Anadolunun Sesi Tokat Gazetesinin Ali Kenanoğlu ile “vicdan, adalet ve Tokat Alevileri” üzerine yaptığı söyleşi
Anadolunun Sesi Tokat Gazetesinin Ali Kenanoğlu ile “vicdan, adalet ve Tokat Alevileri” üzerine yaptığı söyleşinin tam metni
Ali Kenanoğlu: “Tokat Önemli Bir Alevi Merkezidir ve Tüm İktidarların Hedefi Tokat’ın Alevi Nüfusunu Dağıtmak Üzerine Olmuştur.”
Gazetemizi ziyaret eden Ali Kenanoğlu ile Türkiye’de ki adalet arayışını ve Tokatlı Alevilere uygulanan asimilasyon politikaları üzerine bir röportaj gerçekleştirdik.
Ülkemizi yönetenler adaletsizliklerini gösterirken ülke halkımızın yitirdiği önemli bir duygu da vicdan olmuştur.”
Mahbip Dilek: Sayın Kenanoğlu öncelikle hoş geldiniz. Sizi tüm etkinliklerimizde yanımızda görmek bize mutluluk veriyor. CHP ve HDP’nin düzenlediği adalet eylemleri ve iki partinin birbirlerine destek olması ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Ali Kenanoğlu: Merhaba, öncelikle Tokat’ın muhalif sesini kamuoyuna taşıyan siz Anadolu’nun Sesi Tokat gazetesi emekçilerine teşekkür ederek başlamak isterim. Muhalif gazeteciliğin ne denli zor olduğunu görerek yaşadığımız bu günlerde muhalif yerel gazetecilerin yaşadıklarını tahmin bile edemiyorum. Hak erenler sabır ve mücadele azmi versin.
Türkiye’de en çok eksik olanın ve Türkiye halkının en çok eksikliğini hissettiğinin adalet olduğunu yapılan kamuoyu yoklamaları ortaya koymaktadır. Ülkede eşitsizliğin arttığı Türkiye’nin üçüncü büyük partisi olan HDP’nin eş genel başkanları ve milletvekilleri ile seçilmiş belediye başkanlarının zindanlarda olduğu bir ülkede adaletten bahsetmek mümkün değildir.
Ülkemizde muhalefet eden her kesimin özellikle de eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi gibi kavramları kullananların terörist ilen edildiği bir süreci yaşıyoruz. Bu talepleri içeren yazılar yazan gazeteciler, üniversite hocası akademisyenler, öğrenciler, STK yöneticilerinin sudan sebeplerle tutuklandığı bir ortamda yaşıyoruz.
İçinde bulunduğumuz baskıcı ortamın herkes farkında. Bu baskı ortamına karşı mücadelenin yöntemi baskı altında tutulan tüm kesimlerin ortak mücadelesidir. Özellikle bu tür ortamlarda herkes kendi mahallesine kapanırsa baskı ve sindirme politikası devam eder. Zaten baskı politikasını yürütenler bu politikanın yürütülmesinin tek yolunun baskıyı daha da arttırmak olduğunu bilirler.
Çünkü şu an bu iktidarı ayakta tutan tek şey baskı, korku, şiddet politikalarıdır. Ama bu politikalara karşı durmanın yolu da korkmamaktır. Haklı taleplerimiz için itiraz etmek ve demokratik yollarla sokağa çıkmak, yazmak, çizmek, konuşmak, yürümek ve her türlü demokratik tepkiyi ortaya koymaktır.
Çünkü bütün bu baskılar koca bir toplumu korkuyla sindirmek üzerine kuruludur. Siz korkmadığınızı gösterdiğinizde onlar başaramadıklarını göreceklerdir.
Bu anlamıyla CHP’nin “adalet” yürüyüşü son derece önemlidir. Son derece etkili bir muhalefet yöntemi olmuştur. Bu tür eylemlerin arttırılması ve geniş ortaklıkların kurulması gerekmektedir.
Ülkemizi yönetenler adaletsizliklerini gösterirken ülke halkımızın yitirdiği önemli bir duygu da vicdan olmuştur. Yapılan basıları alkışlamak, hakları için açlık grevleri yapanlara saldırmak, muhalif kesimleri yaşadıkları toplumda ötekileştirmek bu vicdansızlığın ürünüdür.
Baskıcı iktidarlar adaletsiz yönetimlerini toplumda taraftar bulması için gerici, feodal duyguların kabarmasını sağlarlar. Faşizm diye de tanımlanan, topluma ırkçı ve dinci bir tavırla yaklaşmanın sonucu halk kutuplara ayrılır ve bir birlerine düşmanlaşmaya başlarlar. Kapı komşusunda bu şekilde yaklaşan bir toplum vicdanını kaybetmiştir.
Bu iktidarın yaptığı en büyük kötülük toplumun vicdanını yok etmesi ve saldırgan, kindar, linç kültürünü kutsayan bir yeni kuşak oluşturmaya çalışmasıdır. Bugün iktidarın ihtiyacı olan adalet, toplumun ihtiyacı olan da vicdandır. Bu nedenle HDP’de Vicdan ve Adalet nöbet eylemleri başlatmıştır. Bu eylemler CHP’nin de destek verdiğini yapılan eylemleri merkezi yönetim düzeylerinde ziyaret ederek desteklerini açıkladıklarını görüyoruz. Bu son derece olumlu bir durumdur.
Geçtiğimiz günlerde bir gazetecimiz şöyle demişti; “HDP ve CHP ya meydanlarda, mitinglerde buluşacaklar ya da hapishane hücrelerinde”
İşte gerçek budur, muhalif kesimlerin ortaklaşmaması hatta bir birlerini dışlaması durumunda her iki muhalif tarafın da bu tür baskıcı rejimlerde buluşacağı yer bellidir.
Mahbip Dilek: Tokat’ta alevi köylerinin baskı altında olduğunu görüyorum özellikle asimilasyon çalışmaları hızla devam ediyor bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Alevi köylerinin hizmet alamaması bununla ilgili oradaki alevi köylüleri ne yapmalı? Tokat’ta muhalefetin bu köylere destek olduğunu düşünüyor musun?
Ali Kenanoğlu: Alevi toplumu üzerindeki sünnileştirme çalışmaları olanca hızıyla sürmektedir. Bu sünnileştirme operasyonu sadece bu iktidarın hedeflediği bir şey değildir. 16.yy.’dan bu tarafa kapsamlı olarak yürütülen bir politikadır.
Maalesef Alevilerin desteklediği, sahip çıktığı Cumhuriyet de bu konuda Osmanlı politikalarını sürdürmüştür. En büyük sünnileşme çalışmaları Cumhuriyet döneminde olmuştur. 1927 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı ilk nüfus sayımında inançlarda sayılmıştır ve Türkiye’de yaşayan Alevi nüfusu genel nüfusun 1/3’ü kadardır. Bu duruma göre bugün Alevi nüfusunun 27 milyon civarında olması gerekmektedir. Oysa bugün Alevi nüfusu 12 ile 15 milyon arasıdır. Bu düşüşün nedeni Sünnileşen Aleviler yani asimilasyon politikalarıdır.
Tokat önemli bir Alevi merkezidir ve merkezi iktidarın bütün hedefi Tokat’ın Alevi nüfusunu dağıtmak, değiştirmek üzerine olmuştur. 16.yy’da Osmanlı, Tokat Alevilerine özel önem vermiş ve sayısız sürgünler yaşanmıştır. 16.yy ve sonrasında Balkanlara, Adalara önemli ölçüde Tokat’lı Alevi nüfus göç ettirilmiştir.
Bu göçlerin yanı sıra Celali İsyanları ve Kuyucu Murat katliamları ile Tokat Alevileri üzerinde sistemli katliamlar – soy kırımlar yapılmıştır. Buna rağmen Cumhuriyet dönemine kadar ayakta durmayı başaran Aleviler bu defa da Cumhuriyet dönemi iktidarların hışmından kurtulamamıştır.
Cumhuriyet döneminde Tokat’ta Alevi köylerine yoğun olarak Cami yapma politikası uygulanmış, Alevi köylerinin sünnileştirilmesi hedeflenmiştir. Türk ve Sünni kimliğe sahip kişilerin makul ve makbul vatandaş olarak kabul edildiği Cumhuriyet’te Aleviler maalesef kendilerine çok zor yer bulabilmişlerdir.
1990’lı yıllarda Tokat bölgesinde Abdulkadir Sezgin ve Orhan Türkdoğan’ın özel asimilasyon çalışmaları vardır. AKP döneminde buna Osman Eğri eklenmiştir. Osman Eğri Tokat Alevileri üzerinde yoğun sünnileştime faaliyetleri yürütürken maalesef en büyük desteği de kendilerini Alevi önderi olarak sunan şahıslardan almıştır.
Yani anlayacağınız Tokat Alevi köylerine hizmet gitmediği gibi giden hizmetle de asimilasyon amaçlı götürülmüştür. AKP döneminde bu daha da artmıştır. Ben Tokat’lı muhalif siyasetçilerin özellikle asimilasyon konusunda kılını bile kıpırdatmadıklarını hatta kimi uygulamalarıyla AKP’nin bu asimilasyon politikalarına katkı sunduklarını görüyorum. Siyasetçiler Alevi asimilasyonuna duyarsız kalırken kendini ilerici demokrat olarak tanımlayan Tokatlı sivil toplum kuruluşları da bu konuyu dert edinmemektedir. Onlara göre Aleviliği dert edinmek gericiliktir, şovenistliktir.
Tokat’ta bugün yerleşik olan Alevi nüfus 100 bin civarındadır. Bu siyasetçiler ve STK’lar unutmasın ki Alevileri sünnileştirdikleri takdirde kendilerine siyaset yapacak kitle dahi bulamayacaklar. Zira Tokat’tan aldıkları oy ve siyaset yaptıkları alan bellidir.
Bu kadar sorun ve sıkıntıya rağmen yoluna, ikrarına, inancına, mücadelesine sahip çıkan canların Hubyar Sultan, Keçeci Baba, Aziz Baba, Anşa Bacı, Kul Himmet yar ve yardımcısı olsun.
Aşk ile…