleniyor ama teklif olarak sunulan ve alt komisyondan geçen hâliyle tam da tartıştığımız konu oydu. Yani güvenlik meselesinden dolayı bu iş uzuyor, oradan kaynaklı olarak da böyle oluyor filan meselesiydi. Biz de şunu söylüyoruz: Evet, güvenlik ülke için önemlidir, hassas bir konudur, atlanmaması gereken bir konudur, hepimizi ilgilendiren bir konudur. Aynı şekilde insanların ekmeği, aşı, eve götürdüğü yiyeceği, çoluk çocuğuna bakması, bir insanın alın teri de aynı derecede önemlidir. Bu anlamıyla değerlendirilmesi ve öncelik olması gerekir, bunu söylüyoruz.
Şimdi, 3’üncü maddedeki değişiklik önergesi ve son hâli ortaya konursa bu konudaki görüşlerimizi de tekrar ifade ederiz çünkü son değişiklik açıklasın bir, bize şu anda geldi. Burada bütün bürokratlar, bütün Bakanlık yetkilileri, Komisyon hizmetindeki bütün personel Sayın Başkanın hizmetinde, bu doğrultuda çalışıyor. Bizim bir danışmanımız var o kadar. Dolayısıyla bizim anında her şeye yetişme şansımız ve elimize geçtiği anda hemen değerlendirip ona görüş sunma şansımız olmayabiliyor. Önce bu değişiklik bir izah edilsin, arkasından bununla ilgili görüşlerimizi ifade ederiz.
Teşekkür ederim.
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Başkanım, devam ediyorum o zaman bu açıklamadan sonra. Bitireceğim.
Şimdi, bu madde yani 3’üncü madde kamuoyunda sizin de şikâyet ettiğiniz üzere “Alamos Gold yasası” olarak da adlandırıldı yani buna yönelik bir imtiyaz diye. Şimdi, Alamos Gold meselesini bir netleştirmemiz gerekiyor. Şöyle, Alt Komisyonda bir soru sorduk, dedik ki: “Alamos Gold’un bir yıl önce ruhsat süresi bittiği hâlde -tam bir yıl, 13 Ekim 2019’da bitmiş, Ekim 2020’deyiz ‘Bir yıl öncesinden süresi bitmiş, müracaatını etmiş, filan filan…’ orasını öyle izah etmişlerdi- Alamos Gold firması hâlâ ruhsat alanı içerisinde duruyor yani orayı terk etmedi. ‘Faaliyeti yok.’ denildi. Peki, buna ilişkin bu sizin son yapmış olduğunuz değişiklikle…”
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – “Mahkeme safhası var.” diye söylediler.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hayır, mahkeme safhası yok.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Mahkeme var mı?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sadece şöyle denildi: “İdareden kaynaklı olarak yani idare ruhsat başvurusuna, uzatma hakkına bir yanıt vermediği için öyle bekliyor.” Şimdi, bu da yine bir Bakanlık yetkisi ya da ilgili kurum yetkisiyle böyle yıllarca bekletilebilecek mi?
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Biz burada kesin hüküm koyuyoruz şimdi.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Yani bu çektiğiniz hususta örneğin yarın… Şimdi, diyelim ki bugün çıkardık, bir hafta içerisinde Genel Kuruldan çıktı Resmî Gazete’de yayınlandı, öbür gün Alamos Gold orayı terk edecek mi? Çok net soru soruyorum, Sayın Bakan Yardımcısı mı cevaplar, artık kim cevaplar bilmiyorum.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Arkadaşlar, o icrai bir düzenlemedir, onunla ilgili şeyler yapılır. Yani Bakanlık icra şeyini yapar, şartıcezaları, şunları bunları, işgalcilikle ilgili herhâlde şeyleri vardır; Sayın Bakan Yardımcım bununla ilgili açıklama yapar mısınız?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Yani, devletin güvenlik gücü vardır herhâlde birilerini oradan çıkartmaya. İstediğini her yerden çıkartabiliyor.
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.
4’üncü maddeyle getirilen bu değişiklik, uzman devlet kuruluşlarına, ruhsatlarını değişik adlarla ihale, işletme, redevans, başka kurum ve kuruluşlara ruhsat verme hakkı doğurmaktadır. TKK ve TKİ gibi devlet kuruluşları, bu ruhsat sahalarını çok eskiden almış olup bunlarla ilgili izinlerin, muvafakatların mevcut kanundan önce alınmış olmasından kaynaklanmaktadır, müktesep hak olarak korunmuştur.
Günümüzde yapılan üretimlerle muafiyet alımı dönem arasındaki gelişmeler çok farklı olduğundan aynı şekilde değerlendirilmesi düşünülemez. Yıllar içinde gelişen teknolojiler ve değişen üretim teknikleri nedeniyle aynı taahhütlerin verilerek diğer izinlerden muaf tutulması anlaşılır değildir. Ek 1’inci maddeyle Maden Kanunu’nda ikili bir hukuk sistemi yaratılmıştır. Bir taraftan TKİ ve TTK sahaları, diğer taraftan ise bunun dışındaki kurum, firma ve şahıslara ait sahalar için farklı hukuk sistemi oluşturulmuştur. Özellikle TTK önceki ve mevcut maden kanunlarından birçok muafiyete tabi olduğundan aynı muafiyetlerin özel sektöre devredilmesi yasal açıdan bir sorun yaratabilir ve haksız rekabete yol açabilir.
Bir diğer sorun, devredilen kapasite ile sözleşme kapasitesi birbirinden farklıysa ve sözleşme kapasitesi için gerekli izinler alınmaşsa ne olacak? Kanun düzenlemesindeki eksikliklerden biri de müeyyidelerin bulunmamasıdır. Bugüne kadar ki örneklerden bilindiği gibi, sözleşmelerde belirtilen üretim rakamları asgari üretim rakamlarıdır. Devir alan, taahhüdünün üzerinde üretim yaparsa yani taahhütnamenin gerekliliğini yerine getirmez ise ne olacağı kanun düzenlemesinde yer almamıştır. Bu nedenle maddenin çekilmesini, çıkarılmasını teklif ediyoruz.
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, bu mücavir alan tartışması içerisine biz girmiyoruz. Şunun için girmiyoruz: Netice itibarıyla işletme alanı içerisindeki alanın dışında kalan alan da mücavir olarak tanımlanabilir sizin bahsetmiş olduğunuz gibi ya da -daha önce alt komisyonda da tartışıldı- parselin tamamının ya da ruhsat alanının tamamının dışı da mücavir alan olarak tanımlanabilir. Ancak gelinen noktada şu var: Yani teknolojinin bu kadar geliştiği, oradaki denetim elemanlarının çalıştığı bir alanda, bir yerde taşmalar kötü niyetten bağımsız değildir. Özellikle kanuna “tedbirsiz ve dikkatsiz” gibi bir sözün girmesini doğru bulmuyoruz çünkü tedbirsizlik ve dikkatsizliğin bir tanımı yok. İşletme sahibi bir personeline ya da birisine bunları yaptırabilir, arkasından da denilebilir ki: “O tedbirsiz davranmış.” filan. Dolayısıyla kanunlarda böyle muallak tanımlar ve tabirler olmaz. Bu nedenle her ne kadar işletme alanı dışındaki yerler de mücavir alan olarak tanımlansa bile, günümüz koşullarında, günümüz teknoloji koşullarında, günümüzde denetim imkânları varken bu taşmanın kötü niyetten başka, bilerek ve isteyerek yapılmaktan başka bir şekilde olmayacağına inanıyoruz. O anlamıyla, hele hele bu “tedbirsiz ve dikkatsiz” lafının kesinlikle kanunda olmaması gereken bir laf olduğunu, söz olduğunu, tabir ve tanım olduğunu söylüyoruz ve bu nedenle bu 5’inci maddenin tümüyle çıkarılmasını teklif ediyoruz.
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Şimdi, söylemiş olduğunuz gibi, kanunun önceki hâlinde mücavir alana taşması durumunda para cezası getiriliyordu, şimdi bir sınır tanımlaması yapılıyor. Mücavir alanı yani kendi işletme alanını 20 metreye kadar taştığı takdirde hapis cezası getiriliyor diyorsunuz, sınır konuyor diyorsunuz. Sınır bellidir; sınır, işletme alanıdır zaten. Dolayısıyla biz ancak burada şunu yapabiliriz: “Sınır olarak 20 metreye kadar” demek yerine, işletme alanı dışına çıktığı takdirde hapis cezasını da koyalım, onu da koyalım ve sınırı işletme alanı olarak taşıyalım. Çünkü şu anda kötü niyetten bağımsız bir durum değil. Zaten bu taşmaların tamamı kötü niyetli taşmalardır. Zaten bu böyle olmasaydı, alt komisyonda Türkiye Madenciler Derneği Başkanı, madenciler, sektör temsilcileri feryat figan ederlerdi bu maddeye; hepsi alkışladı “Çok güzel, çok memnunuz, gayet güzel madde.” dediler, alladılar pulladılar, sevindiler yani bu, hepimizin artık ne anlama geldiğini bildiği bir durum. O anlamıyla, getirilecek bir şey varsa bu maddede, sınır bellidir; sınır, işletme alanıdır, buna hapis cezası getirebiliriz.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Şimdi, Sayın Kenanoğlu diyor ki: “İş âleminin, madencilerin ‘Doğru.’ dediği şey benim için yanlıştır. Onların hoşuna giden şeyler beni rahatsız ediyor.”
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Başkanım, yok, öyle demedim.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – O anlam çıkıyor. Hani sen bu Maden Kanunu’nda bizim emekçiyle ilgili düşüncelerimiz için hiç alakası olmayan şeyleri söyledin ya, o anlamın çıktığı gibi bu anlam da öyle çıkıyor buradan.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Yok, hepsinin alakası vardı. Biz madencilerin, Sayın Abdurrahman Başkan’ın söylediklerine kesinlikle katılıyoruz yani bu 3 ayağın hepsini dikkate almak zorundayız. Ancak madencilerin çok fütursuzca doğayı talan ettikleri ve yıprattıkları bir gerçektir.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Genelleme yapmamak lazım.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şüphesiz ama çoğunluk böyle.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Tedbiri elden bırakmamak üzere denetimi iyi yapmak gerekir, aynı kanaatteyim, doğru.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, bu anlamıyla, çoğunluğu böyle olduğu için bu tabiri rahatlıkla kullanabiliyoruz.
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ -Kanunumuzda, biliyorsunuz, maden sahası bittiği takdirde eski hâline döndürme şartı var ama gerçekten bakıyoruz…
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şartı var ama hiç de öyle değil; hiçbir maden sahası eski hâline dönmüyor, dönmesi de teknik olarak bazen mümkün değil. O anlamıyla biz madencilerin bu maddeden memnun olmasının anlamını biliyoruz yani.
21.10.2020 tarihli SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi yeni bir maddeyle karşı karşıyayız. Bu, alt komisyonda gelmedi yani o süre içerisinde de bu maddeyle ilgili herhangi bir inceleme yapma ya da kurumların görüş bildirme imkânı olmadı. Şimdi Komisyona girdiğimizde, yeni getirildi, açıkçası hepsini inceleme şansımız da olmadı. Demin söylediğim gibi, buradaki bütün kamu görevlileri ya da Komisyon görevlileri bu konuda size hizmet verebiliyorlar ama bizim böyle bir şansımız da yok. En azından bu maddeyi değerlendirme ve bu maddeye ilişkin görüşlerimizi detaylı olarak bildirme imkânına sahip değiliz. Ancak ilk bakışta sorduğumuz, benim özellikle sorduğum sorularda ortaya çıkan şu var: Yani bu ilave yer meselesi bir döküm sahası olarak kullanılabilecek mi ya da bir atık havuzu olarak kullanılacak mı? Bunlara “Evet.” cevabı verildi.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Yok.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – “Evet.” cevabı verildi.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Geçicilikle ilgili atık sahası…
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bakın “Tanımlar içerisinde var.” denildi. Sayın yetkili…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ama geçicilikle ilgili…
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Atık sahası…
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Orayı bir düzeltsinler.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kendisi düzeltebilir bilemem. Ben sorumu sordum. Dedim ki…
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – Atık sahası madenle ilgili atık diye ifade etti. Yoksa siz bunu inşaat atığı anlamında mı söylüyorsunuz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Efendim?
BAŞKAN MUSTAFA ELİTAŞ – İnşaat atığı anlamında mı söylüyorsunuz?
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hayır, işletmenin atığı. İşletmenin atığından bahsediyoruz. Yani aslında doğayı ve çevreyi kirleten atıklardan bahsediyoruz ediyoruz. Bahsettiğim şey bunlardır.
FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Öbür tarafta da duruyor aynı atık.
ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Şimdi, dolayısıyla, ruhsat alanı dışında yeni bir alana da bu imkân sağlanmış oluyor gördüğümüz bu.
Şimdi, bunun haricinde daha detay alt okumalarında ne var? Biraz maddenin üzerinde çalıştıktan sonra ancak bunu anlayabiliriz. Bu da Genel Kurul aşamasına kadar gider bizim açımızdan çünkü şu anda gördüklerimiz budur. Demek ki madenciler alt komisyondan bu tarafa düşünmüşler, taşınmışlar yeni bir ihtiyaç daha belirlemişler, “Hazır bizim için bir komisyon kuruldu, hazır bizim ihtiyaçlarımıza cevap veren bir komisyon var, istediğimiz her yasayı geçiriyorlar, yapıyorlar, Allah razı olsun onlardan” demişler. “Hazır bunlar varken bir madde daha isteyelim, bir şey daha isteyelim” demişler. Onu da verelim gitsin olmuş burada. O yüzden biz bunu anlamsız buluyoruz, doğru da bulmuyoruz yani.