Benim zeytin hikayem
Çocukluğum yokluk içerisinde geçti. Celali isyanlarından sonra 2640 rakımlı Tekeli Dağı’nın eteklerine yerleşen ecdadımız Hubyar Sultan’ın torunları olarak öncelikle yaşamımızı idame ettirme peşindeydik. Güvenlik gerekçesiyle atalarımızın yerleştiği Tekeli Dağı’nın eteklerinde bırakın zeytini; meyve sebze yetişmezdi.
Çocukluğumda meyve diye bildiğim bizim oralarda “çördük” denilen bir bitki ile “alıç” dan ibaretti. Elma, armut gibi meyveleri ancak taliplerimiz getirdiği zaman görürdük. Geçimimiz bir taraftan kısıtlı otlaklıklarda yetiştirdiğimiz küçükbaş hayvanlarımız ve babamın Dedelikten dolayı getirdiği buğdaylardı.
Zeytin ile ilk tanıştığımda yedi ya da sekiz yaşlarındaydım. Babamla aşağı köylerden birisine gitmiştik, demek sabah gitmişiz ki kahvaltı getirmişlerdi sofraya. İlk defa bir misafirlikte o sofrada karşılaşmıştım zeytinle. Öyle hoşuma gitmişti ki o günden sonra bir hafta boyunca “zeytin” diye ağladığımı hatırlıyorum. Bir hafta sonra babam komşu ilçenin pazarına atıyla gidip bir kasa zeytin getirmişti. O zeytin sabahları özenle sofraya gelirdi, büyük bir iştahla yemek istediğim zeytini biter korkusuyla iki sokumda yerdim. Hatta ablam bir seferde tek zeytini yiyor diye onunla kavga ederdim. O gün bugündür zeytinin bende çok özel bir yeri vardır. Zeytin evimden eksik olmayan tek yiyecektir. Her şey eksik olsa da zeytin olmadığı zaman benim için dolap bomboş demektir.
Başbakan “Zeytin mi önemli tesis mi” dediğinde ilk aklıma gelen benim zeytinle tanışma hikayem oldu.
Tabii herkesin zeytinle olan bağı böyle benimkisi gibi duygusal olmayabilir veya belki daha duygusal hikayeleri olanlar da vardır. Ancak şunu biliyorum ki zeytin bu topraklarda kadim hikayelere konu olmuş bir yiyecek ve ağaçtır. Hükümetin zeytinliklerle ilgili getirdiği değişikliğin akıbeti illerde oluşturulacak komisyonlarca belirlenecekmiş. Bu komisyonların kimlerden oluşacağı bilinmediği gibi komisyonun başında da vali olacakmış.
Artık bir parti devletinde yaşıyoruz. Tıpkı Cumhuriyetin ilk yıllarında nasıl ki CHP’nin il başkanları aynı zamanda o ilin valisi olarak görev yapıyordu şimdi de aynı durumdayız. O hep eleştirdiğimiz parti devletine geri döndük. Artık illerin fiili olarak valisi, AKP’nin il başkanları, yöneticileri, vekilleridir. AKP’nin iradesini yok sayacak, AKP’li yöneticilere rağmen karar alacak vali var mı? Varsa eskiden haritadan yer beğen derdik ama artık yer filan beğenmesine gerek yok çünkü anında derdest edilip ‘FETÖ’cü ilan edilir.
Gerçeğimizin bu olduğu bir ülkede kim komisyona güvenir, kim zeytinliklerin akıbetine güvenir. Artık ortada hukuk yok, artık güçler ayrılığı yok, artık usulsüz iş yapan bir komisyonu şik<ayet edeceğimiz mercii de yok, etsen de AKP’ye rağmen karar verecek hakim savcı yok.
Bize düşen binlerce yıl direnerek doğanın ağır koşullarına boyun eğmeden dik duran zeytin ağaçları gibi direncimizi güçlendirmek ve boyun eğmemektir. Bu yolda biat eden kaybeder.
https://www.evrensel.net/yazi/79254/benim-zeytin-hikayem