Alevi Çalıştayları Önraporu hk. Görüşlerimiz
T.C Devlet Bakanlığı Alevi Çalıştayları önraporuna yönelik görüşlerimiz
Giriş
Çalıştay ; Alevi-Bektaşilerin bin yıldır bu topraklarda yaşadığı , özellikle de Türkiye Cumhuriyeti Devleti dönemindeki yasalardan kaynaklı yaşadığı sorunların konuşulması açısından bir adımın atılması olumlu bulunmuştur.
Bu anlamda Hükümetin adım atması ve Alevi çalıştaylarının düzenlenmesi tarafımızdan çeşitli endişeler taşımakla birlikte olumlu bir adım olarak görülmüş ve 3-4 Haziran tarihinde yapılan 1.Alevi Çalıştayına tarafımızdan da katılım sağlanmıştır.
Ancak, 3-4 Haziran 2009 tarihinde yapılan çalıştaydan sonra konunun muhatapları olan Alevi kurumları devre dışı bırakılmış, hiçbir çalıştaya gözlemci olarak dahi alınmamıştır. Alevilikle ilgili yapılan bu çalıştaylara önemli sayıda Alevi karşıtı görüşleriyle tanınan, hatta Alevi katliam sanıkları davet edilmiştir. Her çalıştaya 3-5 Alevi ile birlikte Aleviliğe belirli bir ideolojik yaklaşımla bakan insanlar ve kurumlar çağrılmıştır.
Son yapılan ve bu rapora kaynak teşkil eden 7. Çalıştay ise ilginç bir bileşene sahne olmuştur. Bu çalıştaya Alevilerin belirli bir kesimini temsil eden ve kamuoyunda sürekli Alevilere sağ partileri adres gösteren, Aleviler üzerindeki asimilasyon politikalarına itiraz etmeyen, Alevi kurumları ve onların bileşenleri davet edilmiştir. Temsiliyet dengesi gözetilmemiştir. Son gün ciddiyetten uzak bir şekilde davet edilen Alevi Bektaşi Federasyonu da bu dengesizliği gördüğü için daveti kabul etmemiştir.
Sonuçlar
- Çerçevelendirme sorunları
Raporda Belirtilen: Bu bölümde Alevilik Tanımı yapılmış olup Alevilik ‘’İslam Üst başlığı altında’’ tanımlanmıştır.
İtirazımız ve olması gereken: Bu tanım bilinçli olarak bu çalıştay sonuçlarının tamamını bir yere oturtmak ve bunun üzerinden Alevilerin sorunlarını Alevilerin istedikleri dışında, Diyanetin ve Hükümetin istediği şekilde çözmek için yapılmıştır.
Bu tanımı yapmaya kimsenin yetkisi yoktur. Haddi ve hakkı da değildir. 3-4 Haziran tarihinde yapılan ve 35 Alevi Temsilcisinin katıldığı toplantıda Alevilik tanımı yapma önerisi reddedilmiş, daha sonra yapılan ve Alevi olmayanların ve geneli asla temsil edemeyen bazı Alevilerin bulunduğu bir çalıştayda bu tanımın yapıldığı anlaşılmıştır. Bu tanım maksatlı olarak yapılmıştır. Alevilerin büyük çoğunluğu kendisini İslamın içinde görmektedir. Ama Alevilerin İslam tanımlamasında İbadethane Cami değil, Cemevidir, İbadet Namaz değil, Cemdir. Oruç ramazan değil, Hızır ve Muharrem Orucudur. Hac, Zekât gibi kavramlar olmadığı gibi kelimeyi şahadet yoktur. Tevhit vardır. Aleviler açısından Alevilik tanımı yapmaya ihtiyaç yoktur, tam tersine ‘’İslam tanımı’’ yapmaya ihtiyaç vardır.
- Kimlik ve Beyan Sorunları
Raporda Belirtilen ve İtirazımız: Konunun en önemli nedeninin Alevilerin aleyhindeki yasalardan kaynaklandığının üzerinde yeterince durulmamış ve bu durumun düzeltilmesi için yasalarda pozitif ayrımcılık yapılması gerekliliği belirtilmemiştir.
- Anayasal ve Hukuksal Sınırlar
Raporda Belirtilen: Alevilerin yasalardan kaynaklı sorunlarının çözümünde, ilgili yasalarda düzenleme ya da değişiklik yapmak yerine mevcut yasalara dokunmadan, Aleviliği yasalara uygun hale getirilmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
İtirazımız ve olması gereken: Adama göre elbise değil, elbiseye göre Adam mantığıyla hareket edilmiştir. Rapora da Alevilere açıkça hakaretin yer aldığı, Dedelerin ve Babaların üfürükçülerle, hokkabazlarla eş tutulduğu ve Dedeliği, Babalığı yasaklayan Tekke ve Zaviyeler Kanunu başta olmak üzere Din Derslerini Zorunlu kılan Anayasanın 24. Maddesi ve benzer yasalardaki yanlışlıklar düzeltilmeden, Aleviliğin mevcut yasalara uygun bir hale getirilmesi önerilmektedir. Oysa yapılması gereken yasalara Aleviliği uydurmak değil, yasalardaki yanlışlıkları düzeltmek, kaldırmak, eklemek, değiştirmektir.
- Diyanet İşleri Başkanlığı
Rapordaki Durum: DİB’ nın önemi belirtilmiş ve DİB’nın İslam’ın tüm yorumlarını da içine alacak şekilde orta ve uzun vadede özerk bir yapıya kavuşturulması belirtilmiştir.
İtirazımız ve olması gereken: Demokratik ve Laik bir ülke olmanın gereğini yerine getirerek bu kurumu lağvetmeyi düşünmek yerine yine Aleviliği bu kurumun içinde bir yere yerleştirme önerilmiştir. Aleviliğin İslam içi tanımı da bu amaçla yapılmıştır. Alevilerin kabul etmediği bir kurum içerisinde yer almasına dikkat çekilmiş. Özerklik önerilirken de Aleviliği de içine alması özellikle belirtilmiştir. Oysa Alevilerin asla böyle bir talebi olmamıştır. Alevi inancı açısından u mümkün değildir. Kısa ve orta vadede özerklik sağlanacaksa da amaç uzun vadede bu kurumu lağvetmek olmalıdır. Kısa ve orta vadede özerlik sağlanırken bütçe özerkliği de sağlanmalı, DİB’ in bütçesi kendisini temsil ettiğine inanan bireyler tarafından İsteğe bağlı İnanç vergisiyle sağlanmalıdır. Devletin bütçesinden hiçbir inanç kurumuna DİB dahil kaynak sağlanmamalıdır. Bireylerin isteğe bağlı ödeyeceği inanç vergisi kendi istedikleri kuruma aktarılmalıdır. Aleviler açısından da durum bu şekilde olmalıdır.
- Zorunlu Din Dersleri
Raporda Belirtilen: Mevcut Zorunlu din derslerinin müfredatına Alevilik de eklenerek korunması ve ayrıca okullarda seçmeli olarak ikinci bir bir Din eğitimi verilmesi önerilmiştir.
İtirazımız ve olması gereken: Mevcut dersin müfredatı tümüyle değiştirilmeli, Anayasal zorunluluğu kaldırılmalı, tüm inançları tanıtan bir kültür dersi haline getirilmelidir. Seçmeli yapılmalı, nota tabi olmamalıdır.
Din eğitimi almak isteyenler için; Sünni Din eğitimi kuran kursları aracılığıyla yapılmaktadır. Bu kursların kapsamı genişletilip, zenginleştirilmelidir. Kuran kurslarında olduğu gibi Din eğitimi inancın sahipleri tarafından verilmelidir. Alevilere Cem Evlerinde Milli Eğitim Denetiminde Alevilik dersleri verilmelidir. Zaten bazı kurumlarımızda verilen bu dersler bir yasallığa bağlanmalıdır. Bir inancın eğitimini vermek devletin işi olmamalıdır.
- Madımak Oteli’nin Düzenlenmesi
Raporda Belirtilen: Otel yıkılarak yerine Müze değil! Ağaç dikilmesi önerilmiştir.
İtirazımız ve Olması gereken: Aleviler açısından sembolik bir öneme sahip olan Madımak Otelinin Alevi kurumlarının talepleri doğrultusunda Müzeye dönüştürülmelidir. Tahrik unsuru gibi saçma gerekçelerin arkasına saklanmadan Demokratik bir ülke olmanın gereği yerine getirilmelidir. Burası Müze olmadığı sürece Alevilerin talepleri, istemleri ve protestoları dinmeyecektir. 35 canı alan güruhlara prim vermek yerine onları lanetlemek daha insani, vicdani, hukuki ve demokratça olacaktır. Ülkemizde Atatürk büstlerinin de birileri açısından tahrik unsuru olarak algılandığı unutulmamalıdır. Atatürk büstlerine yönelik yapılan saldırılar bahane edilerek, bu büstlerin kaldırılmasını savunmak ne kadar saçma ise Madımak Otelinin müze olmasını tahrik nedeniyle kabul etmemekte aynı şekilde saçma ve anlamsızdır.
- İnanç Rehberleri (Dedelik)
Raporda belirtilen: Dede isminin yasalardan kaynaklı olarak yasak olduğu bu nedenle bu kişilere Dede yerine İnanç Önderi ya da Rehber denilmesi belirtilmiştir.
İtirazımız ve olması gereken: 3.Maddede belirttiğimiz gibi Adama göre elbise değil elbiseye göre Adam mantığı raporun birçok yerinde gözükmektedir. Bu madde de böyledir. Bu önerme Aleviliğe ve Alevilere saygısızlıktır. Alevilerin İnanç Önderlerinin simi bin yıldır bu topraklarda ‘’Dede’’, ‘’Baba ‘’ ‘’Ana’’ ve temsiliyet derecesine gör ‘’Pir, Mürşit, Rehber, Sofu, Bacı’’ gibi isimlerle anılmıştır. Bugün bunu değiştirmek kimsenin haddine değildir.
- Cemevlerinin statüsü
Raporda Belirtilen: Cemevlerine ibadethane denilemeyeceği ancak başka bir tanımlamayla yasal güvence altına alınacağı belirtilmiştir. İbadethane tanımın İslam’ı böleceği belirti
İtirazımız ve Olması gereken: Cemevleri Alevilerin İbadethanesidir. Alevilerin başka bir ibadethanesi yoktur. Bir inancın ibadethanesini belirlemek o inancın mensuplarına aittir. ‘’İslam Üst Başlığı’’ tanımlaması bilinçli olarak yapılmış ve ‘’islamın başka ibadethanesi yok, Cemevine ibadethane dersek İslam bölünür’’ gerekçesi ortaya atılmıştır. Alevilerin kendileri içinde gördükleri İslam da ibadethane Cemevi dir. Aleviler açısından Aleviliğin tanımı değil İslamın Tanımının yapılması gerektiği bu maddede açıkça ortaya çıkmaktadır. Cemevlerini başka bir isimlendirme yapmak da Aleviler açısından kabul edilemezdir. Hakarettir. Alevilerin Camilerin statüsünü ve ismini değiştirme talebi nasıl bir hakaret olacaksa aynı şey Cemevi açısından da geçerlidir.
Sonuç
Çalıştayların başladığı dönemde içimizde umut ve kuşku taşıyorduk. Bu raporla birlikte umudumuz kırılmış kuşkumuz endişeye ve öfkeye dönüşmüştür. Geldiğimiz bu noktada keşke hiçbir adım atılmasaydı da mevcut haliyle kalsaydı demekten kendimizi alamıyoruz. Bu rapor olduğu gibi kabul edilir ve uygulamaya geçilirse; gizli –saklı, yasaklı, tanınmayan ve tanımlanmayan bir Alevilik-Bektaşilik bile kalmayacaktır. Başkalaştırılmış, statükoculaştırılmış, yasalara ve kurallara tabi tutulmuş bir inanç olacaktır ki, bu Alevilik değildir. Dede yerine Rehber diyeceğimiz, Cemevi yerine Ehlibeyt evi diyeceğimiz bir Alevilik, Alevilik olmayacaktır. Hakkulah verip dara durduğumuz ve Dede dahi diyemeyeceğimiz devletin Memuru bizim yolumuzu yürütemeyecektir. Yürüttüğü yol da bizim yolumuz olmayacaktır. Madımağın yerine dikilen ağaçların dikenleri, dalları orada yitirdiğimiz 35 canımızın yüreğine saplanacaktır.
Bu raporu yürürlüğe koymak; Türkiye Cumhuriyetinin demokratik ve Laik bir ülke olması yolundaki iddiaların sona ermiş olması anlamı taşımaktadır. Bu sebeple bu raporu uygulamaya koymadan, Alevi Kurumlarının 3-4 Haziran Tarihinde ortaklaştığı 5 maddenin (Cemevlerinin ibadethane olarak yasal güvenceye kavuşturulması – Zorunlu din derslerinin kaldırılması – Alevi inanç merkezlerinin Alevilere teslimi – Alevi Köylerine zorla cami cami yapma uygulamasından vazgeçilmesi ve mevcut imamların çekilmesi – Madımak Otelinin müze olması) kabulü ve Diyanet İşleri Başkanlığının lağvedilerek, Devletin Dini işlerine müdahale etmemesi doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılması ülkemizin Demokratlaşması yönünde çok önemli bir adım olacaktır.
10 Şubat 2010
Saygılarımızla,
Ali KENANOĞLU
Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı