Laik olduğu söylenen bir ülkede laikçiler tarafından da varlığı savunulan Diyanet İşleri Başkanlığı kimi zaman fetvalarıyla, kimi zaman uygulamalarıyla, kimi zaman Mercedes marka milyonluk makam aracıyla ama en çokta yılllık bütçesiyle sık sık tartışma konusu olmaktadır. Diyanet, bu defa da dokuz yaşındaki kız çocuğunun evlenip hamile kalabileceği yönündeki tanımların yer aldığı ve web sitesinde yayınladığı kavramlar sözlüğü ile yeniden tartışma konusu oldu.
Bu mesele o kadar çok tepki topladı ki adeta siyasetin aynası durumunda olan twitter de üç gün boyunca #DiyanetKapatılsın talebi en çok konuşulan konular arasında yer aldı, bir günden fazla da TT diye adlandırılan bu listenin en üst zirvesinde bir numarada yerini korudu.
Biz ‘Diyanet kapatılsın dediğimizde’, ‘Diyaneti biz kurduk, kapatmayız’ diyerek feryadı figan eden ulusalcı tayfanın Diyanetin kapatılması konusunda ikna olması ve bunu yazılı olarak da deklare etmeleri gelinen noktada iyi bir aşamadır. Umarız ki bu beyanlarını kısa sürede unutup yeniden Diyanet savunuculuğuna şu ya da bu sebeple varlığının koruyuculuğuna yeniden başlamazlar.
Diyanet kapatılsın talebi karşısında özellikle de Sünni camianın yerine ne konacağı ve bu güne kadar cenazeleri dahil her türlü inançsal hizmetleri devlet tarafından ücretsiz karşılanan kesimlerin sorularına ve sorunlarına da yanıt verilmelidir. Biz Aleviler bu hizmetleri istemesek de Sünni kesim bu hizmetlerden faydalanmakta ve Diyanet sonrası nasıl olacağı konusunda endişe etmektedir.
Diyanet, devletin dini kontrol etmesi amacıyla oluşturulmuş bir aracı kurumdur. Demokratik bir toplumu, demokratik ve laik bir devleti savunanların Diyanet gibi bir devlet kurumuna kesin kes karşı çıkması gerekmektedir. Hem böyle bir kurumun varlığını savunup hem de laiklik savunucusu olamazsınız. Bu sizin kendinizi kandırmanızdan öteye giden bir şey değildir.
Alevi toplumunun yüzlerce yıllık pratiği aslında laik bir devlette, devletin mali ve organizasyon desteği olmadan inançsal hizmetlerin nasıl yerine getirileceği konusunda önemli bir örnek olarak durmaktadır.
Pirini ve her türlü inanç hizmet erenlerinin giderlerini kendi imkanlarıyla karşılayan Alevi toplumu, kentlerde kendi imkanlarıyla yaptığı Cemevlerini de kendi imkanlarıyla finanse etmekte ve açık tutmaktadır.
Alevi toplumu kentlerden köylere bu Cemevleri ile her türlü inançsal hizmetlerini yürütmektedir. Cemevleri dernek, vakıf şeklinde kurulan kurumlarca yönetilmekte hem bu yolla da mali ve idari açıdan devletin denetimine de açık olmaktadır. (Bunu kimi endişelere binaen söylüyorum)
Camilerinde eskiden beri ve günümüzde de vakıf, dernek tarzı kurumlar aracılığıyla yapılmakta, yaptırılmaktadır. Gerek devlet desteğini alabilmek gerekse halktan yardım toplayabilmek için mutlaka bir cami derneğinin kurulduğunu biliyoruz. Öyleyse Diyanete ihtiyaç duymadan her caminin kendi cemaatinin finansmanıyla dönebilecek ve inançsal hizmetleri yerine getirebilecektir, tıpkı Cemevleri gibi. Cemevleri nasıl ki mali ve idari açıdan dernekler kanunu veya vakıflar yasası gereğince devletin denetimine açıksa, aynı şekilde camiler de bu dernek ve vakıflar sayesinde devletin denetimi altında olmak zorunda kalacaktır. Böylelikle Diyanet denilen devasa bir holdinge ihtiyaç kalmayacaktır. Her inanan kendi inancını finanse etmekle yükümüdür. Bu finansmanın aktarılmasında sendikalara benzer bir yöntem uygulanabilir, yani her kişi belirlediği inanç vergisini belirlediği camiye veya Cemevine aktarılmasını ister ve Devlet buna aracılık edebilir. Sendikalarda bu şekilde yapılmaktadır. T.C vatandaşları halihazırda adı konmamış bir inanç vergisi vermektedir, bu vergi yıllık bütçenin Diyanete aktarılan tutarıdır.
Devletle inanç kurumları ve inanç kurumlarının kendi arasındaki sorunlar vb. ihtiyaç duyulan konular için de devletin hakemliğinde ve her inançtan temsilcilerin yer aldığı bir İnançlar üst kurulu oluşturulabilir. Bu kurul inançların yaşadığı sorunların aşılması konusunda kolaylaştırıcı, uzlaştırıcı rolü oynayabilir.
Kimilerinin iddia ettiği gibi Diyanetin kapatılması ne İslam’ın sonu ne de inançsal hizmetlerin sonudur. İnancın devlet kontrolünden çıkartılıp özgürleştirilmesidir. İslam inancının Mercedes makam araçlı Devletin din memurlarının elinden alınıp halka teslim edilmesidir.
Aşk ile.
05 Ocak 2018
Ali Kenanoğlu / Evrensel Gazetesi