Ali Kenanoğlu Alevi çalıştayı konuşması
Ali KENANOĞLU 1.Alevi çalıştayında yaptığı konuşma
3-4 Hazian / Ankara
– Evet, teşekkür ediyorum. Bende sayın divanı
selamlıyorum. Şimdi bende beş dakikalık konuşacağım. Diğer haklarımı
başka oturumlarda kullanacağım.
Ben ülkemizdeki Alevi sorunu çözümünün Kürt sorunu çözümünden
daha zor olduğuna inanıyorum. Bunu şunun için söylüyorum. Devletin
bir bakış açısı söz konusu. Bu bakış açısı içerisinde inançsal kimlik
çok daha önde tutulan bir kimlik olarak karışımıza çıkıyor. Baktığımız
zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin sürecine baktığımız zaman, Müslüman
olmayan Türkler’in sınır dışı edildiğini, mübadelelerle çok net olarak
görmekteyiz. Bu nedenle ülkemizde bir inançsal tabu ve inançsal kimlik
üzerinden bir yürüyüş vardır. Bu anlamda da Alevilerin sorununun çözümü
çok daha sıkıntılı ve zor olduğunu düşünüyorum. Tabi bu şu anki
çözüm yolundaki girişimleri desteklemediğim anlamına gelmez.
Biraz önce bir arkadaşım ifade etmişti. Şu an Alevilerin sorunlarını
çözmek Cumhuriyetin bir bütün olarak bakış açısının da yeni bir sürece
girmesi anlamına gelir bu anlamda. Şimdi tabi ki biz burada bu çalıştayın
düzenleniş sebebi olsun, buradaki konuşmalara baktığımız zaman,
bakış açısı olsun, hep şu konu üzerinden görüşülüyor ve konuşuluyor;
devletin dini düzenleme şekli ya da devletin dini nasıl kontrol edeceği
ve bu bağlamda devletin Aleviliği nasıl düzenleyeceği ve nasıl kontrol
edeceği konusuna dayanmış ve gelmiş durumda. Yani bütün tartışmalar,
sorunlar, sorunlara çözüm önerileri hep bu noktada görülüyor ya
da tartışılıyor.
Esasında esas zihniyet değişikliğinin burada yapılması gerekir.
Devletin bir dini düzenlemesine demokratik ve laik bir ülkede ihtiyaç
yoktur, doğru da değildir. Diğer taraftan da devletin Aleviliği düzenlemesine
bu anlamda ihtiyaç yoktur. Sorunlar ve çözümlerini bu noktada
ele almak gerekir. Tabiki Alevi gerçeği ülkemizde yaşanan bir gerçektir
ve bu herkes tarafından kabul edilmiştir. Bütün bunlar karşısında tabi
Alevilerin sorunları çözülmeyecek mi, tabiki çözülecektir. Ama bu çözümler
devletin Aleviliği düzenlemesi şeklinde değil. Alevi gerçeğini ve
taleplerini kabul ederek, onların yasal anayasal ve günlük hayattaki bir
takım düzenlemeler ile önünü açma ve kendi yapılanmasını oluşturma
şeklinde olmalıdır.
Tabiki tarihten bu tarafa gelen bir yapılaşma ve kendisini var etme
söz konusu idi, ancak kentleşen Alevilik noktasında bu yapılanma ve
bu organizasyon yeniden şekil almaktadır. Bu şekil alma sürecinde
devletin, “ben bunu kontrol edip, benim tekelimde bu yapılanacaktır”
demesi ve bu yönde çözümler üretilmesi doğru değildir ve Alevilerin
bu anlamda kendi kentsel ortamlarda oluşturmuş olduğu kurumlar ve
yapılarla, bu düzenlemeyi sağlamasının önünü açmak gerekir. Bunu
belirtmeyi önemli buluyorum.
Şimdi devletin, Hükümetin, Diyanet’in bütün bu tarafın bakış açısı
ile düşündüğünüz zaman aslında devletin bir Alevilik bakış açısı var.
Bir tanımlaması var. Bu tanımlama çerçevesinden kurtulunmadığı sürece
Alevilerin sorunlarını çözmenin mümkünatı yoktur. Hani çok zaman
dile getirilir. Hatta bu konularla ilgili makaleler de yazılır. Denilir ki,
Alevilerin kafası karışık. Aslında Alevilerin kafası karışık değildir. Alevilerin
çözüm önerileri çok nettir.
Aslında Alevilerin istekleri karşısında çözüm ürütmekte yetkili olan
kurum ve mercilerin kafası karışmaktadır. Çünkü ortaya cemevi diye
bir kavram atmaktadır ve demektedir ki, cemevi benim ibadethanem.
Ve bunu çözmek ile sorumlu olan gerek devlet olsun gerekse devletin
dini kurumları, mevcut anlayış içerisinde, bu cemevine nasıl bir tanımlama
yapacağına kafası karışmaktadır. Yani kafası karışık taraf Aleviler
değildir. Kafası karışık taraf, sorunu çözmek zorunda olan taraftır.
Şimdi devletin bir Alevi tanımlaması vardır. Ve bu tanımlama çok
sıkça basında, kamuoyunda hatta mahkeme karalarında yansımaktadır.
Bu nedir? Bunu çok net bir konuşalım. Bu şudur; Alevilik İslam’ın
içerisinde bir mezhep bile değildir. Bir alt tarikat, bir alt yoldur, en alt
noktalar da farklı bir yorumdur.
Şimdi bu bakış açısı ile soruna yaklaşıldığı zaman ne cemevini yasallaştırabilirsiniz
ne de Alevilerin istediği gibi yasallaştırabilirsiniz ne
de Alevilerin eğitim sorunlarını, dede sorunları çözebilirsiniz. Çünkü
meseleye siz İslam’ın genel bakış açısı ya da bilinen ve uygulanan bakış
açısıyla baktığınız zaman Alevilerin meselelerini Alevilerin gördüğü
gibi çözme imkânınız yoktur. O halde burada bir bakış açısı değişikliği
yaşamak zorundadır çözmek isteyen taraf. Bu da Alevilerin baktığı gibi
bakmayı düşünmektir ya da bakmaktır.
Bu nedir, Alevilerin büyük bir çoğunluğunu İslam’ın içinde görmektedir.
Evet, bu bir gerçektir. İslam’ın dışında görenler olmakla birlikte,
ama Alevilerin kendisini İslam’ın içinde görürken bu İslam Diyanet’in,
devletin, hükümetin, diğer sistem ve kuruluşların bakmış olduğu bir İslam değildir. Alevilerin kendi kafalarında, kendi düşüncelerinde, kendi
inançlarında farklı bir İslam anlayışı ve yorumlayışı, yaşayışı vardır.
Ne dedik; cemevleri Tanrı anlayışı, Kur’an’ a bakış açıları, ibadet
şekilleri, inanç şekilleri, orucu bütün bunları bunun altına koyup değerlendirebilirsiniz.
Bu anlamda eğer Hükümetimiz Alevi sorununu çözmek
istiyorsa bu bakış açısında öncelikle, o kendi bakış açısından ya
da devletin bugüne kadar gelen bakış açısından vazgeçip Alevilerin
kendilerini tanımladığı şekilde bakmak zorundadır.
Alevi tanımına gelince, biz Alevi tanımı yapmak durumunda, zorunda
değiliz. Böyle bir tartışma iklimine de girmememiz gerekir. Bizim
taleplerimiz vardır. Yaşamdan, inançtan, kültürümüzden adına ne
diyorsanız deyin hiç önemli değildir. Bizim taleplerimiz ve isteklerimiz
vardır, ihtiyaçlarımız vardır, eşit yurttaşlık haklarımız vardır. Bu hakların
verilmesi gerekir. Meseleye bu bağlamda bakılması gerekir.
Şimdi bu beş dakikam dolduysa bitiriyorum o zaman. Tamam bitiriyorum.
Şunlara tartışma olmaması açısından, ama bilinmesi açısından
cevap vermeyi bir zorunluluk olarak hissediyorum. Avrupa Birliği meselesinde
Avrupa Birliği’nin Alevileri azınlık olarak görmesi konusu,
sayın emekli paşama şunu hatırlatmak istiyorum, kendisine fakslayabilirim.
Genelkurmayın raporlarında Aleviler dini azınlıklar gurubunda
tanınmaktadır. Bu konuda rapor vardır. Kendisine fakslayabilirim. Yani
buradaki bakış açısı, sadece buna taraftar olduğu için söylemiyorum.
Bu bakış açısındaki yanlış düşünce veya sakatlık sadece Avrupa
Birliği’nde değil, aynı zamanda Genelkurmayın içinde de bu şekilde
rapor edilmiş durumundadır.
Alevilerin eğitim sorununun, Alevilerin sorunlarının çözümünü de
ben devletin Alevileri düzenlemesi şeklinde değil, örgün öğretimle değil,
yaygın eğitim ile olabileceğini düşünüyorum. Bunun yasal yolları
ve durumunun tanımlanıp önünün açılması gerekir ve böylelikle, nasıl
Kur’an kurslarında Sünni yaygın eğitim verilebilir ya da hacmi genişletilebilir ya da dönüştürülebilir bilemiyorum. Aynı şekilde de Alevi eğitiminin
de devletin okullarında ya da devletin sistemi içerisinde değil,
yaygın eğitimde yine bir kontrol mekanizması gerekebilir, ama Alevilerin
kendi inanç, ibadet kurumların bu yapılması ve Alevilerin kendileri
tarafından bu yapılması gerekir. Teşekkür ederim.