Kenanoğlu: İktidar, kooperatifleri dayanışma amacıyla değil, şirket mantığıyla ele alıyor!
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali KENANOĞLU, kooperatiflere yeni düzenlemeler getiren kanun teklifine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda konuştu. Kenanoğlu, konuşmasında söz konusu kanun teklifinin yalnızca yönetici düzeyindeki kişilerin görüşleri alınarak komisyon aşamalarının iki gün içerisinde tamamlandığını belirterek kooperatiflerin sorunlarına kalıcı çözümler getirmeyeceğini ifade etti. Kırsaldan kente göçü engelleyebilecek en önemli unsurun kooperatifler olduğunu vurgulayan Kenanoğlu, kooperatiflere ilişkin yaşanan sorunların çözülebilmesi yeni bir kooperatifler kanunu hazırlanması gerektiğine dikkat çekti.
Konuşma tutanak metni aşağıda yer almaktadır.
Dönem: 27 Yasama Yılı: 5 Tarih: 20.10.2021 Birleşim: 9 Ham Tutanak Sayfası: 252
Konuşmacı: ALİ KENANOĞLU Seçim Çevresi: İSTANBUL
HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Kooperatifler ülkemizin en önemli kurumlarından, kuruluşlarından ve toplumumuzun çok yakından ilgilendiği, birçoğunun temas ettiği yapılardan bir tanesi. Ben de kooperatifleri ilk duyduğumda 6 ya da 7 yaşındaydım. Köyümüzde bir kooperatif vardı, tüketim kooperatifi. Tabii, bütün ihtiyaçlarımızı oradan giderirdik. İşte, o yaşlarda, 6-7 yaşında çocukken babamla gidip köyümüzün kooperatifinden kara lastik almıştık, oradan biliyorum kooperatifi. Bu vesileyle İbrahim Engin amcamızı da, köyümüzün kooperatifini o zaman işleten, yöneten amcamızı da saygıyla ve rahmetle anıyorum; devridaim, yolu ışık olsun, nur içinde yatsın.
Tabii, daha sonra, kente göçtükten sonra, İstanbul’da yaşamımız içerisinde kooperatiflerle daha çok iç içe olmaya başladık ve ben bir konut yapı kooperatifinin uzun süre mali işler sorumluluğunu yürüttüm. Daha sonra da Türkiye’nin en büyük konut yapı kooperatifinde uzun süre yöneticilik yaptım. Şimdi, bu anlamıyla, konut yapı kooperatifleri alanında çok şeye tanık oldum ama esasında bizim daha çok üzerinde düşmemiz ve yoğunlaşmamız gereken konu da köylerdeki kooperatifler, tarım kooperatifleri olması gerekiyor.
Tabii burada, şimdi, bu kanunu yaparken… Genelde bu kanunlar yapılırken de yapmış olduğumuz bir eleştiri var. Bu eleştiri de kanunların sektör temsilcileriyle birlikte yapılması, onların görüşlerinin alınarak yapılması. Yani bu Kooperatifler Kanunu hazırlanırken de… Aslında bu Kooperatifler Kanunu’ndaki değişiklikler kimi teknik değişiklikler yani Kooperatifler Kanunu’nun esasını ilgilendiren, esasına yönelik değişiklikleri ilgilendiren bir kanuni düzenleme de değil bir taraftan baktığınız zaman. Ancak bu yapılırken, bu sektördeki yani kooperatifin yönetimlerinde, üst birliklerinde bulunan kişiler, kimselerle bir değerlendirme yapıldığı ve düzenleme yapıldığı gözüküyor. Tabii, partimize de getirildi, diğer parti gruplarına da götürüldü Komisyona gelmeden önce ama bütün bu süreçler iki gün içerisinde oldu, bitti.
Şimdi, 6 milyonun üzerinde üye var yani Türkiye’deki kooperatiflerin altı milyonun üzerinde üyesi var. Bunu dörtle çarptığınız zaman, düşünün milyonlarca insanı ilgilendiren çünkü her bir üye bir aileyi ifade ediyor ve milyonlarca insanı ilgilendiren bir kanuni düzenlemeden bahsediyoruz. Peki, bu üyelerin yani bu kanundaki değişikliklerden etkilenecek olan bu üyelerin, bu kanundan haberi var mı, yapılan değişikliklerden haberi var mı? Onlar buna ilişkin bir görüş ifade edebildiler mi? Bu mümkün değil çünkü kanunlar sadece dar bir alanda görüşülerek ve kısa zaman içerisinde görüşülerek hazırlanıyor, komisyonlara getiriliyor ve hızlıca Genel Kurula getirilip, çıkarılıyor. Bu anlamıyla, örneğin, komisyona da üst birlik temsilcileri, kooperatif yöneticileri katıldılar ama o yöneticilerden şikâyeti olan birçok üye var yani bir kooperatif -burada, bizim sözcümüz de ifade etti- yönetimleri eliti de oluşmuş durumda. Belli kimselerin elinde toplanmış bir yönetim anlayışı da var ve bunlardan mağdur olan kooperatif üyeleri de var ama bu değişikliklerin hiç birinden üyeler haberdar olamıyor ve onların görüşleri bu yasaya yansıyamıyor. Birçok yasayı, hemen hemen bütün yasaları bu şekilde hazırlıyoruz dolayısıyla bu değişiklikle, Kooperatifler Kanunu’nda yapacağımız olan bu değişiklikle ilgili olarak kooperatif üyelerinin ne onayı vardır ne bilgisi vardır ne de katkısı vardır. Tamamı kooperatif yöneticileriyle ve birlik yöneticileriyle hazırlanmıştır.
Şimdi, bir de sorunları biz şöyle çözüyoruz: Örneğin, Ben konut yapı kooperatiflerinden biliyorum, orada ciddi muafiyetler vardı. İnsanların, hani fakirin fukaranın bir araya gelerek bir konut edinebilmesi, dar gelirli insanların bir ev sahibi olabilmesi amacıyla oluşturulmuş kooperatifler vardı ve bu kooperatiflere tanınan birçok muafiyet vardı; vergi muafiyetinden tutun ki birtakım stopajlar, aidatlar ve benzeri şeylerden muaf tutuluyordu. Şimdi, tabii, bu alan suistimal edilen, iki sebepten kaldırıldı bütün bunlar. Birincisi, suistimal edildi, kimler tarafından suiistimal edildi? Müteahhitler tarafından suistimal edildi. Müteahhitler sırf bu muafiyetlerden faydalanabilmek için kendileri kooperatif kurdular. İkincisi, müteahhitlerin baskısı yani siyasi iktidar üzerindeki baskısı, buradan kaynaklı olarak yapılan bir değişiklikle aslında bu dar gelirli insanların bir araya gelerek dayanışma amacıyla oluşturdukları kooperatifler bütün cazibesini kaybetti ve kooperatiften ev almakla müteahhitten ev almak arasında bir fark kalmadı, bir cazibe kalmadı. Bütün bu süreçlerin tamamı da yine iktidarın kooperatifçiliğe ya da bir bütün olarak piyasaya bakış açısıyla ilgilidir. Biz burada ifade ettik yani kooperatifçilik esasında dar gelirli insanların büyük müteahhitler, büyük kapitalistler, büyük sermaye şirketleri karşısında tutunabilmesi açısından bir araya gelerek oluşturdukları birliklerdir. Şimdi bizde nasıl bakılıyor? Bizde böyle bakılmıyor, bütünüyle bir şirketleşme ve şirket mantığı üzerinden ele alınıyor. Oysa kooperatifçilik şu anda esasında kırsaldan kente göçü engelleyebilecek en önemli unsurdur yani sektör aslında bir taraftan baktığınız zaman. Şimdi köylerde yani doğduğu yerde insanları doyurabileceğiniz bir mekanizmadır. İşte kadın kooperatifleri, engellilerle ilgili birtakım haklar bu yasayla birlikte ifade ediliyor. Örneğin gençlere yönelik böyle bir imkân tanınmış olsa gençlerimizin köylerde üretimleri ve ürettikleriyle birlikte satarak geçimlerini orada sağlayabildikleri bir mekanizma oluşur ve böylelikle de köylerden kentlere göçüp oralarda işçi olmaktan da kendilerini kurtarırlar ve kendi köylerinde yaşamlarını sürdürebilir imkâna sahip olurlar ama burada böyle bir düzenleme yok.
Bir taraftan da çok farklı kooperatifler var ve yasa çıkartılırken Komisyona katılan yöneticilerin, kooperatif yöneticilerinin şikâyet ettikleri konulardan biri de “Ya, bir köyde birden çok kooperatif oluşmak zorunda kalıyor.” diyorlar. Örneğin: Pancar yapıyorsunuz, pancar kooperatifi kurmak zorundasınız; sulama yapıyorsunuz, sulama kooperatifi kurmak zorundasınız; tarım yapıyorsunuz, tarım kooperatifi kurmak zorundasınız yani bir bakıyorsunuz bir köyde 4 tane kooperatif var. Köy kalkınma kooperatifi ile sulama kooperatifi hemen hemen aynı işleri yapıyor olmasına rağmen, bir köyde bunların hepsinin ayrı olarak değerlendirilmesinden kaynaklı olarak birden farklı kooperatifin oluştuğunu görebiliyoruz. Bütün bunlar da bir karmaşayı ve kargaşayı da beraberinde oluşturuyor. O nedenle biz bir bütün olarak yeniden bir kooperatifler kanunu, bir kooperatif bakanlığı ve bir kooperatifler bankası kurulmasını öneriyoruz, parti olarak bizim kanun teklifimizde bu öneriler vardı.
Tabii, vergi yükü meselesi var. Özellikle oraya katılan köylerden gelen ve tarım sektöründe faaliyet yürüten kooperatiflerin şikâyetleri şuydu: Ortaklar arası ilişkiler çok daraltılmış durumda ve işte, domatesi alıyoruz salça yaptığımız zaman bunu hemen ticari faaliyet olarak değerlendirip, ortaklar arası ilişki boyutundan çıkartılıp vergilendirilmesi meselesini ifade ettiler. Tabii, bu da büyük şirketlerle ve özellikle zincir marketlerle köy kooperatiflerinin mücadele imkânını ortadan kaldırıyor, bunların ayakta durma imkânlarını ortadan kaldırıyor. Yani koskoca büyük zincir market ile bir köy kooperatifi bu anlamıyla nasıl mücadele edecek nakliye ve benzeri işlemlerden dolayı? Hatta ilginç bir bilgi de verildi, şöyle: Şimdi, Cumhurbaşkanı bugün şikâyet ediyor ya “5 tane zincir market bütün ürünü topluyor ve piyasayı altüst ediyor.” diye. Şimdi, “Ya, 2006 yılında bu 5 tane zincir marketin baskısıyla siz yasayı değiştirdiniz ve köy kooperatiflerinin mallarını ucuza piyasaya sürebilecek birtakım işlere vergi yüklediniz ve bu 5 tane zincir marketin baskısıyla bunu yaptınız. Şimdi, bunları bizim karşımıza bahane olarak çıkarıyorsunuz.” dediler, bunu sektör temsilcileri söyledi yani kooperatif temsilcileri söyledi. Yani işinize geldiği noktada zincir marketlere muafiyet tanıyorsunuz ya da onların elini güçlendirecek imkânlar sağlıyorsunuz ama işinize gelmediği noktada hemen onları satıp arkasından bütün suçu onların üzerine yükleyebiliyorsunuz; böyle bir pratikliğe, böyle bir kıvraklığa sahip bir iktidarımız var. Ve sektör temsilcileri yani kooperatiflerden katılan sektör temsilcileri de bütün bu konulardaki şikâyetlerini dile getirdiler.
Esasında biz tümüyle yasanın bir bakış açısı olarak kooperatiflere bir şirket mantığıyla bakıldığını, bu anlamıyla da kooperatiflerin gerçek anlamı dışında tutulduğunu ifade ettik. Kooperatiflerin bir dayanışma amacıyla dar gelirli insanların bir arada durmak ve geçimlerini sağlayabilmek için oluşturdukları bir mekanizma olarak değerlendirilmesi gerekir. Büyük şirketler olarak bakmamak gerekiyor.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.
BAŞKAN – Buyurunuz efendim.
ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Avrupa örnekleri verildi ama Avrupa örnekleri de iyi bir örnek değil. Oradaki örneklerin hepsi de bakıyorsunuz… İşte, ING Bank bir kooperatiftir, zincir marketler var yani büyük zincir marketler, işte Migros falan ve benzeri; bütün bunların hepsi Avrupa’da aslında birer kooperatiftir çünkü onlar artık kooperatif mantığından çıkmış, bir şirket mantığı içerisine girmiş, en büyük sigorta şirketleri kooperatiftir. Bütün bunlara baktığınız zaman aslında, bizim arzu ettiğimiz ve bizim ülkemizin ihtiyacı olan kooperatif anlayışıyla bugün kapitalist yapıların uygulamış oldukları kooperatif anlayışı farklı. Ama biz, köylümüzün ve dar gelirlimizin ayakta durabilmesini sağlayacak düzenlemeyi değil, tam tersine vahşi kapitalizmin örnek aldığı kooperatifçilik yapısını kendimize örnek almayı ilke edinmişiz, bu yasa da bundan farklı bir şey değil. Bu anlamıyla biz, tümden bir kooperatifler kanunu değişikliğinin ihtiyaç olduğunu ifade ediyoruz.
Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)