Alevilerin İnanç Önderi Tartışması
İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na özel olarak hazırlanan ve çocuklara gönderilen paketlerde yer alan “Cumhuriyet ve Demokrasi” adlı kitap tartışmalara yol açtı.
“Demokrasi için ‘sandık’ şarttır ama yeterli değildir” ifadesinin yer aldığı kitaptaki bir çizimde bir Cami hocası, bir Kilise rahibi, bir Sinagog hahamı ve bir Cemevi Dedesi yan yana resmedildi.
Bunun üzerine Aleviliğin tanınmasını, kabul edilmesini içine sindiremeyenler bu resim üzerinden saldırıya geçtiler. Eleştirdikleri şuydu; “Alevilik ayrı bir Din değildir o yüzden o resme Aleviliği temsil eden bir Cemevi Dedesi resmetmeye gerek yoktu” yani şunu demek istiyorlardı;” resimdeki Cami hocası Alevileri de temsil etmektedir, o yüzden ayrıca bir “Dede” resmetmeye gerek yok” tur.
Ayrıca Dede’nin resmedilmesi üzerinden egemen inancın savunucuları İslamı bölme girişimi, Aleviliği İslam’dan koparma fitneliği gibi ifadeler kullandıkları gibi, Melih Gökçek gibileri de “Müslüman Aleviler İmamoğlu’na dava açmalıdır” çağrıları yapmaktan geri durmadılar.
Bunların yanı sıra esas çuvallayanlar ise Ali’siz Alevilik söyleminden medet umanlar oldu, onlar da bu resmi fırsat bilerek Sünni İslam kalemşörlerinin dahi aklına gelmeyecek bir şekilde eleştiriyi Ali’siz Alevilik üzerinden yapmaya başladılar. Ne de olsa onların besin kaynağı tam da bu tartışmanın kendisiydi.
Tartışma büyüyünce Alevi kurumları; Alevi Dernekleri federasyonu, Alevi Bektaşi Federasyonu, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri ve bunlara bağlı tüm kurumlar açıklamalarıyla İBB’nin yaptığı kitapçığa ve Cemevi Dedesinin diğer inanç önderleriyle birlikte resmedilmesine destek verdiler.
Burada Alevilik konusunda kafası karışık olan ve çelişkiler yaşayanlara çok net bir soru sormak gerekiyor; eğer o resimde Cemevi Dedesi olmasaydı o resim Alevileri temsil ediyor olur muydu, daha doğrusu resimdeki Cami hocası Alevileri temsil ediyor mu? Bu soruya vereceğiniz cevap “evet” ise zaten sizinle konuşacak tartışacak bir şeyimiz yok demektir.
Bu soru şu şekilde de sorabilir; bu resimde inanç önderleri değilde “ibadethaneler” resmedilseydi ne olacaktı, yani Cami, Kilise, Cemevi ve Sinegog yan yana resmedilseydi ne yapacaktınız, “Cami bizi temsil ediyor, Cemevini resmetmeye gerek yok” mu diyecektiniz?
Biz yıllarca Aleviliğin tanınması, Cemevlerinin kabul edilmesi, Dede’lerimizin inançsal dizilimde hak ettiği yeri alması için uğraştık uğraşmaya da devam ediyoruz.
Aleviliğin yolu, süreği, kutsalları, ibadet şekilleri, yasakları Sünni İslam anlayışı, Hristiyanlık, Yahudilikten çok farklıdır.
Kimi Aleviler bu farklılıkların islamın özü olduğunu söyleyip biz gerçek Müslümanız derken kimi Aleviler de bunlar İslamdan farklı şeylerdir, dolayısıyla biz Müslüman değiliz Aleviyiz der. Bu bir iç tartışmadır ve tartışılmaya da devam edecektir.
Ancak Aleviler açısından tartışılmayan şeyler vardır ki bunlar;
- Alevilerin ibadethanesi Cami değil Cemevi’dir.
- Alevilerin toplu ibadeti Namaz değil Cem’dir.
- Alevilerin orucu Ramazan değil Hızır ve Muharrem’dir.
- Alevilerin inanç önderi Camide görev yapan Hoca değil Pir, Dede ve Ana’dır.
- Alevilerin kuran anlayışı, öbür dünya anlayışından tutun da bireysel ve toplu ibadet şekilleri, kutsalları farklıdır.
Bu farklılıklar hiçbir Alevi Ocağında hiçbir Alevi kurumunda tartışma konusu değildir. Tartışılan şey bunların İslam’la ilişkisi olup olmadığıdır.
İBB’nin “Cumhuriyet ve Demokrasi” kitapçığına yandaşlardan gelen itirazı anlıyoruz çünkü onlar Cumhuriyete de Demokrasiye de Aleviliğin kabul edilip itibar görmesine de karşılar. Onlar Alevilerin de ibadethaneleri Camidir, İbadetleri Namazdır, oruçları Ramazandır diyen bir anlayışa sahipler. Onlar Alevi gerçeğini inkâr edip kendi dayatmaları üzerinden bir asimilasyon peşindeler. Zamanın Diyanetten sorumlu devlet Bakanı Hayati Yazıcı’nın itiraf ettiği gibi onların derdi sürekli “Aleviliğe don biçmek ve tanım belirlemektir”
Kimileri ise bu resme Hristiyanlığın da farklı mezhepleri var, onlar niye burada resmedilmedi diyorlar, yukarda söylediğimizi tekrarlayalım; Hristiyanlığın farklı mezhepleri, İslam’ın resmi kabul söylemindeki dört mezhebinde olduğu gibi ibadet şekilleri, ibadethaneleri, inanç önderleri arasında çok belirgin bir fark bulunmamaktadır. Oysa Alevilik böyle değildir ve İslam’ın dört mezhebinden ve bu mezhep dışında tutulan Şia anlayışına da benzemez.
Bu yönüyle İBB’nin yaptığı aslında bizim yıllardır mücadelesini verdiğimiz bir talebin yerine getirilmesidir. Burada verilen reflekslere baktığımızda Aleviliğin görünür olması egemen inanç mensuplarını ne çok rahatsız etmiş olduğudur.
Yeri gelmişken bir de Alevi kamuoyuna söz söylemek gerekir. Biz HDP olarak ve HDP Milletvekilleri olarak, HDP Belediye Başkanları olarak burada yapılanın çok daha fazlasını söyledik ve yaptık. Diyarbakır Belediyesi eş başkanlarımız anahtar teslimi Cemevi yaptığı için yargılandı, HDP Diyanet kapatılmalı dediği için en başta ulusalcı kesim tarafından hedefe konup “Diyaneti biz kurduk” denilerek eleştirildi. HDP ve HDP’liler bu kadar iş yaparken, meclis kürsülerinde o kadar ileri laflar ederken Alevi toplumu ve kimi kurumları bize ve bizim söylediklerimize yeteri kadar sahip çıkmıyor ve önemli Alevi kurumları tarafından kamuoyu ile paylaşılmıyor.
Burada İBB’nin yaptığına sahip çıkılması doğrudur ama aynı destekleri HDP’nin Alevilerin en önemli taleplerinden Diyanet Kapatılsın talebini kamuoyuna haykırdığında gelen eleştiriler karşısında da yapılmalıydı. O zaman herhangi bir sahiplenme olmadığını hiçbir Alevi Kurumu tarafından da bir destek açıklaması gelmediğini belirtmek isterim.
Burada altı üstü bir resim vardır ve bir resme tahammül edemeyenler kadar bu resmin ne büyük bir iş olduğunu söyleyenler de biraz dönüp etrafında nelerin yapıldığını ve söylendiğini görmelidirler.
Alevi gerçeğini ve de tüm etnik ve inançsal farklılıkları kabul etmeden “Cumhuriyet ve Demokrasi” bir anlam ifade etmez. Bu farklılıkların reddedildiği bir yerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. Demokrasinin olmadığı bir Cumhuriyetin de kimseye bir faydası yoktur, tıpkı İran’da olduğu gibi bir Cumhuriyet olur ki bu da herhalde bizim arzu ettiğimiz bir Cumhuriyet değildir.
Aşk ile
26 Nisan 2020
Ali KENANOĞLU