“Ev hapsi ve elektronik kelepçe: modern pranga” araştırılsın!
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, son günlerde muhaliflere yönelik olarak yaygın bir şekilde uygulanan ev hapsiyle beraber modern pranga olarak da anılan elektronik kelepçe uygulamasının yarattığı hak ihlallerine dikkat çekerek konunun acilen incelenmesi amacıyla Anayasa’nın 98. ve Meclis İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis’e araştırma önergesi verdi. Meclis Başkanlığı’na sunulan araştırma önergesinde elektronik kelepçe uygulamasının yukarıdan talimatlarla ve politik sebeplerle uygulandığını belirten Kenanoğlu, toplumsal muhalefetin eve hapsedilmek istendiğini vurguladı ve uygulamanın incelenmesi amacıyla araştırma komisyonu kurulmasını gerektiğini ifade etti.
Araştırma önergesi metni aşağıda yer almaktadır.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Sokaktaki muhalefeti bitiremeyen siyasal iktidar, polis şiddetinin yanında yargı sopasıyla son günlerde gözle görünür oranda yaygınlaşan tutuklama, ev hapsi ve ilçe dışına çıkma yasağı kararlarına bir yenisini ekleyerek, elektronik kelepçe denilen modern prangayı insanlarımızın ayak bileğine takarak ne kadar süreceği belli olmayan ev içi tutsaklık sürecini başlatmıştır. Bu uygulamanın normalleşmesi halinde geleceğin tutsaklık modeli olan Elektronik Kelepçe hayatımızın olağan bir parçası, vücudumuzda görmeye alışık olduğumuz bir aksesuara dönüşecektir. Bugüne kadar rutin gözaltı işlemlerinde ifade alınarak serbest bırakılma işlemi uygulanırken, elektronik kelepçe uygulamasının neden bu kadar yaygın uygulama haline getirildiğinin acilen incelenmesi amacıyla Anayasa’nın 98. ve Meclis İçtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırma sürecinin başlatılması gereğini arz ve teklif ederim.
GEREKÇE
2021 Şubat ayının ilk iki haftasında toplam 48 kişi hakkında toplantı ve gösteri yürüyüşüne katıldığı gerekçesiyle ev hapsi kararı verilmiştir. Başka bir ifade ile 48 kişi Anayasal hakkını kullandığı için kendi evine hapsedilmiştir.
Yukarıdan talimatla ve politik saiklerle uygulamaya geçildiği her halinden belli olan elektronik kelepçe olağan bir aksesuar dönüşmektedir.
Yerli ve milli elektronik kelepçenin üretilmesiyle ve 2021 yılı Ocak ayından itibaren Sulh Ceza Hakimlerinin bol kepçeden verdiği ev hapsi (konutu terk etmeme) adli kontrol tedbiri kararları, tıpkı tutuklu yargılama gibi bir tedbir olarak değil cezalandırma aracı olarak uygulanmaya başlamıştır. Ev hapsi, ilçeyi terk etmeme gibi tedbirler, tutuklama gibi yurttaşları özgürlüğünden yoksun bırakan tedbirler oluğu açıktır.
Normalde gözaltı işlemi bile yapılmayan, yapılsa dahi emniyetten salıverme şeklinde sonuçlanan, en kötü ihtimalle mevcutlu olarak getirildiği savcılık tarafından ifade işlemi sonrasında serbest bırakılan insanlarımız, son süreçte 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçlaması nedeniyle artık tutuklama, eve hapsedilme veya ilçeden çıkma yasağı ile karşı karşıya kalmaktadır.
Anılan kanunun 32. maddesinde “Kanuna aykırı toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılanlar, ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta ısrar ederlerse, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir. Alt sınırı 6 ay olan, infazdaki yaygın söylemiyle “yatarı olmayan” bir suçlama ve yargılama neticesinde çok büyük oranla beraatla sonuçlanmaktadır.
Son günlerde gözle görünür oranda yaygınlaşan tutuklama, ev hapsi ve ilçe dışına çıkma yasağı kararları, siyasal iktidarın belli bir plan dâhilinde hareket ettiğini, faşizmi kurumsallaştırmak adına her yolu deneyeceğini, medya, kolluk kuvvetleri ve yargı mekanizmasını senkronize bir şekilde harekete geçirdiği gözlemlenmektedir.
AKP iktidarının her zamanki gibi hamle yaparken salt bir hedefe odaklanmadığı, bu uygulaması ile de özel olarak ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulamasını yaygınlaştırarak birçok sonuç elde etmek istediği görülmektedir.
Ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulaması ile;
Sokak hareketini bitirmeyi, faşizmin kurumsallaşmasına yönelik pürüz çıkarma potansiyeli taşıyanları ve toplumsal muhalefeti eve hapsederek göz önünden uzaklaştırmayı, arşiv kaydı bulanan muhalif kişilere fişleme yöntemiyle kıdemli eylemci muamelesi yaparak, onları toplum dışına itmeyi, siyasal iktidarı eleştirmeye veya protesto etmeye meyilli kitleye gözdağı vermeyi,
Silivri’yi gösterip eve razı etmeyi, bu durumu kanıksatmayı, onun normalleşmesini sağlamayı, siyasal iktidar ile organik bağı olan şirketlere ihale edilen elektronik kelepçe üretimi ve kullanımını arttırarak kamu kaynağının yandaşlara aktarılmasını sağlamayı, insanların sosyalleşmesinin önüne geçilerek evden çıkamayan bireylere dönüşmesini amaçladığı kolaylıkla görülebilmektedir.
2013 yılında, şüpheli, sanık ve hükümlülerin, cezalarının infazı veya bu kişilere denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulaması amacıyla başlatılan Elektronik İzleme Sistemi, Ocak 2021’de yerli ve milli elektronik kelepçe olarak takdim edilerek muhalif yurttaşların ayak bileği ile buluşmaya başlamıştır.
Yine AKP iktidarı her zaman yaptığı gibi, kendine muhalif olanlara karşı bir silah olarak kullanacağı yeni oyuncağını kamuoyu ile ilk paylaşımı ve pazarlamasında, insanların özgürlüğünü gasp eden bu uygulamanın tepki çekmemesi için özellikle kadına yönelik şiddet vakaları ile kullanılacağını belirtmiştir.
Pazarlama işini Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un üstlendiği elektronik kelepçe, özetle topluma şu şekilde takdim edilmiştir;
Tamamı İsrail’den ithal edilen elektronik kelepçelerin artık Türkiye’de üretileceği müjdesi verilmiş, elektronik kelepçenin tanıtım toplantısında hem yerlileştirilmesi, millileştirilmesi hem de daha ucuz bir maliyetle tedarik edileceği vurgulanmış, özellikle kadına yönelik şiddette ve uzaklaştırma cezalarında kullanıldığına dikkat çekilmiştir.
Sanayi İşbirliği Projeleri (SİP) kapsamında ‘millîleştirilen’ ve ihaleye çıkarılan elektronik kelepçelerin Savunma Teknolojileri Müh. ve Tic. A.Ş. (STM) ana yükleniciliğinde Mahrek Teknoloji ile üretici Ortem firması ortaklığında imal edileceği duyurulmuştur.
Denilebilir ki, “Silivri soğuktur” evde en azından internete girer, telekonferanslara katılır, misafirleri gelir, camdan dışarıyı seyreder, gardiyanı yok, hem dışarıda virüs var…
Ancak mesele buradan tartışılamaz, hak ve özgürlükler bu şekilde masaya yatırılamaz. Ev hapsi, konutu terk etmeme ile cezaevi kıyasını kafamızda bile yapmamalıyız. Çünkü, asıl hapsedilme böyle başlamaktadır. Önce, her olur olmaz gözaltında “yurtdışına çıkış yasağı” kararları verilmeye başlanmış, ancak, umursanmamış, tutsaklıkla kıyaslanmayacak bir adli kontrol olduğu için gündemimize dahi girmemiştir.
Günümüz Türkiye’sinde yurt dışına yasal yollardan çıkabilen muhalif yok denecek kadar azdır. Yurt dışı çıkış yasaklarının yaygınlaştırılması ile ülke devasa bir cezaevine dönüştürülmüştür.
Bu durum kanıksanınca, önceleri haftada bir gün, sonraları üç, beş gün olacak şekilde keyfi ve kademeli olarak arttırılan ve uygulanan “en yakın karakola giderek imza atma” tedbir kararları verilmeye başlanmıştır. Her olur olmaz gözaltı işleminde verilen bu karar ile insanların hayatı inanılmaz bir şekilde kısıtlanmaya başlarken, daha da kötüsü bu insanlar haftanın belli günleri kolluk kuvvetleri ile muhatap olmak zorunda bırakılmıştır.
Siyasal yargı, bunlarla da yetinmeyerek “il veya ilçe dışına çıkma yasağı” kararları vermeye başlamış, ülke dışına çıkma yasağını il dışına çıkma yasağı ile daha da katmerlendirmiş, bu durum neredeyse sokağa çıkan her muhalif hareketin başına gelecek bir rutine dönüşmeye başlamıştır.
Yargıyı sopa olarak kullandığı halde sokaktaki muhalefeti bitiremeyen siyasal iktidar, elektronik kelepçe denilen prangayı yaygınlaştırmaktan başka seçeneği kalmamıştır.
Evvelce, hâkimliğin kararından sonra elektronik kelepçenin takılması haftalarca sürerken şimdilerde Denetimli Serbestlik görevlileri iki gün içinde insanların evine gelip modemi kurarak, bilgilendirici sunumu ve ikazı yaptıktan sonra modern prangayı insanlarımızın ayak bileğine takarak, ne kadar süreceği belli olmayan ev içi tutsaklık sürecini başlatmaktadır.
Hakkında konutu terk etmeme kararı verilen kişi kendisine gösterilen mesafenin dışına mazeretsiz olarak çıktığı takdirde tutuklanabilmektedir. Bu uygulamanın normalleşmesi halinde geleceğin tutsaklık modeli olan Elektronik Kelepçe hayatımızın olağan bir parçası, vücudumuzda görmeye alışık olduğumuz bir aksesuara dönüşecektir.
Halkların Demokrasi Partisi Grubu olarak yukarıda açıkladığımız nedenlerle Elektronik Kelepçe uygulamasının neden bu kadar yaygınlaştığının incelenmesi amacıyla araştırma komisyonunun kurulmasını çok önemli ve gerekli görmekteyiz.